Özgür Suriye’yi Kalıcılaştırmak

Özgür dünya ve Arap halkları, Suriye’nin bu kurtuluşuna sevinçle tanık oldular. Ancak pusuda bekleyen, bu zaferi hazmedemeyen güçler de var. Özellikle çevredeki diktatörlükler ve onların müttefiki İsrail, bu zaferi kendi varlıklarına bir tehdit olarak görüyor.Suriye halkı, çoğulculuk, adalet, eşitlik ve özgürlük temelleri üzerinde yeni bir devlet inşa etmek için zorlu bir yola çıktı. Şimdi bu zaferi kalıcılaştırmak için bu ilkelerle yeni Suriye'yi inşa etmeli.
Aralık 11, 2024
image_print

Elli yılı aşkın bir süredir devam eden zulüm, baskı ve adaletsizliğin ardından, Esad rejimi büyük bir çöküş yaşadı. Bu, özellikle son on üç yıl boyunca özgürlük adına mücadele eden, acı çeken ve her şeyini feda eden yüce Suriye halkının fedakârlıkları sayesinde gerçekleşti.

Suriye halkı, Arap Baharı sırasında diğer Arap halkları gibi barışçıl bir şekilde değişim arzularını dile getirdiğinde, düşmanlar bir araya geldi ve suç örgütleri, rejimin yanında saf tutarak katliamlar gerçekleştirdi. Şehirler yerle bir edildi, milyonlarca insan topraklarından sürüldü. Öyle ki, Suriyelilerin iradesinin tamamen kırıldığı ve devrimin sona erdiği düşüncesi yaygınlaştı.

Ancak bu durum devrim için son olmadı. Karanlık bir kışın ardından umut dolu bir bahar geldi ve kritik an geldiğinde Suriye halkı yeniden ayağa kalktı. Şehirler birer birer özgürleştirildi ve nihayetinde Şam’a girilerek bu zafer taçlandırıldı. Şam’ın zalimi, işlediği unutulmaz ve affedilmez suçların yükü altında, aşağılanmış bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.

Bu rejimin ani ve gürültülü çöküşü tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Bölgedeki tiranlar ve ülkenin kaynaklarını ele geçirme hevesindeki güçler, yıllarca rejimi ayakta tutmaya çalıştı. Milyonlarca kayıp ve yerinden edilen insanı görmezden gelerek, rejimin Arap Birliği’ne geri dönmesini sağladılar ve hatta Amerika Birleşik Devletleri, rejime yönelik yaptırımları kaldırmayı gündeme getirdi. Ancak Suriye halkı boyun eğmedi. Devrimin bayrağı, rejimin en büyük destekçilerinin kalesi olan Moskova’da dalgalandı. İran ve onun mezhepçi milisleri ise geri çekilmek zorunda kaldı; rejimi kurtarmakta tamamen çaresiz kaldılar.

Rejimin işlediği suçların tamamı, yıllar süren yıkım ve katliamlarla sınırlı değildi. Rejimin çöküşünün ardından, uzun süre saklı kalan “en büyük sırlar” birer birer gün yüzüne çıktı. Binlerce insanın çıkarıldığı toplu mezarlar, bazılarının geçen yüzyıldan beri kayıp olduğu ortaya çıktı. İşkence odaları, infaz giyotinleri, cesetleri öğüten presler ve yakma fırınları gibi korkunç gerçekler açığa çıktı.

Dünya, devrimcilerin gösterdiği hoşgörü karşısında hem hayrete düştü hem de derin bir saygı duydu. Rejimin suç ortaklarına veya onu destekleyenlere karşı intikam alınmadı. Kaosa, yağmaya ya da kargaşaya izin verilmedi. Öyle ki, devrilen rejimin hükümeti, geçiş sürecinde ülkenin işleyişini sürdürebilmek için devlet kurumlarını yönetmekle görevlendirildi.

Bununla birlikte, devrimciler bu hoşgörünün bir açık çek olmadığını açıkça belirttiler. Suriyelilerin kanını döken ve ülkenin zenginliklerini yağmalayan herkesin, hukuk önünde ve kamuya açık yargılamalarla hesap vereceği ifade edildi. Çünkü bazı suçlar görmezden gelinemez. Adaletin sağlanması, mağdurların haklarının teslim edilmesi ve hak sahiplerinin haklarını geri alması elzemdir.

Bugün, tüm farklı görüş ve kökenlerden Suriye halkının katılımıyla, adalet, eşitlik ve insan onuru üzerine inşa edilecek yeni bir devlet için kararlı adımlar atılmaktadır. Bu kritik aşamada, halkın birliğini korumak ve ülkenin bölünmesine yönelik her türlü planı boşa çıkarmak hayati önem taşımaktadır.

Özgürlüğe yeni kavuşan Suriye halkını içte ve dışta büyük görevler bekliyor. On yıllardır işlenen suçların belgelenmesi, kayıp kişilerin bulunması, yağmalanan servetin geri alınması, yeniden inşa sürecinin başlaması gibi birçok adım atılacaktır. Uluslararası platformlarda Suriye halkını temsil eden güçlü bir iradenin varlığı da bu süreçte kritik rol oynayacaktır.

Evet, özgür dünya ve Arap halkları, Suriye’nin bu kurtuluşuna sevinçle tanık oldular. Ancak pusuda bekleyen, bu zaferi hazmedemeyen güçler de var. Özellikle çevredeki diktatörlükler ve onların müttefiki İsrail, bu zaferi kendi varlıklarına bir tehdit olarak görüyor. İsrail, ateşkesin sona erdiğini ilan ederek Suriye topraklarını işgal etti, tampon bölgeleri kontrol altına aldı ve stratejik altyapıya yönelik onlarca hava saldırısı gerçekleştirdi.

Bu saldırılar, Arap rejimlerinin sessizliğiyle adeta onaylandı. Esad rejimini canlandırma çabaları sonuçsuz kalınca, devrimci güçlere baskı uygulamak için İsrail’den medet umdular. Ancak uluslararası toplum, bu barbar saldırılara karşı tek bir kınama bile yayınlamadı. Sanki Suriye halkı, karanlık bir dönemi geride bırakmak için verdiği mücadelede samimi bir desteği hak etmiyormuş gibi görmezden geliniyor.

Suriye halkı, çoğulculuk, adalet, eşitlik ve özgürlük temelleri üzerinde yeni bir devlet inşa etmek için zorlu bir yola çıktı. Uluslararası toplum, bu hedefe ulaşmak için gerekli desteği sağlamalı ve Suriye’nin saygın, istikrarlı ve güvenli bir ülke olmasını temin etmelidir.

“Esad sonsuza dek” sloganıyla elli yılı aşkın bir süredir halka hükmeden bir rejimin bu denli hızlı çöküşü şaşırtıcı olmamalı. Suriye halkı, özgürlük için büyük bedeller ödedi. Tarih, baskıcı rejimlerin halk iradesi karşısında yıkılmaya mahkûm olduğunu defalarca göstermiştir. Bu yaşananlardan ders alacak olan var mı?

Kaynak: https://www.middleeastmonitor.com/20241210-liberating-syria-forever/

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır