Yeni Bir Soğuk Savaşın Başlangıcı mı, Sonu mu?
Avrupa Birliği liderleri, Ukrayna’daki savaşı görüşmek üzere 6 Şubat’ta Brüksel’de bir araya geldiğinde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu dönemi “tarihin dönüm noktası” olarak tanımladı. Batılı liderler, bunun kararlı adımlar gerektiren tarihi bir an olduğu konusunda hemfikir; ancak atılacak adımlar, bu anın nasıl yorumlandığına bağlıdır.
Bu, ABD, NATO ve Rusya arasında yeni bir Soğuk Savaş’ın başlangıcı mı, yoksa sonu mu? Rusya ve Batı, öngörülebilir gelecekte uzlaşmaz düşmanlar olarak mı kalacak ve bir zamanlar Ukrayna’nın kalbi olan topraklarda yeni bir demir perde mi yükselecek? Yoksa ABD ve Rusya, bu savaşa yol açan anlaşmazlıkları ve düşmanlıkları çözerek Ukrayna’ya istikrarlı ve kalıcı bir barış mı sağlayabilir?
Bazı Avrupalı liderler, bu anı Rusya ile uzun bir mücadelenin başlangıcı olarak görüyor. Bu durum, 1946 yılında Winston Churchill’in “Avrupa’nın üzerine bir demir perde indi” şeklindeki uyarısıyla başlayan Soğuk Savaş’a benzetiliyor.
2 Mart’ta, Churchill’in sözlerini anımsatan Avrupa Konseyi Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın Ukrayna’yı “çelik bir kirpiye” dönüştürmesi gerektiğini söyledi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ise, Rusya ve Ukrayna arasındaki olası ateşkes hattına 200.000 kadar Avrupalı askerin konuşlandırılmasını istediğini belirtti. Zelenskiy, herhangi bir barış anlaşmasının güvence altına alınması için ABD’nin de bir “güvence” sağlaması gerektiğini, yani savaşın yeniden patlak vermesi durumunda ABD birliklerinin Ukrayna’da savaşmayı taahhüt etmesi gerektiğini savundu.
Rusya ise, NATO güçlerinin herhangi bir biçimde Ukrayna’da konuşlandırılmasına kesinlikle karşı olduğunu defalarca dile getirdi. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 18 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Bugün açıkladık ki aynı NATO ülkelerinin silahlı kuvvetlerinin sahte bir bayrak altında, Avrupa Birliği bayrağı altında ya da ulusal bayraklar altında görünmesi bu konuda hiçbir şeyi değiştirmez. Bu elbette bizim için kabul edilemez,” dedi.
Birleşik Krallık, “gönüllüler koalisyonu” oluşturma girişiminde ısrarcı olmaya devam ediyor.Bu ifade, ABD ve Birleşik Krallık’ın 2003 yılında Irak’ın yasa dışı işgalini desteklemeye ikna ettikleri ülkelerin listesini tanımlamak için kullandıkları terimle aynıdır. O dönemde, yalnızca Avustralya, Danimarka ve Polonya işgale sınırlı ölçüde katılım göstermiş, Kosta Rika ise adının listeden çıkarılmasını açıkça talep etmişti. ABD’nin birçok ülkeyi kârlı dış yardım anlaşmaları vaat ederek koalisyona katılmaya teşvik etmesi nedeniyle bu girişim, alaycı bir şekilde “faturalandırılanlar koalisyonu” olarak anılmıştı.
Yeni bir Soğuk Savaş’ın başlangıcından ziyade, Başkan Trump ve bazı diğer liderler bu dönemi, 1986’da İzlanda’nın Reykjavik kentinde ABD Başkanı Ronald Reagan ile Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’un bir araya gelerek 40 yıllık Soğuk Savaş düşmanlığının yarattığı bölünmeleri aşmaya başladıkları döneme benzetiyor.
Tıpkı bugün Trump ve Putin gibi, Reagan ve Gorbaçov da beklenmedik barış yanlılarıydı. Gorbaçov, Sovyet Komünist Partisi içinde yükselerek Mart 1985’te Genel Sekreter ve Sovyet Başbakanı oldu. Bu göreve geldiğinde Sovyetler Birliği, Afganistan’daki savaşın ortasındaydı ve Gorbaçov, Sovyet birliklerini 1988 yılına kadar geri çekmeye başlamadı. Reagan ise eşi benzeri görülmemiş bir Soğuk Savaş silahlanma yarışını yönetmiş, ABD destekli Guatemala soykırımına ve Orta Amerika’daki örtülü ve vekâlet savaşlarına öncülük etmişti. Ancak tüm bunlara rağmen, bugün Gorbaçov ve Reagan genellikle barış yanlıları olarak hatırlanıyor.
Demokratlar Trump’ı bir “Putin yanlısı” olarak aşağılasalar da, Trump aslında ilk görev döneminde Rusya ile Soğuk Savaş’ı tırmandırmaktan sorumluydu. Pentagon, trilyonlarca dolarlık anlamsız ve kendi kendini sürdüren “Terörle Savaş” sürecini tükettiğinde, Trump ve onun sertlik yanlısı Savunma Bakanı General “Deli Köpek” Mattis, 2018 Ulusal Savunma Stratejisi ile Pentagon’un yeni kazanç kapısını Rusya ve Çin ile stratejik rekabete dönüştürdü.Ayrıca, Trump, Başkan Obama’nın Ukrayna’ya saldırı silahları gönderme konusundaki kısıtlamalarını kaldıran isimdi.
Trump’ın ABD politikasındaki keskin ve beklenmedik dönüşü, Avrupa’daki müttefiklerini şaşkına çevirdi ve uzun yıllardır oynadıkları rolleri tersine çevirdi. Batı ittifakı içinde Fransa ve Almanya geleneksel olarak diplomasinin ve barışın savunucuları olurken, ABD ve Birleşik Krallık, ardı arkası kesilmeyen askeri yenilgiler ve savaş kışkırtıcılıklarının yol açtığı yıkıcı etkiler karşısında dirençli görünen kronik bir savaş ateşiyle maluldü.
2003 yılında, Fransa Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Irak işgaline karşı muhalefete öncülük etti. Fransa, Almanya ve Rusya ortak bir bildiri yayınlayarak, “Güç kullanımına yetki verecek bir karar tasarısının geçmesine izin vermeyeceklerini” ilan ettiler. Rusya ve Fransa, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olarak bu konuda tüm sorumluluklarını üstleneceklerini belirttiler.
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Paris’te düzenlediği basın toplantısında, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, “Savaştan kaçınmak için her şey yapılmalıdır… Bizim açımızdan savaş her zaman bir başarısızlıktır” dedi.
2022 yılında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından, ABD ve Birleşik Krallık yine uzun bir savaş lehine barış müzakerelerini reddedip engelleyen taraf oldu. Buna karşın, Fransa, Almanya ve İtalya, ABD’nin uzun savaş politikasına zamanla uyum sağlasalar da, yeni müzakereler çağrısını sürdürdüler.
Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Mart ve Nisan 2022’de Türkiye’de yürütülen barış müzakerelerine katıldı ve Ukrayna’nın talebi üzerine Moskova’ya giderek Putin ile görüştü. Schröder, 2023 yılında Berliner Zeitung’a verdiği röportajda, barış görüşmelerinin yalnızca “her şeyin Washington’da kararlaştırılması nedeniyle” başarısız olduğunu doğruladı.
2023 yılında Biden hâlâ yeni müzakereleri engellerken, röportajı yapan gazetecilerden biri Schröder’e, “Barış planınızı tekrar başlatabileceğinizi düşünüyor musunuz?” diye sordu.
Schröder şu yanıtı verdi: “Evet, ve bunu başlatabilecek tek ülkeler Fransa ve Almanya… Macron ve Scholz, Putin’le konuşabilen tek liderler. Chirac ve ben, Irak Savaşı’nda aynı şeyi yaptık. Ukrayna’ya destek vermek neden Rusya’ya müzakere teklifiyle birleştirilemiyor? Silah sevkiyatları sonsuz bir çözüm değil. Ama kimse konuşmak istemiyor. Herkes siperlerde bekliyor. Daha kaç kişi ölmek zorunda?”
2022’den bu yana, Cumhurbaşkanı Macron ve Thatcher tarzı “demir leydiler” ekibi – Avrupa Konseyi Başkanı Ursula von der Leyen, eski Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbockve şu anda AB dış politika sorumlusu olan Estonya’nın eski başbakanı Kaja Kallas – Avrupa’nın yeniden askerileştirilmesini savunuyor. Bu süreç, Avrupa ve ABD’li silah üreticileri tarafından perde arkasından destekleniyor.
Zamanın geçmesi, İkinci Dünya Savaşı neslinin hayattan ayrılması ve tarihin çarpıtılması, yalnızca 80 yıl önce savaşla harap olmuş bir kıtanın hafızasından iki dünya savaşının tarihsel mirasını sildi mi? De Villepin ve Schröder’in diplomasi geleneğini sürdüren yeni nesil Fransız ve Alman diplomatlar bugün nerede? Alman tanklarının Ukrayna’da ve şimdi de Rusya’da savaşmaya gönderilmesi, Rus halkına geçmişteki Alman işgallerini hatırlatmaktan ve savaşa verilen desteği pekiştirmekten nasıl kaçınabilir? Avrupa’nın “refah devletinden savaş devletine” geçerek Rusya ile yüzleşmesi çağrısı, Avrupa’daki aşırı sağın yükselişini daha da körüklemez mi?
Peki, yeni Avrupalı militaristler tarihi doğru mu okuyor? Yoksa Biden ve Trump’ın uyardığı gibi, Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilecek felaket niteliğinde bir Soğuk Savaş’ın kervanına mı katılıyorlar?
Trump’ın dış politika ekibi 18 Şubat’ta Suudi Arabistan’da Rus mevkidaşlarıyla bir araya geldiğinde, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek, üzerinde anlaştıkları üç aşamalı planın ikinci ayağıydı. İlk aşama, ABD ile Rusya arasında tam diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi, üçüncü aşama ise ABD-Rusya ilişkilerindeki diğer sorunların ele alınmasıydı.
Bu üç aşamanın sıralaması oldukça dikkat çekici. Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun belirttiği gibi, Ukrayna ile ilgili müzakereler, ABD ile Rusya arasındaki yeniden tesis edilen ilişkilerin ilk testi olacak.
Eğer Ukrayna’da barış için yürütülen müzakereler başarılı olursa, bu süreç silah kontrol anlaşmalarının yeniden tesis edilmesi, nükleer silahsızlanma ve dünyanın uzun süredir çözüm bulamadığı diğer küresel sorunlarda iş birliği sağlanması için yeni müzakerelere kapı aralayabilir. Güçlü çıkar gruplarının sona ermesine izin vermediği, adeta zombi gibi varlığını sürdüren bir Soğuk Savaş içinde sıkışıp kalmış bir dünyada, bu tür sorunların çözümü neredeyse imkânsız hale gelmişti.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun, Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyanın bir anomali olduğunu ve artık çok kutuplu bir dünya gerçeğine uyum sağlamamız gerektiğini söylemesi olumlu bir değişiklikti. Ancak bazı analistlerin öne sürdüğü gibi, Trump ve şahin danışmanları, Çin’i izole etmek amacıyla “ters Kissinger” stratejisinin bir parçası olarak ABD’nin Rusya ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyorlarsa, bu Amerika’nın zayıflatıcı jeopolitik krizini çözmek yerine derinleştirecektir.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki müttefikleri, 1970’lerden bu yana dünyayı kilitleyen ABD, Rusya ve Çin arasındaki üçlü jeopolitik güç mücadelesinden tamamen kopmak ve 21. yüzyılın ortaya çıkan çok kutuplu dünyasında ülkeleri için yeni roller ve öncelikler belirlemek adına tarihi bir fırsata sahipler.
Umarız Trump ve Avrupalı liderler, şu anda bulundukları yol ayrımını ve tarihin kendilerine sunduğu barış yolunu seçme şansını fark edebilirler. Özellikle Fransa ve Almanya, 2003 yılında ABD ve Birleşik Krallık’ın Irak’a yönelik saldırı planlarına karşı gösterdikleri bilgelikle hatırlanan Dominique de Villepin, Jacques Chirac ve Gerhard Schröder’in tutumunu unutmamalıdır.
Bu, bir asırdır dünyayı sarsan sürekli savaş ve Soğuk Savaş düzeninin sonunun başlangıcı olabilir. Bunun sona erdirilmesi, 21. yüzyılda tüm dünyanın karşı karşıya olduğu diğer kritik sorunları çözmek için çok ihtiyaç duyduğumuz ilerlemeye ve iş birliğine nihayet öncelik vermemizi sağlayacaktır. Kasım 2022’de Ukrayna ve Rusya arasında müzakere çağrısında bulunan General Milley’in dediği gibi, “Bu anı yakalamalıyız.”
* Medea Benjamin ve Nicolas J. S. Davies, Kasım 2022’de OR Books tarafından yayımlanan Ukrayna’da Savaş: Anlamsız Bir Çatışmayı Anlamak adlı kitabın yazarlarıdır.
Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/03/11/is-this-the-beginning-or-the-end-of-a-new-cold-war/