Rusya’nın Libya Stratejisi Avrupa’yı Tehdit Ediyor

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı saran daha geniş çaplı istikrarsızlık ortamında, Libya Avrupa’daki üst düzey görüşmelerin en öncelikli konularından biri haline geldi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi’nin Haziran oturumunda yenilenen odaklanma ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni arasında gerçekleşen son görüşme çok dikkat çekiciydi. Zira Libya, Irak ve Afganistan ile birlikte, Batılı hükümetlerin unutmayı tercih ettiği dış politika hataları kategorisine çoktan itilmiş durumdaydı.

Ancak Rusya’nın Libya’daki artan varlığı, Avrupalı politika yapıcılar arasında alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Meloni, Libya’nın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Batı’ya karşı savaşında yeni bir cepheye dönüştürülme potansiyeli taşıdığını belirterek yakın zamanda Rus füzelerinin Avrupa’nın güney kıyılarından sadece birkaç yüz mil uzaktaki bu bölgeye yerleştirilebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu.

Meloni sansasyonel gazete manşetlerini dramatize etmiş olabilir, ancak kaygısı yerindeydi. Rusya, 2020’den bu yana Libya genelinde sistematik olarak bir askeri tesis ağı kurdu ve bu, tartışmasız Putin’in bugüne kadarki en etkili dış etki operasyonu olarak değerlendirilebilir. Rusya, Libya’yı ileri harekât üssü haline getirerek Afrika’daki nüfuzunu genişletmek, yeni diplomatik ittifaklar kurmak ve Avrupa’ya karşı silah olarak kullanılabilecek bir kaçakçılık otoyolunu kontrol etmek için stratejik bir platform elde etti.

İstihbarat analistleri, Libya’da Rusya tarafından işletilen hava üsleri ağını Kremlin’in Afrika’daki kampanyasının temel direği olarak tanımlıyor. En önemlisi, bu üsler Sudan Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülen acımasız savaşta Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri’ni desteklemiş ve Rusya’nın Orta Afrika Cumhuriyeti’nde uzun süredir devam eden ancak haberlere yeterince konu olmayan terör rejiminin sürdürülmesine yardımcı olmuştur.

Rusya’nın Libya’daki askeri varlığını artırması, aynı zamanda Batı yanlısı Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’ndan (ECOWAS) çekilerek Sahel Devletleri İttifakı’nı kuran istikrarsız otoriter rejimlerden oluşan Sahel “darbe kuşağı” olarak adlandırılan Nijer, Mali ve Burkina Faso’daki nüfuzunu artırmasını da sağladı.

Rusya’nın Sahel bölgesine girişi, Avrupa’nın bölgeden dışlanmasını hızlandırdı. Dezenformasyon kampanyaları yoluyla Batı karşıtı duyguları körükleyen Rusya, Fransa ve diğer Avrupa güçlerinin kovulmasına yönelik kamuoyu talebini güçlendirdi ve kendisini alternatif bir güvenlik sağlayıcısı olarak sundu. Bu dinamik şimdi Putin’in etki kampanyasının son hedefi olan Çad’da yeniden sahneleniyor.

Ancak abartılı propagandasına rağmen, Rusya’nın sunduğu güvenlik desteği zayıf ve çoğu zaman ters etki yaratıyor; Rusya’nın bu tutumu din kaynaklı şiddet ve terörist faaliyetlerde artışa katkıda bulunarak Rus paralı askerlerine ağır kayıplar verdirdi.

Resmi ortaklıkların yanı sıra, Rusya gayri resmi kanallar yoluyla ekonomik kazançlar da elde etti. Devlet kaynaklarının Rusya destekli yağmalanması ve zayıf bir devlet kontrolü görüntüsünün arkasında gelişen kaçakçılık ağları, büyük ölçüde yönetici elitlerin çıkarına hizmet ediyor. Rusya’nın Libya’daki başlıca vekilleri olan Hafter ailesi bunun en çarpıcı örneği. Rusya’nın Afrika’daki diğer müttefiklerinden farklı olarak, Hafterler tanınmış bir devleti değil, fiili bir derebeyliğini yönetiyor.

Nitekim Libya Ulusal Ordusu komutanı ve kendi kendini “mareşal” ilan eden Halife Hafter, resmi veya yasal yetkisi olmayan bir savaş lordu olmasına rağmen Rusya’nın desteğiyle doğu ve güney Libya üzerinde vahşi bir kontrole sahip. Aile, son yıllarda Rus üslerinin askeri varlıkları ithal etmede olduğu kadar servet biriktirmede de etkili olmasını sağladı.

Rusya, Hafterleri Libya’nın petrol sektörünü parçalamak için kullandı. 2022’de, Ukrayna işgalinin ardından, Kremlin küresel fiyatları artırmak için bir petrol ablukası düzenledi. Daha sonra Libya’nın petrol sektörü, Rusya’nın yaptırıma uğramış petrol ürünlerini Avrupa’ya yasa dışı yollardan sokmak (Avrupa hükümetlerine vergi geliri kaybı yaşatarak) ya da Rusya’nın Afrika’daki diğer vekillerine yönlendirmek için bir kanal haline geldi.

Ancak Rusya Libya’yı yalnızca Ukrayna’daki savaşını finanse etmek ve Avrupa’nın tepkisini baltalamak için kullanmıyor. Hafter ailesiyle olan ittifakı aracılığıyla, Rusya uyuşturucu ve silah kaçakçıları, insan tacirleri ve kaçakçılar için kiraladığı geniş bir suç altyapısı kurdu. Bu ağ, Rusya’nın göçü Avrupa’ya karşı bir silah olarak kullanmasını da sağladı; aynı anda Hafterlerin meşruiyetini artırıp kıta genelinde siyasi bölünmeler yarattı. Bu arada, kaçakçılık operasyonlarını bölgesel bir girişime dönüştürmek isteyen Hafterler, komşu ülkelerle anlaşmaları resmileştirmeye başladı.

Libya ve Hafter ittifakı birçok açıdan Putin’in yeni dış politika stratejisinin temel taşıdır. Rus siyaset bilimci Sergey Karaganov’un adını taşıyan “Karaganov doktrini” olarak bilinen bu strateji, Rusya’yı Batı karşıtı ülkeleri bir araya getirerek küresel düzeni demokratikleştirmeyi amaçlayan anti-sömürgeci bir kurtarıcı olarak tasvir ediyor. Elbette ironik olan şu ki, Rusya’nın anti-sömürgeci projesi; savaş suçları, darbeler ve Afrika zenginliklerinin Rus elitlerinin yararına sömürülmesi üzerine inşa edilmiş durumda.

Şubat ayında Hafter ailesinden bazı üyeler Minsk’e gitti ve Tobruk limanının geliştirilmesine yönelik bir anlaşmayı tamamladılar. Denize kıyısı olmayan Belarus, bir liman geliştirme projesi için pek uygun bir ortak gibi görünmeyebilir; ancak anlaşmanın gerçek değeri, Rusya’ya yeni bir Akdeniz limanı üzerinde etkili bir kontrol sağlaması ve sadık bir müttefiki desteklemesinde yatıyor.

Rusya’nın, ülkenin jeostratejik konumunu ve petrol zenginliğini istismar etmesi pek şaşırtıcı olmasa da, Avrupa’nın Kremlin’e yanı başında bir köprübaşı teşkil etmesine neden izin verdiği pek açık değil. Avrupa hükümetleri, tehdit daha da kontrol altına alınamaz bir hale gelmeden önce hızlı bir şekilde harekete geçmelidir.

Neyse ki, politika yapıcıların elinde seçenekler var. Rus kaçakçılarının hesaplarına yaptırım uygulanması ve bunların dondurulması, Rus üslerine kargo uçuşları düzenleyen paravan şirketlerin hedef alınması, evrensel yargı yetkisinin uygulanması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi aracılığıyla kovuşturmaların desteklenmesi, Rusya’nın Avrupa’yı istikrarsızlaştırma çabalarını ciddi şekilde baltalayabilecek nispeten basit adımlardır.

Ancak Avrupa, savunmasız güney kanadını korumak için yalnızca Rusya’nın etkisini sınırlamakla yetinmemeli. Aynı zamanda inandırıcı bir alternatif sunmalıdır. Libya’nın petrol endüstrisini suçluların ve suçun istismarından korumaya yardımcı olmak iyi bir başlangıç olur. En önemlisi, Avrupa hükümetleri defalarca tekrarladıkları ancak hiçbir zaman yerine getirmedikleri Libya’nın demokratik geçişini kolaylaştırma sözlerini artık yerine getirmelidir.

 

*Tarek Megerisi, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde kıdemli politika uzmanıdır.

 

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/eu-policymakers-must-address-threat-of-russian-influence-in-libya-by-tarek-megerisi-2025-07

Tercüme: Ali Karakuş