Küresel İngiliz Aklının Kovboyla Dansı

İngiliz aklı, doğrudan hegemonyayı kaybetse de kaosu yönetme becerisiyle imparatorluk ruhunu korudu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nda dünyanın kaderini belirleyen ABD, son 80 yıldır Kore'den Suriye'ye girdiği her mücadelede dostu sayesinde kaybetti. Bu dost, finansal gücü Demokratlar, askerî gücü Cumhuriyetçiler üzerinden manipüle etti. Ekonomik krizlerde de savaşlarda da kazanan hep Rothschildler'in şahsında betimlenen, İngiltere'yi merkez edinmiş ama devlet olarak orayı da borçla kontrol eden küresel elitler oldu.
Nisan 13, 2025
image_print

Tarih, büyük imparatorlukların aşırı yayılma hırsıyla çöktüğünü defalarca göstermiştir; Roma, Bizans, Osmanlı, Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği, bu döngünün kurbanlarıdır. Ancak Birleşik Krallık (İngiltere), İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel hakimiyetini kaybetse de İngiliz aklı bu kaderi tersine çevirmeyi başarmıştır. Soğuk Savaş’ta Sovyetler Birliği ile gizli bir dayanışma kurarak ABD’yi bataklıklara sürüklemiş ve bu kaostan finansal bir rönesans çıkarmıştır.

Bu makalede, İkinci Dünya Savaşı sonrasında gemisini yüzdürmekte zorlanan Krallık, korsanları eliyle nasıl toparlandı; bu, Kim Philby ve Victor Rothschild üzerinden anlatılmaktadır.

İngiliz Aklının Tarihsel Stratejisi: Korsan Geleneği

İngiliz aklı, imparatorluk olması aşamasından beri kaosu pragmatik bir şekilde yönetme sanatını geliştirmiştir. Francis Drake gibi korsanlar, İspanyol altınlarını yağmalarken hem kendi ceplerini doldurmuş hem de Britanya İmparatorluğu’nun stratejik hedeflerine hizmet etmiştir. Korsanlar başarısız olursa bu yenilgileri kendilerine ait oluyordu. Başarıları ise imparatorluğun başarısıydı. Ganimetten Krala pay veriyorlardı. İngiltere bu yöntemi Osmanlı’dan öğrenmişti. Barbaros Hayrettin Paşa yerini Francis Drake’lara bırakmıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrası bu gelenek evrilmiş, doğrudan hegemonya yerini dolaylı nüfuza bırakmıştır. İngiltere, küresel gücünü ABD’ye devretmek zorunda kalmış, her platformda ortak hareket etmeye başlamış ama perde arkasında Sovyetler Birliği ile gizli bir ittifak kurarak ABD’yi yıpratma stratejisi izlemiştir. Bu stratejinin sahadaki en önemli aktörlerinden biri Kim Philby, finansal kazancın mimarlarından biri ise kaptan kamarasından onu yönlendiren korsan Victor Rothschild’tir.

Philby’nin Hikâyesi: Hazırlık

Kim Philby, 1 Ocak 1912’de Britanya Hindistanı’nda doğdu. Babası St. John Philby, İngiliz sömürge yönetiminde Ortadoğu uzmanıydı; annesi Dora Johnston, aristokrat bir aileden geliyordu. Çocukluğu, İngiliz elitinin gölgesinde geçti. Babasının Arabistan’daki bağlantıları, (babası, İngiliz istihbaratının Ortadoğu’daki kilit ajanıydı; Arabistan’da İbn-i Suud’la ittifak kurmuş, Osmanlı’ya karşı casusluk yapmıştı) Philby’ye erken yaşta stratejik bir vizyon aşıladı. 1929’da, 17 yaşında, babasının mezun olduğu Cambridge Trinity College’a girdi. Burası, İngiliz aklının gelecekteki piyonlarını yetiştiren bir kuluçka merkeziydi.

Cambridge’de Victor Rothschild ile tanıştı, ondan 2 yaş küçüktü. Viktor, meşhur Rothschild ailesinin varisi olarak okulda en güçlü ve popüler isimlerden biriydi. Philby, Anthony Blunt ve Guy Burgess gibi isimlerle birlikte Rothschild’in çevresinde yer aldı. Evine gidip gelecek kadar samimi idiler. Viktor, Kim Philby ve arkadaşları daha Cambridge’deyken İngiliz istihbaratıyla tanıştılar. İlerde “Cambridge Beşlisi” olarak anılacak olan Donald Maclean, Guy Burgess, Harold ‘Kim’ Philby ve Anthony Blunt’un yolları sürekli kesişecekti.  Beşinci kişi olarak John Cairncross’un adı geçmekteydi.  Bir ara Viktor Rothschild de beşinci kişi olarak suçlandı. Suçları Rus casusu olmaktı. Dünyanın en prestijli okulunda okumuş, İmparatorluğun elit ailelerine mensup gençler Rus casusu olmuştu. Olacak iş miydi!..

Viyana İlk Görev

1933’te Kim Philby, Cambridge’den mezun olup Viyana’ya gönderildi. Henüz 21 yaşında, idealist bir elit olan Philby, Avusturya’da faşizmin yükseldiği bir ortamda sol çevrelere sızdı. MI6 talimatıyla, Nazi yanlısı Dollfuss rejimine karşı komünist direnişçilerle temas kurdu ve 1933 yılında Avusturyalı komünist aktivist Litzi Friedmann ile evlendi. O yıllarda Avusturya Nazi Almanya’sından kaçan yahudiler için sığınak olmuştu. Yahudi mültecilere Litzi ile birlikte yardımcı oluyordu. Bu evlilik sayesinde hem Almanya hem de sol hareketler hakkında istihbarat topladı. Evlilik Litzi için de koruma kalkanı oldu. Avusturya’da komünistlere baskılar artınca muhaliflerin kaçmasını Litzi’yle birlikte organize etti. Avusturya’da hem Rothschild hem babasının bağlantılarını kullandı.

Philby, Viyana’dan Şubat 1934’te Londra’ya döndü. Victor’un korsan gemisinde yeni bir görev için yelkenleri değiştirdi: gazeteci oldu. Rothschild ailesinin yakın dostu Astorlara ait Times’da muhabir olarak işe başladı. 1937’de İspanya İç Savaşı’nı takip etmek için sahaya gönderildi. Görevi, Franco yanlısı gibi görünerek faşistlerden istihbarat toplamaktı. 1937’de Málaga’da Franco’nun karargâhına sızdı ve Nazi destekli operasyonlar hakkında bilgi topladı. Gazeteci kimliği ile o kadar başarılıydı ki, Franco’dan bir madalya bile aldı.

Londra’da Resmi Görev

Kim Philby, gazetecilik kılıfını geride bırakıp 1940’ta “resmen” MI6’ya katıldı. Victor Rothschild’in resmî önerisiyle işe alınmıştı. Bölüm V’te (karşı-casusluk) görev aldı. Sovyet istihbaratını izlemekle yükümlüydü. 1941’de Almanya SSCB’yi işgal edince, izleme somut işbirliğine dönüştü. Artık müttefiktiler. Philby, Londra’daki Sovyet Büyükelçiliği’yle temas kurdu, Nazi casuslarına karşı istihbarat paylaşımlarını koordine etti; Örneğin, Alman Abwehr ajanlarının planlarını Moskova’ya ileterek Stalingrad savunmasına dolaylı destek verdi. Aynı dönemde Victor, MI5’te sabotaj karşıtı operasyonlar yönetiyordu. Patlayıcı analizleri ve Nazi sabotaj raporları Churchill’e sunuluyor, sonra bu bilgiler, Philby üzerinden Sovyetlerle paylaşılıyordu.

Yeni Vizyon Yeni Misyon

1945’te İkinci Dünya Savaşı bitti. ABD sahneye çıktı. İngiltere savaşın kazananları arasındaydı ama gerçekte en çok kaybedeni olmuştu. Ekonomisi çökmüş, büyük insan kaybına uğramıştı. En önemlisi de küresel hegemon rolünü ABD’ye kaptırmıştı. ABD, İngiltere’yi ayağa kaldırmak için ciddi yardımlar yaptı. İngiltere çöplüğe dönmüştü ama Rothschild ailesi bu çöplükte parıldayan bir elmas gibi ışıltı saçmaya devam ediyordu. Savaş öncesine göre göreceli olarak daha güçlü ve zenginlerdi. Tüm Avrupa’da her zaman en güçlü olmuşlardı Amerika kıtasında o tarihe bu oranda güce ulaşamadılar. Ulaşmaları da mümkün gözükmüyordu. İngiliz elitleri hegemon olmaktan çıkmanın şokunu yaşıyordu. ABD’nin yardımı ile Almanya’nın elinden kurtulmuşlardı ama ABD’nin kalıcı olacağını da düşünmemişlerdi. Yağmurdan kaçarken doluya mı tutulmuşlardı?

Korsanlık Görevi Başlıyor

Viktor Rothscild ve Philby ve arkadaşlarından (Cambridge Beşlisi) oluşan ekibi daha büyük ve karmaşık bir görev için sahne aldılar. Yeni vizyon ABD’nin yanında durup arkasından kuyusunu kazmak, ABD hegemonyasının kökleşmesini engellemek, en azından İngiltere kendini toparlayana kadar geciktirmekti. Philby, bu geçişte kilit bir aparata dönüştü. Savaş sonrası MI6’da Sovyetler’e karşı görevdeydi. Victor’un vizyonu, İngiliz-Rus dayanışmasını gizlice sürdürmekti. Philby, bu çifte oyunu sahneye koydu. Soğuk Savaş başlamadan önce Philby’nin sızıntı tecrübeleri vardı.

İstanbul: Sızıntıların Başlangıcı

Erich Vermehren Olayı: Alman istihbaratı Abwehr ajanı olan Vermehren, eşi ile birlikte İngiltere’ye sığınma karşılığında elindeki tüm gizli bilgileri Müttefiklere sunmaya hazır olduğunu bildirmişti.  Vermehren’in ilticası, Alman istihbaratına büyük darbe vurdu; Abwehr’in Türkiye’deki ağı çöktü ve İngilizler birçok Nazi ajanını deşifre etti. Elde edilen bilgiler Sovyetlerle paylaşılmamıştı. Ama Philby, Almanya’daki komünist karşıtı aktivistlerin listesini Moskova’ya iletti. Ruslar Almanya’ya girdiklerinde listedeki isimlerin hepsini infaz etti. Sızıntı Elliot’un bilgisi dahilinde mi olmuştu? Ya da Viktor Rotschild’in? Kim bilir!..

Konstantin Volkov Olayı: Philby İstanbul’a gelmeden önce, 1945’te Sovyet konsolosluğunda görevli Konstantin Volkov adlı NKVD ajanının İstanbul’da İngilizlere iltica girişimi olmuştu. Volkov, İngilizler’e Sovyet ajanlarının kimliğini verecekti. Philby, bu olayı öğrendiğinde durumu Moskova’ya bildirdi. Volkov’u sorgulamak üzere MI6’dan görev alıp İstanbul’a yola çıktı, ancak Volkov, o gelmeden önce Moskova’ya kaçırılarak infaz edildi.

Philby, 1947-1948 yıllarında İstanbul’da MI6 adına görev yaptı—resmi unvanı “Birleşik Krallık Konsolosluğu Birinci Sekreteri” olsa da, aslında İngiliz istihbaratının bölgedeki operasyonlarını koordine ediyordu. İstanbul, Soğuk Savaşın erken yıllarında stratejik bir merkezdi. İkinci Dünya Savaşında tarafsız kalmış Türkiye’nin Batı’ya entegrasyonu büyük önem taşıyordu. Sovyetler Birliği’ne yakınlığı, Boğazlar’ın kontrolü ve casusluk trafiğiyle dolu bir şehir olan İstanbul’da Philby, Sovyetlere karşı operasyonlar düzenlemekle görevliydi.

MI6’nın Sovyetlere karşı sabotaj ve istihbarat toplama operasyonlarını yönetti. Hedef, Kafkasya’da komünist rejime karşı direnişçiler yetiştirmek ve yerleştirmekti.  Türk istihbaratıyla (o dönemki adıyla MAH) iş birliği yaparak, sınır ötesi operasyonlar için lojistik destek sağladı. Konsolosluk kimliğiyle, İstanbul’un kozmopolit ortamında (diplomatlar, mülteciler, casuslar hakkında) bilgi topladı. Sovyet casus ağlarını izlerken, aslında İngiliz-Rus iletişimini de geliştirdi.. Örneğin, Karadeniz’deki Sovyet hareketlerini raporladı, ama bu bilgiler Moskova’yla da dolaylı paylaşıldı.

Gürcistan ve Ermenistan olayları: İstanbul’da Philby, MI6’nın Sovyet Kafkasyası’na sızma planlarını yönetti. Mesela Türk sınırından muhalif grupların geçişini organize etti. Ancak, bu operasyonların detaylarını (zamanlama, koordinatlar, isimler) KGB’ye sızdırdı. Sızan ekipler sınırı geçer geçmez Sovyetler tarafından yakalandı veya öldürüldü. Philby’nin İstanbul’daki sızıntıları, Sovyetler’in Kafkasya’daki kontrolünü sağlamlaştırdı ve Batı’nın erken Soğuk Savaş hamlelerini boşa çıkardı.

1948’de Londra’ya döndü, MI6’nın Sovyet masasında çalışmaya devam etti. Burada yeni kurulan CIA ile iş birliği artarken Philby, Victor’un talimatıyla hassas bilgileri SSCB’ye sızdırmaya devam ediyordu; henüz büyük sızıntılar başlamamıştı, ama zemin oluşuyordu. 1949’da Washington’a MI6-CIA irtibat subayı olarak atandı. Büyük oyun başlamıştı.

Marshall Planı ile ABD, Avrupa’yı ayağa kaldırırken 13.7 milyar dolar harcadı—İngiltere %24 pay aldı ama bu yardımın %5’i CIA’e aktarılıp Sovyetlere karşı kullanıldı. İngiltere, bu süreçte ABD’yi öne sürerek kendi yükünü azalttı ve Sovyetler’le gizli bir dayanışma kurdu. Bu dayanışma, ABD’nin aşırı yayılma tuzağına düşmesini ve bataklıkta yorulmasını amaçlıyordu. Philby, bu stratejinin kilit aktörüydü. Çay taşı ile çay kuşu vurma operasyonu başlamıştı.

Operation Valuable ve Arnavutluk Fiyaskosu (1949-1951)

Philby 1949’da Washington’da MI6-CIA irtibat subayıyken, CIA’in Sovyet Bloku’nu destabilize etmek için Arnavutluk’ta gizli bir operasyon planladığını öğrendi. Operation Valuable, Arnavutluk’a sızan ajanlarla komünist rejimi devirmeyi amaçlıyordu. Philby, bu planları Moskova’ya sızdırdı. Operasyon tamamen çöktü, yüzlerce ajan yakalandı ya da öldürüldü.

CIA, milyonlarca dolar harcadı, eğitim, ekipman, lojistik boşa gitti. Operasyonun başarısızlığı, CIA’in güvenilirliğini sorgulattı. Sovyetler, ABD’nin zayıf noktasını gördü. Arnavutluk’taki başarısızlık, Doğu Avrupa’da domino etkisi yaratma umutlarını baltaladı. ABD, Soğuk Savaş’ta erken bir darbe yedi.

Kore Savaşı ve Stratejik Körlük (1950-1953)

Philby, Washington’daki görevinde Kore Savaşı’yla ilgili ABD’den esirgediği istihbaratları (örneğin Çin’in müdahale planları) Moskova’ya ulaştırdı. Viktor Ropthchild’in diğer elemanı Donald Maclean de Dışişleri Bakanlığı’ndan ABD’nin nükleer stratejisi ve Kore’deki askerî planlarını sızdırdı.

Çin’in sürpriz müdahalesi, ABD ve müttefiklerini geri çekilmeye zorladı. 38. paraleldeki çatışmalar 36 bin Amerikan askerinin ölümüne yol açtı. Savaşın uzaması, ABD’ye 67 milyar dolar (bugünün parasıyla yüz milyarlarca) ek yük bindirdi, ekonomik yıpranma başladı. ABD kamuoyu, “neden kazanamıyoruz?” sorusuyla kutuplaştı. Soğuk savaşın erken bir “Vietnam” provası oldu.

Venona Şifreleri ve İstihbarat Kaosu (1940’lar-1950’ler)

ABD’nin Venona Projesi, Sovyet şifrelerini çözerek casusları tespit etmeyi amaçlıyordu. Philby, bu projenin detaylarını (örneğin hangi mesajların çözüldüğünü) Moskova’ya bildirdi. Maclean de Dışişleri’nden nükleer sırları (Manhattan Projesi’nden bilgiler) sızdırdı. Sovyetler, ABD’nin istihbarat hamlelerini önceden öğrendi.

Venona, Philby ve ekibini tam olarak deşifre edemedi. ABD, kendi istihbarat ağında delik olduğunu fark etti ama kapatamadı. Sovyetler’in 1949’da atom bombasını test etmesi, ABD’nin tek nükleer güç avantajını kaybetmesine yol açtı. Bu, kısmen Maclean’in sızıntılarıyla hızlandı.  CIA ve FBI arasında koordinasyon bozuldu. Philby’nin varlığı, ABD istihbaratını paranoyak bir iç savaşa sürükledi. Philby’nin Venona sızıntıları, MI6’nın ABD’yi hem askeri hem psikolojik olarak zayıflatma stratejisiydi. Rothschild’in gölgesinde, İngiliz aklı bu kaosu yönlendirdi. Philby’nin ABD’de olduğu yıllarda en önemli casusuluk olayı Rosenberglerin ABD’nin nükleer sırlarını Rusya’ya aktarmış olmalarıdır.

ABD sızıntının kaynağına 1951’de ulaştı ama Burgess ve Maclean’in Moskova’ya kaçışına engel olamadı. Philby şüphe altına girdi, ancak hakkında yeterli kanıt bulunamadığından açıkça suçlanmadı. Şüphe gölgesinde çalışamazdı, MI6’dan ayrıldı, 1955’te İngiltere Dış İşleri Bakanı Macmillan tarafından “aklandı.” ABD’nin öfkesi de dinmişti. Dostu Elliot, onu tekrar “işe” aldı.

Philby’nin Lübnan’daki Çalışmaları: Victor’un Ortadoğu Sahnesi

Washington’daki sızıntı fırtınasından sonra Kim Philby, 1956’da Lübnan’a yelken açtı. Victor Rothschild’in korsan gemisinde Ortadoğu’da yeniden sahne aldı. Beyrut’ta The Observer ve The Ekonomist için gazeteci kılıfıyla çalıştı. Lübnan, Soğuk Savaş’ın Ortadoğu cephesiydi. Philby, buradan ABD’nin bölgesel planlarını Moskova’ya sızdırdı. Örneğin, 1958 Lübnan Krizi’nde Eisenhower Doktrini’ni devreye sokan ABD’nin 15 bin askerlik müdahale planını SSCB’ye aktardı, bu sızıntı ABD’nin prestijini sarsarken milyonlarca dolarını (bugünün milyarları) boşa harcamasına yol açtı.

Aynı şekilde, 1957-1958’de Mısır ve Suriye’de Nasır karşıtı CIA operasyonlarını ve Irak’taki monarşi destek planlarını deşifre etti. Irak’ta 1958 darbesiyle monarşi çöktü, Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti’ne katıldı; ABD, milyarlar harcayıp etkisini kaybetti. ABD, Philby’nin Lübnan’da görevli olduğu dönemde Suriye, Irak ve Mısır’ı Sovyet nüfuzuna terk etmek zorunda kaldı. Philby ABD – Sovyetler rekabetinde sonucu belirleyen dokunuşları yapan görünmez el oldu.

Philby’nin Rusya’ya Kaçışı: Victor’un Final Tiyatrosu

1963’te Philby, Beyrut’tan Moskova’ya dramatik bir kaçış yaptı. Victor’un korsan gemisi, son perdesini oynadı; bu, İngiliz-Rus dayanışmasının büyük finaliydi. Hikâye, 1961’de başladı. Sovyet ajanı Anatoliy Golitsyn batıya iltica etti, Philby’den şüphelendiğini MI5’e bildirdi; 1962’de Flora Solomon (Victor’un eski dostu ve Rothschild bağlantılı bir Yahudi aktivist) Philby’nin geçmişteki solcu eğilimlerini ihbar etti. Bu, tesadüf değil, Victor’un sahnelediği bir hamleydi. Ocak 1963’te MI6 ajanı Nicholas Elliott, Beyrut’ta Philby’yi sorguladı. Philby’ye dokunulmazlık önerdi, ama Philby reddetti; 23 Ocak gecesi, Beyrut limanından Sovyet gemisi Dolmatova ile kaçtı. MI5’in gözleri önünde, adeta bir tiyatro sahnesinde kayboldu.

Moskova’da kahraman gibi karşılandı. Kızıl Meydan’da alkışlandı, KGB’den albay rütbesi aldı.  Viktor geriye yönelik sahte bir hikâye yazdı ve onu 1934 yılından itibaren Rus ajanı gösterdi. Kaçış sözde bunu doğruluyordu. Ruslar da bunu teyit eden açıklamalar yaptılar. Victor, Philby’yi “kurban” ederek ABD’nin şüphelerini dağıttı, İngiliz-Rus dayanışmasını gizledi. Philby’nin Moskova kaçışı Philby’nin korunmasını ve ABD’nin sorularından uzak tutmayı sağlayan huzur operasyonuydu. Benim Sessiz Savaşım adlı kitapta anılarını yazdı, ama gerçek hikâyesini elbette sakladı. 1988’de Moskova’da öldü. Deşifre olarak savaşı kaybedenler yenilmişler ve sorumluluklarını bireysel olarak üstlenmişleri ama zafer Londra’da, Victor’un kaptan köşkündeydi. Korsan Viktor Rothschild ve ailesi daha zengin olmuştu ama Kral’ın ülkesinde güneşi batmaktan kurtarmışlardı. Dünyanın en çok borca sahip iki ülkesi ABD ve İngiltere olurken korsan servetine servet katmaya devam etti.

Vietnam’a Giden Yol ve Uzun Vadeli Yıpranma

Philby’nin sızıntıları, ABD’nin Soğuk Savaş’ta “her tehdidi bastırma” refleksini körükledi. Kore’deki başarısızlık, Vietnama müdahale isteğini artırdı. Philby ve diğerlerinin başarısızlığa mahkum ettiği ABD’yi getirdiği nokta, ‘zafer açlığı’ oldu. Bu daha sonra Vietnama 1965 yılında müdahale şeklinde kendini gösterdi ama ABD’nin kaybı daha da büyük oldu. 168 milyar dolar (bugünün parasıyla trilyonlarca) harcadı. Ekonomi çöktü, enflasyon ve borç arttı. 58 bin askerin ölmesi kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Ciddi prestij kaybına uğradı. ABD yayıldıkça tuzağa düşüyordu. Borçları artıyordu ve borçlanma daha çok Londra Bankerlerine (yani Rothschildlere) oluyordu. Savaş dipsiz kuyu gibi kaynak tüketiyordu.

Rothschild’lerin Rolü: Krizlerden Finansal Kazanç

Rothschild ailesi, krizleri fırsata çevirme ustasıdır. Philby’nin sızıntıları ABD’yi bataklıkta yorarken, Rothschild’ler bu kaostan kazanç elde etti: N M Rothschild & Sons, Marshall yardımı olarak Avrupa’ya akan fonlardan yararlandı, İngiliz tahvillerini yöneterek Avrupa’daki demiryolu, madencilik ve enerji yatırımlarını büyüttü. ABD milyarlar harcarken, Rothschildler toparlandı. Kore ve Vietnam’daki masrafları karşılamak için tahvil ihraç eden ABD Rothscildlerin finans ağına başvurdu. Borçlanmalar, Rothschild’lerin tahvil piyasasında kazanç sağlamasına yaradı. ABD’nin borcu büyüdükçe Rothschild sermayesi de büyüyordu.

Victor Rothschild: Stratejik Vizyonun Mimarı

Victor Rothschild, yalnızca bir banker değil, aynı zamanda İngiliz istihbaratının derin bir figürüydü. MI5’te sabotaj karşıtı çalışmaları, MI6 ile bağlantıları ve Thatcher’a danışmanlığı, onu İngiliz aklının üst aklı yaptı. Philby ile Cambridge’den beri süren bağı, Blunt’ı MI5’e önermesi, Burgess’e evini açması, Philby ile çalışmaları tesadüf değildi. Viktor Rothschild casusluk ağında beşinci adam olarak suçlandı ama başbakan Thatcher kanıt yok diye suçlamaları reddetti. Philby kurban verilmişti ama Viktor kurban verilemeyecek kadar değerliydi.

Sıradan bir finansal spekülatör olan Soros, Washinton Mutabakatı’nın tetiklediği neoliberal dalgasında, Bank of England üzerinden “kara cuma” dümeniyle yelkenlisine yüklenen milyar dolarlık kaynak ile İngiliz çıkarları doğrultusunda korsanlığa başlamıştı. İlk hedefi dağılan Sovyetler Birliği ülkeleri olmuştu. Kaos üreten spekülatörlüğünün yanında sivil toplum darbeleri ile hükümetleri deviren, şeffaflık kurumları ile hedef ülke yönetimlerini ele geçiren bir korsana dönüşmüştü. Kazandığında İngiliz nüfuzu ve kendi serveti artıyordu, kaybettiğinde sadece kendisi kaybediyordu. Soros, tıpkı Kim Philby gibi, Kralın korsanı adına sefere çıkmış; küreselleşme rüzgarının estiği dönemde Krallığa önemli katkılar sağlamıştı.

Sonuç

Tarih, büyük imparatorlukların çöküşünü aşırı yayılma hırsına bağlar; ancak İngiliz aklı, bu kaderi vekillerle yönetim sanatıyla alt etmeyi başardı. Victor Rothschild, İkinci Dünya Savaşı sonrası çöken Krallık gemisini korsan vizyonuyla yüzdürdü. Kim Philby, bu geminin sahadaki en parlak aparatıydı: Cambridge’den Viyana’ya, İspanya’dan Lübnan’a, İstanbul’dan Moskova’ya uzanan yolculuğunda Philby, İngiliz-Rus dayanışmasını gizlice dokudu. ABD’yi Arnavutluk’tan Kore’ye, Vietnam’dan Ortadoğu’ya bataklıklara sürükledi; trilyonlar harcatıp prestijini eritti. Victor’un kaptan köşkünde şekillenen bu strateji, Krallığı ve Rothschild’leri kaostan bir finansal rönesansla çıkardı. Marshall Planı tahvillerinden Vietnam borçlarına, her kriz onların servetini büyüttü. Philby’nin 1963 Moskova kaçışı tiyatronun final perdesiydi; Victor, onu kurban ederek dayanışmayı gizledi. SSCB’nin 1991 kaçınılmaz çöküşü, İngiliz aklının yeni korsan Soros’u devreye sokmasıyla kazanca dönüştü. Rusya, Putin (aslında KGB) aklıyla mukabele etse de nüfuz alanlarını büyük oranda kaybetti. Francis Drake’lerin altın yağmalarıyla başlayan korsan geleneği, Soğuk Savaş’ta Philby ve Rothschild’le evrilerek Krallığı batmaktan kurtardı. Philby Moskova’da öldü; ama zafer Londra’da, Victor’un gölgesinde parıldadı.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin’i mandası altına alan İngiltere, 1939’a dek İsrail’i kurabilirdi, ama yapmadı. Ortadoğu’da gücünü harcamak yerine Yahudi göçlerini destekledi, devlet kurmayı reddetti ve belayı ABD’nin başına sardı. 1948’de İsrail’i kuran ABD, o günden beri bölgede anlamsız bir patinaj yapıyor. İsrail’in güvenliği için trilyonlar harcıyor, diplomatik krizlerle boğuşuyor ve İngiliz gölgesinde bir bataklıkta debeleniyor.

Sovyetler’in dağılmasından sonra ABD’ye küresel bir düşman gerekiyordu. Bunu olmayan İslami terörizmde buldular, organize ettiler ve bahane olarak kullandılar.  NATO’nun düşman rengi kırmızıdan yeşile döndü. Afganistan bataklığı bu stratejinin ürünü oldu. Afganistan büyük çabalarla kontrol altına alınınca Suriye ve Irak’ta DAEŞ’i yarattılar ve ABD başka bir bataklığa çekildi. Orada kısmen istikrar sağlanınca Ukrayna savaşı patlak verdi. Bu savaş da ABD’ye epey kaynak tükettirdi. ABD borç bulup operasyonları finanse ediyordu. Epey yıprandı, borçlandı son vuruş için karşısına dişine göre bir düşman çıkarmak gerekiyordu, küresel sermeye onu epeydir hazırlıyordu: Çin hedefe konuldu.

19. yüzyılda Afyon Savaşları ile Çin’i bölgesel bir güç olmaktan çıkarıp içine kapatan İngiltere, 1997’de Hong Kong’u Çin’e devrederken bu kez kapıları dünyaya açtı. Küresel sermaye Çin’e aktı. Rothschild’ler gibi Londra merkezli elitler bu akışın mimarları arasındaydı. Çin, bugün ABD’yi en çok meşgul eden ülke haline geldi; Trump, küresel sermayenin büyüttüğü bir devle mücadele etmek zorunda.

İngiliz aklı, doğrudan hegemonyayı kaybetse de kaosu yönetme becerisiyle imparatorluk ruhunu korudu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda dünyanın kaderini belirleyen ABD, son 80 yıldır Kore’den Suriye’ye girdiği her mücadelede dostu sayesinde kaybetti. Bu dost, finansal gücü Demokratlar, askerî gücü Cumhuriyetçiler üzerinden manipüle etti. Ekonomik krizlerde de savaşlarda da kazanan hep Rothschildler’in şahsında betimlenen, İngiltere’yi merkez edinmiş ama devlet olarak orayı da borçla kontrol eden küresel elitler oldu.

Trump, 7 başlı yaratıkla savaşıyor, bakalım kim kazanacak!…

Kaynak:https://www.sde.org.tr/analiz/kuresel-ingiliz-aklinin-kovboyla-dansi-analizi-57842?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTEAAR4Q98aKBz6zB-gZBAw1evuzYw2yOx_81fwyhDyTyXSIyQlf5EJ4C_BcHxBWAw_aem_3SgTKaSR9RFgyofP7q869A

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA