Prof. Dr. Erol Göka: Yapay Dünyada Mahremiyete, Aile Ve Aşk’ın Sahiciliğine Dönüş Lazım

Sadece aileye değil, evliliğe ve hatta yoğun duygusal bağlılıklara karşı çıkan bir insan ve özgürlük anlayışı her yere yayılıyor maalesef. Ben bu durumun nedeninin, artık devletler dahil hiçbir geleneksel kuruma ihtiyaç olmaması, dünyanın en zenginlerin istek ve çıkarları doğrultusunda yönetilmesi gerektiğini savunan ve ona göre çalışmalar yürüten “küreselcilik” olduğunu düşünüyorum. Milli devletleri de onun temeli olan aileyi de yıkmak, insan tekini cascavlak bırakmak istiyorlar.
Mayıs 3, 2025
image_print

Prof. Dr. Erol GÖKA ile Söyleşi

Söyleşi: Derya KURTOĞLU

Kıymetli Hocam, söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. 2024 yılında yayımlanan yeni kitabınız “Aile ve Aşk Üzerine” hayırlı olsun. Bugünkü söyleşimizde, kitabınızın ana temaları olan aşk, aile, gençlik ve toplumsal değişim üzerine konuşacağız.

1. Hocam, aşk ve aile kavramları arasında keskin bir ayrım olduğuna yönelik popüler bir görüş var. Sizce bu ayrım doğru mu? Aile diye bir toplumsal gerçeklikten bahsedebilir miyiz? Aşk ve aile arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Teşekkür ederim. Haklısınız, artık modern zamanların kurucu fikirlerinden olan “aşk evliliği” anlayışı, epeyce gerilemiş vaziyette. Sadece o değil ailenin de aşkın da savunucuları özellikle Batı’da çok azalmış durumda. Oradan da tüm dünyaya aile karşıtlığı fikri yayılıyor. İnsanlar artık başkalarının sorumluluklarını almak istemiyorlar. Tek başına (solo) bir yaşam kurmak ve neredeyse günü birlik diyebileceğimiz ilişkilerle idare etme hayali peşindeler. Evliliği, sorumluluk isteyen yoğun bir duygusal alışveriş içeren aşkı ve aileyi savunanlar ise giderek azalıyor zaten ileri sürdükleri tezler de özellikle gençler arasında rağbet bulmuyor; belagata dayalı boş sözler olarak görülüyor.

Böyle bir dünyada neyi, nasıl savunacağımız konusunda çok kafa yormalı, ona göre sağlam adımlar atmalıyız. “Aile ve Aşk Üzerine” kitabını bu düşünceyle kaleme aldım. Aileyi tek başına belagatle, aile toplumun temelidir gibi mottoları sürekli tekrarlayarak savunmak mümkün olmadığı gibi ailede değişen rolleri, yeni çocuk anlayışını ve çocuk yetiştirme pratiklerini, gençlerin ve yaşlıların artık bambaşka bir hal almış beklentilerini görüp iyi değerlendiremezsek, Batı’dan üzerimize doğru gelen çığın altında kalmamız mukadder olur.

İnsanlık tarihi boyunca birçok evlenme ve birçok aile biçimi var. Öncelikle bunu bilmeliyiz ve buna göre konuşmalıyız. Bu kadar kültürel çeşitlilik sergilese de insanların neden evlenmekten ve aile kurmaktan vazgeçmediklerini düşünmek, tezlerimizi onun üzerine inşa etmek, günümüzdeki aile ve evlilik karşıtlarına ona göre cevap vermek durumundayız. Aksi takdirde ne kendimizi ne çocuklarımızı üzerimize gelen yeni dünyanın tehlikelerinden korumamız mümkün olur.

İnsanın aile olarak dünyaya geldiğine ve kadın-erkek ilişkilerinin helal ve haramı gözeten bir çizgide kurulması ve ilerlemesi gerektiğine inanan bir fikriyata sahibiz ama onu yeterince iyi savunamıyoruz. Ailenin mahremiyeti ve sorumlulukları olmasaydı dünyanın, insanlığın düşeceği kaosu doğru düzgün anlatmayı başarmalıyız. Ben kendi adıma insanların topyekûn bu mahremiyetten ve aileyi var eden nesillerin yeniden üretimi idealinden vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Dayanaklarımdan bir tanesi de kadınlar ve erkekler arasında adeta bağlılığı şart koşan, aşka giden bir varoluşa sahip olmamız. Evet, aşk ve sevgi hissiyatı nedeniyle aile mahremiyetine yönelen bir varoluşa sahip olduğumuzu düşünüyorum. O yüzden ailenin yaşadığı günümüz kriziyle ilgili kitabıma bir de aşka bahsi ekleyerek okuyucumla tartışmak istedim. İlk bakışta zıt gibi durmasına rağmen ben aşkın ve ailenin birbirini gereksindiği, birbirine mecbur oldukları ve mütemadiyen birbirlerine icbar ettikleri kanaatindeyim.

2. Son yıllarda aile karşıtlarının yükselen sesi dikkat çekiyor. Siz bu karşıtlığın temel sebeplerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Aile kurumunun geleceği için gerçekten tehlike sirenleri çalıyor mu? Aileyi kayıp mı ediyoruz?

Sadece aileye değil, evliliğe ve hatta yoğun duygusal bağlılıklara karşı çıkan bir insan ve özgürlük anlayışı her yere yayılıyor maalesef. Ben bu durumun nedeninin, artık devletler dahil hiçbir geleneksel kuruma ihtiyaç olmaması, dünyanın en zenginlerin istek ve çıkarları doğrultusunda yönetilmesi gerektiğini savunan ve ona göre çalışmalar yürüten “küreselcilik” olduğunu düşünüyorum. Milli devletleri de onun temeli olan aileyi de yıkmak, insan tekini cascavlak bırakmak istiyorlar. Siz kapitalizm, bireycilik, bencillik de diyebilir, narsisimden başlayarak insan psikolojisinin derinliklerine dalabilirsiniz, hepsi aynı kapıya çıkar.

Aile kurumu için tehlike çanları yıllardır çalıyor, şimdi sıra evliliğe, eş ve ebeveyn olma sorumluluğuna kadar gelmiş durumda. Artık kimse çocuk yapmayı düşünmüyor, son çocuğun doğacağı tarih bile konuşulmaya başlandı. Nesiller ideali yoksa aile de olmaz. Ama telaşa mahal yok. Bence aile de aşk da insan olmanın temel niteliklerindedir. İnsan var olduğu sürece aşk da aile arayışı da olacaktır.

3. Özelde App Kuşağını genelde ise gençleri hesaba katacak olursak teknolojiyle olan ilişki, aile içi iletişimi nasıl etkiliyor?

Berbat!… Her ne kadar aile karşıtlığını küreselcilikle açıklamaya çalışsam da üretim zincirinin başında bulunan en zenginlerin ellerinde bulundurdukları teknolojiyi nereye doğru götürdükleri, hangi alanlarda kullanmaya bizi mecbur bıraktıklarını da hesaba katmak durumundayız. Biliyorsunuz ben yaşadığımız dünyaya “teknomedyatik dünya” adını veriyorum. Bu dünyada giderek sanallık ve yapaylık her şeye hâkim hale geliyor. Sahici insan ve hakiki hayat anlayışı ortadan kalkıyor. Tüm bunlar maalesef hayranı olduğumuz, hız ve hazza dayanan, hayatımızı kolaylaştırıyor diye dört gözle beklediğimiz dijital teknolojiler sayesinde oluyor. Öyle ki artık bu dünyanın içine doğan gençlerimizin bizden farklarını anlatabilmek için onlara kuşak isimleri veriyoruz. Gençlerin kendilerinden ziyade ellerindeki akıllı aygıtlarda bulunan uygulamalara (application) bel bağladıkları için app kuşağı olduklarını söylüyoruz. Aile ve aşk, sahicidir, hakikidir ve insanidir oysa app kuşağı başta olmak hepimizi esir almış olan teknomedyatik aygıtlar, yapaydır, sanaldır ve tarih boyunca bildiğimiz insana ait olmayan yepyeni ve tuhaf özellikler üretir.

Siz aile içi iletişimi sordunuz ama ben sadece aile içi olanı değil tüm geleneksel iletişim yollarının muhasara altında olduğunu söyledim. İşte ailenin yaşadığı kriz sorununu ta buralardan yola çıkarak tartışmalıyız. Ailede tüm roller böylesine bir değişim gösteriyorken aile içi rolleri eski bakış açısıyla ele alıp değerlendirmeye çalışmak pek uygun olmaz.

4. Kıymetli Hocam, aile desteğinin gençlerin ruhsal sağlığı üzerindeki önemi büyük. Özellikle ergenlik döneminde ebeveynler çocuklarına nasıl daha iyi destek olabilir?

Yaşadığımız dünyanın gark olduğu ve her geçen gün daha da içine çekildiği sorunları bilmeden, insanlık ve devlet olarak onlara karşı bir önlem, bir strateji geliştirmeden işimiz çok zor. Zavallı aileler, ebeveyn ve gençler ne yapacaklarını bilemez ve birbirlerinden kopuk bir halde çırpınıyorken kendi başlarına ellerinden çok bir şey gelemez böyle bir dünyada!

Telaş etmeyin, sorunuza cevap vereceğim ama bu acı gerçeğin de görülmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Zaten çocuklarınız ve akıllı aygıtlar, online bağımlılıklar konusunda uzmanlarımız sürekli olarak internette, sosyal medyada önerilerde bulunup duruyorlar yıllardır. İnşallah bunlar bir işe yarıyordur. Ben de yıllardır söylenen önerilere ilave olarak şunları söyleyebilirim:

Baş etmeye çalıştığımız teknomedyatik dünyadaki gücün dayanağı sanallık ve yapaylıktır. Biz de sanal ve yapay olanın karşısına sahici ve hakiki olanla çıkmak zorundayız. Sahici ve hakiki olan, birlikte geçirilen iyi ve kaliteli zamandır, arkadaşlıktır, dostluktur, sevgidir. Sorumluluk ve ahlaktır. Genç insanlara bunları vaaz verir gibi anlatamazsınız, onların sürekli komutlarınızı dinleyen robotlar olmalarını bekleyemezsiniz. Bir gün inşallah uzun uzun gençlik dönemini de konuşalım. Ama şunu hiç aklımızdan çıkarmayalım. Gençlik dönemi, sanılanın aksine insanın en zor ve sıkıntılı dönemidir. Gençlerimize sahip çıkmak, elden geldiğince onlarla didişmemek, her zaman yardıma hazır olduğumuzu ifade etmek ve göstermek zorundayızdır. Yine hatırımızdan çıkarmamamız gereken bir husus da gençlik döneminde insanların aslında katı ahlakçı olduklarıdır. Gençler, ebeveyninden ve yetişkin toplumdan söz ve eylemlerinin birbirini tutmasını beklerler. Bu da genellikle olmadığı, yetişkinler sürekli kendi söylediklerine kendileri uymadığı için gençler, onların söylediklerine inanmazlar. Onlara karşısına sadece doğru düzgün, örnekler değil, özü sözü bir kimseler olarak çıkmak zorundayız.

5. Gençlere iyi birer örnek olmak neden bu kadar önemli? Aileler bu konuda nasıl bir rol üstlenmeli?

Anlatmaya çalıştım, gençler söze değil eyleme bakar. Onlara ne öneriyorsanız siz de öyle olmak zorundasınız. Sözünüz ve eyleminiz birbirini tutmuyorsa, siz ne kadar doğru söylerseniz söyleyin, genç insan size karşı çıkacak, söylediğinizin tersini yapacaktır. Onların çalışkan olmasını istiyorsanız siz çalışkan olmalısınız. Onların akıllı aygıtlarla çok vakit geçirmelerini istemiyorsanız siz de sabah akşam tv başında olmamalısınız. Gerçek hayatın, ailecek birlikte vakit geçirmenin hoş ve eğlenceli olduğunu yaşantınızla ispat ederek göstermelisiniz. Gençlerin sağlıklı arkadaşlık ilişkilerini desteklemelisiniz.

6. Son olarak, gençlerin gözünden aile ile aile kavramının bugünü ve geleceği hakkında ne söylemek istersiniz? Gençler, aile kurumunun geleceğinde nasıl bir rol üstlenmeli?

Çok güzel soru ama sanırım söylediklerimi bir bütün olarak değerlendirdiğimizde buna da cevap vermeye çalıştığım görülecektir. Gençlerimiz bizden çok daha zeki ve dinamiktir, boş laflardan hiç hazzetmezler. Ailenin iyi ve savunulması gereken bir yapı olduğunu onlara düşünürlerimiz ve örnek insanlarımız sağlam delillerle ispat etmeli, daha da önemlisi ebeveyn yaşantısıyla göstermeli. Her gün kavganın gürültünün eksik olmadığı, büyüklere ve akrabalara saygı gösterilmeyen bir evde doğan çocuğa ve gence ne anlatabilirsiniz ki, üstelik dünya böylesine aile karşıtı fikirlerle dolu iken…

Sayın Prof. Dr. Erol GÖKA, verdiğiniz bu değerli bilgiler için teşekkür ederiz. Gençlik ve aile ilişkileri üzerine yaptığınız bu derinlemesine analiz, okuyucularımıza büyük bir katkı sağlayacaktır. Söyleşimizi burada sonlandırırken, sizin gibi değerli bir akademisyenin görüşlerini paylaşmak bizim için de çok kıymetliydi.

Kaynak:

Kahramanmaraş Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte hazırladığı 2025 Aile Yılı Aile Bülteni.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA