Artık ‘Anlaşmalar’ Yok: Filistinliler Ne İstiyor ve Bunun İçin Nasıl Mücadele Edecek?

Aralık 1, 2024
image_print

Amerika’nın Orta Doğu’ya bakışındaki en büyük sorunlardan biri, Filistinlilerin haklarının, arzu edilen barış ve istikrar için temel önemde olduğu fikrinin tamamen reddedilmesidir

Donald Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı plan, 28 Ocak 2020’de resmen açıklanmadan çok önce, ardı ardına gelen ABD yönetimleri, Ortadoğu’yu “istikrara kavuşturma” hedefini Filistinlilere fatura ederek gerçekleştirmek için çalıştı.

Daha önceki planlar ya da anlaşmalar, Filistin halkının ve davasının tamamen marjinalleştirilmesi temeline dayanıyordu. Bu planlar arasında 1969 Roger Planı ve 70’li yılların başında Camp David Anlaşması ile sonuçlanan Roger Planı II de yer alıyordu.

Filistinlilere boyun eğdirme konusunda tüm her şey başarısız olunca İsrail ve ABD, genellikle para ve asgari bir iktidar payı karşılığında İsrail’in isteklerine uyacak alternatif bir Filistin liderliğine yatırım yapmaya başladı. Bunun sonucunda 1993’te Oslo Anlaşması imzalandı; bu anlaşma başlangıçta Filistinlileri siyasi olarak böldü, rakip sınıflar ortaya çıkardı ama nihayetinde Filistinlilerin özgürlük arayışını yenilgiye uğratamadı.

Çoğunlukla ABD ve diğer Batılı aktörler tarafından geliştirilen birçok başka girişim ve plan, İsrail’i uluslararası hukuka uymaya zorlamadan Filistin davasını İsrail lehine sonuçlandırmaya çalıştı. Ancak bu çabaların tamamı başarısız oldu.

Trump’ın sözde “Yüzyılın Anlaşması” da başarısız olmuş bir başka girişimdi. Bu plan, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun 2009’da ortaya attığı sözümona “ekonomik barış” planının başarısızlığını temel alıyordu. İsrail için bu yeni “anlaşma”, bir kazan-kazan senaryosu olarak görülüyordu: İsrail’in bölgesel izolasyonunu sona erdirmek, ekonomik kazanç sağlamak, askeri işgali kalıcı hale getirmek, uluslararası hukuka göre herhangi bir hesap vermekten kaçınmak ve böylece Filistinlileri nihai olarak mağlup etmek.

Gazze’de devam eden İsrail savaşı ve soykırımı, tüm bölgenin istikrarsızlaştırılması ve Filistinlilerin devam eden kararlılığı ve direnişi, Filistinliler ve İsrail vahşetinin diğer kurbanları için adalet sağlanmadan Ortadoğu’da asla gerçek bir barış olamayacağının son kanıtıdır. Gelecekteki hiçbir ABD-Batı anlaşması ve girişimi bu gerçeği değiştiremez.

Aynı çıkarım, daha az resmi bir kapasiteyle çalışan, ancak hâlâ sözde “çatışmaya” yönelik yaratıcı “çözümler” arayışında olanlar için de geçerlidir.

Bu yaklaşımlar, çözüm eksikliğini hayal gücü veya kararlılık eksikliğine ya da adil bir sonuca ulaşmayı imkânsız kılan yasal metinlerin yetersizliğine bağlayabilir.

Bununla birlikte, bir çözüm hazırdır. Gerçekten de askeri işgal, apartheid ve soykırımın çözümü askeri işgale son vermek, ırkçı apartheid rejimini ortadan kaldırmak ve İsrailli savaş suçlularını Filistinlileri yok etmekten sorumlu tutmaktır.

Uluslararası ve insani hukuk ile mahkeme kararları, İsrail’in hesap vermesini sağlama sürecinde bize rehberlik edecek yeterli bir dayanak sunmaktadır. Ayrıca bu çözümü mümkün kılacak yeterli uluslararası uzlaşı fazlasıyla mevcuttur. Ancak asıl engel, ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz ve ısrarcı destektir. Bu destek, İsrail’in on yıllardır uluslararası hukuku ve uzlaşıyı ihlal etmesine olanak sağlamaktadır.

Filistin’e ilişkin uluslararası hukuk, modası geçmiş bir karar değil, Gazze ve diğer işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden soykırım suçu da dahil olmak üzere savaş suçlarına dair herhangi bir İsrail veya ABD yorumunu reddeden güçlü ve gelişen bir hukuki söylemdir.

Geçtiğimiz şubat ayında Uluslararası Adalet Divanı (UAD), 50’den fazla ülkenin temsilcilerinin İsrail’in Filistin işgaline ilişkin siyasi, hukuki ve ahlaki duruşlarını dile getirmelerine olanak tanıyan duruşmalar düzenlemeye başladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanı, Lahey’deki 15 yargıçlı heyetin İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’dan çekilmesi çağrısında bulunmaması gerektiğini savunurken, Çin Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk danışmanı Ma Xinmin, Filistinlilerin “baskıya direnmek için güç kullanmasının devredilemez bir hak” olduğunu ifade etti.

Daha sonra temmuz ayında UAD, İsrail işgalinin tüm ifadeleriyle uluslararası hukuka göre yasadışı olduğuna ve bu yasadışılığın Doğu Kudüs’ün işgalini, tüm İsrailli Yahudi yerleşimlerini, ilhak girişimlerini, doğal kaynakların çalınmasını vd. içerdiğine dair tarihi bir karar yayınladı.

Eylül 2024’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun İsrail’in “İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki yasadışı varlığına” 12 ay içinde son vermesini talep eden bir kararı kabul etmesiyle uluslararası uzlaşı bir kez daha sağlandı.

Bu, İsrail’in Filistin’i işgaline ilişkin devasa uluslararası hukuk bütünü içinde sadece bir dipnottur. Ancak, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından Netanyahu da dahil olmak üzere üst düzey İsrailli liderler hakkında çıkarılan son tutuklama kararları da dahil olmak üzere, zaten açık olan söyleme sürekli olarak yenileri eklenmektedir.

Bu netlik ortadayken, Filistinliler, Araplar ve uluslararası toplum neden uluslararası hukuk ve standartların dışında işleyen yeni anlaşmalar, planlar ve çözümlerle ilgilensin ya da bunlarla meşgul olsun?

Açıkçası mesele adil bir barışa giden bir yol haritasının olmaması değil, ABD ve birkaç batılı müttefikinin ilgi ya da irade eksikliğidir. Filistin’de adil bir çözümü en azından şimdilik ulaşılamaz kılan, İsrail’i durmaksızın desteklemeleri ve savaş makinesini finanse etmeleridir.

Filistinliler açısından kabul edilebilir tek bir ‘anlaşma’ olabilir; Filistin halkının geri dönüş hakkı ve kendi kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere uluslararası hukukun tam olarak uygulanmasına dayanan bir anlaşma.

ABD ve İsrail’in bu gerçeği görmezden gelmeye yönelik girişimleri, Filistinlilerin özgürlük mücadelelerini sürdürmelerine asla engel olmayacaktır.

Ramzy Baroud, gazeteci ve The Palestine Chronicle Editörüdür. Beş kitabın yazarıdır. Son kitabı These Chains Will Be Broken: Palestinian Stories of Struggle and Defiance in IsraeliPrisons (Clarity Press, Atlanta) adı ile yayınlandı. Dr. Baroud, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi’nde (CIGA) misafir kıdemli araştırmacıdır.

Web sitesi: www.ramzybaroud.net

 

Kaynak: counterpunch.org

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır

SOSYAL MEDYA