Suriye Devrimi ve Gazze Soykırımı, ‘Haçlı Batı’yı Öldürdü

20.Yy. da sömürge ya da yarı sömürge konumuna düşen İslam ülkelerinde veya başka devletlerin vatandaşı olarak en çok saldırıya uğrayan kesimlerden biri olan Müslümanlara yönelik vahşi saldırılar topyekün bir haçlı saldırısı imajını pekiştiriyor.

Haçlı güçlerinin 1948’de kurdurduğu İsrail işgal devleti ile başlayıp, 2020’lere kadar Cezayir, Irak, Afganistan, Libya, Tunus, Mısır, Bosna, Çeçenistan, Myanmar, Hindistan’da Müslüman halklara yönelik saldırıları, katliamları hiç bitmedi. En son, hemen yanı başımızda Suriye’de 2011 de başlayan iç savaş vesilesiyle Nusayri azınlık diktasının işkence ve katliamları ve Gazze’de İsrail’in soykırım ve işgali psikolojilerimizi perişan etti. Gazze’de Kiliseler, BM okulları ve hastanelerde siviller hedef alınmıştı ve buna rağmen batı ülkeleri müdahale etmedi.

8 Aralık 2024 tarihinde Esed’in Şam’dan kaçmasıyla hızlı bir şekilde sonuçlanan Suriye halk devrimi kalplerimize su serpti. Suriye’deki değişim Ortadoğu’nun geleceğini yönlendirecek sonuçlar doğuracak. Buna rağmen gönlümüzce bu tarihi devrimi kutlayamadık. Çünkü haçlı güçleri, bölgedeki Rusya ve İran gibi işbirlikçileri ve Türkiye’de haçlıların bıraktığı tohumlar, Suriye turnusolunda görüldüğü gibi, Müslümanlara asla iyi bir şeyi yakıştıramadığı gibi, içten içe daha fazla kin ve düşmanlık besliyorlar.

İsrail’in Gazze’ye karşı giriştiği etnik temizlik ve işgal girişimi orada yaşanan katliamlar, her defasında bundan daha beteri olmaz dedirtti ama daha fecisi ve aşağılık olanları işlenmeye devam etti.

Çocukların keskin nişancılar tarafından başlarından hedef alınması –ki muhtemelen en fazla çocuğun kasıtlı olarak hedef alındığı saldırılar oldu-, evlerin yıkılıp sivil halkın ve ailelerin tamamen ortadan kaldırılması, infazlar, tutuklamalar, her yaştan insana yönelik çocuklar da dahil işlenen işkence ve tecavüzler, su, yiyecek ve ilaç yardımlarının engellenmesi ve en kan dondurucu olan da hak ihlallerinin arşa çıkması ile  uluslararası toplum tarafından bu denli sessizlik ve tepkisizlikle karşılanması; gönlümüzce Suriye’deki Fransa işgalinin bakiyesi mezhepçi Nusayri yönetimin yıkılması sonucu hissettiğimiz rahatlamayı dışa vurmamızı engelledi. Suriye ve Filistin halkının kırılmasına karşı uluslararası toplumun tepkisizliği işlenen cinayetlerden daha kan dondurucuydu. Ve insanlık vicdanını aynı oranda yaraladı. Bu ‘hesap verilmezlik zırhı’ İsrail’in hemen Suriye topraklarına işgaline meydan verdi.

Şimdi bir haftadır, ateşkes sonucu evlerine dönen Filistinlilerin acı dolu hikayelere rağmen evlerine dönüşlerini bir bayrama dönüştürdüklerini izliyoruz. 15 aydır yaptığımız duaların ve emeklerin karşılığını verdiği için Allaha şükrediyoruz.

Bu sevince ortak olalım derken İsrail, ateşkesin sebep olduğu aşağılanma ve başarısızlığın faturasını yine Filistinli sivillere kesti. Gazze’de yaptığı yıkımın ve saldırgan politikalarının aynısını Batı Şeria’ya taşıdı. Yine hem Gazzelilerin hem de dünya kamuoyunun sevinci kursağında kaldı. Ordan buradan toplama halkıyla İsrail’in bütün devletler ve vatandaşlar için tehdit oluşturan ‘kokuşmuş’ hiçbir kırmızı çizgisi olmayan (sadece konuşan hayvan ki bu tabir insan için, batı zihniyetinin insan olma melekesini anlamadığının bir dışa vurumudur) vahşi hayvanlardan farksız ucube bir topluluk olduğu görüşü büyük oranda kabul edildi.

Bu vesileyle İsrail’i aklamak için öne sürülen; iki devletli çözüm bile artık geçersizleşti ve İsrailin bizatihi varlığının hiç bir meşruiyeti kalmadı.  Siyonistlerin 7 Ekim’de Hamas’ın saldırganlığı, 40 bebek öldürme safsatası gibi argümanları İsrailin kuruluşundan beri devam eden zihniyetini örtmeye yetmedi.

Altında haçlı zihniyetinin yattığı bütün bu saldırılar, batının bir müddet arkasına gizlendiği evrensel değerlere ihanetini ve ikiyüzlülüğünün derinlerdeki sömürge ve toprak gaspı tabiatının devam ettiğini ve hiçbir ilerleme kaydetmediğini bir kez daha ortaya koydu.

Her şeye rağmen, insanlığın vicdanı, Gazze katliamında harekete geçmişti. Batıda hala insan kalmış milyonlar, küresel şeytanlara esir olmuş yöneticilerine ve devletlerine rağmen, Gazze halkının acılarını paylaşıp, Siyonizm’e tepkilerini ortaya koydular. 40 km’lik Gazze şeridinde yaşayan 2 milyon iki yüz bin kişinin en gelişmiş bombalara karşı kendi mütevazi silahlarıyla gerçekleştirdiği direniş dünya kamuoyunu da harekete geçirdi. Her dinden her görüşten, her ülkeden hatırı sayılır sağlam bir destekçi kitlesi oluştu. ABD, İngiltere, Kanada, Avusturalya ve Almanya’nın desteğiyle süren ve ayrım gözetmeyen bombalamalar sonucu binden fazla aile tamamen ortadan kalktı veya geriye yok edilmiş bir enkaz kaldı. Hem katliamlar hem de açlık, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum etme ve soykırım, batı ve onun oluşturduğu kurumları bitirirken, Gazze soykırımı ve destansı Gazze direnişi insanlığı insani değerler etrafında birleştirdi.

El çabukluğuyla ABD ve Almanya’da çıkarılan antisemitizm yasaları sadece İsrail’e dokunulmazlık ve istediği yeri işgal etme, sivilleri öldürme ve kültürleri ve inançları boğma serbestiyeti anlamı taşımaktadır. Batılı devletlerin bu tavrı, kendi değerlerini kendi elleriyle ve bir avuç Siyonist barbar uğruna yok etmesi olarak tarihe geçti. Bu tavır, önümüzdeki on yıllarda batının kendi içine çökmesine, Ortadoğu, Afrika ve  Güney Amerika’nın yükselmesine ve halkların bu sahte uygarlığın büyüsünden kurtulmasına zemin hazırlayacaktır.

Daha sonraki aşamada bu sömürgeci Haçlı güçler, kendi halklarını da katlettikleri 100 yıl, 30 yıl savaşları gibi ve en son 2. Dünya savaşı  gibi birbirlerine düşecek ve iç istikrarlarını kaybedecekler. Sömürgeleri ellerinden çıktıkça pasta daha da azalacak ve kırk haramiler birbirine girecekler. Modernlik, çağdaşlık, ilericilik maskeli Haçlı Batı’nın ölümü, Roma’nın ölümünden daha trajik olacak gibidir. Yüksek teknolojileri, ölümcül kitle imha silahları ve insanlığa dayattıkları sapkın yaşam tarzları, bu sömürgen güçlerin mezarlığıdır.

Umudumuz odur ki, Batının işgal ve gasp amacıyla geliştirdiği ‘teröre karşı savaş’ teröründen dünya kurtularak bir nebze nefes alacaktır.

Sadece Gazze’deki 15 aylık sonuçlar bile bize gelmekte olanın ne olduğunu kanıtlamaya yeter.