Sahne Pasifik’te Hazırlanıyor!
“Birinci Soğuk Savaş”ın jeopolitik sahnesi Avrupa-Atlantik’ti. Bir tarafta ABD-Batı Avrupa, diğer tarafta ise Sovyetler Birliği ve uyduları yer alıyordu. NATO ve Varşova Paktı bu iki kutbun askerî aygıtlarıydı. “İkinci Soğuk Savaş”ın sahnesi ise Asya-Pasifik’ti.
Amerikalı tarihçilere göre MÖ 431-404 yılları arasında gerçekleşen Peloponnesos Savaşları, ABD ve Çin arasındaki büyük güç rekabetini açıklıyor. Amerikalılar bu savaşları Atinalı General Thukydides’in gözüyle görüyorlar. Thukydides’e göre, yükselen Atina’nın Sparta üzerinde uyandırdığı korkuydu savaşa yol açan. Thukydides’in bu yargısı “Yükselen güç ve yerleşik güç er geç savaşa tutuşurlar” şeklindeki bir kalıba uyarlanıyordu. Şimdi ise “Thukydides’in hayaleti” yerleşik hegemon güç ABD ile yükselen Çin üzerinde dolaşıyor.
Peloponnesos Savaşları’nın sahası antik Yunanistan coğrafyasıydı. Sparta “kara”, Atina ise “deniz” gücüyle öne çıkmıştı. Sparta “Peloponnesos Birliği”nin, Atina ise “Delos Birliği”nin lideriydi. Yüzlerce adadan oluşan şehir devletleri iki ittifaktan birisine bağlıydı. Sparta ve Atina, antik koşullardaki oligarşi ve demokrasi gibi farklı sistemleri temsil ediyorlardı.
Sparta ve Atina’ya bağlı devletlerin yanı sıra “uydunun uydusu” niteliğindeki kent devletleri de vardı. Peloponnesos Savaşları’na da iki uydu arasındaki çatışma yol açmıştı. “Tarafsız” kalmak isteyen Melos adası ise Atina tarafından yok edilmişti. Atina, Melos’a “Bize katılın, yoksa tarafımızdan bir yıkıma katlanmanız gerekecek. Güçlü olan güçsüze boyun eğdirir. Ya bizimlesiniz ya karşımızdasınızdır.” bildiriminde bulunmuştu. Atina’nın müttefiklerini güç veya korkutma yoluyla kontrol etmesi ise karşı koalisyonda büyük bir endişeye yol açmıştı. Atina, müttefiklerini haraca bağlamıştı. “Düşman korkusu” üzerinden kestiği haraçları ise kendisi için kullandı. Bu yüzden Amerikalı generaller NATO’yu “Delos Birliği”ne benzetirler.
Atina emperyalizminin büyüyen kibri sonunu hazırladı. Atina, Sparta’ya yenildi, Delos Birliği dağıldı. “Dünya savaşının minyatürü” olarak nitelenen Peloponnesos Savaşları, antik Yunan uygarlığının da sonunu getirdi. Yunanlılar 2200 yıl başkalarının egemenliği altında yaşadılar.
ABD’nin “Hint-Pasifik” diye isimlendirdiği Asya-Pasifik’teki gelişmeler, Peloponnesos Savaşları öncesinde Antik Yunan coğrafyasında yaşanan gelişmeleri andırıyor. AUKUS ve “Dörtlü Diyalog” başta olmak üzere ABD, bölgede ittifaklarını genişletmek peşinde. ABD’nin ülke dışındaki en büyük kuvvetleri ise “Hint-Pasifik Komutanlığı” bünyesinde bulunuyor. Tayvan’ın ise ABD-Çin stratejik yarışmasında potansiyel bir çıkış noktası sağladığı aşikâr.
Çin, Doğu ve Güney Çin Denizi’nde Japonya, Vietnam, Filipinler gibi birçok ülkeyle adalar, adacıklar, kayalıklar konusunda ihtilaflı. ABD ise Pasifik sularında Çin’in askerî erişimini mümkün olduğunca sınırlamak istiyor. Güney Pasifik’teki ada devletleri de iki süper gücün nüfuz çemberi içerisindeler. Çin, ada devletleriyle ikili veya çoklu anlaşmalar için diplomatik girişimlerde bulunuyor; ABD ve müttefikleri ise bu girişimleri akamete uğratmaya çalışıyorlar.
Çin’in Nisan ayında Solomon Adaları yönetimiyle yaptığı güvenlik anlaşması ABD, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda’yı çok rahatsız etti. Bu ülkelere göre Çin, adalarda askerî üs kurma peşinde. ABD, Çin’e karşı küresel bir koalisyon kurmaya da çalışıyor. Biden Yönetimi bu koalisyonu “tekno-otokrasiler”e karşı “tekno-demokrasiler” koalisyonu olarak etiketliyor.
Dünya ekonomisinin Avrupa ve ABD’den Asya’ya doğru kayması, 21. yüzyılın büyük güç rekabetinin bu bölgede yoğunlaşacağını gösteriyor. Asya-Pasifik jeopolitiği Hint Okyanusu’na kadar uzanıyor. Bu bağlamda Doğu Afrika’nın kıyı ülkeleri de jeo-stratejik rekabetin kapsamı içindeler. Dünya petrolünün yaklaşık dörtte üçü Hint Okyanusu üzerinden taşınıyor. Çin’in ülke dışındaki tek askerî üssü ise Doğu Afrika kıyısındaki Cibuti’de inşa edildi.
Tarih, politika, gurur, korku, çıkarlar ve emperyalist hegemonya arayışlarının zehirli karışımı Asya-Pasifik’i savaşa sürükleyecek sahneyi hazırlıyor. Büyük güç çatışmalarının tarihi göz önüne alındığında istikbalde ABD ile Çin’in yanı sıra diğer aktörleri de içine çekecek bir savaş mümkün görünüyor. Stratejistlere göre Pasifik savaşı, “deniz-hava savaşları” şeklinde olacak.
Nasıl okuduğumuza bağlı olarak “tarih” iyi bir öğretmendir; neyin nasıl olduğunu ve nasıl sonuçlandığını bize gösterir. Tarihin iyi öğrencileri olmayan güçler ise savaşı kaçınılmaz kılarlar.