Mezopotamya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı

Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün ve Filistin’in kurucu üye olduğu; Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, İran ve Umman’ın ortak olarak katıldığı; Almanya, Fransa, İngiltere ve Avrupa Birliği’nin destekleyici bir mekanizma ve statüyle sürece dâhil edildiği; ABD, Brezilya, Çin ve Rusya’nın gözlemci statüsüyle temsil edildiği MEİKT belki de bölgenin makûs talihini ve tarihini değiştirecek, kurulması muhtemel bir siyasi birliğe de sağlam bir zemin oluşturacaktır.
Ocak 21, 2025
image_print

Suriye devrimi sonrası bir çok ezber bozuldu ve yeni tartışmalar başladı.  Sadece Suriye’nin geleceği değil, bölgenin geleceğine dair farklı senaryolar ve projeler dile getirildi. Bunlardan biri de Kritik Bakış’ta Ahmet Özcan’ın hayalleri kışkırtan “Dicle Fırat Federasyonu” yazısıydı. Yazıda geçen ve gerçekleşmesi istenirse çok da zor olmayacağını düşündüğümüz bu federasyonun ekonomik altyapısını oluşturan bir mekanizma nasıl olur diye hayal ettim. Güçlü ekonomik altyapılarla desteklenmeyen siyasi yapıların ömürleri çok uzun olmaz.

Malum olduğu üzere, Avrupa ülkeleri, uğruna iki dünya savaşı verdikleri büyük ekonomik değerler olan kömür ve çelik üzerine kurdukları bir birlikle günümüz Avrupa Birliği yapısının tohumlarını ekmişlerdir. Oldukça heterojen, yani çok etnikli, çok mezhepli ve çok ideolojili bir yapıdaki Avrupa kıtasının günümüz siyasi birliğine erişmesi, ancak son büyük savaştan sonra sağlanan ekonomik altyapısı güçlü bir birlik sayesinde mümkün olabilmiştir.

Benzer savaş, çatışma ve acıları yüz yılı aşkın süredir her karışında yaşayan Mezopotamya ise sahip olduğu ekonomik kaynakları, gücü ve potansiyeli dış güçlere neredeyse peşkeş çekerken, yalnızca çatışmalarla anılmış ve bazıları tarafından “bataklık” olarak adlandırıla gelmiştir.

13 yıl süren iç savaş ve milyonları bulan kayıp ve yaşanan onca acının ardından ortaya çıkan yeni Suriye, Mezopotamya’nın önüne bir imkânlar ve fırsatlar manzumesi sunmaktadır. Küresel hegemonik güçlerin bölge üzerindeki hesaplarının yol açabileceği yeni acılar her zaman ihtimal dahilindedir. O yüzden bu ihtimalleri bir kenara bırakıp, sunulan bu fırsat ve imkânların bütün bir bölge için faydaya nasıl dönüştürülebileceği üzerine kafa yormakta yarar var. Gerçekleşmesi muhtemel kötü senaryolar üzerine düşünüp enerjimizi tüketmek yerine olması çok daha muhtemel iyi senaryolara odaklanmak durumundayız.

Benim bütün tarihsel, siyasi ve sosyolojik bagajlarından bağımsız olarak Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün ve Filistin’den oluşan bir bölge olarak tanımlamak istediğim Mezopotamya’da kurulacak bir siyasi birlik – Dicle-Fırat Federasyonu – ancak sağlam bir ekonomik temel üzerine inşa edildiğinde varlığını sürdürebilecektir. Sadece siyasi bir birlik, günümüzde işlevselliğini yitirmiş Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), D8 Teşkilatı, Arap Birliği veya Afrika Birliği’nden farklı olmayacaktır. Bahsi geçen yapıların bölgesel ve küresel platformlarda belli işlevlere sahip olduğu elbette inkâr edilemez; ancak kapsadıkları bölge ve devletlerin dertlerine derman olduklarını söylemek de pek mümkün değildir.

Yukarıda ifade edilen yapılardan farklı olarak icracı ve etkin bir teşkilatlanma mantığı ile kurulacak bir Mezopotamya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (MEİKT) rüştünü Suriye’nin yeniden inşası sürecinde ispatlama fırsatı bulacak ve sonrasında üye ve çevre ülkelerin ekonomik refahı ve kalkınmasında kritik roller üstlenebilecektir.

Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün ve Filistin’in kurucu üye olduğu; Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, İran ve Umman’ın ortak olarak katıldığı; Almanya, Fransa, İngiltere ve Avrupa Birliği’nin destekleyici bir mekanizma ve statüyle sürece dâhil edildiği; ABD, Brezilya, Çin ve Rusya’nın gözlemci statüsüyle temsil edildiği MEİKT belki de bölgenin makûs talihini ve tarihini değiştirecek, kurulması muhtemel bir siyasi birliğe de sağlam bir zemin oluşturacaktır.

Tabii akla hemen şu soru gelecektir: Böyle bir yapının daha önce adı geçen diğer teşkilatlar gibi işlevsiz hale gelmesini ne engelleyecek? Açıkçası, böyle bir risk her zaman vardır. Ancak bu riski en aza indirecek şey, daha önce de ifade ettiğimiz üzere teşkilatın doğrudan icracı bir yapıda kurgulanması ve bu kurgunun Suriye’nin yeniden inşa sürecinde test edilme imkanının olması.

Suriye’de yeniden inşa için kullanılacak kaynakların yönetimi; stratejik, sektörel ve proje düzeylerinde öncelik alanlarının belirlenmesi; kreditör ve donör ülkeler arası olduğu kadar Suriye içinde kurumlar arası koordinasyonun sağlanması; uygulamaların izleme ve değerlendirme süreçlerinin titizlikle takip edilerek raporlanması ve daha bir çok işlev MEİKT’nin işe yarayıp yaramadığını ortaya koyacak büyük sorumluluklar olacaktır.

Hayallerimiz büyük: Suriye, Türkiye, bölge ve elbette dünyanın tüm mazlumları için. Hayal etmekten asla vazgeçmeyelim. Ancak sadece hayal etmekle kalmayalım. Hayalleri, düşünceleri mekanizmaya, icraata ve sisteme dönüştürelim.

Tarih, her zaman büyük dönüşümleri gerçekleştirecek fırsatları çıkarmaz önümüze.

Umulur ki bu sefer hayallerimiz gerçeğe dönüşür ve Mezopotamya için gerçekten bir barış ve esenlik kapısı sonuna kadar açılır.