Vatikan’ın Devletsiz Diplomasisi

“Artık savaş yok. Bir daha asla savaş yok.”
— Papa VI. Paul, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1965

İnsansız hava araçlarının, istihbarat dosyalarının ve caydırıcılığın hüküm sürdüğü bir çağda, barış için en ısrarlı seslerden birinin ordusuz bir devletten yükselmesi dikkat çekicidir. Ancak sezgilere aykırı biçimde, Kutsal Makam’ın uluslararası kuruluşlarla ilişkileri, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanan köklü bir diplomasi geçmişine sahiptir. 2025 yılında, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş belirgin bir çözüme kavuşmamışken, Kutsal Makam müzakerelere ev sahipliği yapmaya ya da onları kolaylaştırmaya istekli olduğunu sessizce ortaya koydu. Papa Francis, 2023 yılında Kardinal Matteo Zuppi’yi, Kiev, Moskova ve Washington’u ziyaret etmek üzere yenilenen bir “barış misyonu”nun başına atadı; amacı şartlar dikte etmek değil, ahlaki netlik sağlamak ve ‘tarafsız’ bir arabulucu sunmaktı. Büyük güçler tarafından büyük ölçüde göz ardı edilmesine rağmen, Vatikan’ın müdahalesi, Birleşmiş Milletler ve liberal enternasyonalizmin öncesine uzanan bir diplomasi vizyonunu hatırlattı.

Bu gelenek, Papa XIII. Leo ile Jacques Maritain’in çalışmalarına dayanır ve belki de en açık biçimde Papa VI. Paul tarafından dile getirilmiştir. Papa’nın 1965’te Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşma, modern diplomasi tarihindeki en etkileyici ahlaki müdahalelerden biri olarak kabul edilir. Bu figürler bir araya geldiğinde, Katolik diplomasisinin zorlayıcı gücün bir uzantısı ya da pasif bir tarafsızlık değil; aksine itidale dayalı, karşı kültürel bir siyasi angajman biçimi olduğunu gösterir.

Katolik Kilisesi’ni 1878’den 1903’e kadar yöneten Papa XIII. Leo, papalığın bölgesel bir güçten küresel meselelerde ahlaki bir sese dönüşümünü denetleyerek Katolik siyasi tahayyülünde bir dönüm noktasına işaret etti. 1870 yılında İtalya’nın birleşmesiyle Papalık Devletleri’nden mahrum kalan Vatikan, dünyevi egemenliğinin çöküşüyle yüzleşmek zorunda kaldı. Ancak geri çekilmek yerine, Papa XIII. Leo Kilise’nin uluslararası yaşamdaki rolünü devletler arasında bir devlet olarak değil, onların ötesinde yer alan hukuki ve ruhani bir vicdan olarak yeniden tanımladı. Rerum Novarum, Immortale Dei ve Sapientiae Christianae adlı genelgeleri, doğal hukuka dayanan ve insanın indirgenemez onurunu merkeze alan yeni bir Katolik diplomasi dili inşa etti.

Jacques Maritain (1882–1973), Katolik diplomasisini dini nüfuzu yaymanın bir aracı olarak değil; siyasi istikrarın daha derin ahlaki temellere bağlı olduğuna dair ilkesel bir teyit olarak gördü. Ona göre diplomasi, mezhepsel gücün dayatılması değil; insan onuru, adalet ve barışın çıkar ya da ideolojiden önce geldiği bir vizyonun ifadesiydi. Tekno-bürokratik gerçekçilik ve stratejik yorgunluğun giderek belirleyici hale geldiği bir çağda, onun örneği pejoratif anlamda idealist değil, medeniyet inşasına dayalı ciddiyetli bir devlet yönetimi biçimini hatırlatır.

Maritain şöyle yazar: “İnsan, mutlak nihai amacı olarak doğrudan Tanrı’ya yöneltilmiştir. Tanrı’ya olan bu doğrudan yönelişi, yaratılmış her türlü ortak iyiliğin ötesindedir.”

Vatikan diplomasisini ayırt edici kılan şey yalnızca teolojik temeli değil, aynı zamanda tarihsel duruşudur. Seküler devletlerin aksine, Vatikan nadiren ekonomik kaldıraç ya da askeri güç konumundan müzakere yürütür. Bunun yerine etkisi; ahlaki süreklilik, tarihsel bilinç ve uluslararası düzenin etik çerçevesi içinde uzun süredir süregelen kurumsal varlığından kaynaklanan sembolik otoritenin kalıcı birikiminden doğar.

Bağlantısız ve uluslarüstü bir aktör olarak Vatikan, geleneksel diplomasinin aşamayacağı sınırları aşma konusunda benzersiz bir yeteneğe sahiptir. Elçileri genellikle ulusal çıkarlardan değil, pastoral yükümlülüklerden kaynaklanan bir otoriteye sahip rahipler veya piskoposlardır. Bu temel, Vatikan’ın çatışma, ideolojik kutuplaşma ve diplomatik felç gibi alanlarda meşru ve güvenilir bir şekilde yer almasını sağlar; meşruiyetini kutsal görevi ve kurumsal sürekliliğinden alır.

Kilise’nin diplomasi anlayışı, insanın teolojisiyle desteklenmektedir. XIII. Leo ve Maritain’in savunduğu gibi, insan onuru devletin bir lütfu değil, ilahi düzenin bir yansımasıdır. Bu yaklaşım, siyasi iradeye özgün bir şekilde ahlaki sınırlar getirir ve uluslararası düzeni etik sorumluluk alanı olarak çerçeveler.

Ancak Vatikan diplomasisi başarısızlıktan muaf değildir. 1933 yılında Kutsal Makam ile Nazi Almanyası arasında imzalanan Reichskonkordat, halen süregelen bir tartışma konusudur. Kilise’nin Üçüncü Reich içindeki haklarını korumayı amaçlayan bu antlaşma, birçok kişi tarafından Hitler rejiminin meşrulaştırılması olarak görülmüştür. Bazı Vatikan yetkilileri Almanya’yı içeriden olumlu yönde etkilemeyi ummuş olsa da, bu anlaşma, Nazi iktidarının konsolidasyonunun kritik ilk yıllarında Katolik muhalefetini istemeden susturarak Vatikan diplomasisinin temel ilkelerini sarsmış ve skandalla lekelemiştir. Bu olay, Vatikan diplomasisinin merkezinde yer alan bir gerilimi açığa çıkarır: kurumlarını korumak uğruna ahlaki taviz verme riski. Diplomasi çok temkinli olduğunda suç ortağı gibi görünebilir; çok öngörülü olduğundaysa erişimini tamamen kaybedebilir. Reichskonkordat, teolojiye dayalı bir diplomasinin dahi ihtiyat, gerçekçilik ve ahlaki ödün riskiyle başa çıkmak zorunda olduğunu hatırlatan sarsıcı bir örnek olarak kalmaya devam etmektedir.

En iyi haliyle Vatikan diplomasisi, barışın siyasi teolojisini yansıtır: uluslararası düzenin, ilahi düzeni tanımlayan adalet, itidal ve dayanışmayı yansıtması gerektiği inancı—bu ideal, Katolik sosyal öğretiyle uyum içindedir ve çağdaş küresel siyasette karşılıklı sorumluluğun aşınmasıyla sınanmaktadır. Jeopolitik istikrarsızlık ve çıkar odaklı devlet yönetiminin hakim olduğu bir dönemde, Vatikan’ın barışı ruhani bir görev olarak ısrarla savunması bir zayıflık değil; onun kalıcı tanıklığının bir göstergesidir. Bu, dünyaya diplomasinin yalnızca bir strateji değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Papa XIV. Leo’nun jeopolitik meselelerde daha iddialı bir diplomatik varlık sergileyip sergilemeyeceği ise henüz belirsizdir.

 

Kaynak: https://providencemag.com/2025/06/the-vaticans-stateless-diplomacy/