Trumpizm
Trump’ın seçilmesiyle dünyanın bir türbülansa gireceğini konuşuyorduk. Şimdi Trump’ın kurduğu kabineye bakınca dünyanın sürrealist bir düzene geçeceğini ve başımıza nelerin geleceğini daha çok konuşmaya başladık.
Çok gülüyorum yeni tabire: “Kabinenin en akıllısı Trump, düşünün artık gerisini!”.
Netanyahu’ya deselerdi ki ABD kabinesini sen kur, adam bu kadar İsrail yanlısı bakanı bir araya toplamaya cesaret etmezdi. “Çok dikkat çeker araya birkaç tane de makul bakan yerleştireyim” derdi.
Trump öylesine İsrail yanlısı kabine kurdu ki Netanyahu bile şaşırmıştır!
Ya da Elon Musk’a denseydi kabineyi sen kur, o da araya birkaç tane aklı başında bakan koyardı. Kabinede herkes uçlarda dolaşan çılgın tipler.
Bu başkandan, bu kabineden realist politikalar beklemek, aklı selim işler ummak, saflık olur. Zaten bir süredir devam eden kaotik düzenin daha da dibe vurması içten bile değil.
TRUMPİZM’İN DOĞUŞU
Fakat burada durumu daha iyi anlamak için sorularımızı farklı sormalıyız.
Trump nasıl seçildi sorusunun cevabı biraz güncel siyasi analize girer ve kolayca cevaplar bulabiliriz.
“Amerikan toplumu Trump gibi bir figürü neden seçiyor?” sorusu biraz daha sosyolojiye yönlendirebilir.
Zira Demokratların başarısızlığı yüzünden Trump’ın seçildiğini söyleyen siyasi analizler bence bizi yanıltıyor.
Trump toplumu etkiledi cevabı da yanıltıcı.
Evet, her ikisinin de doğruluk payı var ama asıl aradığımız derinlikli cevaplar değil.
Mesele, ABD sosyolojisinin Trump’ı doğurmasıdır. Toplum kendine benzeyen birini seçti aslında. Yani Trump olmasaydı, Trump profilinde birini toplum yine doğuracak ve seçecekti.
Bu durumda değişen sosyolojinin sonuçlarını tartışıyoruz. Yoksa Trump tek başına bir figür olarak tüm bu olup bitenleri sağlamadı.
Sanırım gelecekte “Trumpizm” olarak adlandırılacak bir sosyolojik akımı konuşacağız. Bu Trump’ın icat ettiği bir akım değil, sosyolojinin yarattığı siyasi bir dalga ancak Trump’la her geçen gün özdeşleşiyor ve sembolize ediliyor.
TRUMPİZM NASYONAL SOSYALİZME BENZİYOR MU?
Bu akımın 1920’lerde Avrupa’da başlayan Nasyonal Sosyalizm akımıyla kıyaslayabilir miyiz diye düşündüm. Yabancı karşıtlığı, popülizm, aşırı milliyetçilik, eşcinsellik karşıtlığı, düşmanlaştırma, karşıtlık gibi özellikleri benzer. Ancak Nasyonal Sosyalizm liberalizme, kapitalizme karşı. Bu açıdan Trumpizm ile taban tabana zıtlar.
Trumpizmin en belirgin özelliği olan popülist milliyetçilik şu an Avrupa’da da büyük bir dalga olarak yayılmış durumda. Bu aşırı milliyetçiliğin başlangıç evresi ırkçılığın da kuluçka dönemi aslında. Nasyonal Sosyalizmin başlangıcındaki vatan, ülke, dayanışma, bir olma, ulusu yüceltme gibi duygular bir süre sonra “Ari ırk” saplantısına, ardından öteki ırkları aşağılamaya ve sonra da köleleştirmeye kadar ilerledi.
2. Dünya Savaşı Nasyonal Sosyalizm fırtınasının bir sonucuydu ve insanlık en büyük felaketini Hitler, Musollini, Franco, Hirohito eliyle yaşadı. Bunlar Nasyonal Sosyalizm akımının yarattığı sembol isimlerdi. Fakat toplumun büyük kesimi de böyle düşünüyordu ve o toplum doğurmuştu bu isimleri.
Bugün Amerika ve Avrupa’da benzer bir sosyolojik sapma yaşanıyor. Hakim kültür ve baskın medeniyet olduğu için de dünyada bir çok ülke bundan etkileniyor doğal olarak.
Benim birinci ürkütücü senaryom Trumpizm’in Nasyonal Sosyalizm gibi kök bulup şiddet yanlısı bir ırkçılığa evrilmesi. Bu durumda 3. Dünya Savaşı kaçınılmaz olacak ve Batı dünyayı yine kana bulayacak.
TRUMPİZM VE MCCARTHYİZM BENZEŞMELERİ
Daha iyimser senaryom ise Trumpizm’in Soğuk Savaş döneminde, 1940’larda ABD’yi kasıp kavuran McCarthyizm akımına benzemesi. Komünizm korkusuyla başlayan bu akım, bir süre sonra paranoyak bir devlet ve toplum yaratmıştı ABD’de. Düşmanlaştırmanın en yoğun yaşandığı bu dönemin iyimser tarafı 1950’den sonra sönümlenmesi ve büyük bir savaşa neden olmadan bitmesiydi. Senatör Joseph McCarthy ile özdeşleşen bu dönemde yine milliyetçilik, ulusalcılık, yabacı karşıtlığı yükselmiş ve toplumu paralize etmişti.
Nasyonal Sosyalizm Hitlerle, McCarthyizm, Senatör Joseph McCarthy ile sembolize edilen iki irrasyonel akımdı. Söylemleri popülist, argümanları sığ ve duygusal, fikirleri paranoyak ve derinlikli değildi.
TRUMPİZM NEREYE DOĞRU EVRİLECEK?
Trumpizmin bunlara benzer olan özellikleri olmakla beraber farklılıkları da var. Çin, İran düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve mülteci fobisi ile başlayan nefret yolunun nereye kadar ilerleyeceğini kestirmek zor. Tuhaf biçimde Rusya karşıtı olmaması ideolojik değil taktiksel bir tutum aslında. Çin’e karşı Rusya’yı yanına alma stratejisi nedeniyle “Rusya öcüsü” yaratmamayı tercih ediyor bu ekip.
Aslında bu akımın henüz başlangıç aşamasında olduğu, kafalarının karışık, fikirlerinin tam yerleşmemiş olduğu görülüyor. Zaten fikirsel derinliği olmayan bu akım, daha çok duygusal refleksler, popülist söylemlerle şekilleniyor. Ve kısa süreli dalgalanmalarla karar değiştirebiliyorlar.
Bu nedenle Trumpizmin bir ideoloji olarak kendini kemale erdirdiği, olgunlaştığı ve kökleştiğini söyleyemeyiz. Zaten bizi düşündürmesi gereken şey bu akımın nasıl ve nereye doğru evrileceğidir.