Bill Gates ve Yapay Zeka Yanılsaması

Gates’in yapay zekâ evanjelizmi, küratörlü bir gerçeklikte yaşayan bir adamın kör noktalarını yansıtır. Bu, sorunların soyutlandığı, insan emeğinin birbirinin yerine geçebileceği ve geleceğin daima parlak göründüğü bir dünya — tabii tepedekiler için. Ancak geri kalanımız için onun vizyonu soğuk ve huzursuz edicidir. Bu vizyon, insanları dışlayan bir ilerleme hayal ediyor — empati yerine verimliliğe göre optimize edilmiş bir gelecek. Geri kalanımızın gerçeklikten kopma gibi bir lüksü yok.
Nisan 7, 2025
image_print

Geçtiğimiz günlerde NBC’de yayımlanan The Tonight Show programına katılan Bill Gates, yapay zekanın önümüzdeki on yıl içinde doktorların ve öğretmenlerin yerini alacağını kendinden emin bir şekilde iddia etti. “Çoğu şey için artık insanlara ihtiyaç olmayacak” diyen Gates, yapay zekanın bir zamanlar yalnızca insana özgü olan iyileştirme ve öğretme gibi alanlarda baskın güç hâline geleceği bir gelecek tasvir etti.

Bu açıklama ne kadar kışkırtıcı olsa da, bir istisna değil. Gates uzun süredir yapay zekanın dönüştürücü gücünün yüksek sesle savunuculuğunu yapıyor. Yapay zeka araştırmalarına fon sağladı, sağlık ve eğitim alanlarını kökten değiştirmeyi amaçlayan girişimleri destekledi ve makine öğreniminin milyarlarca insan için verimliliği, doğruluğu ve erişilebilirliği artıracağı yeni bir çağın habercisi olan blog yazıları kaleme aldı.

Yüzeyde bakıldığında bu, vizyoner bir iyimserlik gibi görünüyor olabilir. Ancak daha yakından incelendiğinde çok daha rahatsız edici bir tablo ortaya çıkıyor: mücadele, nüans ve insanlar arası özenle şekillenen bir dünyada insan olmanın ne anlama geldiğini artık tam olarak kavrayamayan, ayrıcalık ve servetle yalıtılmış bir milyarder.

Bill Gates bir şarlatan değildir. O, sıtma ile okuryazarlık gibi konuları ele alan hayırsever çalışmalarıyla tanınan, son derece zeki ve derinlemesine analitik bir kişidir. Ancak yapay zekayla ilgili son açıklamaları, onun dünyasının bizimkinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Gates, yapay zekanın doktorların ve öğretmenlerin yerini alacağını söylediğinde sadece teknolojik bir değişimi öngörmekle kalmıyor; aynı zamanda kendi değerlerini, önceliklerini ve yaşam deneyimlerini yansıtan bir gelecek vizyonu ortaya koyuyor. Ve bunlar, onlarca yıldır ne bir öğretmene ne de bir pratisyen hekime ihtiyaç duymamış bir adamın deneyimleri.

Gates, seçkin konferansların, özel jetlerin ve yatırım portföylerinin oluşturduğu bir dünyada yaşıyor. Hayatını veriler ve vekil kararlar yönetiyor. Aldığı sağlık hizmetleri son derece uzmanlaşmış, verimli ve özeldir. Bilgiye erişimi anında ve uzman ekipler aracılığıyla süzülmüş hâlde. Bu yalıtılmış ortamda makinelerin insanları ikame etmesini hayal etmek kolaydır. Verimlilik en yüksek değerdir. Maliyet bir engel değildir. Zaman ise nihai kaynaktır.

Ancak insani bağ, geri kalanımız için bir lüks değil—yetersiz bütçeli okullarda görev yapan öğretmenler, kırsal bölgelerde hizmet veren doktorlar ve güvenilir bir aile hekimine bel bağlayan ebeveynler için bu bir temeldir. Bir öğretmenin teşvik edici yaklaşımını bir sohbet robotu ile ikame edemezsiniz. Bir doktorun sezgilerini bir algoritma ile taklit edemezsiniz. Yapay zeka verileri analiz edebilir ama bağlamı kavrayamaz. Kalıpları tanıyabilir ama endişeli bir ebeveyni rahatlatamaz ya da zor bir haberi şefkatle veremez.

Gates, eğitimin ve tıbbın yalnızca işlem temelli hizmetler olmadığını kavrayamıyor. Oysa bunlar ilişkisel alanlardır. Öğretmenlerin etkisi sınav sonuçlarının ötesine geçer; özgüveni, yaratıcılığı ve karakter gelişimini beslerler. Bir doktorun değeri, semptomları teşhis etmekten çok hastanın beden dilini okumakta, korkularına yanıt vermekte ve güven inşa edebilmekte yatar. Bunlar sistemin aksaklıkları değil, insan yaşamının temel unsurlarıdır.

Elbette, yapay zekâ bu alanlarda rol oynayabilir ve oynamalıdır da. Öğretmenlere ders planlamasında yardımcı olabilir. Doktorlara taramaları yorumlama ya da anormallikleri işaretleme konusunda destek sunabilir. Ancak onları bütünüyle ikame etmek? Ne uygulanabilir ne de insancıldır. Bu, teknoloji sektörünün “yıkım” (disruption) takıntısından doğan bir görüştür — ki bu kelime, çoğu zaman insanların ihtiyaçlarını dikkate almadan karmaşık sistemleri yıkmak anlamına gelir.

Gates’in dünya görüşü, Silikon Vadisi’nin “teknoloji yaşamı iyileştirir” şeklindeki temel inancıyla şekillenmiştir. Ancak bu yalnızca bir inançtır, bir garanti değil. Gerçekte, yapay zekânın kitlesel kullanımı halihazırda ciddi kaygılara neden olmuştur. Gözetim, algoritmalarda önyargı ve bütün sektörlerin yerinden edilmesi gibi konularda endişeler büyümektedir. Gates bu sorunların bazılarını kabul etse de, insani maliyetleri önemsizleştirme eğilimindedir. Görünen o ki yeterince yenilikle her sorunun çözülebileceğine inanıyor. Oysa her sorun bir mühendislik problemi değildir. Bazıları ahlaki, kültürel ve derinlemesine kişisel meselelere dayanır.

Gates’in yapay zekâya olan inancı, aynı zamanda teknolojiye erişimin evrensel olduğu varsayımına dayanıyor. Oysa durum böyle değil. Milyonlarca insan hâlâ kararlı bir internet bağlantısına bile sahip değil, bırakın gelişmiş yapay zekâ araçlarını. Ironik biçimde, Gates Vakfı’nın takdire şayan çalışmalar yürüttüğü gelişmekte olan dünyanın büyük bir bölümünde sağlık ve eğitim sistemleri oldukça kırılgan. Bu bağlamlarda insan emeğini makinelerle değiştirmek hem uygulanabilir değildir hem de sorumsuzcadır.

Gelişmiş ülkelerde bile, sağlık ve eğitim alanlarında yapay zekâ tabanlı sistemlerin yaygınlaştırılması en iyi ihtimalle düzensiz olmuştur. Araştırmalar, hasta sonuçlarını tahmin etmekte kullanılan yapay zekâ araçlarının, eğitim verilerinde yer alan ırksal ve ekonomik önyargıları sıklıkla tekrar ettiğini göstermiştir. Yapay zekâ destekli özel ders sistemleri ise standart dışı öğrenme stillerini anlamakta ya da öğrencilerin gerçek zamanlı duygusal tepkilerine uyum sağlamakta güçlük çekmiştir. Tüm bunlar, insan karmaşıklığının temiz, kusursuz otomasyona direnç gösterdiğini hatırlatır.

O hâlde şu soruyu sormak gerekir: Bu gelecek vizyonundan kim fayda sağlayacak?

Cevap, ne yazık ki çoğunlukla Bill Gates gibi insanlar oluyor. Milyarderler sınıfı. Yazılım mühendisleri. Bir sonraki yapay zekâ devrimini gerçekleştirmek için yarışan şirketlerin hissedarları. Onlar için yapay zekâ; ölçeklenebilirlik, verimlilik ve üstel büyüme vaat ediyor. Peki ya emekçi sınıf için? Belirsizlik. İş kaybı. Kopukluk. Daha az insanın kendini gerekli hissettiği bir gelecek — ki bu tam da Gates’in kaçınılmaz olarak sunduğu senaryo.

İşte meselenin özü burada yatıyor. Ultra zenginler kapsamlı öngörülerde bulunduğunda, çoğu zaman mümkün olan ile arzu edileni birbirine karıştırırlar. Dünyanın geri kalanının da kendi önceliklerine sahip olduğunu varsayarlar. Oysa insanların çoğu hayatlarının her köşesinde maksimum verimlilik peşinde değildir. Onlar anlam, güvenlik ve onur arayışındadır.

Adil olmak gerekirse Gates, yapay zekânın insanları “daha anlamlı” işlere yönlendirebileceğini öne sürdü — ancak teknoloji elitleri arasında sıkça duyulan bu ifade boş bir klişe gibi geliyor.  Ancak teknoloji elitleri arasında sıkça dillendirilen bu ifade, içi boş bir klişe gibi duruyor. Bir çocuğa okumayı öğretmekten ya da birinin hastalıktan kurtulmasına yardımcı olmaktan daha anlamlı ne olabilir? Bu söylemin ima ettiği şey, bu mesleklerin aslında saygı görmesi ve yatırım alması gereken işler değil de makinelerin üstlenebileceği angaryalar olduğudur.

Sonuçta, Gates’in yapay zekâ evanjelizmi, küratörlü bir gerçeklikte yaşayan bir adamın kör noktalarını yansıtır. Bu, sorunların soyutlandığı, insan emeğinin birbirinin yerine geçebileceği ve geleceğin daima parlak göründüğü bir dünya — tabii tepedekiler için. Ancak geri kalanımız için onun vizyonu soğuk ve huzursuz edicidir. Bu vizyon, insanları dışlayan bir ilerleme hayal ediyor — empati yerine verimliliğe göre optimize edilmiş bir gelecek.

Geri kalanımızın gerçeklikten kopma gibi bir lüksü yok. İşler ortadan kalktığında, okullar yeterince finanse edilmediğinde ve hastalar birer veri satırına indirgendiklerinde ne olduğunu bizzat görüyoruz. Biliyoruz ki merhamet için bir algoritma, bilgelik için bir uygulama, insan dokunuşunun yerini alacak hiçbir şey yok.

Bu yüzden Bill Gates doktorların ve öğretmenlerin olmadığı bir gelecek düşlerken, biz onların onurlandırıldığı, desteklendiği ve geliştirildiği bir gelecek düşlemeliyiz—yok sayıldıkları değil. Sonuçta mesele yalnızca makinelerin ne yapabileceği değil; asıl mesele, nasıl bir toplum inşa etmek istediğimizdir.

Kaynak: https://www.americanthinker.com/articles/2025/03/bill_gates_and_the_ai_delusion.html

SOSYAL MEDYA