Osmanlı’ya İsyan Eden Bir Devrimci: Gotse Delçev

Osmanlı’ya isyan eden bir devrimcinin kafatası ve Balkanlar’daki kimlik savaşı: Gotse Delçev

Gotse Delçev, Osmanlı İmparatorluğuna karşı isyan eden Bulgar/Makedon kökenli bir komitacı ve İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün (VMORO) en önemli lideri ve ideologlarından biri. Bulgaristan ve Kuzey Makedonya’nın milli kahramanı olan Delçev devrimci faaliyetlerinde Aşil ve Mindizot takma adlarını kullanmış.

Gotse Delçev 1872’de Osmanlı İmparatorluğu’nun Selanik vilayetinin Kılkış kazasında doğmuş. Gotse dokuz çocuklu bir ailenin çocuğu ve ilk erkek evladı. En büyük ablası Ruşa ve kardeşleri Milan, Dimitar ve Hristo Delçev’in de devrimci olmasına bakılırsa devrimcilik aile mesleği olmuş.

Gotse Delçev eğitimine Kılkış’ta başlayıp Selanik’teki Bulgar Erkek Lisesi’nde devam ediyor. Devrimci hareketlere katılması onun devrimci kariyerinin temellerini atıyor. Askeri okuldan mezun olmasına kısa bir süre kala okuldan atılan Delçev eğitim ağını kullanarak Makedonya’nın özgürlüğü için mücadele etmeye karar veriyor.

 

 Türk mahkemeleri devre dışı

Devrimci Pando Klyaşev’in anılarına bakılırsa Gotse Delçev devrimciliğin yanı sıra gittiği köylerde tek kişilik bir yargı sistemi kuruyor. Köylüler Türk mahkemelerini unutup Gotse’nin kararlarına boyun eğmiş. Davalar jet hızında çözülüyor.

Klyaşev şöyle kaydediyor:

“Delçev ilk olarak Konomladi’de (bugünkü Makrohori) işleri düzeltmek için yola çıktı. Hile, hırsızlık, zina vardı. Delçev köydeki tüm kötülükleri detaylı olarak inceledi. Bütün köy örgütün başı olan en büyük adamın geldiğini anladı. Delçev problemleri olan, bir konuda birilerine şikâyette bulunmak isteyen köylüleri kendisine gelmeye çağırdı. Daha sonra ilk kez davaların örgütün yönetim kurulunda karara bağlanması ilkesi getirildi ve köylülerin Türk mahkemelerine gitmesi yasaklandı. Delçev soruşturmaları yürüttü, kararları verdi ve uyguladı. İnsanlar Delçev’in kararlarını tek kelime etmeden takip etti. Delçev kararları çabuk verdi.”

Gotse Delçev İç Makedonya-Edirne Devrimci Örgütü’nün liderlerinden biri olarak devrimci faaliyetlerin organize edilmesinde önemli rol oynuyor. 1896 Selanik Kongresi’nde örgütün demokratik temellerini Gyorçe Petrov ile birlikte hazırlıyor ve daha sonra geniş bir örgüt ağı kuruyor.

Gotse Delçev, Makedonya-Edirne kurtuluş hareketinde sol eğilimli bir lider olarak anarko-sosyalist ve cumhuriyetçi görüşlere sahip. Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak Makedonya ve Edirne’nin bağımsız ve özerk bir birim haline gelmesini savunuyor. Bu birimin gelecekte bir Balkan federasyonu veya konfederasyonunda cumhuriyet olarak yer almasını hayal ediyor. Kendini Bulgar olarak tarif eden Gotse bölgedeki Slav nüfusu da Bulgar olarak görüyor.

 “Türkiye, Berlin’de teslimiyetini imzaladı”

Gotse, Yunan rahiplerini ve öğretmenlerini bir kenara bırakıp Bulgar kimliğiyle yola çıkıyor. “Yunan rahipleri ve öğretmenleri bizim için engel teşkil ediyor. Artık Bulgaristan için çalışma zamanı geldi çünkü hepimiz Bulgar’ız. Bulgaristan için çalışmalıyız çünkü Bulgaristan gelip Osmanlı yönetimini reddetmemize yardım edecek.” diyor.

Delçev, Osmanlı’nın devrilişini sabırsızlıkla beklemek bir yana esas meselenin Avrupa’nın büyük güçleri olduğunu söylüyor. Hedef ise büyük: Makedonya ve Edirne’yi özerk bir parça haline getirip gelecekteki Bulgar ana vatanına katmak.

“Yoldaşlar, artık çökmekte olan Türk devletinin köleleri değiliz. Türkiye, Berlin’de tam teslimiyetini imzaladı. Böylece Avrupalı büyük güçlerin köleleri olduğumuzu görmüyor musunuz? Bu sebeple Makedonya ve Edirne’nin özerkliği için onları bir bütün olarak korumak ve gelecekte ortak Bulgar ana vatanına katılımlarına bir aşama sağlamak için mücadele etmeliyiz.” diyor.

Delçev komşu ülkeler devreye girdiğinde işlerin karışacağını biliyor. “Biz Makedonyalı ve Edirneli Bulgarlar, bu meselenin çözümüyle yakından ilgilenen başka milletlerin ve ülkelerin de olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. Bulgaristan’ın müdahalesi komşu ülkelerin müdahalesine sebep olur ve Makedonya’nın parçalanmasına yol açabilir. Bu sebeple bu iki bölgede yaşayan halklar ortak çaba ve fedakârlıklarla özerk bir Makedonya-Edirne devleti sınırları içerisinde yalnızca Bulgaristan ve büyük güçlerin maddi ve manevi desteğine dayanarak özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazanmalıdır.” diyor.

Gotse Delçev, Sofya’da örgütün yurt dışı temsilcisi olarak çalışıyor, silah ve para sağlamak için büyük çaba gösteriyor. Farklı bölgelerde bir yandan yasadışı sınır geçişlerini organize edip devrimci komite ağları kuruyor, öte yandan bomba fabrikası kurup dinamit üretimi yapıyor.

“Ölürsem nişanlım senindir”

1902 yılının sonunda Gotse Delçev, Makedonya’ya gitmeden önce nişanlısı Justiniana Yanka Kanevce ile vedalaşmak için Sofya’da bir akşam yemeği yiyor.

Aynı gece arkadaşı Mihail Gerdzhikov ile buluşuyor. Ilinden-Preobrazhenski ayaklanmasını başlatma kararı Gotse’nin katılımı olmadan verilmiş. Gotse ayaklanmanın 1903 yazına tehir edilmesi gerektiğini söylüyor. Gotse halkın silahlı olmadığını düşündüğü için ayaklanma fikrinden büyük bir rahatsızlık duyuyor.

Gotse Delçev sadık dostu Mihail Gerdzhikov’a şunları söylüyor: “Bana bir şey olursa, beni öldürürlerse umursadığım iki şey var: vatan ve Yanka. İkisi sana emanet. Eğer daha sonra Yanka’yla aranızda herhangi bir aşk doğarsa çok mutlu olun.”

Gerdzhikov, Gotse’yi ilk kez böylesine üzgün ve endişeli gördüğünü yazıyor.

 Akıbetini rüyasında görüyor

Gotse Delçev ve ekibi Alibotuş Dağı’na doğru hareket ederek Mart 1903’te Angista nehri üzerindeki bir köprüyü ve Edirne-Selanik demiryolu tünelini havaya uçuruyor. Serez Devrimci Bölgesi liderleriyle buluşmaya giderken Serez’in Baniçe köyünde duruyorlar. Gotse arkadaşlarına rüyasında Türklerin onu vurduğunu anlatıyor:

“Hayat bu hale geldikçe ben de kaderci oldum. Dün gece rüyamda Türklerin beni kalbimden vurduğunu gördüm. İştip müfrezesi Karbinci’de yenilgiye uğratıldı. Kardeşim Milan da bu müfrezede. Öldürülmüş olmalı.”

Ama Gotse yanılıyor, Milan yaşıyor, birkaç ay sonra ölüyor.

 Ölümü sınıf arkadaşının elinden

Gotse ve ekibi Türk jandarma binbaşısı Hüseyin Tefikov’un komutası altındaki müfreze tarafından çevreleniyorlar. Sonunda ekip Türklerin hücumuna uğruyor. Hüseyin Tefikov, Gotse’nin Sofya’daki harp okulundan arkadaşı. Bazı araştırmacılar Tefikov’un önceki gece havaya üç el ateş ederek tehlikeye karşı ikazda bulunup Gotse’yi kurtarmaya çalıştığını iddia ediyor.

Gotse’nin yakın arkadaşı ve ilk biyografi yazarı Peyo Yavorov’un olay hakkında yazdıkları şöyle:

“Bu süre zarfında Türkler basılan evlerden irili ufaklı para topladılar. Çok geçmeden köy nüfusunun neredeyse tamamı koruma altına alındı. Ekiplerin bulunduğu iki eve de baskınlar yaklaşıyor. Daha sonra yakın zamanda Konstantinopolis’ten içinde devrimci bir müfrezenin bulunduğu her köyün yok edilmesi yönünde gizli bir emir neşredildi. Böylece Baldevo, Karbinci, İsmerdeş ve diğer bazı köyler yakıldı. Gotse, Baniçe’yi kurtarmayı umarak ateşe verilmeden önce köyden çıkmak istiyor. Bu sebeple taş bir evde gecenin karanlığını beklemek ve ardından Türk hatlarına koşmak yerine çetesinden 10 kişiye onun peşinden çıkmaya hazır olmalarını emrediyor. Gururla havaya kalkmış başı ve gözlerinde ateşle Gotse küçük çetesini düşmana karşı yönetiyor. Ancak bir dakika sonra kuşatanlar naralarla üzerlerine yüzlerce kurşun yağdırıyor. Çete üyelerinden biri “Beni yaraladılar” diye sesleniyor. Biri “Anne, ölüyorum” diyor. Üçüncüsü “Dimitra’yı öldürdüler” diye bağırıyor. Gotse, Türklere “Köpekler!” diye hakaret ediyor. Göğsüne bir kurşun isabet ediyor ve vücudundan dışarı kan fışkırıyor.”

Gotse ile hemen aynı zamanda aralarında devrimci Dimitar Guştanov’un da bulunduğu altı kişi daha öldürülüyor.

İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün sol kanadının liderleri arasında bulunan Dimo Hadjidimov’un gözleri Gotse’nin ölü bedenine sabitlenmiş durumda. Hadjidimov şöyle anlatıyor:

“On beş saat boyunca Makedonya’nın mezarı üzerinde eğilmiş gibi ölü Gotse’yi izledik. On beş saat boyunca kalplerimiz kırıktı.”

Bu kayıp VMORO için en büyük darbelerden biri olarak görülüyor.

Nişanlısı Yanka Kanevce, Gotse’nin ölüm haberini birkaç gün sonra öğreniyor. Beş yıl sonra Mihail Gerdzhikov, Yanka’ya evlenme teklif ediyor. Ertesi yıl çiftin Magda adında bir kızları oluyor ve Mihail 1920’deki ölümüne kadar Yanka ile birlikte kalıyor.

 Cesedi elden ele geziyor

Gotse Delçev ve Dimitar Guştanov’un cesetleri sonra Baniçe köyündeki kilisenin avlusuna gömülüyor. 1913’te köy Yunan ordusu tarafından yakılıyor ve nüfus Bulgaristan’a sürülüyor. Delçev’in kemikleri Birinci Dünya Savaşı sırasında defalarca taşınıyor, önce Filibe’ye naklediliyor, savaşın ardından nihayet Sofya’da açık bir lahde yerleştiriliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında mezarı restore ediliyor ve üzerine bir plaket yerleştiriliyor: “4 Mayıs 1903’te Baniçe köyünde şehit düşen savaşçıların anısına, Makedonya’nın anavatan Bulgaristan’a bağlanması için mücadele eden nesillerin anısına: Kılkış kasabasından Gotse Delçev, Kruşevo köyünden Dimitar Guştanov, Turlis köyünden Stefan Duhov, Baniçe köyünden Stoyan Zaharyev, Brodi köyünden Dimitar Palyankov. Onların andı şuydu: Ya özgürlük, ya ölüm!” 1944 darbesi sonrası Bulgaristan, Makedonya politikasını değiştiriyor ve Delçev’in kemiklerini Üsküp’e teslim ediyor. Yugoslavya, Gotse Delçev’i Makedon milli kahramanı olarak sahipleniyor.

 Bulgar mı Makedon mu?

Gotse Delçev’in kimliği hala tartışma konusu. Kuzey Makedonya ile Bulgaristan arasında Delçev’in kimliği konusunda anlaşmazlık devam ediyor. İki ülke de Delçev’i sahiplenme yarışına girmiş. Bir taraf Delçev’in Bulgar olduğunu iddia ederken diğer taraf Makedon olduğunu söylüyor.

Bulgaristan, Gotse Delçev’i ve VMORO’lu devrimcileri Bulgar olarak tarif ediyor ve onu Makedonya ile Edirne’nin kurtulması için hayatını veren en büyük devrimcilerden biri ve milli kahraman olarak kabul ediyor. Bazı Bulgarlar, Delçev’in kemiklerinin Sofya’dan Üsküp’e nakledilmesine ön ayak olan BRP’nin (Bulgar İşçi Partisi) önde gelen isimlerini hain olarak görüyor. Hatta Bulgaristan’da kimin daha büyük hain olduğu konusunda rekabet bile yaşanıyor.

Gotse Delçev’in ismi Bulgaristan ve Kuzey Makedonya’da sokaklarda, okullarda ve toplum merkezlerinde her köşe başında karşımıza çıkıyor.

Bugün Bulgaristan’da Gotse Delçev’in adını taşıyan bir şehir (eski adı Nevrakop) bulunuyor. 1986-1987’de Blagoevgrad’da bir kilisenin avlusuna Gotse Delçev anıtı dikilmiş. Gotse’nin babası Nikola Delçev’in kemikleri burada törenle yeniden gömülmüş. Bulgaristan her yıl Gotse Delçev’in doğum ve ölüm yıl dönümlerinde onu anmayı da unutmuyor. Gotse Delçev, Bulgar Ulusal Televizyonu’nun “Büyük Bulgarlar” listesinde ilk 60 isim arasında yer alıyor. Nisan 2013’te VMRO-BND Partisi’nin Burgaz şubesi Minkov Hanı’na anma plaketi yerleştirmiş. Bulgar halk türkülerinde “Genç Gotse’m evlendi, Makedonya’yla” gibi sözler bulunuyor. Gotse Delçev “Önemli Bulgarlar” ansiklopedisinde de yer alıyor. 21. yüzyılda Bulgaristan, Kuzey Makedonya ile ortak kahramanları ve olayları birlikte kutlama teklifleri sunuyor, ancak bu teklifler Makedon kimliğini tehdit ettiği gerekçesiyle reddediliyor.

Kuzey Makedonya ise Gotse Delçev’i resmen Makedon olarak tarif ediyor ve tarih yazımında bu görüşü destekliyor. Delçev ve VMORO’nun Makedonya ile Edirne’nin, haklarını içeriden ayaklanma ile kazanacakları görüşü Makedon perspektifine göre ayrılıkçılık olarak değerlendiriliyor. Kuzey Makedonya, Delçev’i milli kahraman ilan ederken onun Bulgar kimliği tarihçiler ve politikacılar tarafından kabul ediliyor. Kuzey Makedonya’da Gotse Delçev’in ismini taşıyan bir üniversite bulunuyor. Kuzey Makedonya milli marşında adı Pitu Guli, Dame Gruev ve Sandanski gibi devrimcilerle birlikte geçiyor. Her iki ülkede adına büyük anıtlar bulunuyor.

1948’den sonra Bulgaristan yavaş yavaş Makedonların Bulgar olduğu yönündeki eski tezine geri dönmeye başladı ancak Yugoslavya’da tarih yazımı zaten Gotse Delçev’i Makedon milli kahramanı olarak kabul ediyordu. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından diğer eski Yugoslav cumhuriyetlerinin tarihçilerinden bazıları da Gotse Delçev’i bir Bulgar milli devrimcisi olarak tanıyor.

 Delçev’in mirası

Gotse Delçev’in kişiliği ve devrimci faaliyetlerine dair eserler Bulgaristan ve Kuzey Makedonya’daki birçok müzede saklanıyor. İki ülkede de Gotse’nin izlerini sürmek mümkün. Bu eserlerin çoğu Gotse’nin mektup ve notlarının şifreli versiyonlarıyla dolu.

2010 yılında Sofya polisi 76 yaşındaki bir emekliyi Gotse’nin yazışmalarını içeren yasadışı bir arşivle yakalamış. 2013’te Blagoevgrad Belediyesi, VMORO yetkililerine ait mektupları ve belgeleri satın alıp Tarih Müzesi’ne devretmiş. Gotse hem tarih kitaplarına hem de müze raflarına damgasını vurmuş durumda.

Bitola’daki Gotse Delçev müze evi onun hatırasına adanmış. Yakın dostu Yavorov’a verdiği Gürcü hançeri Çırpan’daki müzede saklanıyor.

Sofya’daki Milli Tarih Müzesi ve Üsküp’teki Kutsal Kurtarıcı Kilisesi’nde sergilenen yazışmalar, eşyalar, silahlar, komita kıyafetleri ve daha fazlası Gotse’nin devrimci ruhunu yaşatmaya devam ediyor.

Gotse Delçev ismi bir devrimci olarak iki ülkenin tarih sayfalarına kazınmış durumda.

Delçev ölümünden sonra bile Balkanlar’da yüzlerce yıl tartışılacak gibi duruyor.