Asıl adı Mehmed Kemal olan Namık Kemal, Tanzimat dönemi Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olup, “vatan şairi” olarak anılır. Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir yazarı, şairi, gazeteci ve siyasetçisidir. Hem şairliği, hem yazdığı tiyatro roman ve makalelerle Osmanlı toplumunda büyük etki bırakmıştır. Modern Türk edebiyatının temellerini atan yazarlardan biridir.
Namık Kemal 21 Aralık 1840’da Tekirdağ’da doğdu. Babası Mustafa Asım bey, Osmanlı devlet adamlarından olup oğlunun eğitimine büyük önem veriyordu. Eğitimine Tekirdağ’da başlayan Namık Kemal, babasının görevi nedeniyle genç yaşta İstanbul’a taşındı ve burada eğitimini sürdürdü. İstanbul’da okurken Arapça ve Farsça ve edebiyat eğitimi alarak, klasik Osmanlı şiirini tanımış ve Batı edebiyatına ilgi duymaya başlamıştı. Babasının görevleri nedeniyle zaman zaman farklı şehirlerde bulunmuş, bu da ona geniş bir bakış açısı kazandırmıştı.
1857’de Babıali’de Tercüme Odası’nda çalışmaya başladı ve burada Osmanlı bürokrasisini tanıma fırsatı buldu.1863’te dönemin önde gelen gazeteci ve yazarlarından Şinasi ile tanıştı.
Genç yaşta Osmanlı toplumunda değişim ihtiyacını fark eden Namık Kemal, yazılarında hürriyet, adalet ve vatan sevgisi gibi temaları işler. Şinasi ve Ziya Paşa gibi Tanzimat aydınlarıyla tanışması, onun edebi ve siyasi gelişiminde çok etkili olmuştur. Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazetelerinde yazmaya başlayan Namık Kemal, fikirlerini topluma duyurma fırsatı bulur.
1865’te “Yeni Osmanlılar” olarak bilinen ve Osmanlı İmparatorluğu’nda daha fazla özgürlük ve anayasal düzen getirmeyi amaçlayan siyasi hareketin kurucularından biri oldu. Bu dönemde Abdülaziz’in mutlakiyetçi yönetimine karşı yazılar yazdı. Batı edebiyatından etkilenerek toplumun aydınlanması gerektiğini savunuyordu. Namık Kemal’in yazıları ve düşünceleri dönemin padişahı ve devlet yönetimi tarafından sakıncalı bulunur. Vatan Yahut Silistre adlı oyunun İstanbul’da büyük ilgi görmesi ve seyircilerde yarattığı heyecan, Namık Kemal’in devlete karşı halkı kışkırttığı endişesine yol açar. Bu nedenle Kıbrıs ve daha sonra Midilli, Rodos ve Sakız gibi çeşitli yerlere sürgüne gönderilir. Sürgün yıllarında bile yazılarını sürdüren Namık Kemal, bu dönemde birçok önemli esere imza atmıştır.
Kıbrıs’ta Magosa zindanlarında 1859 Kuleli Vakası olarak bilinen darbe girişiminin lideri Süleymaniyeli Şeyh Ahmet’le tanışır. Şeyh Ahmet, Fevzi Çakmak, Alparslan Türkeş gibi isimlerin dedeleri ile birlikte kurduğu Fedailer Cemiyetiyle1859 yılında padişah Abdulmecid’i devirip Abdülaziz’i tahta çıkarmak için Tophane camiinde bir Cuma namazı sırasında darbe yapmak istemiş fakat eylemin önceden haber alınması üzerine padişahın korumaları tarafından eylemcilerle birlikte yakalanarak hapsedilmiştir. Kuleli Askeri lisesinde kurulan mahkemede yargılandıkları için tarihe ‘Kuleli Vakası’ olarak geçen bu olay sonrası padişah Şeyh Ahmet ve arkadaşlarını idam yerine Kıbrıs’a sürgün cezası verilmesini istemiştir. Şeyh Ahmet, Magosa’da Cezayirli korsanlarla tanışmış ve Fransız ihtilalinin etkisiyle Cumhuriyet, meşrutiyet, vatan, hürriyet kavramlarıyla tanışmıştır. Namık Kemal işte bu kavramları ve fikirleri serbest kaldıktan sonra hem Mithat Paşa hem de Şinasi ve Ziya paşa ile paylaşarak, yeni-Genç Osmanlılar hareketinin öncülüğünü yapacaktır.
Namık Kemal’in eserlerinde işlediği temel konular arasında hürriyet, vatan sevgisi, adalet ve toplumun eğitimi ön plandadır. En bilinen eserlerinden biri olan Vatan Yahut Silistre (1873), vatan sevgisini ön plana çıkaran ve halkın bilincini uyandırmayı amaçlayan bir tiyatro eseridir. Eser, Osmanlı döneminde tiyatronun bir toplumsal mesaj aracı olarak kullanılmasının en iyi örneklerinden biri. Bir diğer eseri olan İntibah (1876), Türk edebiyatının ilk edebi romanı olarak kabul edilir ve yanlış bir aşk yüzünden yıkıma sürüklenen bir gencin hikayesini anlatır. Cezmi, Türk edebiyatının ilk tarihi romanı olup Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki mücadeleleri konu alır ve kahramanlık ile vatan sevgisini işler. Tahrib-i Harabat ve Takip ise, Namık Kemal’in Ziya Paşa’nın Harabat adlı divan şiiri antolojisine karşı yazdığı eleştirileridir. Divan edebiyatını eleştirirken yeni bir edebi yönelişin de savunuculuğunu yapmıştır. Renan Müdafaanamesi ise Ernest Renan’ın İslamiyet ile ilgili olumsuz görüşlerine cevap olarak yazdığı bir eserdir. Bu eserde Namık Kemal, İslam dininin bilimle çelişmediğini ve ilerlemeye engel olmadığını savunur.
II.Abdülhamid dönemi çıkarılan af ile sürgünde olduğu Avrupa’dan 1876’da İstanbul’a geri dönen Namık Kemal, bir süre affedilmiş gibi göründü ve devlet hizmetinde görev aldı. Mithat Paşanın baskısıyla 1. Meşrutiyet ilan edilmiş ve ilk meclis açılmıştı. Osmanlı devletinin ilk anayasası olan Kanuni Esasi yürürlüğe girmişti. Bu ortam 1877-78 Osmanlı Rus savaşıyla sona erdi ve 2. Abdulhamit anayasayı askıya alarak meclisi kapattı. Namık Kemal bu dönemde yazdığı yazılar ve düşünceleri nedeniyle sık sık göz hapsinde tutuldu ve birçok kez sürgüne gönderildi. Son olarak Midilli, Rodos ve Sakız adalarında valilik yaptı.
Namık Kemal hayatının son yıllarında Osmanlı topraklarında reform ihtiyacını ve hürriyet düşüncelerini dile getirmeyi sürdürdü. 2 Aralık 1988 tarihinde Sakız Adası’nda vefat etti. Ardında, Osmanlı’nın son döneminde Müslüman kalarak modernleşme ve Osmanlı birliğini meşruti bir anayasal rejimle sağlamayı amaçlayan hareketin öncülerinden biri olarak iz bıraktı.
Namık Kemal, eserleriyle Osmanlı toplumuna hürriyet ve vatan sevgisi gibi kavramları aşılayarak hem İttihat Terakki kadrolarına ve 2. Meşrutiyete hem de modern Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünsel temellerinin atılmasına katkı sağlamıştı. Onun fikirleri, sonraki nesillerde hem edebi hem siyasi açıdan büyük ilham kaynağı olmuştur. Özellikle Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Namık Kemal’in “vatan” ve “millet” kavramlarına verdiği değer, milletin İstiklal mücadelesine fikri ilhamı vermişti. Yazıları ve düşünceleri bugün hala Türkiye’de edebiyat derslerinde işlenmekte ve onun idealleri, hürriyet ve bağımsız vatan ruhunu yansıtmaya devam ediyor.