Microsoft’un Gazze’deki Suç Ortaklığı

Microsoft’un İsrail’in savaşındaki orantısız rolünü eleştiren birçok kişi, bir yabancı devletin ve Silikon Vadisi’ndeki müttefiklerinin tek bir tıklamayla uluslararası bir mahkemeyi felç edebildiği bir dünyada kuşatma altında olanın sadece Gazze değil; kurumlarımız, teknolojimiz ve egemenliğimiz olduğunu savunuyor.
Mayıs 26, 2025
image_print

Suç ortaklığı UCM E-posta Engellemesinin Çok Ötesine Geçiyor

Geçtiğimiz hafta manşetler sarsıcı bir gelişmeyle doldu: Microsoft, dünyanın en üst düzey savaş suçu savcısının e-posta erişimini engelledi. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) başsavcısı Karim Khan, İsrailli yetkilileri savaş suçları nedeniyle soruşturmaya cesaret etti — ve anında dijital olarak susturuldu. Hesapları donduruldu. İsmi karalandı. Yetkileri elinden alındı.

Bu, ilk bakışta küçük bir intikam gibi görünebilir. Ancak mesele bundan ibaret değil. Bu, Washington, Tel Aviv ve Silikon Vadisi’nin desteklediği, İsrail’in cezasızlığına meydan okumaya cüret eden tek mahkemeyi yok etmeyi hedefleyen koordineli bir kampanyanın son hamlesiydi.

Ve bu kampanyanın merkezinde Microsoft var.

Basın, e-posta engellemesine odaklanırken, öncesinde yaşananlara pek az dikkat çekildi: UCM’ye karşı yürütülen bir ABD–İsrail bilgi savaşı.

Mahkeme, Gazze’de işlenen savaş suçları nedeniyle hem Hamas hem de İsrailli yetkililer hakkında tutuklama kararı açıkladığında, ABD yetkilileri alarma geçti. Biden bu kararı “rezalet” olarak niteledi. Kongre üyeleri yaptırımlarla tehdit etti. Netanyahu ise mahkemeyi “antisemitik” olmakla suçladı.

Tepkilere rağmen, tutuklama kararları 3’e 2 oranındaydı: Hamas’tan Yahya Sinvar, İsmail Haniye ve Muhammed el-Deyf; İsrail’den Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Başbakan Netanyahu.

Üç Filistinli liderin tamamı bu tarihten sonra öldürüldü. İsrailli yetkililere ise dokunulmadı.

Sonra asıl darbe geldi: ABD hükümeti doğrudan Karim Khan’ı hedef aldı. Banka hesapları donduruldu, müttefiklerine “ona yardım ederseniz ceza alırsınız” uyarısı yapıldı.

Üstelik bu ilk kez olmuyordu. 2002’de ABD Kongresi, “Hague Invasion Act” (Lahey İstilası Yasası) olarak bilinen Amerikan Askerlerini Koruma Yasası’nı kabul etti. Bu yasa, herhangi bir Amerikalı ya da müttefik yetkili UCM tarafından gözaltına alınırsa, başkana Hollanda’ya asker gönderme yetkisi tanıyor.

ABD tehditleri ve baskıyı yönetirken, Microsoft daha sinsi bir rol oynadı. Khan’a göre, şirket kendisinin İsrailli üst düzey yetkililere karşı suçlamaları resmileştirdiği anda resmi UCM e-posta hesabına erişimini engelledi. Pek çok kişiye göre bu tesadüf değildi — açık bir mesajdı.

7 Ekim’in ardından Microsoft, İsrail ordusuyla 10 milyon dolarlık yeni sözleşmeler imzaladı. “Project Azure” (Azure Projesi) adlı gizli bir program aracılığıyla şirket, İsrail istihbaratı ve hava kuvvetlerine — özellikle 8200 ve 81 numaralı birliklere — altyapı sağladı. Bu birlikler, Gazze’deki “ölüm listelerini” hazırlayan birimler.

Microsoft, uzun süre sessiz kaldı. Ancak yakın zamanda yaptığı açıklamada İsrail’e “acil destek” sağladığını kabul etti. Ancak teknolojilerinin sivillere zarar verdiğine dair “herhangi bir kanıt bulunmadığını” savundu.

Hepsi bu kadar da değil. Microsoft daha önce, yüz tanıma teknolojisi Batı Şeria genelinde konuşlandırılan İsrailli gözetim şirketi AnyVision’a 78 milyon dolar yatırım yaptı. Ayrıca, İsrail ordusu tarafından geliştirilen ve Filistinli izin sahiplerini izleyen “Al Munaseq” adlı bir casus uygulamayı da destekledi. Şirketin bulut sistemleri, bu kişilerin özel telefon verilerini işledi.

Daha da vahimi, Microsoft üst yönetim kadrolarına İsrail’in 8200 Birimi’nden gelen eski askerleri doldurmaya başladı. Bu durum, Amerika’nın en güçlü şirketlerinden birinin merkezine fiilen yabancı bir istihbarat teşkilatının yerleştirilmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda şirket, bir sonraki veri merkezlerini de İsrail’de inşa ediyor.

UCM en tepeden sabote edilirken, içeriden bir direniş filizleniyor. 4 Nisan’da iki Microsoft çalışanı — biri bir muhbir — şirketin 50. yıl kutlamasını yarıda keserek Microsoft’u soykırıma ortak olmakla suçladı. İkisi de işten çıkarıldı.

Ardından Build 2025 konferansında Filistinli mühendis Joe Lopez, CEO Satya Nadella’nın konuşmasını yarıda keserek “Benim halkım acı çekiyor!” diye bağırdı. Güvenlik görevlileri onu dışarı çıkardı. Ertesi gün, başka bir protestocu farklı bir sunumu bastı: “Apartheid’e Azure yok!” Dışarıda toplanan göstericiler Filistin bayrakları sallıyor ve açıklama talep ediyordu.

Bu protestolar, Microsoft’un teknolojilerinin İsrail’in savaşına nasıl hizmet ettiğini belgeleyen “Apartheid için Azure Yok” adlı grup tarafından organize edildi. Şirket içinde sesini yükseltenler ise misillemeyle karşı karşıya kalıyor.

Bu sırada Netanyahu zafer sarhoşu. Tutuklama kararları açıklandıktan sonra “Savcı konumuna dikkat etsin” dedi. Bu tehdit, zamanla tam da beklenildiği gibi gelişti.

Microsoft’un İsrail’in savaşındaki orantısız rolünü eleştiren birçok kişi, bir yabancı devletin ve Silikon Vadisi’ndeki müttefiklerinin tek bir tıklamayla uluslararası bir mahkemeyi felç edebildiği bir dünyada kuşatma altında olanın sadece Gazze değil; kurumlarımız, teknolojimiz ve egemenliğimiz olduğunu savunuyor.

*Robert Inlakesh, Londra merkezli bir siyasi analist, gazeteci ve belgesel yönetmenidir. İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşamış ve oradan haber yapmıştır. ‘Palestine Files’ adlı programın sunucusudur. ‘Yüzyılın Soygunu: Trump’ın Filistin-İsrail Felaketi’ belgeselinin yönetmenidir.

Kaynak: https://www.mintpressnews.com/microsoft-gaza-war-icc/289838/

SOSYAL MEDYA