Siyaset İçin Savaş Yaşamak İçin Barış
Bu dünya ne çektiyse siyasetçilerden çekti…
Evet tehlikeli bir genelleme ama bir makineye dönmüş, ruhu ve merhameti kalmamış siyasetçilerin koltuklarında oturmak için açtıkları savaşlar yüzünden çok acı çekti dünya.
Hitleri, Stalini, Musolliniyi, Sırp Karadziç artık geçmişte kaldı diye saymayayım, yakın örnekler vereyim.
SAVAŞ VE İŞGALLE SEÇİN KAZANANLAR
Amerika’da baba ve oğul Bushların iç siyaseti etkilemek için Irak’ı işgalini ne ile açıklayacağız? Yıllar sonra hepsi tek tek itiraf etti meğer Irak’ta kimyasal silah yokmuş diye!
11 Eylül sonrası işgal edilen Afganistan için gerekçe neydi hatırlayan var mı? Sanki 11 Eylül saldırısını gariban Afgan halkı yapmış gibi ülkeyi taş devrine döndürdüler, on binlerce insanı öldürdüler ve 20 yıl sonra utanç içinde oradan kaçıp gittiler.
Fransa’nın Libya’da Kaddafi yönetimine karşı yaptığı operasyon da, Orta Afrika Cumhuriyetinde yaşanan katliamlar da aynı siyasi amaçları taşıyordu.
Çin’in Tayvan gerilimi, Doğu Türkistan baskısı, Rusya’nın Ukrayna savaşı hep siyasi hesaplarla yaşanan olaylardı.
Kimse barış, özgürlük, huzur için savaş açmaz zaten. Aç gözlülüğün, doymak bilmez genişleme arzusunun, huzursuz liderlerin, dengesiz devlet yöneticilerinin yaptığı en kolay şey savaş, kargaşa ve işgal ortamı yaratmaktır.
Ne için? Daha fazla iktidarın nimetlerinden faydalanmak için…
HİÇBİR SİYASİ SAVAŞ BAŞARIYA ULAŞMADI
Fakat acı olan gerçek şu ki, siyasi savaşların hepsi büyük başarısızlık, felaket ve kimseye fayda etmeyen kaosla sonuçlanmıştır.
Afganistan’ın işgal eden ABD ve Rusya sonuçta ne elde etti? On binlerce askerinin kaybetmesinin sonucu ne oldu? O ülkeden utanç içinde ayrıldılar.
Rusya Ukrayna’da bataklığa saplandı, Suriye’den eli boş çıktı, Fransa Libya’yı ikiye böldü…
Fakat bu savaşların amacı zaten oradan bir şey kazanmak değildi, iç siyasette kazançlı çıkmaktı. İktidarlarını sürdürüyorlarsa kazançlı çıktıklarını düşünüyorlar.
Peki ya ölen on binlerce kendi askeri, yüz binlerce sivil…
TARİHTE İKİ SİYASETÇİ YARIŞIYOR
Tüm tarihi tarasak siyaset için ve kişisel ikballeri için savaş açan ve dünyaya ağır bedeller ödeten iki isim birbiriyle yarışır sanırım: Hitler ve Netanyahu…
Hitler 2. Dünya Savaşı’nı çıkardı, 70 Milyon insanın ölmesine neden oldu, onlarca ülkeyi harap etti.
Netanyahu da 3. Dünya Savaşı’nı çıkartmak üzere. Daha şimdiden Gazze, Lübnan, Suriye, Yemen’i perişan etti bile. İran’a saldırması için gece gündüz ABD’yi tahrik ediyor. Mümkün olsa ve gücü yetse Türkiye’yi de harap etmek ister.
Savaş Netanyahu’nun siyasette var olma sebebi, savaş olmadan ayakta duramıyor. O yüzden defalarca barış görüşmelerini bitirdi, ateşkesi bozdu, sözünde durmadı ve gariban Filistin halkına saldırdı. Bugün dünyada siyaset için savaş açanların en acımasızı ve en ahlaksızı bu nedenle Netanyahu’dur. Nasıl ki 20. Yüz yıl dendiğinde akla Hitlerin soykırımı, acımasız savaşları, katliamları geliyorsa, 21. Yüz yıl dendiğinde de Netanyahu hatırlanacak. Onun Gazze’de 51 bin sivili nasıl öldürdüğü, askerlerinin nasıl acımasızla çocukları katlettiği anlatılacak.
Siyasetçilerin iktidarda kalmak için savaşları kullanmasının en önemli nedeni, savaş ortamlarında seçmenlerin güvenlik kaygısıyla devleti yönetenleri değiştirmek istememesidir.
İngiltere’de savaş esnasında iktidarda kalan Churchill savaştan sonraki ilk seçimi kaybetmişti. Netanyahu’da bu savaş bittiğinde ilk seçimleri kaybedecektir göreceksiniz. Bırakın seçimi, savaş durduğunda iktidar koltuğunda oturması da mümkün değil, koalisyon hemen bozulacaktır. Bisiklet sürmesi gibi, savaş pedalına basmazsa bisikletten düşer.
YAŞAMAK İÇİB BARIŞ İSTEYENLERİN SESSİZLİĞİ
Savaş isteyen siyasetçileri anlatmak sayfalarca yer tutabilir. Fakat üzerinde hiç durmadığımız şey, yaşamak için barış isteyenlerin varlığı. Yani savaşarak değil, barışarak yaşamayı, var olmayı, iktidarda kalmayı tercih eden siyasiler, aydınlar ve liderlerden bahsediyorum. Ne acıdır ki bu insanların varlıkları savaş taraftarı siyasiler kadar etkili değil dünyada.
Yeni Zelanda’nın eski kadın Başbakanı Jacinda Ardern belki de yaşayan en erdemli ve ahlaklı siyasetçilerden biriydi. Cami saldırılarında Müslümanlara öylesine güçlü sahip çıkmıştı ki, Müslüman liderler bile o kadar samimi değildi.
Fakat bu erdemli kadın hırçın, sert siyaset yapanlar karşısında öylesine bezdi ki, önce başbakanlığı, sonra siyaseti bıraktı. Şimdi Yeni Zelanda huzur ve sükunet adası olarak anılmıyor.
BARIŞ İSTEYENLER DAHA ÇOK KONUŞMALI
Bu tür siyasetçilerin sayısının artması, sesinin daha çok çıkması gerekiyor ki yeni siyasetçilere örnek olsun.
Benzer erdemlere, ahlaka ve sağ duyuya sahip aydınların durumu da aynı. Savaş çığırtkanları karşısında onların sesi daha az duyuluyor, daha az görünürler bu yüzden etkileri sınırlı kalıyor.
Bugün dünyada biz yaşayanların şahit olduğu şey siyaset için savaş isteyenlerle, yaşamak için barış isteyenlerin mücadelesidir. Böyle sesimizi az duyurursak, cesur olmazsak barıştan yana olanlar kaybedecek.