Manşetlerin Ötesinde: Hindistan Propaganda Makinesinin İç Yüzü

Pakistan, kendisini sürekli savunma pozisyonuna sokarak hata yapmaktadır. Sadece karşı çıkmakla yetinmek yerine, Hindistan’ın yasadışı olarak işgal ettiği Keşmir’de sivillerin sürekli risk altında bulunduğu ciddi insan hakları ihlallerini ve baskıları güçlü biçimde ön plana çıkarmalıdır. Hindistan’ın dayattığı bu sahte anlatılara karşı koyabilmek için, Pakistan medya ortamı savunmacı yalanlamalardan çıkarak, gerçeği cesurca ve proaktif biçimde söyleyen bir yapıya evrilmelidir. P
Mayıs 4, 2025
image_print

Pahalgam’da, dünyanın en güzel manzaralarına sahip ve aynı zamanda en yoğun şekilde askerileştirilmiş bölgelerinden birinde turistlere yönelik gerçekleşen son saldırı, birçok önemli soruyu gündeme getirdi. Hindistan makamları ve medyası tarafından vahşi bir şiddet eylemi olarak çerçevelenen Pahalgam, Keşmir saldırısı; Pakistan’ın egemenliğini baltalayan ve özellikle Pakistanlı Müslümanlar olmak üzere yalnızca Müslümanları terörist olarak gösteren Hindistan yanlısı bir anlatıyı açığa çıkarabilecek, tarafsız ve hesap verebilir bir soruşturmayı hak etmektedir. Olayın zamanı ve yeri, Hindistan’ın geçmişte kurduğu anlatı kalıplarıyla benzerlik göstermektedir. Her zaman olduğu gibi Hindistan, Keşmir meselesine küresel dikkat çekmek amacıyla, üst düzey ziyaretler sırasında sistematik olarak terör saldırılarını gündeme taşıyarak, kendisini sınır ötesi terörizmin mağduru, Müslümanları ise failler olarak konumlandırmaktadır.

Somut kanıtlar sunulmasına rağmen, Hindistan devlet medyası saldırıdan sadece birkaç dakika sonra, yasadışı olarak Hindistan işgali altındaki Cammu ve Keşmir’in (IIOJK) sözde “mini İsviçre” olarak adlandırılan bölgesinde gerçekleşen terör saldırısından doğrudan Pakistan’ı sorumlu tuttu. 800.000 Hint askeri personelinin yanı sıra, insansız hava araçları, biyometrik kontrol noktaları ve elektronik izleme gibi kapsamlı bir gözetim altyapısına rağmen Hindistan devleti, saldırının Pakistan’la bağlantılı olduğunu gösterebilecek tek bir biyometrik veri ya da CCTV kaydı sunamamıştır. Saldırganların Pakistan destekli gruplarla ilişkilendirilebileceğini gösterecek bağımsız ve somut kanıtların bulunmaması, Hindistan tarafından desteklenen Pakistan karşıtı propagandayı daha da gözler önüne sermektedir. Pakistan’ın özünde saldırgan ve terörizmin faili olarak sunulması, hem küresel hem de iç siyasi hedeflere hizmet etmektedir.

Küresel düzeyde Hindistan, iç meselelerini dışa ihraç ederek ve sürekli bir suçlama oyunuyla günahlarını örtbas etmektedir. Terör saldırılarını yabancı destekli terör olarak çerçeveleyerek, yerel hoşnutsuzluklara, IIOJK’deki soykırıma ve Hindistan ordusunun Cammu ve Keşmir’i yasa dışı işgaline dair soruları susturmaktadır. Bu, münferit bir olay değildir; 2008’deki Mumbai saldırıları, Pulwama saldırıları ve Balakot hava saldırıları gibi bir dizi sahte bayrak (false flag) operasyonunu içeren çok boyutlu bir stratejinin parçasıdır. 2000’li yıllardaki Chattisinghpora katliamı gibi olaylar, başlangıçta Pakistanlı militanlara atfedilmiş; ancak daha sonra Hindistan güvenlik güçlerinin olaya karıştığını gösteren somut kanıtlar bulunmuştur. Bu bulgular, Hindistan Merkez Soruşturma Bürosu (Central Bureau of Investigation) tarafından yürütülen bir soruşturmayla doğrulanmış ve 2003 yılında The Hindu gazetesi tarafından yayımlanmıştır.

Ancak Hindistan içinde, halkı Pakistan ve Müslümanlar üzerinden kutuplaştırmak, siyasi kampanyalarda maksimum oy potansiyelini elde etmek için uzun süredir denenmiş ve başarısı kanıtlanmış bir formüldür. Hindistan’ın en popüler siyasi partisi BJP (Bharatiya Janata Partisi), “Akhand Bharat” (Büyük Hindistan) anlayışı doğrultusunda hareket etmekte ve Müslümanları yabancı istilacılar olarak görmekte; bu da Hindistan’daki Müslümanlarla Hindular arasında gergin ilişkilere ve devlet destekli şiddet olaylarına yol açmaktadır. Pahalgam gibi saldırılar, çoğu zaman Pakistan’a yönelik düşmanca bir anlatı oluşturmak ve yurt içinde Hindu milliyetçisi duyguları körüklemek amacıyla kullanılmaktadır. Ancak, bu temelsiz suçlamalar, tarafsız işliyormuş gibi görünen medya aracılığıyla büyütülerek servis edildiğinde; Pakistan’a karşı askerî, ekonomik ve diplomatik yaptırımların kabul edilmesi için psikolojik bir zemin oluşturma işlevi görmektedir.

Bununla birlikte, Hindistan devletine ait medya kanallarının kurguladığı, sansasyonelleştirilmiş ve manipüle edilmiş anlatı, bizzat Hindistan’ın içinden yükselen eleştirilerle karşı karşıya kalmış; bu durum, ülkenin propaganda mekanizmasındaki çatlakları gözler önüne sermiştir. Söz konusu saldırıları, iç güvenlik ve istihbarat zaafiyetlerinin yeniden değerlendirilmesine yol açmak yerine sınır ötesi terörizm olarak sunan Hindistan propaganda düzenini ifşa eden çok sayıda video, Hint vatandaşları tarafından paylaşılmakta ve yayılmaktadır.

Hindistan’ın tiyatral tutumlarının aksine, Pakistan’ın tepkisi itidal ve stratejik netlikle şekillenmiştir. Başbakan Şahbaz Şerif ve muhalefet liderleri, bu trajik olayı açık bir şekilde kınarken, temelsiz suçlamaları da net bir dille reddetmiştir. Cumartesi günü, Pakistan Askerî Akademisi Kakul’daki mezuniyet töreninde konuşan Başbakan, “Pakistan, tarafsız, şeffaf ve güvenilir her türlü soruşturmaya katılmaya açıktır” demiştir. Başbakan, Hindistan’ı, doğrulanabilir deliller ya da güvenilir bir soruşturma olmaksızın temelsiz iddialarda bulunarak “sömürme düzenini sürdürmekle” eleştirmiştir. Öte yandan, Pakistan’ın eski Dışişleri Bakanı Bilawal Butto-Zerdari’nin, Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda bir soruşturma yürütülmesi ve Hindistan ile Pakistan arasında çok taraflı bir diyalog başlatılması yönündeki çağrısı, Pakistan’ın daha yasal, diplomatik ve meşru yollara olan bağlılığını bir kez daha ortaya koymakta; bu da Hindistan’ın saldırgan tutumuna karşı güçlü bir karşı duruş teşkil etmektedir.

Özellikle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Pakistan ve Hindistan’a azami itidal göstermeleri ve durumun daha da kötüleşmesini engellemeleri çağrısında bulunmuştur. Barışı teşvik etmek bir yana, Hindistan sansasyonel ve çarpıtılmış anlatılarla, savaş eylemleri üzerinden gerilimi körüklemektedir. Buna karşılık Pakistan, Hindistan’ın bölgesel istikrarsızlığa yol açabilecek rahatsız edici hamlelerine karşı daha yasal ve diplomatik yollarla yanıt aramaktadır. Delil olmaksızın sürekli olarak sahte anlatılar inşa etmek ve sınır ötesi terörizm suçlamalarında bulunmak, çatışmayı daha da derinleştirecektir.

Pakistan, kendisini sürekli savunma pozisyonuna sokarak hata yapmaktadır. Sadece karşı çıkmakla yetinmek yerine, Hindistan’ın yasadışı olarak işgal ettiği Keşmir’de sivillerin sürekli risk altında bulunduğu ciddi insan hakları ihlallerini ve baskıları güçlü biçimde ön plana çıkarmalıdır. Hindistan’ın dayattığı bu sahte anlatılara karşı koyabilmek için, Pakistan medya ortamı savunmacı yalanlamalardan çıkarak, gerçeği cesurca ve proaktif biçimde söyleyen bir yapıya evrilmelidir. Pakistanlı gazeteciler, Yasadışı Hindistan İşgali Altındaki Cammu ve Keşmir’deki (IIOJK) insan hakları ihlallerini gündeme taşımak amacıyla uluslararası araştırmacılar ve gazetecilerle iş birliği yapmalıdır.

 

Kaynak: https://www.middleeastmonitor.com/20250502-beyond-the-headlines-exposing-the-machinery-of-indian-propaganda/

SOSYAL MEDYA