Makedonya… Tarihin Sahiline Gelmek

Manastır, 2. Meşrutiyetin ilanında Selanik ve Üsküp’le birlikte Balkanları domine eden yerdi. Meşrutiyetin duyurulduğu yerin adı Hürriyet Meydanıydı ama şimdi Manolya Meydanı olmuş adı. Osmanlıdan kalma birkaç cami ve postane var sadece. Bu postane İstanbul’a telgraf yağmurunun tutulduğu ve bir an önce Meşrutiyet ilan edilmezse buraların düşeceğinin yazıldığı yerdi. Köhnemiş ama görkeminden bir şey kaybetmemiş. Jön Türklerin ve İttihat Terakki’nin örgütlendiği bu yeşil ve muhteşem güzellikteki şehir, bir dönem Osmanlı’nın en yoğun Müslüman nüfusunun yaşadığı yerdi. Şimdi Müslüman nüfus %10’a kadar düşmüş.
Eylül 5, 2025
image_print

Balkanların çoğu ülkesine gitmiştim geçmişte. Kendime şaşırıyorum, bugüne kadar neden Makedonya’ya gitmedim? Hele bu toprakları gördükten sonra soru, hayıflanmaya dönüştü. Birçok dostum var buralı, onların davetlerini hep erteleye erteleye oldu bu ihmal.

Neden bu denli sorun ettim bu ertelemeyi diye soruyorsunuzdur okurken. Eğer yakın tarih okumalarına ve olaylarına düşkünseniz benim gibi hayıflanırsınız tabi. Tarihin akıp gittiği o toprakları görünce, bir anda bugünden kopup o günlere gidiyorsunuz.

Hüzünlü Balkan Türküleri

Üsküp’ten, sanırım yakın tarihin en önemli şehri Manastır’a giderken 2 saatlik yolda Balkan türkülerini dinletme görevi bana düştü. Eski dostum, Uluslararası Balkan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Lütfi Sunar aracı sürüyordu. Onun bilim insanı olarak tarihe son derece mesafeli (soğuk demek istemedim yine de!) bakışıyla oldukça çelişkili, son derece duygusal ve acı dolu Balkan müzikleri çalıyordum. Ben de bu müzik temalarındaki duygusallık içindeydim hocaya inat. Osmanlının son yüz yılında yaşanmış tüm acı hikayeler, kopuşlar, savaşlar, isyanlar bu topraklarda olmuştu ve çoğunu türkü olarak yakmışlardı.

Lütfü Hoca “Osmanlı bir Balkan imparatorluğuydu” diye yine mesafeli tespitini yaparken, yemyeşil dağların arasından giden kıvrımlı yolda direksiyonu sabit tutmaya çalışıyordu. Evet Osmanlı’nın neredeyse tüm insan kaynağını ve nitelikli devlet adamlarını yetiştirdiği topraklar burasıydı ve bu yüzden elimizden çıkması İmparatorluk için ciddi yıkımdı.

“Bir fırtına tuttu bizi deryaya karşı
O bizim kavuşmalarımız a yârim mahşere kaldı…”

Manastır… tarihin sahilinde gelmek

Sanırım Makedonya içinde en çok merak ettiğim yer Manastır’dı. O yüzden bir an önce oraya varmak ve merak ettiğim yerleri görmek istiyordum. Enver Paşa’nın, Mustafa Kemal’in, Ali Fuat Cebesoy’un okuduğu askeri lise, 2. Meşrutiyetin ilan edildiği meydan ve postane, Resneli Niyazi’nin evi, İttihat Terakki’nin temellerinin atıldığı, en sıkı örgütlendiği yer de burasıydı.

Manastır’da yaşayan Türkleri bulduk ve yolda giderken arayıp buraları görmek istediğimi söyledim. Garibim gençler bunların bir kısmını yeni duymuş olacak ki şaşırdılar. Sonra biz varana kadar araştıracaklarını söylediler.

Manastır’da ilk olarak Askeri İdadi’ye gittik. TİKA restore etmiş ve müze haline getirilmiş. Sadece bir yer Atatürk hatıra odası olarak yapılmış, gerisi Makedonya kültürüyle ilgili objelerin sergilendiği yer olmuş. Mesela Enver Paşa, Resneli Niyazi, Ali Fuat Cebesoy’la ilgili ne azından bir fotoğraf görseydik iyi olurdu. Ancak bunlar konulmamış.

Tarihin döndüğü kavşak

Manastır, 2. Meşrutiyetin ilanında Selanik ve Üsküp’le birlikte Balkanları domine eden yerdi. Meşrutiyetin duyurulduğu yerin adı Hürriyet Meydanıydı ama şimdi Manolya Meydanı olmuş adı. Osmanlıdan kalma birkaç cami ve postane var sadece. Bu postane İstanbul’a telgraf yağmurunun tutulduğu ve bir an önce Meşrutiyet ilan edilmezse buraların düşeceğinin yazıldığı yerdi. Köhnemiş ama görkeminden bir şey kaybetmemiş. Jön Türklerin ve İttihat Terakki’nin örgütlendiği bu yeşil ve muhteşem güzellikteki şehir, bir dönem Osmanlı’nın en yoğun Müslüman nüfusunun yaşadığı yerdi. Şimdi Müslüman nüfus %10’a kadar düşmüş.

Manastır üzerine çok Türkü yakılmış. Ama en güzelini açıyorum buradan ayrılırken. Türküde geçen yerleri görmeye çalışarak dinliyoruz:

“Manastırın ortasında
Var bir havuz
Canım havuz
Bu yurdun kızları hepsi de yavuz
Biz çalar oynarız…

Manastırın ortasında
Var bir çeşme
Canım çeşme
Bu yurdun kızları hepsi de seçme…

Manastırın ortasında
Var bir pınar
Canım pınar
Bu yurdun kızları hepsi de çınar
Biz çalar oynarız…”

Resne… isyankar ruhun şehri

İttihat Terakki ekibi içinde Enver, Cemal, Talat Paşa’dan daha fazla meşhur olan isim Kolağası Resneli Niyazi’ydi. Gözü kara bir asker, son derece siyasi bir kafa yapısı ve ölümüne Abdülhamit karşıtı bir İttihatçıydı. Bulgar çetelerine karşı dağlarda verdiği mücadele ile ünlenmişti. Uyguladığı gayri nizami harp taktikleri, gerilla yöntemleriyle çeteleri alt etmesi sadece Manastır, Resne ve Üsküp’te değil, İstanbul’da bile dilden dile dolaşıp, basının ilgi odağı olmuştu. Geyik beslerdi, bu sıra dışı tutumu çok konuşulurdu ve “geyik muhabbeti yapmak” deyimi buradan gelir.

Resneli Niyazi askerlikten ayrılıp bir grup adamıyla Abdülhamit yönetimine karşı isyan bayrağı açtığından 2. Meşrutiyetin ilanındaki en önemli isimlerden biri olarak bilinir.

Resneli Niyazi’nin doğduğu ve büyüdüğü yer olan Resne’ye girerken hatıralarındaki acımasız ve sert Abdülhamit eleştirilerinin biraz ayarını kaçırdığını düşünmeden edemedim. Kitabı yazma gerekçesi ilginç, Hürriyetin ilanında adının çok fazla öne çıkartıldığını, bunun diğer ittihatçılara haksızlık olduğunu, bu nedenle bu kitabı yazdığını söylüyor. 1908’de yazdığı bu kitapla sanırım başına gelecekleri anlamış gibi.

Niyazi Bey, 2. Meşrutiyet ilan edildikten sonra diğer İttihatçı liderler gibi İstanbul’a gitmedi ve Manastır, Resne bölgesinde kaldı. Resne’ye evinin karşısında bir hükümet konağı yaptırdı buradan devlet işlerini yönetiyordu. Fakat diğer İttihatçı liderleriyle görüş ayrılığına düştü ve 1914 yılında şüpheli bir şekilde öldürüldü. Manastır’daki postanenin önünde çıkan bir kavgaya müdahale ederken kurşunlandı ve öldü. Kimin öldürdüğü ve neden öldürdüğü bilinmedi. Ancak İttihatçıların kendi içindeki güç mücadelesinde tasfiye edildiği söylendi hep.

Bugün hala kullandığımız, “ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti Niyazi” sözü Resneli Niyazi’nin öldürülmesi üzerine söylenmiştir.

Resne’de evinin önünde oturup hikayesinin dramatik bitişini düşünüyorum.

Bu yazıyı yazarken Resneli Niyazi için yakılmış bir türküyü buldum, sözleri son derece ilginç.

Resneli Niyazi Türküsü

“Makedonya dağlarının taştan olur yolları
Niyazi Bey Resnelidir, zaptedecek dağları
Kirli, paslı, silahlı, komitadır işin aslı
İsli, puslu, hem bulutlu, kurtuluştan umutlu

Görmüyor musun, duymuyor musun
Bak geçiyor Niyazi Bey, görmüyor musun

Altı Nisan sabahında Galata Köprüsünde
Hasan Fehmi’yi vurdular gözlerimin önünde
İttihatlı, şeriatlı, hem alaylı hem subaylı
Hem darbeli, vukuatlı, hep ısrarlı, hep ısrarlı

Avlonya Limanına sekiz kişi geldiler
Niyazi Bey geçerken üç el ateş ettiler
Kalpakları, sakalları, hem karanlık suratları
Resneli’nin kalbi durmaz, atar “vatan deyu deyu”

Görmüyor musun, duymuyor musun
Resneli’yi vurdular, görmüyor musun

Hürriyet için adam vurmalı
Adam vurmak için önce adam bulmalı…”

Balkanlardaki Türkler

İttihat Terakki, nefret ve aşk ile anılan tarihin en ilgi çekici ve en çok incelenmeye değer hareketidir. Hainlik ve kahramanlık arasında gidip gelen algısının yerli yerine oturması için sanırım Lütfi Sunar gibi bilim insanların mesafeli okumalarına ve analizlerine ihtiyacımız olabilir. Yoksa romantik devrimcilerin meseleyi soğuk kanlı analiz etmesine imkan yok. Zira hikaye hem çok cezbedici, hem heyecan verici, hem de duygusal…

Lütfi Hoca Uluslararası Balkan Üniversitesi’nde iki yıldan beri rektörlük yapıyor ve bir fark yaratmak için uğraşıyor. Aslında burada kalan Türkler için kurulmuş bu üniversite, bir anlamda tarihin hızlı aktığı bu topraklardaki hikayenin devamı anlamına geliyor. O nedenle üniversite ve diğer misyonlar son derece anlamlı bir görev icra ediyorlar.

Uluslararası Balkan Üniversitesi hakkındaki iddialar

Lütfi Sunar ve birlikte üniversiteyi yönettiği arkadaşları Rumeli’de, gurbette iyi bir üniversite kurmak ve Türkiye’nin adına yakışır bir eğitim hizmeti vermek için uğraşırken Türkiye’deki “sahte diploma” tartışmalarına adı karıştı üniversitenin.

Ben oradayken NTV’den bir ekip konuyla ilgili röportaj yaptı Lütfi Hocayla. Hoca haklarında çıkan tüm iddialara tek tek cevap verdi ve tartışmalardan ne kadar mustarip olduklarını anlattı.

Konunun detaylarına girmeyeceğim ama uzun yıllardır tanıdığım Lütfi Hocanın yönettiği bir yerden sahte diploma almak ya da torpille mezun olmak mümkün değil.

Çoğu Balkan ülkelerinden gelen öğrenci ve hocaların çalışmalarını izlerken, aslında bu insanların heyecanlarına ve hayallerine nasıl darbe vurulduğunu gördüm. Sadece bir söylenti üzerine çıkan haberlerde, “sahte diplomayla buradan mezun olunuyor” iddiasının aslında neleri tahrip ettiğini bilmiyor bu sözleri söyleyenler. Yıllarca emek verilerek inşa edilmiş bir isim, büyük maddi yatırımlar, umutla okuyan öğrencilerin hayalleri, buraya emek vermiş balkan Türkleri… hepsi basit, asılsız bir iddianın haberleşmesi sonucu derin darbeler aldı.

Okulun kurulmasına hem maddi hem manevi çok emek vermiş Makedonyalı bir iş adamı gözleri buğulu halde haberi yapanlara ve ona inanlara sitem ediyor karşılıklı çay içerken. Sonra sitemi Resneli Niyazi isyanına dönüşüyor ve bunu yapanlara hesap sorulması gerektiğini bol küfürlü cümlelerle talep ediyor.

Türkiye’deki bir haberin, basit bir iddianın dışarıdaki misyonlarda nasıl büyük moral bozukluğuna ve tahribata neden olduğunu gördüm Üsküp’te. O zaman Resneli Niyazi’yi çok iyi anlıyorsunuz…

Makedonya’ya bir kez daha gitmem gerekiyor… Daha anlatılacak çok hikaye var…

Kemal Öztürk
aljazeera.net

Kemal Öztürk

Kemal Öztürk
Gazeteci-Yazar
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirdi.
1995 yılında Yeni Şafak Gazetesi’nde profesyonel gazeteciliğe başladı.
Televizyon haberciliği, belgesel yönetmenliği yaptı.
2003-2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İletişim Danışmanı oldu.
2008 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığı yaptı.
2011 yılında Anadolu Ajansı Genel Müdür’ü olarak atandı.
2014 yılından beri ulusal ve uluslararası gazete ve televizyonlarda köşe yazarlığı, analist ve program yapımcısı olarak mesleğine devam etmektedir.
Kemal Öztürk’ün yayınlanmış 6 kitabı ve 10 belgeseli bulunmaktadır.
İletişim: [email protected]
kemalozturk.com.tr

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA