Trump’ın Gazze Barış Planındaki 5 Büyük Sorun
ABD Başkanı Donald Trump’ın Başbakan Benjamin Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında açıkladığı 20 maddelik plan, Trump’ın yarattığı beklentilere neredeyse karşılık geliyor. Bu, Gazze’de kalıcı bir barış sağlanacaksa çözülmesi gereken tüm meseleleri ele almayı amaçlayan cesur bir girişimdir.
Peki, işe yarayabilir mi? Her iki taraf da savaştan bıkmış durumda. Tarih boyunca, birçok savaş, tarafların devam edecek gücü kalmadığında kendiliğinden sona ermiştir. İsraillilerin üçte ikisi savaşın sona ermesini istiyor ve her ne kadar Filistinlilerle anket yapmak zor olsa da, onların da Gazze’deki yıkımın ve acının sona ermesini istedikleri açık.
Dolayısıyla, bu plan, sınırlılıklarına rağmen, doğru bir zamanda gündeme gelmiş olabilir.
Ne var ki, planın uygulanabilirliği ve ne ölçüde başarılı olabileceği konusunda hâlâ birçok cevapsız soru var. Orta Doğu’nun şiddet dolu geçmişi göz önünde bulundurulduğunda, bu aşamada iyimser olmak imkânsız.
İşte kaygı verici beş temel neden:
- Güven eksikliği var
Şu anda iki taraf arasında hiçbir güven yok. Üstelik planın çeşitli yönleri o kadar belirsiz ki, her iki tarafın da birbirini verdiği sözleri tutmamakla suçlama riski oldukça yüksek.
Taraflar arasındaki son ateşkes yalnızca iki ay sürdü; Netanyahu, bir sonraki aşamaya ilişkin müzakerelere geçilmeden önce Hamas’ın daha fazla rehine serbest bırakmadığını öne sürerek ateşkesten çekildi.
- Plan asimetriktir
Anlaşma, Hamas’tan çok İsrail’in lehine görünüyor. Hamas’tan, elinde tuttuğu tüm İsrailli rehineleri ve tüm silahlarını aynı anda teslim etmesi isteniyor; bu da onu tamamen savunmasız bırakacaktır.
Hamas, özellikle İsrail’e ve Netanyahu’ya duyduğu güvensizlik nedeniyle, İsrail liderinin bu durumu—rehinelerin zarar görmesinden endişe etmeksizin—kendisine yeniden saldırmak için bir fırsat olarak kullanmasından korkabilir.
Ayrıca Hamas, anlaşma şartlarını müzakere etmek üzere davet edilmedi. Şu anda bir ültimatomla karşı karşıya: şartları kabul et ya da İsrail “işi bitirecek”.
Planın asimetrik yapısı göz önünde bulundurulduğunda, Hamas, silah bırakan savaşçılara af teklif edilmesine rağmen, planı kabul etmenin potansiyel faydalarından çok daha büyük riskler içerdiğine karar verebilir.
İsrail’in de plan kapsamında bazı tavizler vermesi isteniyor. Ancak bunlar ne kadar gerçekçi?
Örneğin, anlaşma, Filistin Yönetimi’nin (FY) “Gazze’nin kontrolünü güvenli ve etkili bir şekilde yeniden üstlenebileceği” bir gelecek öngörüyor. Oysa Netanyahu daha önce bunun kabul edilemez olduğunu açıkça söylemişti.
Benzer şekilde, planda belirtilen “Filistin halkının kendi kaderini tayin etmesine ve devlet kurmasına yönelik güvenilir bir yol” fikri de Netanyahu açısından kabul edilmesi son derece güç olacaktır. Netanyahu bunu geçmişte kesin bir dille reddetmişti; en son olarak da geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı meydan okuyan konuşmada.
- Önemli ayrıntılar eksik
Planın uygulama stratejisi son derece belirsiz. İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesinin ardından onun yerini alacak olan “Uluslararası İstikrar Gücü” hakkında şu aşamada hiçbir bilgiye sahip değiliz.
Hangi ülkeler bu güce katılacak? Bu görev, açıkça görevli personel açısından büyük tehlikeler barındıracaktır. Netanyahu daha önce, Gazze’de görevi bir Arap gücünün devralabileceğini dile getirmişti; ancak şimdiye dek hiçbir Arap devleti bu yönde bir adım atmış değil.
Ayrıca planda, Filistin Yönetimi’ne yönelik reformlara dair bir zaman çizelgesi yer almıyor ve bu reformların neleri kapsayacağına ilişkin herhangi bir detay da bulunmuyor.
Muhtemelen, mevcut Başkan Mahmud Abbas’ın yerine güvenilir bir liderin geçmesi için yeni seçimlerin yapılması gerekecek. Ancak bu sürecin nasıl işleyeceği ve Gazze halkının bu seçimlere katılıp katılamayacağı hâlâ belirsizliğini koruyor.
Bununla birlikte, Gazze’nin yeniden inşasını denetleyecek sivil otoriteye dair ayrıntılar da son derece muğlak. Bildiğimiz tek şey, Trump’ın kendisini “Barış Kurulu”nun başkanı olarak atayacağı ve eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair’in de bu sürece bir şekilde dahil olacağı.
Bu kurulun etkili olabilmesi için hem Netanyahu hükümetinin hem de Hamas’ın tam güvenine sahip olması gerekecektir. Oysa Orta Doğu’da güven her zaman nadir bulunan bir şeydir.
- Batı Şeria’dan hiç söz edilmiyor
Batı Şeria açıkça bir gerilim noktası. İsrailli yerleşimcilerle Filistinli sakinler arasında her gün anlaşmazlıklar ve çatışmalar yaşanıyor ve bu durumun daha da kötüleşmesi muhtemel.
Daha geçen ay, İsrail hükümeti, Batı Şeria’yı fiilen ikiye bölecek ve gelecekte, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devleti kurulmasını imkânsız kılacak yeni bir yerleşim planını nihai olarak onayladı.
Batı Şeria, İsrail ile Filistin arasında varılacak herhangi bir kapsamlı anlaşmanın merkezinde yer almak zorundadır.
- İsrail’in sağcı kabinesi hâlâ bir engel
Bu, anlaşmayı tümüyle sekteye uğratabilecek bir unsur olabilir: Netanyahu’nun kabinesinde yer alan sert sağcı üyeler Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir, Hamas’ın tamamen yok edilmesi ve ortadan kaldırılmasından daha azını kabul etmeyeceklerini açıkça ifade ettiler.
Ve bu plana göre Hamas silahsızlandırılacak ve siyasi olarak dışlanacak olsa da, ideolojisi ve önemli sayıda savaşçısı varlığını sürdürecektir.
Peki, bu planın bir şansı var mı?
Hamas, Trump’ın planını kabul ederse, bu sorulardan birkaçına yakında yanıt alabiliriz.
Ancak bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail üzerinde anlaşmaya sadık kalması yönünde baskıyı sürdürmesi için büyük bir çaba gerektirecektir. Filistin tarafındaki başlıca arabulucular olan Katar ve Mısır’ın da, Hamas’ın şartları ihlal etmemesi için baskıyı sürdürmesi gerekecektir.
Netanyahu büyük olasılıkla, Hamas anlaşmaya sadık kalmazsa bu plandan çıkmak için yeterince “çıkış yolu” bulunduğunu varsayıyor. Nitekim Netanyahu bunu daha önce bir kez yaptı; mart ayında ateşkesten çekilerek İsrail’in askeri operasyonlarına yeniden başlamıştı.
Geçen hafta kısmen boş bir BM Genel Kurulu salonunda yaptığı sert konuşmada Netanyahu, savaşı sona erdirmek için daha önce belirlediği kırmızı çizgilerden geri adım atmayı düşündüğüne dair hiçbir sinyal vermedi. Aksine, Filistin devletini tanıyan ülkeleri kınadı ve “İsrail’in boğazına bir terör devleti tıkmanıza izin vermeyeceğiz” diye yemin etti.
Bu bağlamda, ABD lideri Netanyahu’ya baskı yapmamış olsaydı, Netanyahu Trump’ın planını asla kabul etmezdi. Öte yandan Trump, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, Hamas’ın anlaşmaya uymaması ya da anlaşmayı reddetmesi hâlinde, İsrail’in Hamas’a karşı “işi bitirmesi” için tam desteğini vereceğini söyledi.
Bu vaat, Netanyahu’nun Smotrich ve Ben-Gvir’i –şimdilik– planı desteklemeye ikna edebilmesi için yeterli olabilir.
Kaynak: https://theconversation.com/the-5-big-problems-with-trumps-gaza-peace-plan-266355