Suriye Devrim Lideri Ahmet Şara: Din Adına Baskı Yapılamaz
https://kritikbakis.com/wp-content/uploads/2024/12/altyazi-004.mp4
Suriye devrimi lideri Ahmet Şara (Colani), 2023 yılında İdlib’te, HTŞ lideri olarak katıldığı bir panelde soruları yanıtlıyor. HTŞ ve Suriye muhalefetini DAEŞ’le veya benzeri örgütlerle benzeştirerek kötücülleştirmeye çalışan çevrelerin beklentisinin aksine, Cevlani, çok farklı bir İslam anlayışı ve gelecek profili çiziyor. Aximedya youtube kanalı, Cevlani’nin bu konuşmasını altyazılı olarak yayınlamış. Youtube kanalı bu konuşmayı kaldırmış. Aximedya aynı videoyu X hesabında tekrar yayınlamış. Sosyal medyanın sahiplerinin bu sansürüne rağmen, konuşma bir hayli ilgi gördü.
Kritik bakış olarak bizde tarihe not düşmek ve Suriye devriminin sıcak gündeminde doğru bilgi ve kanaat sahibi olmak adına, yayınlıyoruz.
………………..
Colani:
Hisbe (kamu düzenini dini kurallarla sağlayan bir tür zabıta teşkilatı-çvn) konusu, kardeşlerim, bana göre bazı hatalar içeren kültürel bir miras. Bizim zihinlerimizde hisbe konusu Suudi Arabistan’da yaşanan şey ve bazı insanlar da onun DAİŞ kontrolündeki bölgelerinde uygulanan şey olduğunu zannediyorlar.
Ben örf ve dini kaideler açısından bunun orada uygulandığı şekliyle doğru olduğuna inanmıyorum. Hisbe o dönemde polis teşkilatını temsil ediyordu. Tedarik güvenliğini temsil ediyor, çarşıları ve diğer şeyleri kontrol ediyordu. Bu görevler çeşitli kurumlara dağıtıldı. İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma şu an var. Camilerde var, gümrük kanunlarında var, tedarik kanunlarında var, yargıda var, haksızlıkları gidermede var. Dağıtılmış durumda. Geriye halkın adetleri kalıyor ki daima konu onun etrafında dönüyor ya da hisbe konusunda ona işaret ediliyor. O hissenin bir parçası ancak tamamı değil.
Bizim kültürel mirasımıza göre, ki ben Suudi Arabistan’ın tecrübesini biliyorum, İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Heyeti’nin özellikle hisbe görevini yerine getirmek için kurulmasının ve oradaki uygulamalarının olumlu sonuçlara değil olumsuz sonuçlara yol açtığına inanıyorum. DAİŞ’in yaptığına gelince, ne olduğu çok açık.
Bu nedenle, kardeşlerim, biz birçok meseleyi göz önünde bulundurmak istiyoruz. Öncelikle bulunduğumuz bölgedeki insanların örfünü gözetmeliyiz. Diğer bir konu da şu: Yönetimin topluma zorla uygulatması gereken şer’i işler neler? Yönetimin topluma hangi şeylerde “Bu haram, yapmayın. Bu münker/kötü bir şey yapmayın” deme hakkı var? Öncelikle haram belirleme yetkisi sadece Allah azze ve celle’ye aittir. “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım.” (el-En’âm, 6/151) Allah azze ve celle haramları ayrıntılı bir şekilde zikretmiştir. “Bu bizim indirdiğimiz ve hükümlerini farz kıldığımız bir suredir.” (en-Nûr, 24/1) “Ayetleri açıklanmış bir kitaptır.” (Fussilet, 41/3) Allah azze ve celle haramları açık ve net bir şekilde bildirmiştir. Fakat yönetimin de engelleme hakkı vardır. Allah helal ve mübah bir şey vermiştir, ancak yönetim gördüğü belirli bir yarar için o şeyi engelleyebilir. Haramların ve mübahların idaresi yönetime verilmiştir. Haram kılma yetkisi Allah’a aittir. Hz. Peygamber (s) kendine balı haram kılınca kendisine tam bir sure indirildi ve Allah’ın helal kıldığını haram kılmasından sakındırdı. Allah’ın zikrettiği haramlardan biri de Allah adına bilmeden konuşmaktır. (el-Bakara, 2/169) Yani Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmayın. “İsrail’in/Yakub’un (as) kendine haram kıldıklarının dışında her şey İsrailoğulları’na helal idi.” (Âl-i Imrân, 3/93) Dolayısıyla, kardeşlerim, biz topluma bir şeyi yasak edecek yönetim yetkisini kullanacaksak o şeyin üzerinde ittifak edilmiş bir haram olması gerekir. Sübutunun kat’i/kesin ve delaletinin kat’i/kesin olması gerekir. Eğer üzerinde ihtilaf edilen bir şey ise daha esnek davranılır. Örneğin kadınların yüzünü örtmeleri; farz mı, değil mi? Cumhurdan gelen görüşe göre farz değildir. Yüzün açık bırakıldığı tesettür şer’i tesettürdür. Yönetim zorlaştırma yolunu seçer ve daha katı olan görüşü benimserse bunu o görüşte olanlara uygulama hakkı vardır ancak halkın geneline zorla uygulama hakkı yoktur. Bu yönetimin haddini aşmasıdır.
Yönetimin kul ve Allah arasındaki ibadetler konusuna müdahale etmesi de tartışmalı bir başka konu. Toplumu münafık bir topluma dönüştürmek istemiyoruz. Bizi gördüğünde namaz kılar, biz olmadığımız zaman kılmaz. İnsanların örfünü gözetmek gerekir. Örneğin bugün Afgan burkasını getirip Suudi Arabistan toplumuna koysak, ikisi de tesettürü sağlanmasına rağmen farzedin ki Afgan burkasının abayeden ve peçeden daha doğru olduğunu söylesek, Suudi Arabistan toplumu bunu kabul etmeyecek. Abayeyi Afganistan’da zorla dayatırsan o da orada reddedilecek. Örf burada rejimden kurtarılan bölgelerde, tesettür bakımından kadınların yüzde 40 ila yüzde 50’si gönüllü olarak peçe takıyorlar. Bu, kardeşler, çok büyük bir şey. Bugün rejimden kurtarılan bölgelerde camilerimiz dolu. Allah’ın lütfuyla, geçtiğimiz Ramazan ayında İdlib kentinde itikafa giren sayısı 4 bin kişiye ulaştı. Camiler sabah namazlarında dolu. Bu, kardeşlerim, hayır müjdeleyen bir şey. Rejimden kurtarılan bölgelerde, Allah’a hamdolsun, Allah’ın şeriatı medya şovu yapılmadan ve ona vur, bunu kes demeden uygulanıyor.
Rejimden kurtarılan bölgelerde kurumların inşası devam ediyor. Bütün bunlar Allah’ın şeriatından. Bizim tüm hayatımız Allah’ın şeriatı için oldu. Fakat, kardeşlerim, bazı gösterişler var ve bazen şeriatı o gösterişlere indirgeme durumu oluyor. Şeriatın uygulanması mahkeme kapısında eli kılıçlı bir adamın durması ya da bir davetçinin elinde sopayla insanları çarşılarda kovalaması zannediliyor. Bazı genel adaplar var. Biz yönetimde çekişme oluşturmak istemiyoruz. İçişleri Bakanlığı kamusal ihlallere bakar ve rejimden kurtarılan bölgelerdeki diğer kurumlarla iş birliği yapar. Örneğin Yüksek Öğretim Bakanlığı’nın koyduğu kuralları, Tarım Bakanlığı’nın koyduğu kuralları; hepsini kim uygular? İçişleri Bakanlığı. Dolayısıyla Vakıflar Bakanlığı’nın koyduğu kuralları da İçişleri Bakanlığı’nın uygulaması gerekir. Genel adabı ihlal edenleri cezalandırmak için Vakıflar Bakanlığı’na bağlı özel bir güç oluşturursak burada biz yetki çatışmasına girmiş oluruz. Birçok sorun ortaya çıkar. Biz hisbenin İçişleri Bakanlığı’nın bir parçası olmasını, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bazı şeriat hocaları ve davetçiler gözetiminde bir ahlak polisinin olmasını uygun gördük. Olayın sopadan çok davet yönüne ağırlık verirler. Kardeşlerim! Biz davette sopaya ağırlık verirsek bu bizim hakkı insanlara ulaştırmaktaki acizliğimize işaret eder. İslam hak dindir. Yani bizzat kendisi güçlüdür. İslam’a sopayla karşı çıkan için sopaya ihtiyacımız var. Güç kullanarak bizi davetten alıkoymaya kalkışana karşı güç kullanırız. Cihat bunun için farzdır. Fakat insanlarla aramıza engel konulmazsa daveti tercih ederiz. Davet daha uygundur. Dolayısıyla genel ahlaka aykırı davranışlar olursa onlarla İçişleri Bakanlığı ilgilenir. Onların lokantalar, eğlence yerleri ve benzeri konularda genelgeleri var. Genel ahlaka aykırı davranacak iş yeri sahiplerine uygulayacakları cezalar var. Fakat genel ahlak da belli bir çerçevede tutulmalı.
Ben uzun araştırmalardan ve incelemelerden sonra bunu söylüyorum. Gördüğümüz birçok tecrübeden sonra bu sonuca ulaştık. Kardeşlerim! Konuyu hassas olduğu için kapatmamamız gerekiyor. Ancak geçmişte başarısız olduğu sabit olmuş deneyimleri tekrarlamıyoruz. Şam ehline, rejimden kurtarılan bölgelerin sakinlerine yakışır bir örnek ortaya koyuyoruz. Rejimden kurtarılan bölgelerde yaşayan örnek olmalı. İnsanların örflerini, mezheplerini ve ahlaklarını gözetmeli. Aynı zamanda bizim uygulamakla emrolunduğumuz Allah’ın şeriatına da uymalı. Allah azze ve celle’nin bizi sorumlu tutmadığı şeylerle kendimizi sorumlu tutarak Allah adına hüküm vermemeliyiz. Vakıaya ters düşen görüşler benimsememeliyiz. Aksi takdirde ya şeriat dediğimiz şeyden geri adım atmak zorunda kalırız ya da hata olduğunu bilerek ona devam ederiz. Örneğin Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanmasını yasaklıyorlardı. Yani kardeşim, çık, “Bizim örfümüze uygun olmadığı için bu yasak” de. Fakat “Bu haram” deme. Belli bir aşamaya geldi, geri adım atmak istedi. Kendisiyle ters düştü. Kardeşim, sen bu konu sebebiyle birçok insana düşmanlık ettin. İnsanlar fetvalar çıkardılar. Senin yasaklamaya hakkın var, yasakla. Sen yönetimsin. “Bu şey yasak” de. Sorun yok. Neden? Çünkü onlarda aşiretler ve kabileler için kadının araba kullanması kolay kabul edilebilir bir şey değil. Bundan geri adım atmak daha kolay. Haram olduğunu söyleyip kendini bağlıyorsun, heyetler ve polisler gönderip şer’i bir konu olmadığı halde onu yapanı cezalandırıyorsun. O görüşünden geri adım atman dinden geri adım oluyor. Ya senin fetvan hatalıydı ya da yerel koşullar doğrultusunda fetvanı değiştirdin. Bu da sana ya da dinine zarar veren bir şey.