Trump’ın İngiltere Devlet Ziyareti Bir Reagan Anı Olabilir
Westminster’da Başkan Trump, NATO’yu sarsılmaz hâle getirerek ve Kremlin’e “Ukrayna’yı rahat bırakın” uyarısında bulunarak Avrupa’daki mirasını pekiştirebilir.
Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’da barışa yönelik samimi arzusu övgüye değerdir. Bu hedefe ulaşma şansı, Putin’e yanaşarak değil, kararlı duruş sergileyerek artar. Trump, hem şahsen hem de sembolik jestlerle, diğer tüm ABD başkanlarından daha fazla Putin’e karşı uzlaşmacı bir tutum sergiledi; fakat bunun karşılığında çok az şey elde etti. Artık rota değiştirmenin ve Ronald Reagan’dan ilham almanın zamanı gelmiştir—Reagan, Gorbaçov’a “(Berlin) duvarını yık” çağrısı yapmış ve bunu başarmıştır. Sovyet ya da Rus liderle ilişki kurup istenen sonucu elde eden tek ABD başkanı Reagan’dır. Trump, Putin’in gözlerinin içine bakıp, “Ukrayna’yı rahat bırak ya da sonuçlarına katlan” diyerek ikinci kişi olabilir.
Putin, en iyi ihtimalle güvenilmez bir ortak ve manipülatif bir sapkındır. ABD başkanlarını manipüle etmeyi adeta bir sanata dönüştürmüştür. Başkan George W. Bush’un “ruhunu tanımasına” izin verdi. Obama’yı, Mitt Romney Rusya’yı Amerika’nın en büyük tehdidi olarak tanımladığında, Romney’i küçümsemeye ikna etti ve ardından Lavrov’u göndererek Hillary Clinton’ın “Reset” (Yeniden Başlatma) politikasını gülünç duruma düşürdü. Helsinki’de Trump’ı, kendi ABD ulusal güvenlik ekibinin değerlendirmeleri yerine Kremlin’in değerlendirmelerini kabul etmeye ikna etti. Biden yönetimini ise tırmanma korkusuyla doldurdu; bu da Beyaz Saray’ı içgüdüsel ve eksik önlemler almaya ve Ukrayna’nın topraklarını savunmak için silahlandırılması konusunda yeniden düşünmeye zorladı.
Geçtiğimiz günlerde Başkan Trump, ateşkesi güvence altına almak amacıyla Alaska’ya gitti; ancak döndüğünde yalnızca Putin’in kapsamlı bir barış anlaşmasına yönelik isteğini yineledi. Putin’in Amerikan başkanlarını yanıltma becerisi, ancak uzun bir Avrupa liderleri zincirine—özellikle Angela Merkel, Olaf Scholz ve Emmanuel Macron’a—yönelik alaycılığıyla aşılabilir.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, kısa süre önce Amerika ve Avrupa’daki her dış politika gerçekçisinin bildiği bir gerçeği dile getirdi:
Başkan Putin, Anchorage’daki tarihi buluşmadan bu yana, telefon görüşmesinden bu yana, Avrupa liderleri ve Başkan Zelensky Beyaz Saray’dayken… yapmak istediğini söylediği şeyin tam tersini yaptı. Aslına bakılırsa, aşağılık, aşağılık bir şekilde bombalama kampanyasını artırdı.
Başkan Macron, Putin’in başkanı aptal yerine koyduğunu keskin bir biçimde gözlemledi. Trump’ın koyduğu son tarihler, tıpkı Obama’nın Suriye’deki kırmızı çizgileri gibi gelip geçiyor. Putin, Çin’de Xi ve Kim ile görüşürken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen; Finlandiya’dan Baltık ülkelerine, Polonya’dan Bulgaristan ve Romanya’ya kadar Avrupa’nın ön cephedeki ülkelerini dolaştı. Önceki yıllardan farklı olarak, ne ABD Başkanı ne de savunma ya da dışişleri bakanları benzer bir dayanışma gösterisi gerçekleştirdi.
Başkan Trump’ın, ya selefleri gibi Putin’in izinden gitmeye devam etme ya da tek istisna olan Ronald Reagan’ı örnek alıp kötü imparatorluğu kendi iradesine boyun eğdirme seçeneği vardır. Trump, kumda bir çizgi çizebilir ve onun üzerinde bir dev gibi durabilir. Trump’ın mirası ve “Amerika’yı yeniden büyük yapma” hareketinin kaderi buna bağlıdır.
Başkan Trump, bu değişimi iki retorik ayarlamayla hemen işaret edebilir. Ukrayna’yı Rusya ile barış yapması için azarlamayı bırakmalıdır. Bunun yerine, yıpranmış ama kararlı Afgan omuzlarında taşınan Amerikan Stinger füzelerinin büyük Sovyet imparatorluğunu nasıl yerle bir ettiğini Ruslara hatırlatmak daha etkili olabilir.
Üstelik, Amerikan kolonileri Britanya’nın ezici gücüne karşı koyarken, Ukrayna gibi zayıf taraftaydılar ama yine de galip geldiler. Acımasız imparatorluklar cesur şehitleri bastırabilmiş olsa bile bu zaferler geçiciydi ve sonunda yağmacı işgalcilerin dağılmasına yol açtı. Bu gerçek, Termopylae’den Alamo’ya, Dinyeper Nehri boyunca uzanan çamurlu tarlalara kadar geçerlidir. Özgürlük davası ve vatan savunması, istilacı düşmanın büyüklüğünden daha önemlidir.
Başkan Trump’ın barış çabaları, yağmacı Kremlin ile haklı Ukrayna arasında tarafsız bir hakem gibi davranmaya yönelik etkisiz girişimlerinden vazgeçerse daha başarılı olabilir. Ronald Reagan’ın Amerika’sı—tepedeki parlayan şehir—demokrasilerin yanında, ne kadar küçük olursa olsun, otokrasilere karşı, ne kadar büyük olursa olsun, en parlak şekilde parlıyordu. Demokratik Ukrayna, topraklarını sebepsizce işgal eden Rusya’ya karşı kendini savunmakta haklıdır.
Amerika’nın Avrupa’daki çıkarları, Ukrayna topraklarını işgal eden rehabilite edilmiş bir Rusya’dan ziyade, güvenli ve egemen bir Ukrayna ile çok daha iyi korunur. Özgür bir Ukrayna, Avrupa’nın en büyük savaş deneyimine sahip ordusuna sahip, kararlı ve minnettar bir müttefik olacaktır. Dijital, maden, enerji, nükleer ve tarım sanayilerini yeniden inşa etmek için Amerikan sermayesi ve uzmanlığı açısından oldukça kazançlı bir yatırım fırsatı sunacaktır. Ukrayna, GSYİH’sının %5’ini aşan bir savunma taahhüdüyle NATO’ya katılacaktır.
Buna karşılık, Rus petrol devletinin rehabilitasyonu, Trump’ın Amerika’yı Avrupa ve Asya’nın birinci tercih enerji tedarikçisi yapma hedefiyle çelişen, kendine zarar veren bir hamle olacaktır. Ayrıca, Rusya’nın Güney Kafkasya, Doğu Akdeniz, Orta Asya, Kuzey Pasifik, Afrika ve Güney Amerika’da ABD çıkarlarına aykırı şekilde hareket etmesinin önünü açacaktır.
ABD’nin çıkarları ve Putin’in oyalamaları, Trump’ın Kremlin’e karşı net ve kararlı bir duruş sergilemesinin mirasına daha çok fayda sağlayacağını gösteriyor. Trump’ın yaklaşan İngiltere devlet ziyareti (17–19 Eylül), bu taktiksel değişikliği başlatmak için uygun bir fırsat sunuyor. Her iki Parlamento Meclisi’ne hitap edemeyecek olsa da, Birleşik Krallık’ta yapacağı konuşma, Westminster ve Brandenburg Kapısı’ndaki Reagan’ın hitabına denk bir başkanlık konuşması olabilir. Trump, Putin’i barışa ikna etmek için iyi niyetli çabalar gösterdiğini fakat bunların sonuçsuz kaldığını açıklayarak sağlam bir zemine oturabilir. Artık kararlı bir duruş sergileme ve kesin bir karşılık verme zamanıdır.
Trump, Beyaz Saray’da Ukrayna ve Avrupa ülkelerini bir araya getirerek Putin’le müzakere etmek ve Ukrayna’ya güvenlik garantileri oluşturmak üzere ortak bir duruş geliştirme konusunda liderlik sergilemiştir. Bu yaklaşımı, İngiltere’de yapacağı konuşmada daha da ileri taşımalı; bu buluşmayı, işgal altındaki toprakları geri almak için Ukrayna’nın çabalarına müttefik desteğini stratejik olarak planlamak amacıyla üç ayda bir toplanacak “Ukrayna Destek Grubu” olarak konumlandırmalıdır. Japonya, Avustralya ve Hindistan’ı da bu toplantıya davet etmelidir. Hindistan’ın gruba katılımı, gümrük vergileri ve Rus petrol alımlarıyla ilgili mevcut zamansız ve hatalı anlaşmazlıklardan uzaklaşmak açısından memnuniyet verici bir gelişme olacaktır.
Trump, Eylül ayında yapacağı konuşmada, tarihin en önemli askeri ittifakını—NATO’yu—yeniden canlandırma konusunda en fazla sorumluluk taşıyan ABD başkanı olduğunu haklı olarak iddia edebilir. Son zamanlarda hak ettiği sert eleştirileri dile getiren Trump, aynı zamanda 11 Eylül saldırılarının ardından 5. Madde kapsamında yanıt veren ve oğullarını ve kızlarını Afganistan’a gönderen NATO ülkelerine Amerikan halkının minnettarlığını da ifade etmelidir. Özellikle Danimarka, ABD’den sonra Afganistan’da kişi başına en fazla can kaybı yaşayan müttefik ülkedir.
Artık Trump’ın liderlik etme ve NATO’ya yalnızca Ukrayna’nın savunmasını kolaylaştırmakla kalmayıp, ülkeyi yeniden bir bütün haline getirme kararlılığını aşılaması zamanı gelmiştir. Trump’ın Eylül ayında yapacağı güçlü bir açıklama, Kremlin’e sağır edici bir sinyal gönderecek, Çin Politbürosu’na daha da yüksek sesli bir mesaj verecek ve Taipei’de kararlılığı artıracaktır. Bu açıklama, yalnızca Kuzey Atlantik’te değil, Hint-Pasifik bölgesinde de güvenliği güçlendirecek; Dörtlü İttifak (Quad) ülkelerini kendi ordularına daha fazla yatırım yapmaya ve savunma güçleri arasında daha fazla iş birliği kurmaya teşvik edecektir.
Tarih, Trump’ı Londra’da kendi “Reagan anını” yakalamaya çağırıyor. Rusya’ya yönelik “Ukrayna’yı rahat bırakın” şeklinde sert bir uyarı ve Avrupa ile NATO’nun askerî ve endüstriyel kaynaklarını seferber etme çağrısı, Başkan Trump’ı 21. yüzyılda Avrupa’yı yeniden canlandıran lider olarak tarihe geçirecektir.
*Yazar Hakkında: Kaush Arha
Kaush Arha, Özgür ve Açık Hint-Pasifik Forumu’nun Başkanıdır. Aynı zamanda Atlantik Konseyi ve Purdue Üniversitesi Krach Teknoloji Diplomasisi Enstitüsü’nde misafir kıdemli araştırmacıdır.
Kaynak: https://nationalinterest.org/feature/donald-trumps-uk-state-visit-could-be-a-reagan-moment