Suriye’yi Bekleyen Dört Tehlike
Belki de bölge devletleri içinde en çileli tarihe sahip olan ülkelerden biri Suriye. 61 yıl zalim Esed ailesinin korkunç baskısı altında yaşadılar. Sonra 13 yıl boyunca iç savaşta korkunç acılar çektiler. Bir milyondan fazla insan öldü, 12 milyon insan topraklarından sürüldü, şehirleri yerle bir oldu.
Sonunda Suriye halkının çocukları zalim Esed’i devirip iktidara geldi ama yaşadıkları sıkıntı yine de bitmiyor işte. Şimdi İsrail’in fiili işgali, Amerika’nın Kuzey Suriye’de bir bölgeyi PYD eliyle işgali sürüyor. Bu iki devletin körüklediği terör eylemleri de son günlerde Şam yönetimini yine sıkıntıya sokan olayların başında geliyor.
Galiba İsrail’e komşu olmak ve İsrail dostu olmamak böyle bir kaderle yüzleştiriyor ülkeleri. Lübnan’ın, Gazze’nin, Mısır’ın bitmeyen dertlerinin sebebi biraz İsrail’le sınır olmaları.
Yeni Suriye yönetimini bekleyen sıkıntıların başında doğal olarak İsrail’in işgalci ve saldırgan tutumu geliyor. Ancak başka sorunları da var. Şimdi onlara tek tek bakalım.
1. İSRAİL İŞGALİ VE İSTİKRARSIZLAŞTIRMA POLTİKALARI
Eğer İsrail’le komşuysanız ve İsrail’in her dediğini yapmayacak bir ülkeyseniz Allah yardımcınız olsun. Size yapılabilecek her türlü kötülüğü beklemelisiniz. Aslına bakarsanız onunla anlaşma imzalamak, iyi geçinmek, dediklerini yapmak da sizi pek kurtarmaz. Mısır ve Ürdün neredeyse İsrail’e hiç sorun çıkarmayan ve örtülü anlaşmalar yapan ülkelerdi ama şimdi 2 Milyon Filistinliyi bu ülkelere sürmek için tehdit ediliyor. Ortadoğu’nun İsrail diye bir sorunu vardır ve bu sorun en fazla komşularını doğrudan etkiliyor. Bu acı gerçeğin örnekleriyle dolu tarih. Bu yüzden Suriye devrimi için en büyük tehdit İsrail’dir.
Daha devrim olur olmaz bütün askeri alt yapısını bombaladı, en stratejik topraklarını işgal etti ve halen de işgal etmeye devam ediyor. Fiili işgalin yanı sıra son bir aydır bir de Suriye’yi istikrarsızlaştırma politikası uyguluyor. Lazkiye ve diğer kıyı şeridinde önce Dürzilerin sonra da Nusayrilerin Şam yönetimiyle çatışmaya girmesinin arkasında İsrail var. Dürzileri istediği gibi kullanamadı ama Nusayrileri tahrik etmek için Esed’in katil ordusundan arka kalan kirli askerleri mobilize ederek terör eylemleri başlattı. Bu eylemlerin başarıya ulaşması ve Şera yönetimini devirmesi imkansız ama İsrail bunu zaten biliyor. Amacı istikrarsızlık yaratmak ve Suriye’nin gelişmesini engellemek.
Şam yönetimi İsrail’in istikrarsızlaştırma politikasını engelleyecek önlemler almalı. Bunun için de en çok istismara en müsait alan olan azınlıklar konusunu ciddi biçimde çözmeli.
2. AZINLARIKLARIN KURILGAN FAY HATTI
Son bir ayda gördüğümüz gibi İsrail’in, ABD’nin, İran’ın etki edebileceği en kırılgan fay hattı azınlıklardır. Son derece kozmopolit bir toplum yapısına sahip olan Suriye onlarca etnik kimlik, dini inanç guruplarını barındırıyor. Belki Keldaniler, Ezidiler, Türkmenler başka ülkelerin kullanabileceği azınlıklar değildir ancak diğer büyük azınlık guruplarına dikkat etmek gerekiyor. Kürtler, Dürziler ve Nusayriler/Aleviler son derece kırılgan yapılar ve başka ülkelerin etkisinde kalabiliyor.
Nitekim Kuzey Suriye’de ABD/İsrail PYD Kürtlerini kullanarak geniş bir toprağı elinde tutuyor. Burada ülkenin petrol sahaları, verimli tarım toprakları, su kaynakları bulunuyor. Israrla silahlarını teslim etmeyip, yeni yönetime entegre olmayan PKK/PYD, kurucu liderleri Abdullah Öcalan’ın bile silah bırak talimatına uymayacağını açıkladı. Zira bu grup emirlerini İsrail/ABD’den alıyor. Kürt nüfusunun tamamını temsil etmeyen ancak güçlü bir silahlı gücesahip olan PYD Suriye yönetimi için ciddi bir tehdit.
Bunun önüne geçmek için Şam yönetiminin PYD ile bir çatışmaya girmesi pek mümkün değil, zira bunu yaptığı anda İsrail güneyden işgali hızlandıracaktır.
Bunun yerine üç şey yapmalı:
Birincisi Kürt azınlığın kültürel haklarını, siyasi yönetimine katılma imkanlarını ve Şam ile entegrasyonunu hızlandıracak adımlar atmalı. Anayasa çalışmalarını bu nedenle hızlandırmalı.
İkincisi, ülkedeki Kürt nüfusu ile ilişkilerini güçlendiren Şam yönetimi PYD’yiyalnızlaştırmalı ve coğrafik avantajı kullanarak lojistik yollarını kesmeli. Kuzey, Güney ve Batı’da yollar kapalı zaten. Bir tek Irak sınırı açık PYD için. Onu da Irak hükümetiyle anlaşarak PYD’nin lojistiğini kesmeli ve Şam yönetimi ile uzlaşmaya zorlamalı.
Üçüncü yapacağı şey de Türkiye’nin PYD’ye müdahalesi halinde çatışmaya taraf olmamalı ama Türkiye’ye de yardımcı olmalı. Türkiye PYD’yi kendisi için öncelikli tehdit olarak görüyor ve silah bırakmaması halinde askeri müdahaleyi göze almış durumda.
Suriye’deki bir diğer önemli azınlık Dürziler. Her ne kadar geçtiğimiz hafta İsrail’in tahriklerine kapılmayacağını ve Şam ile çatışmaya girmeyeceğini göstermiş olsalar da yine de kırılgan bir fay hattı Şam için. Yeni Anayasada burası için de düzenleme yapmalı. DürzilerinŞam yönetimini kendi devleti olarak görmesini sağlamak gerekir. Bu konudaki isteklerini Şam yönetimi biliyor ve bunları karşılamak üniter yapıyı zedeleyecek konular değil.
İYİLEŞMEYEN YARA MEZHEP KAVGASI
Esed ailesinin belki de Suriye’ye en ölümcül mirası mezhep ayrımcılığı olmuştur. Nusayri ailesinin 61 yıl boyunca ülkede yaptığı en büyük kötülük, % 10 nüfusa sahip Nusayrilerin % 90 nüfusu diktatörlükle yönetmeye kalkması oldu. Bunun sonucu patlak veren iç savaşta ise İran ve Hizbullah ülkeye gelerek bu kavgayı tam olarak mezhep savaşına dönüştürdüler. Bunun acı veren ve utanç duyulacak sonuçlarını hepimiz gördük. Sadece Suriye değil, bölge ülkeleri de bu utanç savaşının tahribatını yaşadı.
Esed’e ölümüne bağlı el kanlı askerleri devrimle birlikte yer altına çekildi ve şimdi İran ve İsrail’in teşvikiyle yer üstüne çıkıp terör estirmeye başladı. Son olaylarda 700’den fazla insan hayatını kaybetti. Olaylar yayılmadan bastırılsa da bu cani Esed askerlerinin tamamı ele geçirilemediği için tehlike devam ediyor.
Şam yönetimi Nusayri/Alevi kartını İsrail ve İran’ın elinden alacak düzenlemeler yapmalı. Şu ana kadar intikam almayarak, Nusayri azınlığın can güvenliğini sağlayarak iyi politikalar izledi. Fakat bu yetmez. Esed’in yaptığı hataları yapmamalı ve sadece Sünnilerin hakimiyetinin olduğu yapı kurmamalı. Ekonomik olarak sıkıntılar çeken bu azınlığın şartlarını düzeltmeli, siyasi ve bürokratik olarak suça karışmamış ve taassup ehli olamayan Nusayrileri de yönetimin içine katmalı. Haklarını Anayasal olarak güvence altına almalı ve başkaülkelerin tahrik edeceği açıklar bırakmamalı.
AŞIRI UÇLARIN NEDEN OLABİLECEĞİ SORUNLAR
Yeni Suriye yönetimini bekleyen bir başka tehlike ideolojik ve inanç olarak aşırı uçlarda yer alan gruplardır ve bunları bir şekilde frenlemeli. Nitekim Lazkiye ve çevresinde terör eylemlerinin bastırılması sırasında bu aşırı uçlardaki silahlı gruplar sivil halka zarar verdi ve yağma olaylarına karıştı. Bunu yapanların yakalanması için Şam yönetimi soruşturma başlattı ve tam yetkili bir komisyon kurdu. Fakat bu olay da gösteriyor ki, iç savaş sırasında Suriye içinde çok sayıda silahlı gruplar olukça tehlikeli uçlara savruldu ve bunlar kendilerine yapılan zulümlerin intikamını almak için fırsat kolluyor. Bu tehlikeyi de görmek zorunda Şam yönetimi. Her ne kadar özellikle başka ülkelerden gelen yabancılar tasfiye edilse de, halen potansiyel bir tehlike oldukları son olaylar gösterdi bize.
ANAYSA HIZLA HAZIRLANMALI VE SEÇİMLER EREKENE ALINMALI
Tüm bu tehlikeleri bertaraf etmek yeni iş başına gelmiş, ekonomik olarak, alt yapı olarak perişan halde olan, tüm askeri gücü İsrail tarafından yok edilmiş bir devlet için kolay değil. Ancak Şam yönetiminin şansı Suudi Arabistan’ı, Katar’ı, Mısır’ı, Türkiye’yi aynı anda yanına alması, Arap liginden, İslam ülkelerinin çoğundan tam destek görmesidir. Bu avantajı kullanarak ayağa kalkması daha kolay olacaktır.
12 Milyon insanın göç ettiği bir ülkede seçim yapmak mümkün değildir. Ancak bunu dört yıla yaymanın da sakıncaları görülüyor. Seçimleri daha kısa sürede hayata geçirmenin ilk şartı yeni Anayasa’yı yürürlüğe koymak olacaktır. Şu anda bir komisyon çalışıyor bunun için. Belirlenmiş bir süre yok fakat hızlanmalarında fayda var. Azınlık fay hatlarının kırılmasını önlemenin en önemli yolu Anayasal düzenlemeler. Bu yüzden hızlanmalı bu çalışma.
Yurt dışında bulunan göçmenlerin hemen ülkeye dönmesi pek mümkün değil. Seçimler buna biraz buna bağlı. Fakat seçimlerin yapılması için yurt dışında oy kullanma imkanları sağlamak mümkün olabilir. En büyük göçmen grubun bulunduğu Türkiye’de ve Ürdün’de bu şartlar sağlanabilir… Böylece seçimler daha etkene alınabilir.
Suriye’nin acı dolu tarihinin son bulması için zorlu günler onları bekliyor. Fakat bölge ülkeleri Suriye’nin istikrarsızlaşmasının aynı zamanda kendi ülkeleri için de büyük tehlike olduğunu unutmamalı. Bu yüzden Suriye’ye daha fazla yardım yapmalılar.
Amman’da yapılan son toplantı bunun güzel bir örneği oldu.
AMMAN’DAKİ TOPLANTI İYİ BİR BAŞLANGIÇ
Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ın bir araya gelerek DEAŞ ile mücadele anlaşması yapması çok önemli bir gelişme. İlk defa Müslüman ülkeler kendi aralarında DEAŞ ile mücadele için ortak bir yapı kumuş oluyorlar. Suriye’de bir operasyon merkezi kurulacak ve bunun yetkisi Şam yönetimine verilecek. Böylece batılı ülkelere ihtiyaç duyulmadan DEAŞ ile mücadele bölge ülkeleri arasında halledilecek.
Bu yapının kurulması başka yapıların da kurulabileceğini göstermesi açısından son derecek önemli bir girişim. Suriye’nin ayakları üzerinde durması ve batılı devletlerin etkisinden kurtulması için güzel bir adım.