Kadim Dünyanın Yedi Bilgeleri

Kadim dünyanın Yedi Bilgeleri, insanlığın ortak aklının ve ruhsal mirasının sembolüdür. Her biri kendi kültürünün içinde doğmuş, fakat evrensel bir bilgelik anlayışına hizmet etmiştir. Onlar, yalnızca çağlarının değil, insanlık tarihinin öncüleridir. Gökyüzüne, suya, toprağa ve ateşe bakarken zihnimize düşen o kadim sorulara ilk yanıt arayanlar onlardı. Göklerdeki yıldızlardan şehirlerin temellerine, kutsal kitaplardan destanlara kadar izleri süren bu yedi figürler, aslında insanın kendisini arama hikâyesidir.
Mayıs 21, 2025
image_print

Kadim dünya, hâlâ çözülememiş bir muamma gibi önümüzde duruyor. Çin’den Hindistan’a, Perslerden Babil’e, Mısır’dan Yemen’e, Mayalardan Yunanlara uzanan geniş bir coğrafyada kurulmuş medeniyetler, insanlık tarihinin ortak mirasını oluşturur. Bu mirası anlamak için yalnızca Roma ve Yunan dünyasına değil, bütün eski medeniyetlere yönelmek gerekir. Kadim kültürler ve diller incelendikçe, ilk bakışta birbirinden çok farklı görünen bu toplumların aslında ne denli benzer yönler taşıdığı anlaşılır.

Bu benzerliklerden biri de bilgelik (Hikmet /Sophia) sevgisidir. Hikmet arayışı, neredeyse bütün kadim kültürlerin ortak damarıdır. Özellikle hikmetin öncülerindeki “Yedi Bilge” (Seven Sages) fikri, sadece Antik Yunan’a özgü değildir. Hindistan, Çin, Babil, Mısır ve Maya medeniyetlerinde de benzer bir “yedi bilge” anlayışı vardır. Bu fikir, insanın evreni anlama ve inşa etme çabasında yol gösterici figürler olarak ortaya çıkmıştır.

Antik Yunan’ın Yedi Bilgeleri arasında Prieneli Bias, Atinalı Solon, Spartalı Khilon, Korinthli Periandros, Lindoslu Kleobulos, Miletli Thales ve Midillili Pittakos sayılır. Yunan’da Yedi bilgenin listesi, “Tarihin Babası” Herodot da dahil olmak üzere eski yazarların birçoğu tarafından zikredilir. Bu bilgeler, yalnızca düşünür değil, aynı zamanda hukukçu, öğretmen, mimar, kanun koyucu ve devlet adamlarıydı. Özdeyişler yoluyla topluma yön veren, adalet, ölçülülük, denge ve bilgelik gibi değerlere öncülük eden bu insanlar, Yunan felsefesi ve siyasetinin temel taşlarını oluşturdu.

Thales’in suyu varlığın özü olarak görmesiyle başlayan doğa arayışı, zamanla insanın kendisini ve toplumunu da anlama çabasına dönüştü. Bu bağlamda, Kleobulos’un ölçülülüğü, Solon’un adaleti, Pittakos’un affı cezaya tercih etmesi, Periandros’un üretim odaklı yönetimi, Bias’ın hukuki bilinci, Khilon’un halk nezdindeki itibarı gibi değerler insanlık tarihine yön verdi.

“Ünlü Filozofların Hayatları ve Görüşleri” adlı eserinin önsözünde Diogenes Laertios, kadim bilgeliğin çeşitli temsilcilerine değinir. Pers Magileri, Musaeus, Linus, Orpheus, Hint Gymnosophistleri, Kelt Druidleri, Mısır rahipleri ve nihayetinde Yunanlı Yedi Bilge… Bu sıralama, antik dünyada bilgeliğin yalnızca Yunan’a özgü olmadığını, evrensel bir arayışın ürünü olduğunu gösterir.

Yedi Bilge figürü, antikçağ tarihçileri, filozofları ve şairleri tarafından büyük ilgi görmüştür. Aristoteles, Platon, Theophrastos, Demetrios Phalereuslu, Aristoksenos, Dikaiarkhos, Hermippos ve Satyros gibi Peripatetik okul mensupları bu konuda çeşitli eserler kaleme almıştır. Özellikle Theophrastos ve Hermippos, Yedi Bilge Üzerine (Περὶ τῶν ἑπτὰ σοφῶν) başlıklı monografileriyle bu figürleri sistemli bir şekilde incelemişlerdir.

Yedi Bilge’nin öğretileri, kısa ve özlü sözlerle halk arasında yayılmıştır. Bu özdeyişlerin en meşhuru ise Delfi tapınağının girişine kazınmış olan o evrensel uyarıdır: “Kendini bil” (γνῶθι σαυτόν). Bu söz, yalnızca bireyin kendini tanıması değil, insanın sınırlarını, doğasını ve yerini idrak etmesi gerektiğini öğütleyen bir bilgelik çağrısıdır.

Hint Vedik geleneğinde de “Saptarşi” adı verilen yedi bilgeden söz edilir. Buda, bu köklü anlatı içinde “yedinci bilge” olarak anılır. Bu düşüncenin kökeni büyük ihtimalle astrolojik bir anlam taşır ve Büyük Ayı (Saptarṣi) takımyıldızıyla ilişkilidir. Takımyıldızlar, kadim halklar için yalnızca gökyüzündeki şekiller değil, aynı zamanda yön gösterici ve ilahi bir düzenin işaretçileriydi. Onlar, uzun göç yollarında rehberlik eden, büyük şehirlerin temellerini haber veren “bilge varlıklar” olarak görülürdü.

Buda için kullanılan “isisattama” unvanı da bu bağlamda dikkat çeker. Bu ifade, en açık biçimiyle “yedinci bilge” anlamına gelir. Burada “isi”, Sanskritçedeki daha yaygın biçimiyle ṛṣi (bilge) kelimesinin Pali dilindeki karşılığıdır; “sattama” ise “yedinci” anlamına gelen bir sıfattır. Bu yorum, geleneksel Hint yorumlarında da sıklıkla dile getirilen yaygın bir açıklamadır.

“Yedi bilge” (Sanskritçe: saptarṣi), Vedik literatürde oldukça güçlü ve kalıcı bir motiftir. Bu yedi bilgenin isimleri metinlere göre değişiklik gösterse de, fikir olarak kökleri Büyük Ayı takımyıldızına dayanır. Bu yönüyle “yedi bilge” yalnızca tarihsel şahsiyetlerden ibaret bir liste değil, kadim kozmik düzenin sembolü hâline gelmiş mitolojik bir temsildir. Bu anlatıların tamamı şiirsel bir atmosfer içinde şekillenmiş ve nesiller boyu hafızalarda yer etmiştir.

Kadim Mezopotamya’nın en önemli edebi miraslarından biri olan Gılgamış Destanı da, içinde “Yedi Bilge”den (Apkallu) söz eder. Bu bilge varlıklar, şehirlerin kuruluşunda rehberlik eden, insanlara birçok konuda rehber olan, krallara danışmanlık yapan, zaman zaman da kutsal bilgi taşıyıcısı olarak görev üstlenen figürlerdir. Bazı kaynaklardaki tasvirlerde genellikle kanatlı ve kuş yüzlü olmaları, onların yarı ilahi, insanüstü varlıklar olduklarını gösterir.

Destanın birinci tabletinde, Uruk şehrinin temellerinin bu Yedi Bilge tarafından atıldığı açıkça ifade edilir: “Uruk’un surlarına çık ve ileri geri yürü! Temellerini incele, tuğlalarını gözden geçir! Tuğlaları fırında pişirilmemiş miydi?Temellerini Yedi Bilge atmamış mıydı?”

Bu Yedi Bilge, Mezopotamya mitolojisinde Apkallu adıyla bilinir. Bazı metinlerde, Apkallu’lar bilgelik tanrısı Ea’nın hizmetkârları olarak tanımlanır. Onlara, insanlara uygarlığın temel ilkelerini öğretme ve yönetim sanatını aktarma görevi verilmiştir. Apkallu’lar aynı zamanda dönemin krallarıyla doğrudan ilişki hâlindedir. Nitekim bir silindir yazıtta Gılgamış’tan “Apkallu’nun efendisi” olarak söz edilir.

Bazı rivayetlere göre Apkallu’lar, Mezopotamya’nın en eski yedi kentinin –Eridu, Ur, Nippur, Kullab, Kesh, Lagash ve Shuruppak– temellerini atmıştır. Bu bilgiler, Gılgamış Destanı’nda geçen Yedi Bilge figürü ile Apkallu’ların aynı varlıklar olduğunu doğrular niteliktedir. Sanat eserlerinde ve mühürlerde sıkça kuş başlı, kanatlı ve yarı balık bedenli olarak betimlenmeleri, onların sıradan insanlardan farklı, kutsal bilgi taşıyan varlıklar olduğunu simgeler.

Gılgamış Destanı, yalnızca antik Mezopotamya’nın değil, tüm insanlık tarihinin en eski kahramanlık anlatısıdır. Gılgamış’ın serüvenleri, yalnızca bir kralın destansı yolculuğu değil, aynı zamanda insanın ölümlülük, bilgi, dostluk ve arayış gibi evrensel meselelerle yüzleşmesinin öyküsüdür. Bu anlatı, tufan motifiyle Nuh’un hikâyesine; kahramanın yol ayrımı ve ruhsal dönüşümüyle de Buda’nın yaşamına şaşırtıcı derecede paralellik gösterir.

Özellikle Gılgamış’ın karşı karşıya kaldığı iki yol dikkat çekicidir: biri maddi güce, zenginliğe ve krallığa götüren dünyevî yol; diğeri ise ölümsüzlüğü ve ruhsal bilgeliği arayan metafizik yol. Gılgamış, birincisinde başarı kazanır, ikincisinde ise hüsrana uğrar. Buna karşın, Buda maddi hayatı geride bırakarak ikinci yolda yürümüş ve aydınlanmaya ulaşmıştır. Bu karşıtlık, kadim anlatıların ortak ruhsal alt yapısını anlamak açısından oldukça çarpıcıdır.

Yedi Sayısının Gizemi

Yedi sayısı, tüm kadim uygarlıklarda özel ve kutsal bir anlam taşımıştır. Haftanın yedi günü, yedi kat gök, müzikteki yedi nota, gökkuşağının yedi rengi, dünyanın yedi harikası, Mekke’de yapılan yedi kez tavaf ve mağarada yedi uyuyanlar gibi örnekler, bu sayının evrensel simgeselliğini açıkça ortaya koyar. Roma, İstanbul ve Kudüs’ün yedi tepe üzerine kurulmuş olması da bu kutsallığın mekânsal yansımasıdır.

Hint, Çin, Babil, Maya ve Antik Mısır gibi medeniyetlerde yedi sayısı yalnızca sayısal bir değer değil, aynı zamanda kozmik bir ilke olarak kabul edilmiştir. Budizm’de, yeni doğan Buda’nın yedi adım atması; Vedalar’da dünyanın yedi bölgeye ayrılması; Mayalarda ise göğün yedi katlı kabul edilmesi, bu sayının hem fiziksel dünyayı hem de metafizik gerçekliği ifade ettiğini gösterir.

İslâm geleneğinde de yedi sayısı baştan beri derin bir anlam taşır. Kur’ân’a göre Allah gökleri ve yeri yedi kat olarak yaratmıştır. Hac ibadetinde, Kâbe’nin etrafında yapılan tavaf yedi kez tekrarlanır; Safa ile Merve arasında yedi gidiş-geliş yapılır; Mina’da üç ayrı noktada her biri yedi taşla olmak üzere şeytan taşlanır.

Hasıl-ı kelâm, Kadim dünyanın Yedi Bilgeleri, insanlığın ortak aklının ve ruhsal mirasının sembolüdür. Her biri kendi kültürünün içinde doğmuş, fakat evrensel bir bilgelik anlayışına hizmet etmiştir. Onlar, yalnızca çağlarının değil, insanlık tarihinin öncüleridir. Gökyüzüne, suya, toprağa ve ateşe bakarken zihnimize düşen o kadim sorulara ilk yanıt arayanlar onlardı. Göklerdeki yıldızlardan şehirlerin temellerine, kutsal kitaplardan destanlara kadar izleri süren bu yedi figürler, aslında insanın kendisini arama hikâyesidir.

Bugün bile, onların öğretilerinde kendimize dair bir şeyler bulabiliyorsak, bu bilgelerin çağları aşan etkisini gösterir. Onların sesi, diller değişse de hikmetin evrensel dili olarak yankılanmaya devam ediyor. Belki de bu yüzden, binlerce yıl sonra bile gözlerimizi gökyüzüne diktiğimizde, bir yerlerde hâlâ o yedi bilgeyi arıyoruz…

Turan Kışlakçı

Yükseköğrenimini İslamabad ve İstanbul’da tamamladı. Gazetecilik kariyerine ortaokul yıllarında adım atan Kışlakçı, Yeni Şafak gazetesinde dış haberler editörlüğü yaptı. Dünya Bülteni ve Timeturk’ün kurucusu olan Kışlakçı, Anadolu Ajansı’nda Orta Doğu ve Afrika Yayın Yönetmenliği, TRT Arapça’da ise Genel Koordinatörlük görevlerini üstlendi. Türk-Arap Gazeteciler Cemiyeti ve MEHCER Derneği başkanlıklarını yürüttü; Katar Kültür Bakanlığı’nda müsteşarlık görevinde bulundu. Halen Ekol TV’de “Fildişi Kule” programını sunmakta ve el-Kuds el-Arabi gazetesinde yazılar kaleme almaktadır. Orta Doğu üzerine yazılmış iki kitabı bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA