ABD, Suriye’de İsrail yerine Türkiye’yi mi tercih ediyor?

Eğer Türk liderliği, Suriye ve Levant bölgesinde İsrail ile yaşanabilecek bir çekişmeyi arka planda tutmayı sürdürürken, aynı zamanda ABD Başkanı’nın desteğini de kazanmayı başarırsa, Amerika’nın bölgedeki dış politikasında ciddi bir yön değişikliği görmemiz mümkün olabilir. Ve bu değişim, Tel Aviv’in aleyhine olabilir.
Nisan 18, 2025
image_print

ABD Başkanı Donald Trump, bu ayın başlarında Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile bir araya geldiğinde, İsrail lideri gözle görülür şekilde rahatsız ve memnuniyetsizdi. Trump, Suriye’de İsrail ile Türkiye arasında artan rekabet hakkında görüşlerini dile getirirken Netanyahu, heyetindeki kişilerle sürekli göz göze geliyordu. Aslında Netanyahu’nun bu ifadeyi takınması son birkaç ayda ikinci kez oluyordu; ilki, Trump’ın Amerika’nın Gazze Şeridi’ni “ele geçirme” önerisini açıklayarak onu afallattığı zamandı. Ancak bu sefer, İsrail başbakanının açık bir hayal kırıklığı sergilemesi için ortada gerçekten geçerli bir sebep vardı.

Trump, yönetiminin Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ilişkin tutumu hakkında yöneltilen bir soruya yanıt verirken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan “harika ilişkilerini” övdü. Erdoğan için “sert bir adam, çok zeki” ifadelerini kullandı ve 8 Aralık’ta eski Suriyeli isyancıların Esad rejimini devirmesine yardım ederek “kimsenin başaramadığı bir şeyi başardığını” söyledi.

Trump daha sonra yanında oturan Netanyahu’ya döndü ve Suriye’de Ankara ile Tel Aviv arasında artan rekabet meselesine değinerek, İsrail başbakanına şöyle dedi: “Eğer Türkiye’yle bir sorununuz varsa, gerçekten çözüme ulaşabileceğinizi düşünüyorum. Biliyorsunuz, Türkiye’yle ve lideriyle çok çok iyi bir ilişkim var ve bunun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. O yüzden umarım bu bir sorun olmaz. Zaten olacağını da sanmıyorum.”

ABD Başkanı, “Türkiye ile yaşadığınız herhangi bir sorunu çözebileceğimi düşünüyorum” diyerek sözlerine devam etti ve İsrail liderine “makul ol, makul davranmalıyız” dedi.

Son dört ay içerisinde Suriye, Esad dönemindekinden bile daha sık bir şekilde İsrail tarafından bombalanıyor. Bu saldırıların ilk ayı, görünüşe göre Suriye’nin askeri kapasitesini yok etmek ve İsrail liderliği ile Batı’daki birçok müttefiki tarafından “İslamcı” olarak nitelenen yeni Suriye güçlerinin eline silah geçmesini önlemek amacıyla gerçekleştirilmişti. Ancak o zamandan bu yana hava saldırıları daha da yoğunlaştı.

Bu ay, İsrail sonunda uzun zamandır birçok kişinin zaten farkında olduğu bir gerçeği itiraf etti: Suriye’deki Türk etkisi ve askerî varlığından ciddi şekilde endişe duyuyor ve Ankara’yı komşu bölgedeki en büyük tehdit olarak görüyor.

Kan News’in aktardığı üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre, Suriye’de son dönemde gerçekleştirilen hava saldırıları, Humus vilayetindeki T4 hava üssünü hedef aldı. Bu saldırı, söz konusu üssü Türkiye ile Suriye arasında olası bir savunma anlaşmasına dahil edilebilecek potansiyel bir tesis olarak değerlendirdiği bildirilen Türk askerî ekiplerinin ziyareti sonrasında gerçekleşti. İsrailli yetkili, bu adımın Türkiye’nin Suriye’de hava ve deniz üsleri kurmasının önüne geçmek amacıyla atıldığını, Ankara’nın bu tesislerde daha fazla varlık göstermesi durumunda Tel Aviv’in bu alanı “kırmızı çizgi” olarak kabul edip buna göre hareket edeceğini belirtti.

Türkiye’nin Suriye’de sahip olabileceği askerî kabiliyetlere yönelik doğrudan müdahalelerin yanı sıra, İsrail diplomatik cephede de aktif şekilde çalışıyor. Amaç, Türk güçlerinin hem Suriye’de hem de daha geniş bölgedeki olası avantajlarını sınırlamak. Bu diplomatik girişimlerin en somut örneklerinden biri, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, Türkiye’ye olası bir F-35 savaş uçağı satışı konusunda ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio nezdinde lobi faaliyetleri yürütmesi.

Ankara ise, elbette bu sabotaj girişimine karşı koyuyor. Trump yönetiminin Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları kaldırması ve Türkiye’yi F-35 programına yeniden dahil etmesi halinde, ABD’den 20 milyon dolar değerinde mühimmat, elektronik teçhizat ve yedek parça satın almayı teklif ediyor.

Türkiye ile İsrail arasındaki çatışma zemini, ortak komşuları olan topraklarda yalnızca kuramsal bir olasılık değil; özellikle Ankara açısından karşı karşıya kalınan somut bir jeopolitik gerçeklik.

Her iki devlet de bugüne kadar doğrudan bir çatışma istemediklerini vurgulamış olsa da, Tel Aviv tarafının çok daha saldırgan bir tutum sergilediği açık. Buna karşın, Ankara’nın Suriye’de böylesi dolaylı (vekalet savaşı şeklinde) bir yüzleşmeyi aradığına dair herhangi bir işaret bulunmuyor.

Ve muhtemelen bu dinamik, ABD Başkanı Trump tarafından da fark ediliyor. Netanyahu ile yaptığı diyalog, iki lider arasında ciddi görüş ayrılıkları olduğunu ve Trump’ın Netanyahu ile olan ilişkisinin yavaş ama istikrarlı biçimde bozulmakta olduğunu gösteren yorumlara daha fazla itibar kazandırmış görünüyor.

Trump’ın danışman kadrosunda yer alan kişiler, Başkan’ın, Netanyahu ve İsrail hükümetinin diplomatik ve askerî alanlarda esneklik göstermeye yanaşmamasından giderek daha fazla rahatsızlık duyduğunu biliyor. Öyle ki, Trump’ın Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı İsrail liderliğine tercih ettiği bile öne sürülüyor.

Dolayısıyla Trump’ın İsrail’le olan ilişkisi, büyük ölçüde İsrail yanlısı lobinin kendisine verdiği seçim desteğine dayanan bir zorunluluk olarak değerlendiriliyor.

Buna karşılık, ABD Başkanı’nın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkisi giderek güçlenme sinyalleri veriyor. İki liderin önümüzdeki haftalarda bir araya gelmeyi planladıkları bildiriliyor. Bu yakınlaşma sadece kamuoyuna yansıyan samimi görüşmelerin ve birbirlerine duydukları “güçlü lider” saygısının sonucu değil; aynı zamanda her iki liderin ve yönetimlerinin, ikili ilişkiler açısından ve Orta Doğu’daki iş birliği bağlamında birbirlerini karşılıklı olarak faydalı aktörler olarak görmelerinden kaynaklanıyor.

Ankara ayrıca, Trump’ın gümrük vergileri ve ticaret savaşları tehditleriyle dünya piyasalarında yarattığı sarsıntılardan büyük ölçüde etkilenmemiş gibi görünüyor.

Eğer Türk liderliği, Suriye ve Levant bölgesinde İsrail ile yaşanabilecek bir çekişmeyi arka planda tutmayı sürdürürken, aynı zamanda ABD Başkanı’nın desteğini de kazanmayı başarırsa, Amerika’nın bölgedeki dış politikasında ciddi bir yön değişikliği görmemiz mümkün olabilir. Ve bu değişim, Tel Aviv’in aleyhine olabilir.

 

Kaynak: https://www.middleeastmonitor.com/20250415-is-the-us-willing-to-favour-turkiye-over-israel-in-syria/