Filmlerle ABD Tarihi (2)

11 Eylül sonrası ABD sineması fedakâr Amerikalı kahraman anlatısından uzaklaşmaya başlar. Yeni nesil Amerikalı kahramanlar zaman zaman milyonları kurtarmak için (!) elini kirletmek zorunda kalan yüreği yaralı (!) pragmatiklerdir artık. Yeni yüzyılın yeni ötekisi olan İslamcı teröristlerle kapışan Amerikalı kahramanlar artık Rambo kadar etik olmayabilir, neticede düşman artık çok daha tehlikelidir (!).
image_print

İç Savaş meselesi sona erince ABD’yi global bir güce dönüştürecek süreç başlar. California’da altın bulunmasıyla Batı’ya göç iyice hızlanır. Uçsuz bucaksız kıtada son sürat Batı’ya doğru genişler ABD. Altına Hücum (1925) ve Uzak Ufuklar (1992) İç Savaş’tan önce ve sonraa meydana gelen bu genişlemeyi konu edinir. Bu genişlemeyi anlamaya çalışırken ABD’nin doğu ve batı yakası arasındaki mesafenin İstanbul-Paris arası uzaklığın neredeyse iki katı olduğunu aklımızda tutmakta fayda var. Bu süreçte çok büyük göç dalgaları da meydana gelir. İtalyanlar, İrlandalılar, Ruslar fevç fevç ABD’ye göçer. Bunların dramları Amerikan sinemasında çok yer tutmaz. Yakınlarda çekilen Cabrini (2024) bu dönemdeki İtalyan göçmenlerin dramını ve maruz kaldıkları ayrımcılığı resmeden önemli bir örnek.

1900’lere geldiğimizde bu defa da batıda, California’da bulunan petrol önemli bir sanayileşme motoru olarak görev alır. Kan Dökülecek (2007) bu süreci işler.  Şimdiye kadar listede yer verdiğim filmlerin beş tanesinde Daniel Day-Lewis’in başrol olduğunun da altını çizeyim. Üç Oscar’lı oyuncu, dönem filmlerinin aranan ismi olmuş.

Sanayileşme ve beraberindeki zenginleşme kol kola ABD’yi şahlandırır. Ama bu dönüşümü hicvedenler de var: Modern Zamanlar (1936) oldukça erken bir dönemde eleştirel bir resim sunuyor bize. Sanayileşmeyle beraber gelen mekanik modernliği en iyi hicveden eserlerden birisi de Cesur Yeni Dünya romanı. Lakin sinemaya uyarlamalarını hayırla yed etmiyorlar, yine de listeye ekleyelim: Cesur Yeni Dünya (1998).

Diğer dönemlere nazaran 1. Dünya Savaşı’na dair daha az film çekmiş sanki Amerikalılar. Kayıp Müfreze (2001) ilk Dünya Savaşı açısından listeye alınabilir. Birinci Dünya Savaşında oynadığı rolle gücünü tescilleyen ABD’nin kontrolsüz gelişimi 1929-1939 yılları arasında süren Büyük Buhran ile akamete uğrar. Bu ekonomik kriz dönemi, mafyaların ortaya çıkışına veya büyümesine de neden olur. İki Dünya Savaşı arasında geçen mafya filmlerinde fonda bu ekonomik krizin dinamiklerini izleriz. Dokunulmazlar (1987) ve Bir Zamanlar Amerika (1984) bu dönemle alakalı olarak keyfe keder bir şekilde listeme aldığım iki film. Steinbeck’in meşhur Gazap Üzümleri romanı da bu dönemde geçer dolayısıyla dönemin hemen arkasından çekilen sinema uyarlamasını (1940) da listeye alabiliriz.

İkinci Dünya Savaşı temalı da çok film var. Ancak illaki listeye alacaksak çok kaliteli işlenmiş berbat bir Amerikan propagandası için Er Ryan’ı Kurtarmak (1998) listeye alınabilir. İkinci Dünya Savaşı ters bir şekilde ABD ekonomisine zarar vermek şöyle dursun Büyük Buhran’dan sıyrılmasına bile yaramış. Global gücünü ikinci kez tescilleyen ABD, dışarda SSCB’ye karşı Soğuk Savaş’la yeni bir öteki inşa ederken içerde ise zencilere karşı ırkçılıkla ötekisini yine yeniden kurar. Kölelik kalkalı bir asır olsa bile henüz ne oy kullanabilen, ne beyazların gittiği okullarda okuyabilen, ne beyazların gittiği kiliselere gidebilen, ne beyazların bindiği otobüslere binebilen; hatta beyazlarla aynı lavaboda yüzünü bile yıkamasına izni olmayan zencilerin çilesi devam ediyordu. Zencilere manevi bir şevkle saldıran, kiliselerde örgütlenen Ku Klux Klan’ın üçüncü jenerasyonunun yediği herzeleri bile filmleştirip şecaat eyler Amerikan sineması. Mississippi Yanıyor (1988) ve Till (2022) bu dönemi işler. Öldürme Zamanı (1996) çok daha sonrasını resmetse de (1984) mesele aynı meseledir. Tabi konu ırkçılık olunca Malcolm X (1992)’i es geçmek olmaz.

1960’larda Vietnam Savaşı ABD’nin çok kayıp verdiği bir cephe oldu. Bu dönemi işleyen Müfreze (1986), Günaydın Vietnam (1987), Kıyamet (1979) ve Full Metal Jacket (1987) gibi birbirinden çarpıcı filmler bu savaşı konu edinir. Daha ziyade bir mafya filmi olsa da Vietnam Savaşı’yla da ilgili olay örgüsü olan American Gangster (2007) de dönemin ilginç ilişkilerini konu edinir. 1900’lerin ikinci yarısındaki önemli olayları (1956-1981) fona yediren Forrest Gump (1994) filmi de ABD tarihi gözüyle izlenebilir.

Soğuk Savaş dönemini işleyen ajan filmleri açısından da listeye Çıkış Yok (1987) ve Aldrich Ames: İçimizdeki Hain (1998)’i ekleyebiliriz. 1980’lerde kötü adam SSCB’ye karşı mazlum Afgan mücahitleri kurtarmaya giden cefakâr ve fedakâr Amerikan kahramanlığını (!) izlemek gençleri bir miktar şaşırtabilir: Rambo 3 (1988)’ü de yazalım.

1990’lara geldiğimizde artık ne savaş kaldı ne de başka bir şey. Listeye 90’lardan bir bilim kurgu filmi alacağım: Amerikan narsizmini ve Dünya’nın kahramanı biziz propagandasının en banal şeklini izlemek isteyenler için Bağımsızlık Günü (1996) ideal.

11 Eylül sonrası ABD sineması fedakâr Amerikalı kahraman anlatısından uzaklaşmaya başlar. Yeni nesil Amerikalı kahramanlar zaman zaman milyonları kurtarmak için (!) elini kirletmek zorunda kalan yüreği yaralı (!) pragmatiklerdir artık. Yeni yüzyılın yeni ötekisi olan İslamcı teröristlerle kapışan Amerikalı kahramanlar artık Rambo kadar etik olmayabilir, neticede düşman artık çok daha tehlikelidir (!). 2000’lere dair bu propaganda filmlerine çok yer vermek istemiyorum. Irak işgaliyle ilgili Ölümcül Tuzak (2008)’ı da listeye eklemekle yetineyim.

Listede dizilere yer vermedim, oldukça güçlü birçok dönem dizisi de bu zaman çizgisine oturtulabilir. Bir de filmlerin çoğunun Holywood ürünü olduğunu unutmayın, aralara serpiştirilmiş yüz kızartıcı içerikler uzun soluklu pazarlama stratejisinin bir parçası ne yazık ki. Listeyi hazırlarken tarihsel olayları ön plana aldım. Aslında Amerikan toplumunun ve Amerikalı bireyin detaylarına ışık tutan filmlerle konu yelpazesi genişletilebilir ve liste oldukça uzatılabilir. Ama konumuz popüler tarih. Yine de son olarak kronolojik bir yeri olmasa da, 1960’lara benzer dekorları ile Truman Show (1998) başarılı bir Amerikan toplumu hicvi olarak bence bu listeyi kapatmaya değer.

 

Dr. Muhammed Erkan Karabekmez

1980 Malatya doğumludur. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden almıştır. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden de mezun olmuştur. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Biyomühendislik Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Harvard Üniversitesinde misafir araştımacı olarak yer almaktadır. Biyoenformatik, yapay zeka, veri etiği, hesaplamalı biyoloji, sağlıkta dijitalleşme gibi alanlarda araştırmalar yapmaktadır. Birçok STK'da görev almıştır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA