Kapitalizme Karşı Gücümüzü Geri Kazanmak

Elon Musk ve yandaşları erişim şifrelerini ya da ofisin anahtarlarını ele geçirdiğinde, onları sadece sahip olmayı dilediğimiz değil, bir zamanlar gerçekten sahip olduğumuz maddi bir gücü kullanırken görüyoruz. Bir hayal kırıklığı ve kayıp duygusu yaşıyoruz; çünkü bir zamanlar — oturma grevlerinde ya da Greensboro oturma eylemlerinde, bilinç yükseltme oturumlarında ya da Stonewall ayaklanmalarında — toplumu durma noktasına getirebilecek o güç kaldıraçlarını bulanların biz solcular olduğuna inanıyorduk. Ancak artık o güç kaldıraçlarına sahip olan taraf karşı taraf.
Nisan 21, 2025
image_print

Kapital’in 12. bölümünde Karl Marx’ın, bir imalat atölyesinde cam yapımının kritik bir aşamasını anlattığı bir an vardır. Beş işçi fırının “deliğinde” toplanır; her biri, birlikte ele alındığında bir şişe üretecek olan bireysel bir göreve odaklanmıştır. “Bu beş uzmanlaşmış işçi, yalnızca bir birim olarak işlev görebilen çalışan bir organizmanın bireysel organlarını temsil eder.” Bu beş işçi yalnızca, “tüm işçiler birbirleriyle doğrudan işbirliği yaptığında” bir birim olarak işlev görebilir. Bu işbirliği içinde çalışmaya duyulan ihtiyaç, bu işçilerin her birine muazzam bir güç kazandırır: “Bir üye eksik olduğunda, tüm vücut felç olur.” Sadece bir işçi bile işbirliğini geri çekerse, çalışan organizma varlığını yitirir. Üretim durur, kâr tehdit altına girer.

Sol için bu, şişe yapımı ya da üretim süreciyle ilgili bir hikâyeden çok daha fazlasıdır. Bu, işçilerle, grevlerle ya da kapitalizmle ilgili bir hikâyeden de ötedir. Bu, sıradan insanların sahip olduğu güçle ilgili bir hikâyedir. Ve sıradan insanların bu güce sahip olmasının nedeni, şişe ya da toplumsal olarak gerekli malları üretiyor olmaları değildir. Gücü ellerinde bulunduran insanlar —yani kapitalistler— ve bu insanların dayandığı sistem —yani kapitalizm— gerçekte, çok az bireysel güce sahip olan insanların, ellerindeki o küçük bağımsız gücü işbirliği yaparak sermayenin ve kapitalistin ihtiyaç duyduğu bir şeyi yaratmak üzere kullanmalarına bağımlıdır.

Tarihinin en başından, yani on sekizinci yüzyıldan beri solun bir hayali olmuştur: toplumsal organizmayı durdurabilecek o tek güç kaldıraçını bulmak ve kullanmak. Çünkü bu, yukarıdakilerin ihtiyaç duyduğu bir güç kaldıraçtır. Bu organizma ne olursa olsun — XVI. Louis’nin monarşisi, ataerkillik altındaki aile, kapitalizm altındaki fabrika, ve benzeri.

On yıllar boyunca, o gücün hayali grevde yatıyordu. Ancak işçilere ve sendikalara dair algımız zayıfladıkça, grev ve onun daha büyük anlamı kaslarımızdan ve hafızamızdan uzaklaştı. Hayal gücümüzde yaşıyor olabilir — sosyal medyada neredeyse her gün biri genel grev çağrısı yapıyor — ama günümüz Amerika’sında çok az insan grevi ve onun ne anlama geldiğini bizzat deneyimlemiş durumda. Bu çağrılar giderek daha boş ve içi geçmiş geliyor.

Bugün içinde bulunduğumuz çıkmaz budur: ne bir muhalefetin ya da direnişin olmamasıdır, ne bir mesajın ya da anlatının eksik olmasıdır, ne de sağın tüm güce sahip olmasıdır. Mesele, solun bir zamanlar elinde tuttuğu o güç kaldıraçlarından artık yoksun olduğuna dair duyumsamadır. Bir zamanlar, itaat ve uyuma göre şekillenmiş bir topluma tehditkâr ve sarsıcı gelen büyük mitingler ve yürüyüşler, artık yalnızca başka bir şehirde, başka bir günde gerçekleşen bir etkinlik gibi görünüyor.

Elon Musk ve yandaşları erişim şifrelerini ya da ofisin anahtarlarını ele geçirdiğinde, onları sadece sahip olmayı dilediğimiz değil, bir zamanlar gerçekten sahip olduğumuz maddi bir gücü kullanırken görüyoruz. Bir hayal kırıklığı ve kayıp duygusu yaşıyoruz; çünkü bir zamanlar — oturma grevlerinde ya da Greensboro oturma eylemlerinde, bilinç yükseltme oturumlarında ya da Stonewall ayaklanmalarında — toplumu durma noktasına getirebilecek o güç kaldıraçlarını bulanların biz solcular olduğuna inanıyorduk. Ancak artık o güç kaldıraçlarına sahip olan taraf karşı taraf. Bir zamanlar, ofislere ve fabrikalara yasadışı yollarla dalan, uzmanların toplantılarına izinsiz giren, olmamamız gereken yerlerde olan bizdik; şimdi ise bunu yapan onlar — ve görünüşe göre tam bir cezasızlıkla.

Ancak Frances Fox Piven’in Otoriteye Meydan Okumak adlı harika kitabında bize hatırlattığı gibi, sol siyasetin doğası şudur: bu güç kaldıraçlarının ne olduğu önceden belirlenmiş değildir; bir grevin neyi kanıtlayacağını ya da toplumu neyin durduracağını, onu yapana kadar bilemeyiz. Bazen tesadüfen buluruz. Çoğu zaman da deneme-yanılma yoluyla buluruz. Önemli olan örgütlenmek, tetikte olmak, denemeye başlamak ve aramaya devam etmektir. Ama her şeyden önce: örgütlenmek. Marx’ın da anladığı gibi, sosyal işbirliği kapitalizmde ve ötesinde her şeyin anahtarıdır.

Kaynak: https://jacobin.com/2025/04/left-politics-strike-unions-capitalism/