NATO’nun Rutte’si: Teflon Markası mı, Kıyametin Beşinci Süvarisi mi?

Marc Rutte, kendi kendini “vizyonsuz bir adam” olarak tanımlamış olabilir. Ancak yine de ona bir vizyon ulaştı: yaklaşan bir kıyamet. Onun tek çağrısı, NATO’yu daha fazla silahlandırmak, savunmayı silahlarla güçlendirmek ve tehdit etmek; fakat dünyanın ciddi, kasvetli gerçekliğinden barışçıl çıkış yolları veya diğer diplomatik çözümler aramamak.
Ocak 21, 2025
image_print

NATO şefi, askeri bütçeleri artırmak için tehditleri abartıyor.

Bundan birkaç on yıl önce, şehirlerinde bisiklet yolları olmayan ve güçlülerin bir yerlere gitmek için büyük resmi arabalar kullandığı bir ülkeden Hollanda’ya ilk kez geldiğimde, sabahın erken saatlerinde bisikletleriyle yolumu kesen ve belli ki işe giden Hollandalı politikacıların sayısı beni gerçekten etkilemişti.

Bu bisikletliler arasında, 2010’dan 2024’e kadar dört dönem boyunca Hollanda başbakanlığı yapan Mark Rutte de vardı. Kendisi çeşitli lakaplarla tanınıyor. Uzun bir süre boyunca “Teflon-Mark,” “Bay Normal,” “Alçak Ülkelerin Houdini’si,” ve “flip-flop-pragmatikus” gibi lakaplarla anıldı. “Teflon Mark” unvanı, birçok siyasi skandaldan (neredeyse) lekesiz bir itibarla çıkma becerisini onurlandırmak için verilmişti. “Bay Normal,” ulaşım tercihi olan bisiklete atıfta bulunuyordu. Rutte, genellikle kot pantolon ve spor ayakkabı giyerek, ülkenin diğer insanları gibi bisikletini rahatça kullanıyordu. Üstelik, Lahey’de mütevazı bir apartman dairesinde yaşıyor, hiçbir zaman aşırıya kaçan bir tavır sergilemiyor ve çalışkan, tutumlu bir Hollandalının simgesi haline geliyordu.

Alçak Ülkelerin Houdini’si ve flip-flop-pragmatikus lakapları, Rutte’nin yönetim tarzına atıfta bulunuyordu. Kendisi, ideolojik olarak esnek ve birçok hayatı olan pragmatik bir siyasi hayatta kalıcı olarak tanımlanıyor. Hollanda’daki siyasi kariyeri boyunca, liberaller, solcular ve sağcılarla birlikte yönetebilen ilk post-ideolojik politikacılardan biri haline geldi. Repertuarında, yabancı düşmanı sağ popülistlerle flört etmek de vardı, sol partilerin çevre koruma politikalarına taviz vermek de. “Bir çözüm bulmak” her zaman onun ilk dürtüsüydü ve idealler için savaşmaktan ya da bir vizyon peşinde koşmaktan kaçınırdı. “Vizyon, görüşü engelleyen fil gibidir,” demeyi severdi. “Eğer vizyon, gelecek için bir plan anlamına geliyorsa, içimdeki her liberal buna direnç gösterir.”

NATO’nun başındaki yeni göreviyle birlikte, Rutte artık hızla değişen dünyaya ayak uydurmak için bisikletten daha gelişmiş ulaşım araçları kullanmak zorunda. Şu anki organizasyonu, dünyanın hareketini aktif bir şekilde hızlandırıyor, ancak doğru yönde değil. Rutte, bir kez daha meşhur esnekliğini kullanıyor, ancak bu sefer daha büyük ölçekte manipülasyon yapıyor. İlk olarak kamuoyuna yansıyan açıklamaları, bir dil sürçmesi değil, yeni bir kişiliğin başlangıcıydı.

12 Aralık’ta Brüksel’de, tehditlerin uzak ve soyut olmadığını hararetle dile getirdi. Aksine, tehditlerin “kapılarımızın hemen önünde, hatta evlerimizin içinde” olduğunu söyledi.

“Tehlikede olan özgürlüğümüz, güvenliğimiz ve yaşam tarzımız… Güçlü bir savunma olmadan sürdürülebilir bir güvenlik olamaz. Güvenlik olmadan özgürlük olmaz… Okullar, hastaneler, şirketler olmaz. Hiçbir şey olmaz… Ukrayna’da olanların bizim de başımıza gelebileceği gerçeğiyle yüzleşmeliyiz… İttifakın bir ‘savaş zamanı zihniyetine’ geçmesi gerekiyor…”

Rutte, özgür dünyanın tehlike altındaki vatandaşlarını, politikacıları silahlanmaya yatırım yapmaya çağırmaya teşvik ediyor; bu, sağlık ve emeklilik için daha az para anlamına gelse bile. Küresel düzen içindeki tehlikeli aktörler, kendi etki alanlarını genişletmek isteyen Rusya ve Çin iken; NATO, kötü güçlerin barışçıl, masum ve hiçbir şeyden habersiz kurbanlarının koruyucusudur.

Ancak Hollanda gazetesi NRC, bu görüşe bir düzeltme getiriyor:

Eğer küresel hukuk düzenini tehlikeye atan bir süper güç varsa, bu Amerika’dır. Sadece yasadışı savaşlar başlatıp gizli işkence üslerini sürdürerek değil, aynı zamanda Rusya ile nükleer cephanelerini azaltma anlaşmalarından tek taraflı olarak çekilerek, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanımayarak ve Trump yönetiminde Paris İklim Anlaşması’nı iptal ederek bu tehdidi oluşturmuştur.

Bu arada NATO, pasif bir kurban değil, genellikle Amerikan jeopolitik gündemine uygun olan kendi bağımsız jeopolitik ajandasıyla aktif bir taraf konumundadır.

Propaganda alanındaki uzmanlar, Rutte gibi konuşmaların kapsamlı bir analiz yapılmadan kabul edilmemesi gerektiği konusunda uyarıyor. Tarihçi ve iletişim bilimci Etienne Augé, propagandanın tipik unsurları olarak şu dört öğeyi tanımlar: kötü güçler tarafından kuşatılmış masum genç kız arketipi, insanlık dışı düşman, domino teorisi ve iyi ile kötü arasındaki ebedi mücadele.

Diğer ülkelerdeki kamuoyu, Rutte’nin yeni keşfettiği sert üsluba Hollandalılardan daha az şaşırmıştır. Kendi ülkesinde, genellikle çelişkileri yumuşatan ve üzerinde fazla durmayan ılımlı bir pragmatist olarak tanınıyordu. Ancak şimdi, her zaman hayranlık duyduğu ligde gerçek takımını bulan bir atlet gibi görünüyor.

Rutte, 2025 Haziran ayında Lahey’de yapılacak bir sonraki NATO toplantısına büyük bir hevesle hazırlık yapıyor. Toplam Hollanda polis gücünün yarısını oluşturan yaklaşık 27.000 polis memuru görevlendirilecek. Hollanda polisi, daha önce hiç bu kadar büyük bir güvenlik operasyonu gerçekleştirmemişti. Toplantı öncesinde Rutte, ekip arkadaşlarına telkinlerde bulunmakla meşguldü. 13 Ocak’ta Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran savunma sanayisi iş birliklerini daha önce görülmemiş seviyelere çıkarırken, müttefikler arasında yeni bariyerler koymak kendi kendimize zarar vermek olur… Savaşta değiliz, ancak barışta da değiliz. Bu, savunmaya daha fazla yatırım yapmamız gerektiği anlamına geliyor… Bu daha fazla bekleyemez. Toplumlarımızın ve kilit altyapılarımızın dayanıklılığını artırmamız gerekiyor… Şu anda güvendeyiz, ancak dört ya da beş yıl içinde olmayabiliriz…”

Ayrıca, savunma harcamaları artmazsa Avrupalıların “Rusça ders kitaplarını çıkarmaları ya da Yeni Zelanda’ya göç etmeleri gerektiğini” sözlerine ekledi.

Marc Rutte, kendi kendini “vizyonsuz bir adam” olarak tanımlamış olabilir. Ancak yine de ona bir vizyon ulaştı: yaklaşan bir kıyamet. Onun tek çağrısı, NATO’yu daha fazla silahlandırmak, savunmayı silahlarla güçlendirmek ve tehdit etmek; fakat dünyanın ciddi, kasvetli gerçekliğinden barışçıl çıkış yolları veya diğer diplomatik çözümler aramamak.

Diğer üst düzey jeopolitik aktörlerin de vizyonları var ve bunlar da askeri eylem ve daha fazla silah gerektiriyor. Örneğin Trump, Amerika’yı yeniden “büyük” yapmak istiyor; ancak bu “büyüklüğün” içeriğini ciddiyetle tanımlama çabası göstermiyor. Yine de bu vizyon, dünya hakimiyetini sürdürmenin bir parçası olarak Kanada, Panama Kanalı ve Grönland’ı dahil etmeyi içerebilir.

Üzücü gerçek şu ki, bugün Doğu ya da Batı fark etmeksizin, tüm ülkelerin vatandaşları dezenformasyonla dolup taşan, komplo teorilerinin, sahte haberlerin, kasıtlı yalanların, propagandanın ve mistifikasyonun hüküm sürdüğü toplumlarda yaşıyor. Putin’in vizyonunun tam olarak ne olduğunu bilmek kolay değil; ancak Ukrayna’dan bir parça, sınırlarında NATO’nun olmamasını ve bol miktarda güç istediğini söylemek mümkün. Zelenskiy barış ve NATO üyeliği istiyor. Çinliler çıkar alanlarının genişlemesini tercih ediyor. Netanyahu daha fazla toprak ve düşmanlarıyla kendi uygun gördüğü her şekilde başa çıkma özgürlüğü istiyor. Filistinliler ise özgürlük istiyor…

Bir şekilde, tüm bu vizyonların merkezinde diyalog değil, kılıç şakırtısı yer alıyor. Domino teorisi ve kısır döngülerden kaçmak zor. Mahşerin dört atlısı eyerlerine sıkıca oturmuş durumda.

Mark Rutte’nin bir sonraki lakabının ne olacağını kimse tahmin edemez. Mahşerin Beşinci Süvarisi uygun bir lakap olabilir. Dünyanın en büyük kriz anında dünya sahnesine çıkan ve sadece savaş değil, tüm savaşları sona erdirecek savaşı başlatan kişi olabilir. Tabii ki, bu unvan için tek aday o değil.

Kaynak: https://fpif.org/natos-rutte-teflon-mark-or-the-fifth-rider-of-the-apocalypse/