Liberallerin Çıkarım Yapmayı (Silojizm) Öğrendiği Güne Kadar Bekleyin

Liberaller bundan nefret eder. Genel geçer kuralları kabul etmeyi reddederler. Onlar için tek önemli soru şudur: “Kimin öküzü ölüyor?” Eğer konu Trump’sa, suçludur — başka hiçbir bilgiye gerek yoktur. Ama aynı şeyi yapan — ya da yirmi kat daha kötüsünü yapan — bir solcuysa: “Bu adamın karakterini nasıl sorgularsın?!”
Haziran 23, 2025
image_print

Uzun zamandır dile getirdiğim gibi, liberaller, en azından Aristoteles’ten bu yana mantığın en temel yapı taşlarından biri olan analojileri (benzetmeleri) anlayamazlar.

Bu eksiklik, bir süredir MSNBC ekranlarında açıkça görülüyor. Muhafazakârlar, Donald Trump’a Demokratlara uygulanan standartların aynısının uygulanmasını talep ettiğinde, MSNBC sunucuları hemen whataboutism (“Peki ya o?” tarzı dikkat saptırma yöntemi) suçlamasında bulunuyor.

Oysa bu whataboutism değil. Bunun adı “hukukun üstünlüğü” (rule of law).

Whataboutism, başlangıçta Sovyetler Birliği’nin komünizmin çok sayıdaki başarısızlığını — uzun yemek kuyrukları, kalitesiz apartmanlar, elektrik kesintileri, uçak kazaları vs. — örtbas etmek için kullandığı yöntemi ifade ediyordu. Yani şöyle derlerdi: “Peki ya Amerika’daki suç oranı? Peki ya sivil hak ihlalleri? Peki ya Watergate?”

Diğer bir deyişle, whataboutism, konuyu rakibin herhangi bir rastgele başarısızlığına kaydırma çabasıdır.

[O dönemde Rusya’da seyahat eden bir arkadaşım, Sovyetler’in Watergate duruşmalarına yönelik yoğun medya ilgisinin beklenen etkiyi yaratmadığını bildirmişti. Kapitalizmin eksiklikleriyle Rus halkını etkilemek yerine, Rusların arkadaşıma duruşmalar hakkında yönelttiği asıl soru şu olmuştu: “Bütün Amerikalıların ayakkabıları gerçekten bu kadar güzel mi?”]

Buna karşılık, özellikle siyaset ve hukuk alanında analojiler (benzetmeler), benzer davaların benzer şekilde ele alınması gerektiği ilkesini savunmak için kullanılır.

Liberaller bundan nefret eder. Genel geçer kuralları kabul etmeyi reddederler. Onlar için tek önemli soru şudur: “Kimin öküzü ölüyor?” Eğer konu Trump’sa, suçludur — başka hiçbir bilgiye gerek yoktur. Ama aynı şeyi yapan — ya da yirmi kat daha kötüsünü yapan — bir solcuysa: “Bu adamın karakterini nasıl sorgularsın?!”

MSNBC’de Mika Brzezinski, Trump’ın gizli belgelere sahip olmasının, Joe Biden’ın gizli belgelere sahip olmasıyla aynı tutulmasını klasik bir whataboutism örneği olarak nitelendirdi. Oysa bu vakalar benzer bile değil — tamamen aynı.

Stephanie Ruhle da benzer şekilde, Trump’a yöneltilen suçlamalar ile Biden ailesinin yolsuzlukları — örneğin, yabancı çıkar çevrelerinin, karşılığı olmayan hizmetler karşılığında Başkan’ın oğlu Hunter Biden’a milyonlarca dolar aktarması — arasındaki kıyaslamayı da whataboutism ilan etti.

Mehdi Hasan ise, whataboutismin en azından bir tür karşılaştırma gerektirdiğini kavrayamadan, Hunter Biden’dan söz edilmesini başlı başına whataboutism olarak damgaladı.

Liberallerin adalete yaklaşımındaki bu “duruma göre değişir” anlayışının klasik bir örneği, Yale Hukuk Fakültesi’nde jüri görevine seçilen bir başka arkadaşımla yaşandı. Arkadaşlarının, davanın bir tecavüz vakası olduğunu öğrenmeleriyle birlikte ondan tek bir şey talep ettiler: Sanığı suçlu bulması.

— Evet ama… Davanın gerçeklerini bilmiyorsun.

— Ne gerçeği?

— Sanık siyah.

— Beraat ettirmek zorundasın!

Bugün liberaller, benzer durumları eşit şekilde ele almayı reddederek, Trump’ın federal birlikleri Los Angeles’a göndermesini — otoyolları, polis araçlarını, vatandaşları, federal ajanları ve kamu binalarını şiddet yanlısı kalabalıklardan korumak amacıyla — kınamak için kullanıyorlar.

The New York Times, Trump’ın emrini “hem tarihsel gerçeklerden uzak hem de sahte gerekçelere dayalı” olarak nitelendirdi. ABD Başkanı’nın Ulusal Muhafızları “tamamen kendi iradesiyle” (on his own volition) göndermiş olmasına dehşetle yaklaşan gazete, şöyle yazdı: “Ulusal Muhafızlar genellikle, yerel yetkililer ek kaynaklara ya da insan gücüne ihtiyaç duyduğunda Amerikan şehirlerine gönderilir.”

Bu cümledeki “genellikle” kelimesi, gerçeği perdeleyen bir işlev görüyor. Bir başkanın ABD askerlerini ayaklanan sivillere karşı kullandığı en çok anılan iki olay, her ikisinde de eyalet valilerinin doğrudan karşı çıkmasına rağmen gerçekleşmiştir.

1957 yılında, Başkan Dwight D. Eisenhower, Arkansas eyaletinin Little Rock kentinde dokuz siyah öğrencinin yerel, ayrımcı liseye girişini engellemek amacıyla Vali Orval Faubus’un (Bill Clinton’ın akıl hocası) Ulusal Muhafızları devreye sokmasının ardından, 101. Hava İndirme Tümeni’ni Amerikan vatandaşlarına karşı görevlendirdi. Eisenhower, bu dokuz öğrencinin okula girmesini sağlamak için federal birlikleri gönderdi.

Başka bir deyişle, Eisenhower’ın emri, başkanın askerlerini valinin askerleriyle karşı karşıya getirdi — bu da valinin bu birlikleri talep etmediğini açık biçimde gösteriyor.

1963 yılında, Başkan John F. Kennedy, “okul kapısından” bir valiyi uzaklaştırmak için Ulusal Muhafızları federalize etti. Alabama Valisi George Wallace, okulun önünde durarak iki siyah öğrencinin içeriye girişini fiziksel olarak engelleyeceğine yemin etmişti. (İlginç bir bilgi: Yirmi yıl sonra Wallace, siyahi seçmenlerin ezici desteğiyle dördüncü kez vali seçildi.)

The New York Times, bu kutsallaştırılmış olayların valilerin iradesine karşı asker gönderilmesiyle gerçekleştiği gerçeğiyle nasıl başa çıkıyor?

Gazete, sanki yalan beyanda bulunulmuş gibi sadece bu olaylardan birini örnek veriyor ve ardından konuyla alakasız bir ifadeyle hızla konuyu değiştiriyor:

Bu başkanlık yetkisi en son, 1963 yılında John F. Kennedy’nin Alabama valisinin itirazına rağmen Alabama Üniversitesi’nde ırk ayrımını sona erdirmek üzere asker göndermesiyle kullanıldı. O dönem eyalet haklarını ve ayrımcılığı savunanlar çığlık çığlığa bağırmıştı; hatta alışıldık çevrelerde hâlâ bağırmaya devam ediyorlar.

Kim bağırmış, ne fark eder? Bunun hem konuyla ilgisi yok, hem de yanlış. Kimse bağırmıyor. Burada ihlal edilen, Amerikan vatandaşlarının haklarıydı.

Trump’ın vakasında, federal birlik gönderme eşiği — devasa boyutlara ulaşmış durumda.

Eski Yüksek Mahkeme Yargıcı Stephen Breyer’in Kaliforniya’daki pek de parlak olmayan küçük kardeşi, Bölge Mahkemesi Yargıcı Charles Breyer, Trump’ın Los Angeles’a asker gönderme kararını iptal etti. Gerekçesi: Adalet Bakanlığı avukatlarının, “devlete karşı şiddet içeren, silahlı, organize, açık ve ilan edilmiş bir ayaklanma” tespit edememiş olmalarıydı.

Liberallerin mantığına göre, “devlete karşı şiddet içeren, silahlı, organize, açık ve ilan edilmiş bir ayaklanma”nın tanımı, 11 siyah öğrencinin duygularının incitilmesidir. (Ayrıca, belirli okullara kayıt olma yönündeki anayasal haklarının ihlal edilmesi.)

Breyer’in pek de zeki sayılmayan küçük kardeşi, yönetimin Los Angeles’ta “birkaç şiddet vakasına” işaret ettiğini kabul etti. Bunlar arasında şunlar yer alıyor:

“Bazı protestocular, bir otopark kapısını koruyan Federal Koruma Servisi görevlilerine ‘beton parçaları, sıvı dolu şişeler ve diğer nesneler’ fırlattı”;

“Bazı protestocular, ‘büyük, tekerlekli ticari çöp konteynerlerini koçbaşı olarak kullanmaya çalıştı’”;

“Bazı protestocular, ‘sandalyeleri, çöp konteynerlerini ve diğer nesneleri silah olarak kullandı’”;

“İki federal bina tahrip edildi ve hafif hasar gördü.”

Pekâlâ — bütün bunlar dışında olay çoğunlukla barışçıldı (mostly peaceful).

Liberallerin en çılgın hayal gücünde bile, Little Rock ya da Tuscaloosa’da bu denli yıkıcı bir şey yaşanmamıştır. Hiçbir araba ateşe verilmedi, hiçbir bina tahrip edilmedi, beton parçaları atılmadı, çöp konteynerleri koçbaşı olarak kullanılmadı.

Little Rock ve Tuscaloosa’daki “devlete karşı”, dünyayı sarsan, demokrasiyi sona erdiren şiddetli ayaklanmalar esasen sözlü tehditlerden, ırkçı hakaretlerden, tükürüklerden ve yumurta, sopa, taş fırlatmalardan ibaretti. (Ayrıca şu gibi kaba sloganlar da vardı: “İki, dört, altı, sekiz! Entegrasyon istemeyiz!”)

Ancak Başkanlar Eisenhower ve Kennedy, bütün bunların, eyalet valilerinin açıkça karşı çıkmasına rağmen federal birlikleri sevk etmek için yeterli olduğuna inanmışlardı. Tarih de aynı fikirde.

Liberaller, Trump’ın birlik gönderme kararının a fortiori (mantıken çok daha güçlü bir gerekçeyle) anayasal, gerekli ve hatta kahramanca olduğunu kavrayamıyorlar çünkü…

ANALOJİ BÖLÜMÜ:

Aristoteles mantık için neyse:

  1. a) Filler gergedanlar için odur;
  2. b) Tekneler gemiler için neyse odur;
  3. d) Liberaller de tam anlamıyla anlamsızlık ve mutlak kavrayışsızlık için odur.

 

Kaynak: https://www.theoccidentalobserver.net/2025/06/21/just-wait-until-liberals-learn-about-syllogisms/

SOSYAL MEDYA