Netflix, Afrika Filmlerine Neden Bir Platform Sunuyor
Netflix, Afrika filmlerine bir platform sunuyor – ancak kültürel bedeli yüksek
Netflix, Afrika’daki faaliyetlerine 2016 yılında Güney Afrika’da başladı. ABD’li yayın devi, 2020 yılında Nijerya’da da faaliyete geçeceğini duyurduğunda, birçok Batı Afrikalı film yapımcısı, yazar, sanatçı ve medya izleyicisi büyük sevinç yaşadı. Nihayet Batı Afrika’nın yaratıcılığı ve parlaklığı dünya sahnesinde resmen tanınacaktı. Netflix Naija’nın amacı, tıpkı Netflix Güney Afrika ve daha sonra Netflix Kenya’da olduğu gibi, Netflix için yerel içerik üretmekti.
Bazı film yapımcıları, Netflix ve diğer ABD’li yayın platformlarının pazar hakimiyeti yoluyla gerçekleşen kültürel emperyalizminden çekince duyarken, diğerleri filmleri ve dizileri için küresel bir izleyici kitlesi kazanmak amacıyla yayıncıyla anlaşma yapmak için adeta yarıştı.
Netflix’in Afrika hikâyelerine olan ilgisi, araştırmaların ve akademik çalışmaların henüz tam olarak irdelemediği bir sömürgeci güç dinamiğiyle birlikte geliyor. Bir medya ve iletişim akademisyeni olarak, yakın zamanda ABD’li yayın platformlarının Nijerya ve Gana’da anlatılan film hikâyeleri üzerindeki etkisini inceledim.
Çalışmamda, Afrika pop kültürüne yönelik küresel ilginin giderek artmasına rağmen, Afrikalı yaratıcı çalışanların küresel holdinglerin ilgisine karşı dikkatli olmaları gerektiğini savunuyorum. Afrika sinemasının küreselleşmesinden söz ederken, Hollywood’un Afrika ile olan sömürgeci ilişkisinin Afrikalı film yapımcılarının küresel pazarda neyin satılacağına dair algısını nasıl şekillendirdiğini göz ardı edemeyiz.
Küresel izleyicilere hitap etmek için nasıl bir bedel ödeniyor? Film yapımcıları, Batı’nın bakış açısına o denli odaklanabilirler ki, Afrika hikâyelerini özgün ve saygılı bir şekilde anlatma amacını kaybedebilirler.
Çalışmamda, Gana yapımı Azali ve Nijerya yapımı Lionheart dahil olmak üzere çeşitli filmleri analiz ederek, tam da bunun yaşandığını öne sürüyorum.
Batı’nın melodisine dans etmek
Akış (streaming) teknolojilerinin ortaya çıkmasından önce de Afrika’da gelişen film ve televizyon endüstrileri olmasına rağmen, kıtanın medya temsillerinde “sömürgeciliğin gündelikleşmesi” dediğim bir durumun tekrarını görüyoruz.
Burada Afrikalı film yapımcıları ve prodüktörler, Netflix’in milyonlarca Amerikalı, Avrupalı ve küresel abonesine yayınlanmaya “uygun” hikâyeler anlatabilmek için büyük çaba harcıyor. Küresel kozmopolit izleyiciler, Afrikalı izleyicilere kıyasla öncelikli hale geliyor.
Ancak Afrika’daki ve diasporadaki Afrikalı izleyiciler, Nollywood gibi canlı film endüstrilerinin var olmasının asıl sebebidir.
Bu Afrikalı izleyicilerin yerinden edilmesi hem temsil düzeyinde hem de erişim açısından gerçekleşiyor.
Çoğu Afrikalı sinema izleyicisi, dijital uçurum ve abonelik maliyetleri nedeniyle Netflix ve benzeri yayın platformlarına erişemiyor. Bu nedenle hedef kitle, yayın izlemeyi karşılayabilen Afrikalı ve küresel elit kesime kayıyor.
Azali ve Lionheart
Gana ve Nijerya’nın film endüstrileri, toplumlarını kendi topluluklarına yansıtmak isteyen sanatçılar tarafından geliştirildi. Ancak Netflix’in gelişiyle birlikte, bu önemli çalışmaların sekteye uğrama ve geri alınma tehlikesi ortaya çıktı.
ABD’li yayıncıların müdahalesi, Afrika’nın daha cilalı, parlatılmış versiyonlarının geliştirilmesine yol açtı. Bu yapımlar, hikâyelerin bütünlüğünden ödün verilse bile, dünyanın her yerinde herkesin tüketebileceği kadar evrensel hale getirildi.
Örneğin Azali filminde, Batılı izleyicilere hitap edebilmek adına özgün dil ve coğrafi doğruluğun feda edildiğini gördüm.
Azali, Gana’da çocuk evlilikleri, çocuk kaçakçılığı ve kırsal-kentsel göç gibi temaları işliyor. Dagbamba halkını konu alan film, Dagbanli’nin baskın dil olmadığı Zebilla kasabasında geçiyor. Filmin başrollerinde ise Dagbanli bilmeyen ve bu dili hiç konuşamayan oyuncular yer aldı. Eğer film, Dagbamba halkını ana izleyici kitlesi olarak merkeze alsaydı, bu kültürel saygısızlık yaşanmayabilirdi.
Yıldızlarla dolu kadrosuna rağmen Lionheart, geleneksel Nollywood anlatı geleneklerinden uzaklaştı. Film, zengin bir Nijeryalı ailenin ve genç bir kadının aile şirketinin kontrolünü ele geçirme çabasını anlatıyor. Yüksek prodüksiyon kalitesine sahip olan film, evrensel olarak herkesin kendisinden bir parça bulabileceği bir hikâye sunuyordu. Ancak, diyalogların büyük kısmının İngilizce olması nedeniyle En İyi Uluslararası Film dalında Oscar adaylığından diskalifiye edildi. Yapım kalitesi ve hikâyesiyle Netflix’in ilgisini çekmiş olsa da, Afrikalı film yapımcıları Akademi tarafından yine cezalandırılmış oldu.
Nijerya ve Gana’nın film endüstrileri geleneksel olarak çok çeşitli Afrika hikâyeleri anlatmıştır. Netflix’in gelişi ise bu hikâyeleri, elitler ve küresel kozmopolit elitler için anlatılanlara indirgemektedir.
Afrikalıların büyük çoğunluğunu konu alan hikâyeler silinmekte. Afrika, elit sınıfa dair hikâyelerin anlatıldığı bir arka plan haline gelmektedir.
Çalışmamda, anlatı kurgusunun kimlik inşasında önemli bir unsur olduğunu ve dışsal etkenlerin Afrika hikâyelerinin nasıl anlatılacağını belirlemeye başlaması durumunda, bu durumun Afrikalılar için Afrika imajını çarpıttığını ve kültürel egemenlik sorunlarını gündeme getirdiğini savunuyorum.
İleriye Bakış
Afrika kültürlerinin küresel ölçekte takdir edilmesi sevindirici bir gelişme. Ancak bu durum, Afrika halklarının ve emekçi topluluklarının hikâyelerini silmemeli.
Netflix anlatı evrenine direnen film yapımcıları da var. Nijeryalı aktris ve yapımcı Funke Akindele, A Tribe Called Judah adlı filmiyle bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Filmi, doğrudan Netflix veya başka bir dijital platforma vermekten kaçınarak ve Afrikalı izleyicilere sadık kalarak Nijerya’da gişe rekoru kırdı. Film, Lagos’ta beş oğlunu tek başına büyüten bir annenin yoksullukla mücadelesini anlatıyor. Bu büyük gişe başarısının ardından film, Amazon Prime Video’da yayınlanmak üzere lisanslandı.
Nijerya halkını merkeze alan bir yaklaşıma sahip olan diğer film yapımcıları, örneğin Omoni Oboli, YouTube’a yöneldi. Netflix ile anlaşma imzalamış olsa da, beraberinde gelebilecek sömürüye karşı koyarak Nijerya hikâyelerini anlatmaya devam ediyor.
Bu projeler birer alternatif sunuyor. Netflix genişlemeye devam ederken, Afrikalı yaratıcılar ve kültür politikası üreticileri, Afrika hikâyelerinin anlatı bütünlüğünü korumalı ve Afrikalı film yapımcılarının ekonomik sömürüsüne karşı direnmelidir. Yapımlar, Batı değerlerine boyun eğmeden, Afrika dillerini ve kültürlerini saygı ve onurla temsil ederken Afrika hikâyelerinin inceliklerini de yansıtabilir.
*Wunpini Fatimata Mohammed, Cornell Üniversitesi İletişim Bölümü Yardımcı Doçenti