Çin’in Ekonomik Güvenlik Sorunu: Malakka İkilemini Aşmadaki Zorluklar
Çinli stratejistler, Hint Okyanusu’ndaki hayati deniz iletişim hatlarına yönelik deniz ablukası tehdidini tanımlayan Malakka İkilemi’nde ekonomik bir güvenlik problemiyle karşı karşıyadır. Bu ikilem, Pekin için kolay çözümleri az olan bir meydan okumadır. Çin; artan gücüne, askeri erişim ve üs edinme çabalarına, müttefik ülkeler kazanmasına, alternatif güzergâhlar kurma ve deniz kuvveti kapasitesini artırma girişimlerine rağmen, Malakka İkilemi varsayımsal bir savaş senaryosunda ikilem olarak kalmaya devam etmektedir. Ancak Çin, müttefiklerini istikrara kavuşturmak, güvenliklerini sağlamak ve deniz gücü için öngördüğü projeksiyon yeteneklerini edinerek, zamanla artan gücünü bu engelleri aşmak için kullanabilir. Amerika Birleşik Devletleri ve ortakları, Çin’in bu ekonomik güvenlik sorununu hafifletme çabalarına karşı koymayı öncelik haline getirmelidir.
Malakka İkilemi, ABD veya Hindistan donanmalarının Malakka Boğazı’nın (ve diğer bölgesel dar geçitlerin) ötesinde Çin’in Hint Okyanusu deniz iletişim hatlarını (SLOC) abluka altına alma veya önemli ölçüde engelleme imkânıdır. 2021 yılında Süveyş Kanalı’nın kazara tıkanması, Pekin’e ciddi bir savaş zamanı ekonomik güvenlik tehdidi oluşturan bu varsayımsal senaryonun ciddi ekonomik sonuçlar doğurma potansiyelini ortaya koyuyor.
Sorunu azaltma çabalarına rağmen, Pekin askeri çatışma durumunda güç projeksiyonunu kolaylaştıracak ve tedarik hatlarını güvence altına alacak güvenilir bir üs ağı kurmada etkili olamamıştır. Çin’in başarısızlığı büyük ölçüde güvenilmez ilişkiler, üslerin bulunduğu istikrarsız ev sahibi ülkeler ve Hint Okyanusu’nda kısa sürede harekete geçirebileceği sınırlı bir deniz gücüne sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ABD politikası bu sorunları daha da derinleştirerek Çin’in Malakka İkilemi ile boğuşmaya devam etmesini sağlamaya çalışmalıdır.
Çin’in Hint Okyanusu’ndaki Ekonomik Güvenlik Risklerini Azaltma Çabaları
Çin’in deniz iletişim hatlarına bağımlılığı büyük ölçüde kaçınılmazdır. Çin ticaretinin yüzde doksanı ve petrol ithalatının yüzde sekseni deniz yoluyla gerçekleşmektedir. Gelişmeler, Çin’in ağırlıklı olarak yabancı petrole olan bağımlılığının yüzde 80’e ulaşabileceğini ve on yılın sonuna doğru büyük oranda Çin’den ithal edilecek şekilde yabancı Sıvılaştırılmış Doğal Gaz ithalatına yüzde 62 oranında bağımlı hale geleceğini gösteriyor. Çin’in önemli bir askeri eğitim metninde belirtildiği gibi: “Şu anda ve gelecekte belirli bir süre boyunca, Çin’in deniz taşımacılığının ana rotası Güney Çin Denizi’nden Malakka Boğazı üzerinden Hint Okyanusu’na ve Kızıldeniz’e uzanmaktadır.” Çin, büyük bir savaş durumunda Hint Okyanusu’ndaki bu deniz iletişim hatlarının ablukaya alınmasından korkmaktadır.
Doğal olarak Çin, bu tehdidi dengelemek için artan deniz gücüne yönelmiştir. Son on yılda Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması (PLAN), geleneksel “yakın deniz savunması” odaklı stratejisini “yakın deniz savunması ve uzak deniz koruması”na genişletmiştir. “Uzak deniz koruması,” PLAN’ın birinci ada zincirinin ötesindeki Çin deniz iletişim hatlarını savunma sorumluluğunu tanımlar. Çin, daha önce Hint Okyanusu’ndaki deniz hatlarının korunmasında ABD’nin sağladığı güvenliğe “bedavadan yolcu” olmayı tercih etmiş olsa da, Pekin hiçbir zaman Amerikan niyetlerine güvenmedi ve kendi deniz gücünü istikrarlı bir şekilde artırdı.
Malakka İkilemini hafifletmek ve yurtdışındaki Çin varlıklarını korumak, PLAN’ın giderek daha önemli görevleri arasında yer almaktadır. Bu amaçla, Pekin bölgedeki deniz gücünü göstermek için Çinli şirketlere ait yabancı limanları kullanmaya çalışmaktadır. David Brewster’ın ifade ettiği gibi, sivil limanlara erişim, ev sahibi ülkelerle yapılan resmi ve gayri resmi anlaşmalar aracılığıyla Çin güçlerinin kullanımına açılan liman altyapı ve tesisler “askeri üsler değil, sadece mekânlar” anlamına gelir. Bu durum, Cibuti’deki Çin üssü gibi büyük, kalıcı askeri üslerin aksine gerçekleşmektedir. “Yerler” daha az bir taahhüt anlamına gelir; rakiplerin tehdit algısını azaltır; savaş dışı askeri operasyonları vurgular, örneğin korsanlıkla mücadele gibi ve gri alan stratejilerini ön plana çıkarır. Pekin; Kuşak ve Yol Girişimi, kredileri, kalkınma yardımlarını ve diğer ekonomik-diplomatik araçları, müttefik ülkelerin sürece katılımını teşvik etmek veya onları buna zorlamak için kullanmaktadır.
Benzer şekilde, Çin Malakka Boğazı çevresindeki alternatif tedarik yollarını da geliştirmeye çalışmıştır. Bu kapsamda, Pakistan ve Myanmar’daki limanlara bağlanan ve Çin’in iç bölgelerini kapsayan onlarca milyar dolarlık kara altyapı projeleri hayata geçirilmiştir. Pekin ayrıca Rusya’dan enerji ithalatını artırma, yerli yeşil teknolojilere yatırım yapma ve Orta Asya, Suudi Arabistan ve İran’la altyapı erişimi ve diplomatik bağları genişletme arayışı içerisindedir.
Savaş Zamanı Güvenilir Güç Projeksiyonu Kısa Vadede Hâlâ Sorgulanabilir Durumdadır
Yine de Çin, Malakka İkilemi’ni hafifletme konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Barış zamanında Pekin, bölgede güvenli bir şekilde güç yansıtabilir. Ancak karşılıklı askeri ittifakların yokluğu, istikrarlı ve güvenilir ortakların eksikliği ve savaş koşullarında Hint Okyanusu’nda deniz kontrolünü sağlamada deniz kuvvetlerinin yetersizliği, bu ikilemin sorunlu olmaya devam etmesine neden olmaktadır.
Pekin’in ilişkileri, Amerika Birleşik Devletleri’nin ilişkilerine kıyasla daha az güvenilirdir. Washington’un ittifakları son zamanlarda Japonya’nın güney adalarında genişletilmiş kuvvet konuşlandırması, Avustralya’daki rotasyonlar, AUKUS savunma paktı ve Filipinler’e stratejik erişim gibi somut şekillerde kendini göstermiştir. Bu ittifaklar, Washington tarafından tek taraflı olarak dayatılan ilişkiler değil; karşılıklı ilişkilerdir: ABD müttefikleri, Amerikan güvenlik desteğini memnuniyetle karşılamaktadır.
Öte yandan Çin’in bölgesel askeri müttefikleri yoktur; Çin, bunun yerine genellikle güvenlik kuvvetleri eğitiminin ötesine geçmeyen asgari güvenlik katkısıyla resmi ve gayri resmi ortaklıkları tercih etmektedir. “Her koşulda dost” olarak nitelendirilen Pakistan gibi bazı ortakları diğerlerine göre daha yakındır, ancak savaş zamanında tarafsızlıktan vazgeçip çatışmaya girme riskini alacak seviyede değildirler.
İttifak taahhütlerinden kaçınmak Çin’e manevra alanı ve karmaşalardan kaçınma imkânı sağlasa da, ilişkilerinin derinliğini sınırlar. Güç yansıtma kapasitesindeki ilerlemelere ve risk altındaki Çin vatandaşlarını tahliye etme yeteneğini sergilemesine rağmen, Pekin henüz ortakları adına askeri müdahalede bulunmaya ya da karşılıklı askeri ittifaklar kurmaya istekli değildir. Bu, Çin’in yakın zamana kadar Rusya’nın Ukrayna işgalini destekleme konusunda kendisini riske atmaya gönülsüz davranmasında ve 2022 Kazakistan protestoları sırasında arka planda kalmayı tercih etmesinde açıkça görülmektedir. Ayrıca, Pekin’in müttefik ülkelerin istikrarını gözetmeksizin yalnızca kendi ulusal çıkarlarını pragmatik şekilde takip etmesi ters tepebilir. Ortaklıklarını daha da zayıflatan bir unsur olarak, Pekin’in vahşi kredi ve yatırım politikaları Çin karşıtı duyguların artmasına ve ekonomik istikrarsızlığa yol açmıştır.
Pekin’in mesafeli yaklaşımı, önemli Çin varlıklarını koruma konusuna da yansımaktadır. Çin’in Hint Okyanusu’ndaki deniz iletişim hatları için jeostratejik öneme sahip Çin-Myanmar Ekonomik Koridoru altyapısı ve Kyaukphyu Limanı’na rağmen, Pekin Myanmar’daki iç savaşta temkinli davranmaktadır. Çin, Malakka Boğazı’nı baypas eden kara rotasını kurmak için istikrar istemektedir; ancak riskten kaçınmakta, taahhütte bulunmamakta ve sorumluluk almaktan uzak durmaktadır. Bu yaklaşım, hedeflerine ulaşmak için yeterli olmayabilir.
Çin, müttefik ülkelerde güvenlik sağlamaktan genellikle kaçınır. Çin’in Pakistan’daki varlıklarını korumak amacıyla Halk Kurtuluş Ordusu’nu konuşlandırması ihtimal dâhilinde olsa da, Pekin ortaklarının kendi güvenliklerini artırmasını tercih eder. Taliban yönetimindeki Afganistan’da Çin, güvenlik sağlamaya çalışmak yerine varlıklarını riske atmamak amacıyla ekonomik araçlarla yönetimle etkileşim kurmaktadır.
Çin’in askeri ittifaklar ile güvenlik tedarikini birbirine karıştırmaktan kaçınma tercihi, yurt dışında kurduğu güvenlik ilişkilerinin faydalı olma seviyesini düşürüyor. Hatta barış zamanında bile, ev sahibi ülkeler zaman zaman Sri Lanka’nın yakın zamanda yaptığı gibi Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması’na (PLAN) ihtiyaç duyduğu limana erişimini geciktirmekte veya reddetmektedir. Çin’in koruma veya güvenlik sağlama garantileri olmadan, Pakistan savaş zamanı neden Gwadar Limanı’ndan PLAN gemilerinin faaliyet göstermesine izin vererek Amerikan tepkisini göze alsın?
Çin’in Hint-Pasifik bölgesindeki kara altyapı proje güzergâhları ve bu projelere ev sahipliği yapan ülkeler genellikle istikrarsızdır; bu da projelerin yaşatılabilmelerini ciddi şekilde sorgulatmaktadır. Çin’in Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na yaptığı 65 milyar dolarlık yatırım, İslamabad’daki istikrarsızlıktan kaynaklanan siyasi çalkantılar, borç (çoğu Pekin’den kaynaklanıyor) kaynaklı ekonomik kriz ve terörizm gibi sorunlar nedeniyle sekteye uğradı. Myanmar’da, 2021 darbesinden bu yana Çin-Myanmar Ekonomik Koridoru konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiş olmasına ve tarafların hiçbiri Çin’in varlıklarına saldırarak Çin’in gazabını göze almak istememesine rağmen, Çin’in çözmekten kaçındığı tırmanan iç savaş, bu koridorun Hint Okyanusu’na kara bağlantısı olarak hizmet edip edemeyeceği konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor.
Çin’in sivil limanlar ve üs arayışı da benzer şekilde güvenilmez müttefiklerden olumsuz etkilenmektedir. Çin kredilerinin de etkilediği ekonomik istikrarsızlık nedeniyle tetiklenen protestolar, 2022 yılında Çin’e yakınlığıyla bilinen Rajapaksa ailesini Sri Lanka’da iktidardan indirmiştir. Bu arada Maldivler’deki rakip siyasi gruplar Çin ve Hindistan konusunda zıt tutumlar benimserken, durum Hint-Pasifik’in diğer bölgelerinde de aynı şekilde seyrediyor. Çin, paralı asker gibi kullandığı ekonomik uygulamaları veya müdahaleleri yoluyla, müttefik ülkelerde iç siyasi bir sorun haline gelme riskiyle karşı karşıyadır ve dolayısıyla rejim değişikliği veya seçimler durumunda nüfuzunu veya erişimini kaybedebilir.
Son olarak, Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması (PLAN), yakın vadede savaş senaryosunda Hint Okyanusu’nda deniz kontrolünü sağlama kapasitesine sahip değildir. Çin donanması, Hindistan’ın yerel üstünlük ve yakınlık avantajına sahip olduğu Hint Okyanusu’nda uzak mesafelerde faaliyet göstermektedir ve ABD donanması, Çin’in ilk ada zincirinin ötesinde daha büyük ve daha çok sayıda deniz ve hava kabiliyetini devreye sokabilir. Savaş zamanında, PLAN denizaltılarını Malakka Boğazı’ndan gizlice geçirme konusunda zorluk yaşayabilir ve Hint Okyanusu’nda önemli yüzey ve denizaltı varlıklarını kalıcı olarak konuşlandırmak için gerekli altyapı ve üslenmeye şu anda sahip değildir. Pekin’in Cibuti’deki üssü savaş zamanında yeterince savunulamayacak kadar uzaktır. Kamboçya’da inşa edilmekte olduğu bildirilen gizli ikinci bir tesis, Güney Çin Denizi dışındaki Çin güç projeksiyonuna kapasitesine kayda değer katkı sağlamayacaktır.
Çin barış zamanında güç projeksiyon kapasitesini başarıyla genişletmiş olsa da, Pekin’in gerçek askeri müttefiklerden yoksun oluşu, istikrarsız ortaklara bağımlılığı ve deniz kontrolünü sağlama konusundaki sınırlı yeteneği, olası bir savaş zamanında Malakka İkilemi’nin geçerliliğini korumasına neden olmaktadır.
Çin Malakka İkilemini Aşabilir mi?
Bu ihtimal hâlâ mevcut, ancak muhtemelen Pekin’in davranışlarını değiştirmesi gerekecektir. Özellikle Çin’in, Pakistan ve Sri Lanka gibi ülkelerde Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki borç yapılarını yeniden gözden geçirmesi ve sahip olduğu az sayıdaki dost ülkeyi elde tutması gerekmektedir. Donanma kapasitesini genişletmenin ötesinde, Çin’in müttefik rejimlere güvenilir bir güvenlik sağlayıcı olarak davranması ve güvenilir askeri erişim ve altyapı güzergâhları elde edebilmek için bu rejimlerin istikrarına yatırım yapması da gerekebilir.
Şi Cinping’in Küresel Güvenlik Girişimi, Çin’in ulusal güvenliğe bütüncül yaklaşımının, Komünist Parti rejiminin güvenliğini tehdit altında görmesi hâlinde daha müdahaleci bir dış politikaya yol açabileceğini göstermektedir. Çin hâlihazırda yabancı iç güvenlik güçlerine eğitim vermektedir ve gelecekte Pakistan gibi ülkelerde doğrudan askeri olarak dahil olmayı değerlendirebilir. Çin’in dost rejimlere istikrar sağlama ve destek verme konusundaki istekliliğinin artması ve karşılıklı askeri taahhütlere daha açık hale gelmesi, gelecekte güvenilir üsler ve erişim alanları elde etmesini mümkün kılabilir.
Önemli bir gelişme olarak, Çin’in gemi inşa kapasitesi ABD’ninkini geride bırakmaktadır ve bu durum, orta ve uzun vadede Hint Okyanusu’ndaki stratejik ortamı Çin lehine değiştirebilir. Mevcut gelişmeler, Çin’in önümüzdeki 10 ila 15 yıl içinde müttefik bir ülkede sınırlı bir savaşı yürütebilecek kapasiteye ulaşabileceğini göstermektedir. Çin’in yüzyıl ortasına kadar “dünya çapında bir güç” olma hedefini gerçekleştirmesi hâlinde, PLAN’ın birinci ada zincirinin ötesinde deniz kontrolünü daha etkin şekilde sağlayabileceği düşünülebilir.
Ancak Çin’in güç projeksiyonu yine de Hint Okyanusu’ndaki erişim ve üs imkânlarına bağımlı olacaktır. Ayrıca güvenilir ittifak ve ortaklık ağları oluşturmak zaman alır ve ciddi sorumluluklar gerektirir. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri’nin Pekin’in stratejisini dengelemek için fırsatları mevcuttur.
Çin ekonomisini Malakka İkilemi’ni kullanarak güvensiz halde tutmak, Tayvan’daki savaş tehdidinin artmasıyla Pekin’e karşı caydırıcılığı artırabilir, bu nedenle ABD, Çin’in Hint-Pasifik’te erişim ve güvenilir ortaklar edinmesini engellemeye öncelik vermelidir. Bu amaçla izlenebilecek politikalar arasında Çin’in Hint-Pasifik ortaklarına daha fazla yatırım sağlamak, potansiyel ortakları dışlamaktan kaçınmak, Maldivler, Sri Lanka ve Pakistan gibi ülkelerle Çin’in bağlarını dengelemek ve şeffaflık ile yolsuzlukla mücadele girişimlerini desteklemek yer alabilir. Ayrıca, ABD müttefik ve ortaklarıyla bölgesel iş birliğini sürdürmeli ve genişletmeli, aynı zamanda deniz kuvvetlerini geliştirerek Çin’in önünde kalmaya devam etmelidir.
*Lucas Myers, Wilson Center Asya Programı’nın Güneydoğu Asya Program Koordinatörü ve Ortağıdır. Mandarin Çincesi’nde profesyonel düzeyde yetkin olan Myers’ın araştırma alanları arasında Güneydoğu Asya, Çin dış politikası ve Hint-Pasifik jeopolitiği yer almaktadır. Myers, yüksek lisansını Georgetown Üniversitesi Güvenlik Çalışmaları Programı’nda, lisans eğitimini ise Macalester College’da Siyaset Bilimi ile Çin Dili ve Kültürü alanlarında tamamlamıştır.
Tercüme: Ali Karakuş