Şanghay Zirvesi ve Çin’in Askerî Geçidi: Yeni Bir Dünyanın İlanı

Pekin’in yalnızca 150 kilometre uzağında, Asya, Avrupa ve Orta Asya’dan devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi düzenlendi. Bu tablo, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından şekillenen uluslararası düzenin daralmış yapısına karşı büyüyen stratejik bir dönüşümü ve yeni arayışları yansıtıyordu. Zirve, dünya siyaseti açısından kritik bir dönemde toplandı. Rusya-Ukrayna savaşı çözümsüz şekilde sürüyor, ABD’nin İsrail’e verdiği sınırsız destek Avrupa’da bile rahatsızlık yaratıyor ve küresel sistem giderek tıkanmış görünüyor. İşte bu atmosferde birbirleriyle farklı çıkarları ve hatta çatışmaları olan güçler, daha dengeli ve çok kutuplu bir düzen arayışı için bir araya geldi.
Eylül 4, 2025
image_print

Pekin’in yalnızca 150 kilometre uzağında, Asya, Avrupa ve Orta Asya’dan devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi düzenlendi. Bu tablo, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından şekillenen uluslararası düzenin daralmış yapısına karşı büyüyen stratejik bir dönüşümü ve yeni arayışları yansıtıyordu. Zirve, dünya siyaseti açısından kritik bir dönemde toplandı. Rusya-Ukrayna savaşı çözümsüz şekilde sürüyor, ABD’nin İsrail’e verdiği sınırsız destek Avrupa’da bile rahatsızlık yaratıyor ve küresel sistem giderek tıkanmış görünüyor. İşte bu atmosferde birbirleriyle farklı çıkarları ve hatta çatışmaları olan güçler, daha dengeli ve çok kutuplu bir düzen arayışı için bir araya geldi.

Zirvenin en dikkat çekici yönlerinden biri Hindistan ve Pakistan’ın aynı masada bulunmasıydı. Daha birkaç ay önce sınır çatışmasına giren bu iki rakip ülke, Şanghay çatısı altında yan yana oturdu. Çin’in en büyük rakiplerinden biri olan Hindistan’ın da ABD yaptırımlarının baskısıyla Pekin’e kısmen yaklaşması, aslında Yeni Delhi’nin tüm seçeneklerini açık tutma çabasını ortaya koydu. Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uzun aradan sonra ülkesinden çıkıp zirveye katılması, sembolik açıdan çok önemliydi. Bu, Moskova’nın Batı’nın iddia ettiği gibi izole edilmediğini göstermek isteyen güçlü bir mesajdı.

Yoğun gündeme rağmen öne çıkan bazı kararlar, zirvenin uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açma niyetini açık biçimde gösterdi. En kritik adım, ABD ve İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığının topluca kınanması oldu. Farklı çıkarları olan bu ülkelerin aynı noktada buluşması, Washington ve Tel Aviv’e karşı güçlü bir diplomatik mesaj niteliği taşıyordu. Ayrıca Şanghay çatısı altında yeni bir Kalkınma Bankası kurulması fikri gündeme geldi. Bu, Batı merkezli finansal düzene ve dolar hegemonyasına alternatif oluşturma girişimi olarak görülebilir. Çin, Rusya ve Hindistan’ın sahip olduğu ekonomik potansiyel, bu girişimin ciddiye alınmasını zorunlu kılıyor. Zirvede ayrıca çok kutupluluğun benimsenmesi ve Batı tekelinin kırılması yönünde çağrılar yinelendi.

Çin, sadece Şanghay Zirvesi’ni organize etmekle kalmadı, aynı zamanda bu toplantıyı Japonya’ya karşı zaferin yıldönümüne denk getirerek görkemli bir askerî geçit düzenledi. 55’ten fazla ülkenin temsilcilerinin izlediği bu geçitte, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un yanı sıra Kazakistan, Belarus ve Azerbaycan liderleri, ayrıca Türkiye Dışişleri Bakanı da yer aldı. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Putin ve Kim ile yan yana yürüyerek tören alanına gelişi, ardında ise Orta Asya ve Avrasya liderlerinin bulunması, tek başına Batı’ya karşı yeni bir dengenin kurulmakta olduğunun sembolüydü.

Dünyanın dikkatini çeken asıl unsur ise Çin’in sergilediği askerî gücün boyutuydu. Pekin, ilk kez tam anlamıyla nükleer üçlüsünü ortaya koydu: kıtalararası balistik füzeler, denizaltılardan atılan balistik füzeler ve havadan fırlatılan nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip füzeler. Bununla birlikte, hipersonik füzeler, savaş uçağı büyüklüğünde insansız hava araçları, elektronik harp sistemleri, akıllı zırhlı araçlar, lazer silahları ve hatta insansız denizaltılar görücüye çıktı. Bu tablo, yalnızca askerî bir geçit değil; aynı zamanda Çin’in artık sadece ekonomik değil, askerî alanda da küresel güç dengesini değiştirecek kapasiteye ulaştığının ilanıydı.

Bu gelişmelerin siyasi ve stratejik yansımaları oldukça geniştir. Çin, ekonomik gücünü uzun süre temel araç olarak kullandıktan sonra artık bunu askerî kapasiteyle birleştirmektedir. Ortaya çıkan yeni ittifak görüntüsü, küçük ya da orta ölçekli birçok ülkenin ABD karşısında Pekin ve Moskova’yı denge unsuru olarak görmeye başladığını gösteriyor. Ayrıca bu törenler, dışarıya verilen mesajların ötesinde, içeride Çin yönetiminin meşruiyetini pekiştirme işlevi de görüyor. Japonya’ya karşı zaferin hatırlatılması, millî gururla bugünkü askerî gücün birleştirilmesi, Şi Cinping’in liderliğini sağlamlaştırıyor.

Batı’ya verilen mesaj ise çok açıktı: Çin artık caydırıcı bir güçtür. Sergilenen geniş cephanelik, Pekin’in kendi güvenliğini garanti altına almakla kalmayıp, küresel dengelerde yeni bir oyun kurucu olduğunu da ortaya koydu.

Sonuçta Şanghay Zirvesi ve Çin’in görkemli askerî geçidi bir araya geldiğinde tek bir mesaj üretti: Dünya artık tek kutuplu değil. Şi, Putin ve Kim’in yan yana göründüğü fotoğraf sadece diplomatik bir an değil; Batı’ya karşı yükselen yeni bir siyasi-askerî blokun işaretiydi. Buradaki en temel gerçek, Çin’in artık yalnızca ABD’nin ekonomik rakibi olmadığı, aynı zamanda onun askerî nüfuzuna da doğrudan meydan okuduğudur. Bu dönüşüm, önümüzdeki on yıllarda uluslararası düzenin nasıl şekilleneceğini belirleyecek büyük stratejik rekabetin kapısını aralamaktadır.

Muhammed Davut Ünalmış

2015’te Ürdün Uluslararası İslami İlimler Üniversitesi İlahiyat ve İslami Bilimler Bölümü’nden mezun oldu. 2015-2022 arasında Katar merkezli Aljazeera kanalında farklı kademelerde çalıştı. 2022-2024 arasında TRT Arabi haber, planlama ve yurt dışı müdürü olarak görev yaptı. Akademik anlamda Ürdün, Ortadoğu ve İslami hareketler konularında çalışmalar yaptı. 2022’de Religions dergisinde “Partnership and Rescue Party and the Transformation of Political Opposition in Jordan” başlıklı bir makale yayımladı. 2023’te yayımlanan Küresel İhvan: Müslüman Kardeşler’in Rejimlerle İlişkisi ve Ulusötesi Niteliği adlı kitapta bir bölüm yazdı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.