Hürmüz Boğazı nedir ve neden bu kadar önemlidir?

İran ile İsrail arasındaki yakın dönemdeki çatışma sırasında, İran, dünyanın önde gelen deniz taşımacılığı yollarından biri olan Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etti.

Bu mümkün olur muydu ve hangi etkilere yol açardı?

Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi’nin girişindeki bir dar geçittir. Dünya günlük petrol tüketiminin yaklaşık % 20’sinin taşınması için kullanılmaktadır.

Bu hayati deniz taşımacılığı rotasını fiilen İran kontrol etmektedir; çünkü İran, bu dar su yoluna kıyısı olan bir kıyı devletidir. Boğaz, İran’ın hak iddia ettiği sularda dolaşmadan geçilemeyecek kadar dardır. Bu durum, İran’ın gerçekten boğazı kapatmasının mümkün olup olmadığı ve kapatması halinde diğer devletlerin hangi hukuki yolları izleyebileceği konusunda zorlu hukuki soruları gündeme getirmektedir.

Bu coğrafi gerçeklik yeni değil ve uluslararası denizcilik faaliyetlerini düzenleyen hukuki çerçeveler yüzyıllar boyunca gelişmiştir. Özünde, sınır ötesi ticaret yapan tacirlerin uygulamalarından organik olarak ortaya çıkan ulusötesi ticaret hukuku topluluğu olan lex mercatoria (tacirler hukuku) yer alır.

Bu geniş çerçeve içinde, engin okyanuslarda taşımacılığın tehlikelerine uzun zamandır uyum sağlamış örf ve adetlerden oluşan deniz hukuku lex maritima bulunur.

Lex maritima, denizciler ile tacirlerin ortak uygulamalarından doğmuştur. Amacı, deniz ticaretinin öngörülemez doğasını yönetmek için tutarlı ve istikrarlı kurallar sağlamaktır.

Bu hukuki geleneğin en köklü ilkelerinden biri, Hollandalı hukukçu Hugo Grotius’un 1609’da ortaya koyduğu mare liberum (özgür deniz) düşüncesidir. Grotius, uluslarüstü denizlerin tüm barışçıl seyrüsefer ve ticaret faaliyetlerine açık kalması gerektiğini savunmuştur. Bu yaklaşım, deniz temelli ticaretin büyük ekonomik ve stratejik avantaj vaat ettiği dönemde Avrupalı sömürgeci güçlerin küresel deniz yollarına kesintisiz erişim taleplerini meşrulaştırmıştır.

Deniz Hukukunun Değişen Sınırları

Deniz hukukunda en temel sorulardan biri şudur: bir devletin kara sularının nerede sonlandığı ve uluslararası denizlerin nerede başladığı?

  1. Dünya Savaşı’nın ardından düzenlenen bir dizi konferans, nihayetinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) oluşturdu. Bu sözleşmede devletlerin kendi kara suları olarak talep edebildikleri örfi üç deniz mili (5,56 km) sınırı genişletildi. Bu dar sınır, modern jeopolitik veya çevresel gerçekliklerden ziyade tarihsel deniz menzili—sözde “top atışı kuralı” —temeline dayanıyordu.

1959 yılında İran, UNCLOS’a taraf olmamasına rağmen tek taraflı olarak kara sularını 12 deniz miline genişletme yoluna gitti. İki on yıl sonra, 1979 İran Devrimi ve ABD Büyükelçilik rehine krizi sonrasında Washington, Basra Körfezi’nden taşınan petrol akışının güvenliği konusunda giderek daha fazla kaygı duymaya başladı. Bu kaygılar, İran-Irak Savaşı sırasında, özellikle İran’ın Hürmüz Boğazı’ndaki küçük adaları askeri güç konuşlandırmak ve ticari gemi trafiğini tehdit etmek için kullanmaya başlamasıyla yoğunlaştı.

UNCLOS ve denizin yeni kuralları

UNCLOS’un ana uzlaşmalarından biri, anlaşmayı onaylayan devletler için kara sularının genişletilmesiydi. Karşılığında, UNCLOS, kara sularında yalnızca yüzeyden geçişe izin veren eski innocent passage kavramını, uluslararası seyir için kullanılan boğazlardan yüzeyin yanı sıra denizin altından ve üzerindeki hava sahasından geçişi de kapsayan transit passage kavramıyla değiştirdi.

Bu rejim kapsamında diğer devletlere ait gemi ve uçaklara sadece yüzeyden değil, denizin altından ve üzerindeki hava sahasından geçiş hakkı tanındı.

UNCLOS’u onaylayan 169 devlet bulunurken İran ve ABD hâlâ anlaşmaya taraf olmayanlar arasında yer alıyor. Bu durum, İran’ın UNCLOS altında tanınan 12 deniz mili genişlikten yararlanamadığı ve ABD’nin stratejik dar geçitlerde transit passage korumalarını talep edemediği anlamına geliyor.

Hürmüz Boğazı, İran gibi aktif ve iddialı devletlerle çevrili olduğundan devletler arası çatışma olasılığı nispeten yüksek. Bu, ticari sözleşmelerin Boğaz’daki son anlaşmazmayla ilgisiz olduğu anlamına gelmiyor — aksine etkileri daha dolaylı. Ancak küresel ekonomi, tarafların kişisel olarak birbirine güvenmesine gerek kalmadan sınır ötesi ticareti mümkün kılan öngörülebilir bir çerçeve sunan sözleşmeler sayesinde işlemeye devam ediyor.

Ne öğrenilebilir?

Tahran’da önemli bir siyasal değişim olmadıkça, İran veya ABD’nin UNCLOS’u kabul etme konusundaki tutumunu değiştirmesi pek olası görünmüyor. Yine de İran’ın boğazı kapatma tehdidini defalarca dile getirmesine rağmen bu adımı hiç atmadığını ve ABD Donanması’nın bölgedeki varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Şu an için kırılgan ama kalıcı bir denge hüküm sürüyor.

Kaynak: https://theconversation.com/what-is-the-strait-of-hormuz-and-why-is-it-so-important-for-global-shipping-260920