Başkan Trump’ın Husi milislerinin beyaz bayrak salladığını ve ABD’nin Yemenli teröristlere yönelik yıkıcı bombardıman kampanyasını durdurmayı kabul ettiğini açıklaması, şok edici bir duyuruydu. Bir an durup bunu hazmedin.
Trump, Salı günü gazetecilere, “Onlar artık savaşmak istemiyor,” dedi.
“Bombardımanı durduracağız ve teslim oldular. Artık gemileri havaya uçurmayacaklarını söylüyorlar.”
Trump, Husi milislerinin Kızıldeniz’deki Amerikan gemilerini hedef almayacaklarına dair gayri resmi bir söz verdiklerini ima ederek, “Onların sözüne güveneceğiz,” diye ekledi.
Bu, güç yoluyla barış (peace through strength) stratejisi ve Amerikan silahlarının ezici etkisi adına kazanılan bir puan olarak değerlendirilebilir.
Ve İran’a verilen açık mesajı unutmayın: Ciddiyiz. Eğer nükleer programınızı bırakmazsanız, sıradaki sizsiniz.
Tik tak, tik tak.
Güçlü At
Ateşkesin, Trump’ın önümüzdeki hafta bölgeyi ziyaret etmesinden hemen önce, Suudi Arabistan’dan başlayacak şekilde ilan edilmesi, hem müttefikleri hem de düşmanları arasında liderlik itibarını artırıyor.
Bir kez daha, Amerika güçlü olan at/(taraf) (strong horse).
Tahran tarafından finanse edilen ve yönlendirilen Husi milisleri, geçen yıl boyunca, özellikle de son günlerde İsrail ve ABD’nin yoğun saldırılarıyla ağır kayıplar verdi.
Pazar günü, bir Husi balistik füzesi Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı yakınlarına düştüğünde, İsrail iki gün süren büyük bir saldırıyla yanıt verdi.
İlk dalga, büyük bir limanı yerle bir etti. İkinci dalga ise başkent Sana’daki uluslararası havaalanını yıktı.
Amerikan saldırıları altı haftadan fazla bir süredir devam ediyor ve silah sistemleri ile askeri depolama tesislerini hedef alıyor.
Eski Başkan Joe Biden, grup Amerikan gemilerine ateş açtığında zaman zaman uyarı amaçlı bombardımanlar düzenlemiş olsa da, Mart ortasında başlayan Trump saldırıları çok daha geniş çaplıydı ve neredeyse her gün devam etti.
Bazı saldırılarda, Amerika’nın en güçlü nükleer olmayan silahları olan 30.000 poundluk “bunker buster” bombaları kullanıldı.
Aralıksız bombardıman, kasabanın yeni şerifinin Biden’ın misilleme stratejisini oynamadığını açıkça ortaya koydu. Bombalar, Husi milisleri saldırılarını durdurana kadar yağmaya devam edecekti.
Yemen halkı için trajik olan, teröristlerin akıllarını başlarına almaları ve ‘Yeter artık’ (‘No mas’) demeleri için bu kadar uzun süre beklemiş olmalarıydı.
İsrail medyası, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Trump’ın saldırıları durdurma planından önceden haberdar olmadığını bildirdi.
Husi liderleri ise Amerika’ya verdikleri sözün İsrail’i kapsamadığını ve İsrail’in hâlâ hedefte olduğunu belirttiler.
Elbette, Ortadoğu’daki tüm sorunlar İran’la başlıyor ve İran’ın üçüncü vekilinin (proxy) de zayıflatılmasıyla, İran şimdi daha da savunmasız durumda.
İşi Bitirme Planları
İsrail, Lübnan’daki Hizbullah’ı felç etti ve Gazze’deki Hamas’ın ateş gücünü neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Şimdi sırada işi bitirme planı var.
Suriye’deki Esad rejiminin çöküşü de İran’ı İsrail’in yanındaki askeri dayanağından mahrum bıraktı.
Büyük resme bakıldığında, İran’ın ana gemisi (mothership) onlarca yıldır olmadığı kadar açıkta.
Özellikle de İsrail’in geçen yıl mollaların hava savunma sistemini devre dışı bırakarak onları ABD veya İsrail için — ya da her ikisinin ortak saldırısı için — nispeten kolay bir hedef haline getirmesi nedeniyle.
Nitekim, İsrail’in Yemen’e yönelik saldırıları, Trump’ın “İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını onaylamaya yaklaştığının” bir göstergesi, diyor eski İsrail istihbarat subayı ve hükümet yetkilisi Avi Melamed.
Melamed, bunu İran’a gönderilen bir “turuncu alarm” (orange alert) sinyali olarak nitelendiriyor. Bu sinyal, ABD’nin İsrail’in nükleer tesislere saldırmasını engellemeyeceği ve bu nedenle İran’ın Trump ile anlaşma yapması gerektiği anlamına geliyor.
Mart ayında ABD’nin Husi’leri bombalamaya başlamasıyla Trump’ın Ayetullah’a, İran’ın nükleer programını ortadan kaldırmak için müzakerelere başlama daveti göndermesi kesinlikle bir tesadüf değil.
Trump’ın mektubu, şu anda uranyumu barışçıl kullanımın çok ötesinde bir seviyeye zenginleştiren İran’a yönelik doğrudan bir uyarıydı.
Başkan, müzakereler için iki aylık bir süre tanıdı. Bu süre, Ayetullah’ın Trump’ın mektubunu bir Arap diplomat aracılığıyla aldığı 12 Mart’ta başladı.
Tik tak, tik tak.
Fikir Değişikliği
Ruhani Lider, başlangıçta Trump’ın teklifini geri çevirdi. Ancak danışmanları, müzakereleri reddetmenin Trump’ın nükleer tesisleri bombalamasına yol açabileceği ve bunun da zaten popüler olmayan rejimin çöküşünü tetikleyebileceği uyarısında bulununca, hızla kabul etti.
Yine de, güç yoluyla barış (peace through strength), başka türlü ortaya çıkmayacak fırsatlar yaratıyor.
Ve böylece Ayetullah, “Evet,” dedi.
Trump’ın bankalara ve petrol ihracatına uyguladığı ağır yaptırımlardan oluşan “azami baskı” (maximum pressure) kampanyası, İran’daki baskıcı rejimi zaten ciddi şekilde zayıflatmıştı.
İran’ın elektrik ve temiz su sağlama konusunda da ciddi sorunlar yaşadığı bildiriliyor. Müzakereler başlamadan önce para birimi çöküşün eşiğindeydi. Ancak müzakerelerin başlamasıyla birlikte, dolar karşısında değerinde hafif bir artış yaşandı.
Şu ana kadar, nükleer tesislerle ilgili üç toplantı yapıldı. Ancak geçen hafta sonu yapılması planlanan dördüncü toplantı iptal edildi.
Bu arada Suudi Arabistan’da Trump, Amerika’ya yüz milyarlarca dolarlık yatırım ve Arap müttefiklerle yapılacak silah anlaşmaları için taahhütler toplamayı umuyor.
Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşmesinde de sessiz bir ilerleme olabilir. Ancak Gazze’deki durum daha istikrarlı hale gelmeden nihai bir anlaşma olası görünmüyor.
Bu, çok da yakın bir gelecekte olmayabilir.
Pazartesi günü İsrail hükümeti, Hamas tamamen yenilgiye uğratılana ve tüm rehineler — ölü ya da diri — serbest bırakılana kadar Gazze’deki toprakları ele geçirme ve kontrol altında tutma planını kabul etti.
Yasal ve lojistik zorlukların ötesinde, işgal, çoğu Filistinliyi öfkelendirecek ve Suudiler ile diğer Müslüman ülkelerin, kendi halklarına işgali onayladıkları izlenimini vermemek için İsrail’e açıkça yakınlaşmalarını zorlaştıracaktır.
Gizliden gizliye muhtemelen onaylıyorlar; çünkü bir İsrail işgali, Gazze’den yerinden edilen insanları kabul etme yükünden onları kurtaracaktır.
Ancak kamuoyu önünde, “Arap sokakları,” çoğu Körfez liderini İsrail’i kınamaya zorlayacaktır.
Ortadoğu Turu
Suudi Arabistan ziyaretinin ardından Trump, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmeyi planlıyor.
Bu gezinin, Trump’ın İran’dan tam olarak ne istediği konusundaki belirsizliği netleştirmesi umuluyor.
Trump, kapalı kapılar ardında yaptığı konuşmalarda, eğer rejim nükleer tesislerini yok etmeyi kabul etmezse, ABD ve İsrail’in bunu onlar için yapacağını söyledi.
Kamuoyuna ise daha genel ifadelerle konuşarak, İran bir anlaşma yapmazsa “bombardıman olacak” dedi.
“Daha önce hiç görmedikleri türden bir bombardıman olacak.”
Ancak Trump’ın özel temsilcisi Steven Witkoff, Amerikan pozisyonuna dair kafa karışıklığını daha da artırdı.
Bir noktada, denetimler ve nükleer zenginleştirmenin sınırlandırılmasını içeren bir anlaşmadan iyimser bir şekilde bahsetti. Bu, Trump’ın eleştirip geri çekildiği 2015’teki Obama anlaşmasının kötü bir tekrarı gibi algılandı.
Witkoff bu açıklamalarını hızla geri çekti; ancak hedef hâlâ netleşmiş değil.
Yine de, Amerika’nın direksiyonda olduğu ve İran’ın her zamankinden daha savunmasız olduğu inkâr edilemez bir gerçek.
Tik tak, tik tak.