Zalim Beşar Esad’ın düşmesi ve Suriye’nin on gün içinde birkaç inançlı adamın ellerinde özgürleşmesi, laikler ve Arap milliyetçileri arasında şok dalgaları yaratmaya devam ediyor. Esad’ın devrilmesinden bu yana geçen yaklaşık bir aylık süreyi henüz atlatamamış olan bu kesimler, orduların ve uluslararası güçlerin yıllardır başaramadığını birkaç gün içinde başaran Levant’tan bir grup insanın ve onların bazı destekçilerinin şaşırtıcı derecede hızlı zaferi karşısında hala şoke olmuş durumdalar.
Yaşadıkları şaşkınlık onları orada burada iddialarda bulunmaya, en iğrenç hakaretleri etmeye ve dünyada, özellikle de Arap bölgesinde olup biten her şeyin arkasında komplo teorilerinin olduğuna inanan hastalıklı hayal güçleriyle Suriye’deki durumu analiz etmeye itti. Bu tür insanlar, arkasında ABD ve İsrail olmadan hiçbir şeyin olamayacağına inanıyor. Olan biten her şeyin kapalı kapılar ardında planlanmış olması gerektiğine ve Ahmed El Şara, Hey’etTahrir El Şam (HTŞ) ve Şam’ın fatihlerinin, Washington’un Suriye’yi mini devletçiklere bölmek için istediği gibi kullanacağı Amerikan ajanlarından başka bir şey olmadığına inanıyorlar.
“Bu hasta insanların, düşüncelerini bozan bu komplo teorisinden kurtulmaları için uzun bir zamana ihtiyaçları olacak.
Köleliğe ve baskıya alışmışlar ve böyle bir devlette yaşamayı o kadar sevmişler ki, Esad ailesi tarafından yönetilen otoriter bir rejimin, rejimin hayal etmesi bile zor olan her türlü zulmü işlediği kahraman halk tarafından süpürülüp atıldığını anlayamıyorlar. Belki de yaşananların büyüklüğü, bu köle sınıfının, Arap ülkelerini yöneten diktatör rejimlerin kendilerini sadece karınları üzerinde sürünen solucanlara dönüştürdükten sonra, onurlu ve saygı duyulan insanlar gibi yaşamanın mümkün olduğunu anlayamamasına neden olmuştur.
Suriye her açıdan kazanmıştır ve tüm kanıtlar Batı -ABD, İsrail ve destekçileri- tarafından kumanda edilen kum saatinin kontrol altına alındığını ve karşı hareketine başlamak üzere ters çevrildiğini göstermektedir.
Suriye’nin, yıllardır gizli ve açık ellerin iradesine göre ilerleyen ve hepsi de Arap halkının çıkarlarına aykırı olan stratejik ortamımızda inanılmaz bir değişim döneminin ortasında olduğuna şüphe yok. Akıllı olanlar mesajı alacak ve yeni gerçekliğe adapte olacak ve zaman çarkı onları ezip geçmeden ve zorla değiştirmeden önce kendi rotalarını düzeltmeye başlayacaklardır.
Yeni Suriye için, İsrail Mossad’ı başta olmak üzere birçok Batı ve Arap ülkesinin istihbarat teşkilatlarının iş birliği yaptığı Abu Dabi’deki karşı devrimci kukla efendilerden hala korkuyorum. BAE dışişleri bakanları ile Şam’daki yeni yönetim arasında gerçekleşen telefon görüşmelerine, Şara ile görüşen Bahreyn dışişleri bakanının ziyaretine ve iyi niyet ifadelerine rağmen bu böyle. Ayrıca Suriye savunma ve dışişleri bakanları ile Suriye istihbarat başkanı Riyad’ın daveti üzerine Suudi Arabistan’ı ziyaret ederek buradaki mevkidaşlarıyla görüştü, anlaşmalar imzaladı ve Suriye halkı için insani yardım gönderdi. Ancak bu, daha önce Mısır, Libya, Tunus ve Yemen’de olduğu gibi Suriye’yi sabote etmek için kötü niyetle çalışan gizli elleri görmezden gelebileceğimiz anlamına gelmiyor.
“Suriye’nin zaferi onlar için kötü bir alamettir ve Suriye’yi gizli ya da açık bir şekilde sabote etmek için hiçbir çabadan kaçınmayacaklardır.
İran İslam Cumhuriyeti Dini Lideri Ali Hamaney’in tehdidini de dikkate almalı ve göz ardı etmemeliyiz. Üç hafta boyunca, ülkedeki en yüksek makamdan ya da konumlarının ve seçtikleri kelimelerin hassasiyetini anlayan herhangi bir yetkiliden gelmemesi gereken türden üç açıklama yaptı. Suriye’deki yeni yönetimi, Suriyelilerin kendilerini ülkeden kovmak için yapacakları bir devrimle tehdit etti. Belki de Suriye’deki yenilgi duygusu ve yardakçılarının, Devrim Muhafızlarının ve Hizbullah’ın başını çektiği Şii milislerin böylesine aşağılayıcı bir şekilde ülkeyi terk etmesi onu dengesizleştirdi ve bu tür açıklamalar yapmasına neden oldu.
Ya da belki de Tahran’da dört Arap ülkesini işgal etmekle övündükten sonra aşağılanmış, hüsrana uğramış ve utanç içinde bırakılmış olanların kararlılığını güçlendirmek istemiştir: Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen; ancak Suriye ve Lübnan’dan kovuldular. Her halükârda, İran’ın kurnazlığını ve kötü niyetini göz ardı etmemeliyiz ve Suriye’deki yeni liderlik, aceleci davranmaları ve şeytani sabotaj eylemlerine başvurmaları ihtimaline karşı bir plan hazırlamalıdır.
Allah, Suriye’yi düşmanlarının şerrinden korusun ve yeni liderliğine bilgelik bahşetsin ki özgürlük, onur ve haysiyet arayan ve hala değişim bekleyen tüm uluslar için bir ilham kaynağı olabilsin.