Trump bir Neandertal mi?

Bunu söylemek siyaseten doğru olmayabilir, ancak umutsuz zamanlar, Donald Trump’ın görevdeki 80. gününde ortaya koyduğu varoluşsal tehdide denk düşen kelimeler gerektirir.

İngilizce, soyu tükenmiş Paleolitik hominin olan Neandertalleri bir hakarete ve aşağılayıcı bir sıfata dönüştüren tek dildir. 1856’da Prusya’da çıkıntılı kaş çıkıntılarına sahip bir kafatası parçasının bulunmasının ardından “Neandertal Adamı” adı verilen bu tür (ya da alt tür), Homo sapiens’in zıt figürü ve düşük bir benzeri olarak kötü bir şöhrete sahip oldu. Ancak isimleri, ilkel ve gerici fikirler ile davranışların eşanlamlısı haline ancak 1920’lerde geldi. Neandertal metaforu sporcuları (özellikle boksörleri), modası geçmiş teknolojileri ve feminist ilerleme dalgaları karşısında tehdit altında hissedilen erkeklik biçimlerini tanımlamak için yaygın biçimde kullanılsa da, en çok siyaset bağlamında öne çıktı. Hitler bir Neandertaldi, Stalin de öyleydi (Arthur Koestler’in “Neandertal zihni” suçlamasını hatırlayın). Kendi coğrafyamıza gelirsek, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Theodore Bilbo’dan Barry Goldwater’a ve Richard Nixon’a kadar bir dizi gerici, sıklıkla ırkçı Cumhuriyetçi politikacı, bu sıfatı gazete haberlerinde ve yorumlarında yaygın ve düşüncesizce taşımıştı. Soyu tükenmiş olmaları koşuluyla bir insan türünü başka birini aşağılamak için kullanmak kimseyi rahatsız etmiyordu; ilerici Sol bu diğer “N-kelimesi”ni, düşmanlarını ve onların eşitlik, özgürlük ve adaletin önünde engel olarak gördüğü fikirlerini eleştirmek için gönüllüce benimsedi.

Daha 1940 yılında, yorulmak bilmeyen ırkçılık karşıtı antropolog Ashley Montague, Neandertallerin mecazi anlamda kullanılmasını açıkça kınamıştı ve o tarihten bu yana onları “itibara kavuşturma” çabaları inişli çıkışlı bir seyir izledi. 1980’lere gelindiğinde bu politik hakaret gözden düşmeye başlamıştı ki, feminizm ve çevrecilik gibi iki toplumsal hareket ona yeniden can verdi. 21. yüzyılın başlarında arkeolojik bulgular gazeteleri “Neandertaller o kadar da aptal değildi” ve “Neandertaller de insandı” gibi manşetlerle doldurdu. 2010 yılında Neandertal genomunun haritalanması ve kişisel DNA soy testlerinin yaygınlaşması, Neandertallere belirli bir insanlık vasfını geri kazandırdı; binyıllar süren melezlenme yoluyla, Afrikalı nüfuslar da dahil olmak üzere, hepimizin onların DNA’sından az miktarda miras aldığını ortaya koydu. 2016 yılına gelindiğinde, siyaseten doğruculuğun Taş Devri’ne kadar uzanmasıyla birlikte, bu mecaz—en azından basılı medyada—neredeyse tamamen ortadan kaybolmuştu.

Sonra Trump geldi ve bu hakareti tek başına yeniden hayata döndürdü, hatta “Neandertal” kelimesinin şimdiye kadar yalnızca soyu tükenmiş bir insan türünü adlandırdığı dillere bile bu sıfatın yayılmasını sağladı. Trump’ın Ekim 2016’da ortaya çıkan Access Hollywood kaydındaki cinsiyet politikaları bu sıfatı meşrulaştırdı—ancak kadınlara dair Neandertalvari sözleri tek başına yeterli değildi. İlk döneminde Trump, ilkel MAGA milliyetçiliği ve küresel izolasyonculuğu, sahte Hristiyan ahlakı, kürtaj ve LGBTQ karşıtlığı ile ırkçılığı sayesinde, bir “paleomuhafazakâr” ya da en azından onun yoldaşı olduğunu açıkça gösterdi. Tüm bunlar, açıkça sergilediği aptallık ve bilgisizlikle birleşince, ona Güney Afrika’dan Ermenistan’a kadar gazetelerde “Neandertal” sıfatını kazandırdı. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu hakaret yeniden geri çekilmeye başlamışken, Covid sırasında, Neandertal sıfatının sık kullanıldığı bir dönemde siyasete atılan Joe Biden, 2021 Mart’ında Teksas’ta maske zorunluluğunu kaldıran Vali Greg Abbott’ı “Neandertal düşüncesiyle” suçladığında konu yeniden alevlendi. Cumhuriyetçiler, kültür savaşlarının bir parçası olarak soyu tükenmiş bu homininin savunusuna girişti. Bu, en azından basılı medya açısından Neandertal hakaretinin veda şarkısıydı; büyük medya kuruluşları, ölü ya da diri kimseyi incitmemek adına bu terimden uzaklaştı—ancak hakaret, sosyal medya platformlarında yankılanmaya devam ediyor.

İşte mütevazı bir öneri: Trump’a karşı çıkanlarımız—ki sayımızın giderek artacağını tahmin ediyorum—Sol için tarihsel ve simgesel açıdan güçlü yankılar taşıyan bir kelimeyi kullansın. Trump’ın aptallığını ve beceriksizliğini, halk kütüphanelerinden müzelere ve araştırma üniversitelerine kadar bilgi kurumlarına açtığı savaşı, DEI’ye (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) yönelik ırkçı ve cinsiyetçi saldırılarını ve şimdi de cehaletle körüklediği küresel ekonomik felaketi bu denli etkili biçimde çağrıştıran çok az kelime vardır. Trump gerçekten de bir Neandertal: Hepimiz evrilmişken, o, merkantilist korumacılığın, beyaz üstünlüğünün ve erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü çoktan yok olmuş bir dünyaya geri dönüyor. Neandertallere haksızlık ettiğimi biliyorum, ama Trump’a bu sıfatı yakıştırmakla aslında kendimize hakaret etmiş oluyoruz—çünkü hepimiz biraz Neandertal’iz… özellikle de onu yeniden başa getirmek için oy verenler.

*Peter Sahlins, California Üniversitesi, Berkeley’de Emekli Tarih Profesörü ve yakında yayımlanacak olan Neanderthals Among Us: A Cultural History (Oneworld, 2026) kitabının yazarıdır.

Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/04/17/is-trump-a-neanderthal/