Sistem İçi Aktörden Güvenlik Tehdidine: İhvan’ın Ürdün’deki Sonu

Ürdün’de Müslüman Kardeşler ile rejim arasındaki ilişkiler, tarihsel olarak karşılıklı faydaya dayalı pragmatik bir denge üzerine kurulmuş olsa da, bu dengenin sürdürülebilirliği giderek azalmıştır. Örgütün yasaklanması kararı, yalnızca bir güvenlik önlemi değil; aynı zamanda Ürdün’de siyasal sistemin yeniden yapılandırılmasının bir göstergesidir. Bu bağlamda karar, geçmişin bir sonucu olduğu kadar, geleceğe dair yeni soruları da beraberinde getirmektedir., Sürecin nasıl yönetileceği ve tepkisel söylemlerin mahiyeti, durumu netleştirecek en önemli iki husus olarak karşımızda durmaktadır.
Nisan 24, 2025
image_print

23 Nisan 2025 Çarşamba günü, Ürdün İçişleri Bakanlığı, Ürdün’deki Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünü yasadışı ilan ederek tüm faaliyetlerini yasakladığını duyurdu. Alınan kararla birlikte örgütün ülkedeki tüm ofisleri kapatıldı, mal varlıklarına el konuldu.

İçişleri Bakanı Mazin el-Faraya, kararın gerekçesi olarak örgütün üyelerinin sabotaj ve yasadışı silah faaliyetlerine karışmasını gösterdi. Son bir hafta içinde, örgütle ilişkili olduğu iddia edilen 16 kişinin kısa menzilli füzeler üretmek, patlayıcı ve silah bulundurmak ve yasa dışı eğitim faaliyetlerinde bulunmak suçlamalarıyla tutuklandığı açıklandı.

Örgütün siyasi alandaki temsilcisi olarak bilinen İslami Hareket Cephesi kararla ilgili açıklamasında, Müslüman Kardeşler ile herhangi bir doğrudan bağlantılarının bulunmadığını ve yasal çerçevede faaliyet yürüttüklerini belirtti. 80 yılı aşkın süredir Ürdün’de resmi olarak yasaklanmaksızın faaliyetlerini sürdüren örgüt için artık Ürdün’de de yolun sonu göründü. Birçok ülkede yasaklı olan örgütün Ürdün’deki serencamı oldukça dikkat çekmektedir.  Ürdün’deki siyasi dengeleri ve muhalefet yapısını önemli ölçüde etkileyecek bir dönüm noktası olarak değerlendirilen bu durumu daha iyi bir şekilde idrak edebilmek için ilişkini tarihsel sürecine odaklanmak faydalı olacaktır.

Ürdün’de Müslüman Kardeşler ve Rejim İlişkisi: Tarihsel Bir Perspektiften Güncel Yasaklama Kararına

1940’lı yıllardan itibaren Ürdün’de faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler, zaman içerisinde sistem içi bir aktör olarak rejimin onayladığı bir meşruiyet alanı içerisinde konumlanmış; ancak bu ilişkiler tarihi, hiçbir zaman mutlak bir uyum veya kalıcı bir çatışma ile tanımlanamamıştır. Bu yazıda , 23  Nisan 2025 Çarşamba günü alınan örgütün hal’i kararı, Ürdün rejimi ile Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkinin tarihsel süreci içerisinde analiz edilecektir.

Tarihsel Arka Plan: Uzlaşı ve Gerilim Arasında Bir İlişki

1945 yılında Ürdün’de ilk olarak teşkilatlanan Müslüman Kardeşler, özellikle 1950’li yıllarda ülke içindeki siyasal ve toplumsal dengelerin değişkenliğine rağmen, yönetim ile genel anlamda uyumlu bir çizgi izledi. Kral Hüseyin’in iktidarının ilk döneminde, özellikle 1957’deki siyasi kriz sürecinde, solcu ve Arap milliyetçisi unsurlara karşı kralı destekleyen bir pozisyon alan İhvan, rejimin gözünde güvenilir bir müttefik olarak konumlandı. Bu desteğin karşılığı olarak, diğer siyasi hareketler bastırılırken Müslüman Kardeşler’in eğitim, yardım ve sosyal hizmet faaliyetlerine geniş alan tanındı.

1970 yılına gelindiğinde, Ürdün’deki siyasal ortam Filistinli silahlı örgütlerin (fedayin) artan etkisiyle daha da karmaşık hale gelmişti. Eylül olayları olarak bilinen ve rejim ile Filistinli gruplar arasında yaşanan iç çatışmalarda Müslüman Kardeşler, yine rejimin yanında yer aldı. Bu tercih, sadece ideolojik yakınlıkla değil, hareketin pragmatik siyasal stratejisine de dikkat çekmektedir. İhvan, bu süreçte hem rejimin meşruiyetini desteklemiş hem de kendi kurumsal varlığını korumayı başarmıştır.

Vadi Araba Anlaşması ve Dönüm Noktası

Ürdün rejimi ile Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkilerdeki ilk büyük kırılma, 1994 yılında imzalanan Vadi Araba Anlaşması ile yaşandı. İsrail ile yapılan bu barış anlaşması, Müslüman Kardeşler tarafından sert biçimde eleştirildi. Anlaşmanın, Filistin davasına ihanet olduğu ve “siyonist işgali meşrulaştırdığı” yönündeki söylemler, hareketin rejime karşı ciddi bir muhalif pozisyona evrilmesine neden oldu. Bu süreçte örgüt, geniş çaplı gösteriler düzenleyerek halk nezdinde barış sürecine karşı bir tepki organize etmeye çalıştı.

Rejim ise bu dönemde, Müslüman Kardeşler’in artan muhalif söylemini potansiyel bir tehdit olarak görmeye başladı. İhvan’ın taban desteği ile siyasi ajandası arasında açılan mesafe, zamanla rejimin daha sınırlayıcı politikalarına gerekçe oluşturdu. Bu tarihten itibaren rejim, İhvan’ı artık sadece sistem içi bir muhalefet değil, aynı zamanda güvenlik riskine dönüşebilecek bir aktör olarak değerlendirmeye başladı.

  1. Abdullah Dönemi ve Kontrollü İlişki Politikası

1999 yılında Kral II. Abdullah’ın tahta geçmesiyle birlikte, Müslüman Kardeşler’e karşı daha sistematik bir kontrollü politika benimsendi. Tahta oturduktan 6 ay sonra Hamas’ın Ürdün’den çıkarılması, devletin ordusu ve güvenlik güçleri haricinde herhangi bir silahlı yapılanmaya müsamahalı olunmayacağını gösterdi. Bu durum İhvan’a aslında henüz Arap bahari esintilerinin esamesi okunmazken Ürdün’deki faaliyetlerinin sınırını çizme konusunda önemli bir gösterge oldu. Başlangıçta reformcu söylemlerle dikkat çeken kral, zaman içinde özellikle Arap Baharı’nın bölgedeki etkisiyle güvenlik merkezli bir yönetime evrildi. Müslüman Kardeşler’in Mısır, Tunus ve Gazze gibi bölgelerdeki kazanımları, Ürdün’de de yankı buldu. Ancak sınırları daha evvel belirlenen örgüt, o sınırları aşma hususunda iç yapısında çeşitli fikir ayrılıklarına düştü. 2015 yılında örgütün yasal statüsü iptal edildi ve daha ılımlı bir fraksiyon resmî olarak tanındı.

2020 yılında ise Ürdün yargısı, yasal statüsü iptal edilen Müslüman Kardeşler’in ülkedeki faaliyetleri sivil toplum kuruluşu olarak kendisini tescil ettirememesi sebebiyle durduruldu ve örgüt yasadışı olarak kabul edildi. Aynı yıl yapılan seçimlerde İslami Hareket Cephesi’nin ciddi oranda sandalye kaybetmesi, hareketin siyasal gücünün de kırıldığına işaret etmekteydi.

7 Ekim’in Rolü

Hamas, 1987 yılında Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak kuruldu. Dolayısıyla Hamas’ın ideolojik, örgütsel ve tarihi temelleri Müslüman Kardeşler’e dayanır. Ürdün’de 2015 sonrası dönemde iyice zayıflayan hareket, 7 Ekim süreciyle yeniden ön plana çıkmaya başladı. İsrail-Gazze Savaşı gölgesinde gerçekleştirilen 2024 seçimlerinde, İslami Hareket Cephesi’nin büyük bir çıkış yapması ve en çok sandalyeye sahip muhalefet partisi haline gelmesi, devletin güvenlik algısını gözden geçirmede dolaylı bir rol oynadı. Seçimlerdeki teveccüh hareketin 7 Ekim meselesi üzerinden tabanı konsolide edebilme gücünü gösterdi. Dolayısyla 7 Ekim, doğrudan bir neden değilse de, İhvan’ın Ürdün’de yasaklanma sürecini hızlandıran ve meşrulaştıran çok önemli bir etken oldu. Bu olay, hem halk desteğini artırarak İhvan’ı daha görünür hale getirdi, hem de rejimin bu yapıyı güvenlik açısından daha fazla tehdit olarak algılamasına neden oldu.

Hareketin Feshedilme Kararı Son Nokta mı?

Ürdün rejiminin Müslüman Kardeşler’i yasaklaması, ülkedeki İslami hareketlerin ve muhalefetin geleceğini doğrudan etkileyen bir gelişmedir. Bu yasaklama, rejimin meşruiyetini yeniden inşa etme çabasının bir parçası olduğu kadar, siyasal alanı yeniden tanımlama ve sınırlarını yeniden çizme girişimi olduğu aşikardır. Ancak örgütün uzun yıllara dayanan toplumsal tabanı, bu stratejinin kolayca sonuç vermeyeceğine işaret etmektedir. Uzun zamandır Ürdün’de hassas bir dengede sürdürülen bu iki taraflı ilişki, küresel ve bölgesel gelişmelerden ve özellikle 7 Ekim’den bağımsız düşünülmemelidir. 10 Eylül 2024 tarihinde yapılan seçimlerde 138 sandalyeden 31’ini alarak ciddi bir başarı gösteren İslami Hareket Cephesi’nin tabandaki karşılığı ve halkı konsolide edebilme becerisinin yerinin nasıl doldurulacağı ise bu süreçten sonra hayli önem kazanacaktır.

Gelecek dönemde Müslüman Kardeşler’in yer altına çekilerek gayriresmî biçimlerde varlığını sürdürmesi ya da yeni isimler altında yeniden örgütlenmesi denenmiş, tecrübe edilmiş gerçeklikler olarak zayıf ihtimaller olarak sıralanabilir. Ancak toplumun farklı kesimlerinde yeni siyasal ifade biçimlerinin doğması ihtimali kuvvetli gibi görünse de bu, sürecin nasıl yönetileceği ve tabanın potansiyeli ile doğrudan alakalıdır.

Sonuç

Ürdün’de Müslüman Kardeşler ile rejim arasındaki ilişkiler, tarihsel olarak karşılıklı faydaya dayalı pragmatik bir denge üzerine kurulmuş olsa da, bu dengenin sürdürülebilirliği giderek azalmıştır. Örgütün yasaklanması kararı, yalnızca bir güvenlik önlemi değil; aynı zamanda Ürdün’de siyasal sistemin yeniden yapılandırılmasının bir göstergesidir. Bu bağlamda karar, geçmişin bir sonucu olduğu kadar, geleceğe dair yeni soruları da beraberinde getirmektedir., Sürecin nasıl yönetileceği ve tepkisel söylemlerin mahiyeti, durumu netleştirecek en önemli iki husus olarak karşımızda durmaktadır.

 

Muhammed Ali Acar

Muhammed Ali Acar: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 2013-2014 akademik yılında Erasmus programı kapsamında Westfalische Wilhelms Universtaet Münster, Arabistik und İslamwissenschaft bölümü bünyesinde lisans seviyesinde dersler aldı. Meb bursiyeri olarak 2022 yılında Ürdün Üniversitesi Siyaset Bilimi alanın yüksek lisansımı tamamladı. Halen aynı üniversitede doktora eğitmine devam etmekte. İyi derecede Arapça, orta derecede İngilizce ve Almanca biliyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA