Trump’un Agresif Gümrük Tarifelerinden Kargaşaya

Donald Trump, ABD ekonomisini ithalat vergileri yoluyla “canlandırmak” amacıyla korumacı gündemini güçlendirerek, 10 Şubat'ta yabancı çelik ve alüminyum ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getirdiğini açıkladı. Bu hamle, ABD’nin önemli ticaret ortaklarıyla olan ticaretini sekteye uğratma potansiyeline sahip.
Şubat 20, 2025
image_print

Donald Trump, ABD ekonomisini ithalat vergileri yoluyla “canlandırmak” amacıyla korumacı gündemini güçlendirerek, 10 Şubat’ta yabancı çelik ve alüminyum ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getirdiğini açıkladı. Bu hamle, ABD’nin önemli ticaret ortaklarıyla olan ticaretini sekteye uğratma potansiyeline sahip. 4 Mart’ta yürürlüğe girecek olan bu vergiler, ABD’nin her yıl ithal ettiği 25 milyon ton çeliği etkileyecek. Bu karar, Beyaz Saray’ın Brezilya ve Güney Kore ile birlikte en büyük çelik ihracatçılarından ikisi olan Kanada ve Meksika’ya yönelik gümrük vergilerini erteleme kararının ardından geldi.

Bu hamle, Trump’ın agresif ticaret politikasında bir diğer adımı temsil ediyor ve yönetimin Çin’den ithal edilen ürünlere kapsamlı bir şekilde yüzde 10 gümrük vergisi uygulamasından sadece birkaç gün sonra geldi. Bu adım, küresel ticaret ortaklarıyla olan gerilimi tırmandırıyor. Politika, daha önce belirli ülkelere tanınan muafiyetleri sona erdirerek ve alüminyum gümrük vergisi oranlarını artırarak, “istisnasız ve muafiyetsiz” bir vergi rejimi getiriyor. Bu durum, Trump’ın ilk döneminde küresel misillemelere yol açan 2018 gümrük tarifelerini yansıtıyor. Çok taraflı ticaret normlarını reddeden bu hamle, piyasa aksaklıkları ve uluslararası ilişkilerdeki gerilim uyarılarına rağmen, diplomatik angajmandan ziyade ekonomik milliyetçiliği önceliklendirerek ticaret anlaşmazlıklarını tırmandırma riskini taşıyor.

Trump ayrıca, ABD’ye ithalat vergisi uygulayan ülkelere karşılık olarak benzer tarifeler getirebileceğine dair sinyaller verdi. Ancak muafiyetler veya hedeflenen ülkeler konusunda net bir açıklama yapmadı: “Onlar bizden ücret alırsa, biz de onlardan alırız.” Kanada, Brezilya, Meksika ve Güney Kore’nin başlıca çelik ve alüminyum tedarikçileri olduğu göz önüne alındığında, bu politika kritik ticaret bağlarını daha da kötüleştirebilir ve uluslararası ticaret gerilimlerini artırabilir.

Başkan Donald Trump’ın Meksika, Kanada ve Çin’den gelen ürünlere yönelik kapsamlı gümrük tarifeleri açıklaması, dünya ticaretinde “kusursuz fırtına” korkularını tetikledi. Trump, yasadışı göç ve fentanil de dahil olmak üzere uyuşturucu kaçakçılığından kaynaklanan “büyük tehdit” ile mücadele etmek için yürütme yetkisini kullanarak, Kanada ve Meksika’dan gelen mallara yüzde 25, Çin’den ithal edilen ürünlere ise yüzde 10 gümrük vergisi uyguladı. Ayrıca, Avrupa mallarına ticari kısıtlamalar getirme sözü verdi ve diğer ülkelere de çok yakında “karşılıklı gümrük vergileri” uygulayacağını duyurdu. Tarihsel olarak Trump, ABD’ye karşı ticaret fazlası veren ülkelere odaklanmanın Amerikan ekonomisini canlandıracağını savunmuş ve hatta gümrük tarifelerini gelir vergisine alternatif bir yöntem olarak önermiştir.

Trump, bu politikaların ABD ekonomisine olası zararlarını kabul etmesine ve bunu gerekli bir bedel olarak tanımlamasına rağmen bir kez daha korumacı bir ekonomik planı destekledi. Amerika’nın en büyük üç ticaret ortağı olan Çin, Meksika ve Kanada anında tepki gösterdi. Çin, ABD’nin ham petrol, LPG ve tarım makineleri gibi ihracat kalemlerini hedef alan misilleme önlemleri alırken, Kanada ve Meksika da cezalandırıcı gümrük vergileriyle karşılık verdi. Pekin ayrıca Google’a yönelik bir antitröst soruşturması başlattı ve Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) ABD’ye karşı dava açma tehdidinde bulundu.

Asya ve Avrupa’daki yatırımcılar, tırmanan ticaret çatışmasının sonuçlarına hazırlanmaya başladı. Küresel tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması, borsalardaki dalgalanmanın artması ve kalıcı finansal istikrarsızlık endişeleri, Trump’ın gümrük tarifelerine dayalı yaklaşımının uluslararası ekonomik sistem üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini gözler önüne seriyor.

Trump’ın iddia ettiği tek taraflı avantajları sağlamaktan çok uzak olan bu gümrük vergisi savaşı, Amerikan ekonomisi üzerinde büyük bir maliyet yaratacaktır. İşletme giderlerinin artması doğrudan tüketicilere yansıyacağından, en yakın sonuç enflasyonun hızlanması olacak ve bu durum Trump’ın maliyetleri kontrol altına alma vaadiyle keskin bir tezat oluşturacaktır. Daha yüksek gümrük vergileri küresel tedarik zincirlerini sekteye uğratacak, büyümeyi ve yatırımı yavaşlatacak, borçlanma maliyetlerini düşürecek ve hatta ABD ihracatına zarar verecektir. Önlemlerin özellikle tarım ve otomotiv gibi önde gelen sektörleri sert bir şekilde etkilemesi bekleniyor. Trump’ın bu gümrük vergisi çatışmasını Avrupa’ya genişletmesi halinde, ABD için mali sonuçlar daha da ağırlaşacak, ekonomik büyüme düşecek ve iç sorunlar derinleşecektir. Trump’ın iddialarının aksine, bu korumacı yaklaşımın maliyetleri, olası faydalarından çok daha fazladır.

Tarih, Trump’ın ticaret girişimlerinin nasıl başarısızlığa uğradığını açıkça göstermektedir. ABD’nin ticaret açığını azaltma bahanesiyle, ilk döneminde Çin ile 400 milyar dolarlık gümrük vergileri yoluyla bir ticaret savaşı başlattı. Altı yıl sonra – Başkan Biden bu korumacı politikayı sürdürmesine rağmen – ticaret açığında neredeyse hiçbir değişiklik olmadı. Aslında, bu ticaret savaşı hiçbir zaman bütçe açığıyla ilgili değildi. Daha ziyade, Çin’in yükselişini dizginlemeye yönelik genel bir ABD politikasının parçasıydı. Ticaret kısıtlamaları ve özellikle yarı iletkenler ile yapay zeka gelişimi gibi sofistike teknolojilere Çin’in erişimini sınırlama girişimleri, bu planın temel unsurlarından biri olmuştur. ABD, Çin’in ekonomik yükselişini yavaşlatmak için her yolu denemektedir. Çinli yapay zeka girişimi DeepSeek’ikontrol altına alma çabası, yalnızca Çin’in direncini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Amerika’nın teknolojik ve ekonomik ilerlemeyi engelleme girişimlerinin zayıflıklarını da ortaya koyuyor.

Trump’ın gümrük vergisi politikalarının nihai sonuçları belirsizliğini koruyor, ancak bir şey inkâr edilemez: Amerika Birleşik Devletleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan ve serbest ticaret ile küreselleşmeye dayanan kurallara dayalı uluslararası düzeni sistemli bir şekilde ortadan kaldırıyor. Uluslararası anlaşmalardan ve örgütlerden çekilerek ve korumacılığı daha da artırarak ABD, küresel istikrarı sürdüren çerçevenin altını oyuyor. Bu değişim, hem küresel hem de bölgesel düzeyde daha büyük kaos ve istikrarsızlık yaratma riski taşıyor. Dahası, ticaret savaşlarına yönelik işlemsel bir yaklaşım, müttefikleri yabancılaştırıyor ve Çin’in yükselişini önemli ölçüde engelleyemediği gibi, küresel ekonomik düzeni de istikrarsızlaştırıyor. Kısa vadeli kazanımlar peşinde koşan ABD, uzun vadede kendi çıkarlarına ve bir zamanlar savunduğu uluslararası sistemin temellerine zarar verme riskiyle karşı karşıya.

Kaynak: https://fpif.org/from-tariffs-to-turmoil-trumps-protectionist-playbook/

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA