Sumud: Gazze’deki Filistin Davasının Kararlı Kalbi
Filistinlilerin yaşadığı derin ve amansız mücadeleler, akılcı bir beklentiyle bakıldığında Filistin davasını geri dönülmez şekilde sona erdirmeliydi. Ancak, Filistin’deki özgürlük mücadelesi bugün zirvesine ulaşmış durumda. Bunu nasıl açıklayabiliriz?
Filistin’i, Filistin halkını ve onların davasını silmeye yönelik girişimler bir asırdan daha uzun bir geçmişe dayanır. Bu çabalar, Balfour Deklarasyonu’nun ve onu izleyen Mandate (Vekâlet) döneminin tarihsel ve süregelen etkilerini de kapsar; bu dönem, aşırı şiddet, sistematik baskı ve sert olağanüstü hal düzenlemelerinin dayatıldığı bir süreci başlatmıştır.
Filistin topraklarının felaket niteliğindeki yıkımı anlamına gelen Nekbe’nin ardından yeni olağanüstü hal yasaları çıkarılmış ve birkaç nesil Filistinli, Shattat’a (diaspora) geniş çapta dağılmıştır.
Sürekli savaş, yeni işgaller ve ısrarlı etnik temizlikten oluşan amansız bir döngü, uluslararası toplumun hareketsizliği ve süreklilik göstermeyen Arap dayanışmasıyla daha da kötüleşmiş, yozlaşmış Filistinli elitlerin varlığıyla daha da derinleşmiştir.
Bu acı zinciri, sayısız İsrail katliamını, tırmanan şiddeti, yerleşim yerlerinin durmaksızın genişlemesini, yaygın yıkımı ve evlerin tekrar tekrar yıkılmasını da kapsamaktadır.
Savaşların ardı ardına yaşandığı uzun süreli Gazze kuşatması, bugün devam eden bir soykırımla doruğa ulaşmıştır.
Ancak, bu kapsamlı ve ezici zorluk birikimine rağmen Filistin davası yalnızca hayatta kalmakla kalmıyor, sarsılmaz bir ruhla direnmeye devam ediyor. Bu olağanüstü ve kalıcı direnci en derin şekilde anlamamıza olanak tanıyan kavram ise Sumud’dur.
Sumud’un Yenilmez Ruhu
Sumud yalnızca bir direngenliği aşar; o, meydan okuma, tarih bilinci, sarsılmaz inanç, maneviyat, aile bağlarının gücü ve toplumsal uyumun köklerine dayanan derin ve yerleşik bir kültürel olguyu temsil eder.
Sumud’un dili son derece yaygın ve zengindir; şiirde, karmaşık hikâye anlatımında, Kur’an ayetlerinde ve devrim dilinin etkileyici terminolojisinde güçlü bir şekilde kendini gösterir. Sumud, Muqawama (direniş), Hurriyya (özgürlük), Thawra (devrim), Hatta Akher Nuqtat Dum (son damla kanına kadar) ve hatta Falasteen (Filistin) gibi kelimeler derin ve çok katmanlı anlamlarla yüklüdür.
Benim gibi Gazze’de büyüyen sayısız çocuk için, kum üzerine, her ders kitabına ya da kendi eline Falasteen kelimesini yazmak gibi basit ama güçlü bir eylem, temel ve derinden kişisel bir deneyimdir.
Bu nedenle, Filistin’e dair gerçekten samimi bir anlayış, Filistinlilerin bizzat kendi özgün dili ve yaşanmış deneyimleriyle, özellikle de Gazze’de yaşayanların deneyimleriyle titizlikle şekillendirilmelidir.
Bu zorunluluk, Balfour Deklarasyonu ya da Ulus Devleti Yasası gibi tarihî belgelerden odağın bilinçli şekilde uzaklaştırılmasını gerektirir. Bunun yerine anlayış, İzzeddin el-Kassam, Abdul Kadir el-Hüseyni, Akram Zeyter ve Gassan Kanafani gibi önemli isimlerin anlatılarından başlayıp, Gazze’de direnen Filistinlilere, masum çocuklarına, cesur gazetecilerine, özverili doktorlarına ve sıradan halkına kadar otantik bir biçimde ortaya çıkmalıdır.
Gazze: Filistin Hikâyesinin Boyun Eğmeyen Kalbi
Bu bakış açısı duygusal bir yaklaşım gibi algılanabilir. Ancak, Gazze’nin Filistin hikâyesinin, tarihsel gidişatının ve gelecekteki kaderinin tartışılmaz merkezinde yer aldığına dair uzun süredir taşıdığımız inancın açık bir ifadesidir.
Bu, duygusal bir yakarış değil, sert ve boyun eğmeyen bir yaşam gerçeğinin derin bir şekilde kabulüdür: Gazze, İsrail işgalinin, apartheid rejiminin, kuşatmanın, savaşın, şiddetin, etnik temizliğin ve soykırımın en ağır tezahürlerinin yükünü sırtlamıştır.
Dahası, direnişin bir an bile kesintiye uğramadığı yerdir Gazze. Bu gerçek tek başına, Gazze’yi sözde çatışmanın tüm karmaşık tarihindeki en kritik ve inkâr edilemez unsur olarak kabul etmek için yeterlidir.
Gazze’de süregiden İsrail soykırımı sadece bir toplu cezalandırma eylemi değildir. Aksine, bu, İsrail’in derin şekilde çarpıtılmış ve ürpertici gerçeklik algısından kaynaklanır: Filistin davasının kalbini ve ruhunu belirli bir ideoloji, belirli bir grup insan ya da tanımlı bir örgüt değil, bizzat Filistin halkının kendisi oluşturur.
Bu nedenle, direnişi tamamen yok etmenin tek yolu olarak algılanan şey, halkın topluca katledilmesi ve hayatta kalanların etnik temizliğe maruz bırakılmasıdır. Eğer İsrail bu korkunç anlayışı kendi çarpık ve derinden suçlu zihniyetiyle kavrayabildiyse, o zaman bizim de bu temel kavramı bütünüyle anlamamız aynı ölçüde zorunludur.
Filistin’e Dair Yeni Bir Anlayış İnşa Etmek
Bu nedenle, Filistin’e dair yeni ve dönüştürücü bir anlayış yalnızca arzu edilen bir şey değil, mutlak bir zorunluluktur. Bu anlayış, sıradan insanların duygularını, arzularını, hislerini, özlemlerini ve gerçek halk siyasetini içtenlikle yansıtan Filistinli sesleri tartışmasız şekilde merkeze almalıdır.
Herhangi bir Filistinli sesin ya da her anlatının yeterli olmayacağı unutulmamalıdır. Bu kasıtlı ve odaklanmış yaklaşım, sumud kelimesini ve ona eşlik eden tüm terminolojiyi, geçici duygusal bir dil olmaktan kurtarıp ortak söylemimizin merkezine yerleştirmeye yardımcı olacaktır.
Tüm yerli halklar gibi özgürlük için haklı bir mücadele yürüten Filistinliler de kendi söylemlerinin koruyuculuğunu tartışmasız bir şekilde üstlenmelidir. Onlar bu söylemin bir yükü değil; bu söylem içinde kenarda duran aktörler de değil; aksine, inkâr edilemez ana karakterleridir.
Sadece 600 gün içinde, büyük ölçüde tecrit edilmiş, yalıtılmış ve imha hedefi hâline getirilmiş Gazze’deki Filistinliler, Siyonizmi bir asırlık çabanın toplamından daha kapsamlı ve etkili biçimde ifşa etmeyi başarmışlardır.
Bu muazzam başarı da onların derin Sumud’unun doğrudan bir sonucudur.
Artık Filistin ile olan dayanışma dilimizi eleştirel biçimde yeniden gözden geçirme; onu kendi ideolojik, siyasi ve çoğu zaman kişisel önceliklerimizden bilinçli şekilde arındırma ve yalnızca Filistinlilerin gerçek önceliklerine göre kararlılıkla yeniden şekillendirme zamanıdır.
*(Ramzy Baroud tarafından 27 Mayıs 2025’te Bosna’nın Saraybosna kentinde düzenlenen Gazze Mahkemesi’nde sunulmuştur.)
Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/06/24/sumud-the-unyielding-heart-of-the-palestinian-cause-in-gaza/