İsim Şehir Futbol

Gerek Türkiye’de gerek dünyada şehirler, kendilerini ifade edebilecek birtakım aktivitelerin, birtakım aksiyonların, birtakım faaliyetlerin peşinde olurlar daima. Şehir ile özdeş bir yapının izini sürerler. Futbol bu bağlamda, dünyanın en popüler spor dalı olmasıyla şehirlerin görünür olma çabasında akla ilk gelen unsur oluyor.
Mart 23, 2025
image_print

Çocukken oynadığımız ev içi oyunlarının başında yer alıyordu “isim-şehir-bitki” diye adlandırdığımız oyun. En az iki kişiyle oynanan bu kâğıt kalem oyununu oynamayan yoktur sanıyorum. Bir de belirli bir yaş aralığını kapsamayıp cümbür cemaat oynanabilme özelliğiyle, bilhassa soğuk kış gecelerinin en renkli oyunu oluyordu. Futbol maçlarında oyunun belli zaman diliminde belli bölgelerde sıkışması gibi, söz konusu oyunda belli harflerde bir sıkışma oluyordu. J harfiyle, L harfiyle bir şehir bulmamız gerektiğinde, ülkemizde bu harflerle başlayan şehir olmadığından bir joker olarak rotamızı yurt dışına çeviriyorduk. Mesela J harfiyle bir şehre ihtiyaç duyunca biz erkek çocukları doğrudan Juventus yazıyorduk. L harfinde Lazio, I harfinde Inter yazdığımız gibi… Bizim ilkokul tedrisat bilgimiz dahilinde Juventus, Lazio ve Inter birer İtalya şehriydi çünkü. Nasıl böyle bir kanıya varıyorduk? Çünkü bu üç isimde İtalyan futbol takımı vardı. Eğer bir takım varsa mutlaka o takım o şehrin adıyla anılıyor olmalıydı. Çocuk muhayyilemiz bunu böyle kabul ediyordu. Sakarya şehrinin Sakaryaspor’u, Eskişehir şehrinin Eskişehirspor’u, Antalya şehrinin Antalyaspor’u varsa Juventus şehrinin juventus, Lazio şehrinin Lazio Inter şehrinin de Inter diye bir takımı vardı. Madrid’in Real Madrid’i, Münih’in Bayern Münih’i olduğu gibi… Juventus, Lazio ve Inter’in birer İtalya şehri olmadığını, juventus’un Torino şehrinin, Lazio’nun Roma şehrinin, Inter’in ise Milano şehrinin takımı olduğunu ne zaman öğrendim tam hatırlamıyorum elbette ama bizde Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin İstanbul şehrinin takımı olduğunu, bu isimlerde birer şehrimizin olmadığını bilmemize rağmen bu tuzağa nasıl düştüm aklım almıyor.

Gerek Türkiye’de gerek dünyada şehirler, kendilerini ifade edebilecek birtakım aktivitelerin, birtakım aksiyonların, birtakım faaliyetlerin peşinde olurlar daima. Şehir ile özdeş bir yapının izini sürerler. Futbol bu bağlamda, dünyanın en popüler spor dalı olmasıyla şehirlerin görünür olma çabasında akla ilk gelen unsur oluyor. Biz bugün itibariyle Milano şehrinin tasarımın ve dünya modasının öncü şehirlerinden biri olduğunu, bir finans merkezi olduğunu istediğimiz kadar deklare edelim, sayfalar dolusu argüman sunalım; Milan Futbol Kulübü’nün dünyada bıraktığı iz kadar bir etki uyandıramayız. Ya da bir lise talebesinin zihninde Floransa şehrini önce Rönesans ile birlikte canlandırmaya çalışın sonra da Fıorentına ve Fatih Terim ile canlandırmaya çalışın. Hangisi kalıcı olacak, bunu söylemeye bile gerek yok sanırım.

Hal böyle olunca literatürde şehir takımı diye bir tamlamaya tesadüf etmemiz tesadüf olmuyor. Bugün Türkiye ölçeğinden bakınca şehir takımı diye anılan takımlar semt takımı dışında kalan takımların hepsini ihtiva ediyor yaygın olan tanımda. Fakat bu ayırımda teknik anlamda bir sınırlama yok. Bu tanıma bakacak olursak Altay, Karşıyaka, Göztepe, Eyüpspor, Pendikspor gibi takımları şehir takımı statüsünün dışında tutmamız gerekiyor ki bana sorulsa bu takımların hepsi de şehir takımı. Farzımuhal İzmirspor söz konusu tanımda bir şehir takımıyken Altay şehir takımı olamıyor. Bu tanımlar elbette suyun kaldırma kuvveti gibi kesinlik ihtiva eden tanımlar olamayacağı için ben İzmirspor’a da Altay’a da, Karagümrükspor’a da İstanbulspor’a da hatta Başakşehir Futbol Kulübü’ne de şehir takımı gözüyle bakıyorum. Şehir takımlarını belirleyen tanımda özellikle semt takımlarının şehir takımı kimliğinde görülmemesinin Kadıköy, Mecidiyeköy ve Beşiktaş semtleriyle doğrudan ilgisi olduğunun farkındayım ama bütün semtleri aynı torbanın içine koyarsak Altay gibi Karşıyaka gibi Göztepe gibi aslında çok iyi birer şehir takımı olan takımlara da yazık etmiş oluruz. O yüzden Türkiye ölçeğinden bakınca Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe dışında kalan bütün futbol takımlarını şehir takımı tanımıyla aynı dairenin içine almakta bir beis görmüyorum. Böylece benim değerlendirme ölçeğimde başat ögenin sosyoloji olduğu da ayan beyan ortaya çıkıyor.

Zikrettiğim üç İstanbul takımının Türk futbolunda yüz yılı geçen süreçte ortaya koydukları fotoğraf onları bir ülke takımı statüsüne çıkarırken, geri kalan bütün takımları şehir takımı tanımına götürüyor. Üç İstanbul takımının ülke çapına yayılmasındaki ana etken, kazandıkları şampiyonluk sayılarıymış gibi gözükse de, Trabzonspor’u bir nebze hariç tutacak olursak, Bursaspor ve Başakşehir’in yaşadıkları şampiyonluk sonrasında taraftar sayısının ülke çapına yayılmamasından da anlaşılacağı üzere şampiyonluğun ülke takımı olmaya doğrudan bir etkisi yok. Yüz yılı aşan bir sürede bürokraside, medyada, siyasette hatta kültürde ikame ettikleri bir güçten bahsedebiliriz ki, o gücün karşılığında gittikçe artan bir taraftar portresine de şahit oluyoruz. Gerek Bursapor’un yaşadığı gerekse Başakşehir’in yaşadığı şampiyonluk gecesinde medyada dönüp dolaşıp konuşulan şeyin söz konusu başarılar değil de üç İstanbul takımının başarısızlığı olduğunu aklımıza getirirsek bahsettiğim gücün yansımasına rahatlıkla ulaşabiliriz. Hatta şampiyonluklara alışık olan Trabzonspor’un, uzun zaman sonra gelen son şampiyonluğunda bile konuşulan öznenin Trabzonspor değil de üç büyüklerin başarısız bir sezon geçirmeleri olduğunu hatırlayalım. Bu da o “güç” ile doğrudan ilgili.

Dolayısıyla şehir takımı – ülke takımı ayırımında başvuracağımız metot, bir takımın o şehrin adını doğrudan temellük etmesi değil, medyada, siyasette, bürokraside… bir güce ulaşması. Diyelim ki Yozgatspor süper lige yükseldi. Ve peşi sıra şampiyonluklar kazanıp, üç İstanbul takımının belirttiğim alanlardaki gücüne de ortak oldu. Medyada, siyasette, bürokraside hep Yozgatspor konuşuluyor. İşte o andan itibaren Yozgatspor bir şehir takımı olmaktan çıkıp ülke takımı olacaktır. Bu bağlamda Trabzonspor’un kazandığı 7 şampiyonluğa rağmen hâlâ şehir takımı tanımından uzaklaşmamasını da buraya bağlayabiliriz. Şampiyonluklara rağmen bir güce ulaşamamasına…

Bizde durum buyken, dışarıda nasıl diye bakacak olursak, her ülke futbolunda ligi domine eden takımlar vardır. İtalya ligi deyince Milan, Juventus, Roma; Alman ligi deyince Bayern Münih, Borissia Dortmund; İngiltere ligi deyince Manchester United, Liverpool  Arsenal; Fransa ligi deyince PSG, O.Lyon, Monaco; İspanya ligi deyince Real Madrid, Barcelona… Bize birisi İngiltere liginden bir takım söyle deyince kimse Sunderland demez. Bu da tıpkı bizdeki gibi yıllar içinde o takımların ülke siyaseti ve kültüründe edindikleri yer ile ilgilidir. Bir bakıma ülke içindeki görünürlükleriyle. Dolayısıyla oralarda da şehir takımı diye bir tanım ihdas edilirken, bizdekine benzer bir tutumun ön plana çıktığını düşünüyorum. Napoli için, dünyanın en büyük şehir takımı tanımının yapıldığını sıklıkla duyarız. Mesela Torino gibi nispeten kıyıda köşede kalmış bir şehrin takımı olan Juventus, şehir takımı olarak görülmezken niçin Torino’dan daha büyük ve daha sükseli olmasına rağmen Napoli şehrinin takımı bir şehir takımı olarak görülür. Hatta dünyanın en büyük şehir takımı olarak görülür. Çünkü Torino Kuzey İtalya’da, Napoli Güney İtalya’dadır. Kuzey İtalya’nın çok şeyin merkezi olduğunu ve daha gelişmiş olduğunu, Güney İtalya’nın kıyıda köşede kaldığını ve hem siyasal anlamda hem kültürel anlamda hem de bürokratik anlamda bir ağırlığının olmadığını biliyoruz. Bahsini etmeye çalıştığım güç, ontolojik olarak İtalya’nın kuzeyinde kendisine bir yer belirlediği için Torino şehrinin takımı Juventus ile Milano şehrinin takımı Milan ve Inter ülke takımı olurken, Napoli şehir takımı olarak kalmaya devam ediyor.

Tam da buradan İspanya’ya geçecek olursak, Katalanların önemli takımı Barcelona sözünü ettiğim “güç” ile ülke takımını da aşıp bir dünya takımı olurken, Bask bölgesinin önemli takımı Atletic Bilbao, o gücün biraz uzağında kaldığı için şehir takımı hüviyetini korumaya devam ediyor. Dünyada da ülke takımı-şehir takımı ayrımının bizdeki saiklerle paralel yol aldığını söyledikten sonra şunu da söylememiz bir farz mesabesinde. Dünya liglerinde baskın olan takımların taraftar ağırlığına takımın şehrinde rastlayabiliyoruz bizden farklı olarak. Torino-Juventus örneğinden gidelim. Bütün İtalya sathında Juventus taraftarlarının ezici çoğunluğu Torino’da. Diğer şehirlerde Juventus taraftarına rastlamak imkansıza yakın. Verona’da, Verona kaçıncı ligde olursa olsun, şehrin tamamına yakını Verona taraftarı. Elbette Verona Seri A’da olsa da olmasa da Seri A’yı seyrediyorlar ama taraftarlık bağlamında Verona’dan asla taviz vermiyorlar ve asla Seri A’da bir gücün yanında yer almıyorlar. Yani bizdeki durumun tam tersi. Biraz daha somutlaştıralım isterseniz. Verona şehrinin yüzde 95’i Verona taraftarı yüzde 5’i Milan, Juventus, Inter taraftarıyken; bizde Antalya şehrinin yüzde 95’i Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe taraftarıyken yüzde 5’i Antalyaspor taraftarı. Buradaki rakamlar elbette afaki ama özgül ağırlıkta değişen bir şey yok

Hasılı kelam, şehir takımlarını belirlerken esas alacağımız ölçünün, adını belirleyemediğim ama sınırlarını çizmeye çalıştığım güç olduğu kanaatindeyim. Napoli, Bilbao ya da Trabzonspor o güce yaklaştığında veya yakaladığında şehir takımlığından çıkmakta bir beis görmeyecektir. O güç orada olacak, var olmaya devam edecek ve illa ki birileri onu ele geçirecek. Ele geçirenler, bir semtten değil bir şehirden neşet etmiş olsalar bile ülke takımı olarak anılacaklar, ele geçiremeyenler şehir takımı olarak anılmaya devam edecekler. Benim gönlüm her zaman olduğu gibi mağluplardan yana. Bu da şehir takımlarının yanında olmamı gerektiriyor.

Nadir Aşçı

Nadir Aşçı
1977 yılında doğdu. Şiirleri, öyküleri ve denemeleri çeşitli dergilerde yayımlandı.
Yayımlanmş Kitapları:
Gölgede Kırk, şiir, 2011 Serander Yayınları
Fid Dünya, şiir, Granada Yayınları, 2013
Ölümle Paslanmış, şiir, 2020 Çıra Yayınları
Deniz Tarafındaki Kale, deneme, 2021 Loras Yayınları
Savunmanın Arkasına Uzuun Koşular, deneme, 2022 Loras Yayınları
Ceza Sahasının Uzak Köşesi, deneme, 2023 Loras Yayınları
Bütün Münkünler, öykü, 2024 Hece Yayınları
Futbol Hariç, deneme, 2024 Matruşka Yayınları

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA