Halı̇l Paşa’nın Hatıralarının Tarı̇hı̂ Kıymetı̇

Yazan: Volkan MARTTİN* Dr. Öğr. Üyesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,

Kaynak: Tarı̇h İncelemelerı̇ Dergı̇sı̇ – (S-1 2018)

Özet

Tarih araştırmalarının kaynakları arasında hatıraların farklı bir yeri vardır. Renksiz anlatımlara sahip arşiv belgelerinin suskun kaldığı durumların açıklığa kavuşturulmasında hatıralar önemli roller üstlenmektedir. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına ve Türkiye’nin Millî Mücadele Dönemi’ne ait olaylar ile kişilerarası ilişkileri daha iyi görmek ve anlamak adına Halil (Kut) Paşa’nın hatıratı büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Halil Paşa’nın atılgan ve cesur kişiliğiyle cepheden cepheye koşarak büyük fedakârlıklarla yerine getirdiği vatan hizmeti bütün açıklığı ile hatıralarda ortaya çıkmaktadır. 1967 yılından itibaren çeşitli zamanlarda yayınlanan, Kûtü’l- Amare Zaferi’nin 100. Yılı münasebetiyle yeniden gündeme gelen Halil Paşa’nın hatıralarının farklı baskıları mevcuttur. Bunlar arasında Akşam gazetesinde tefrika halinde yayınlanan hatıraların daha değerli olduğunu söylemek mümkündür. Başta askerî olmak üzere tarihin çeşitli kısımlarına kazandıracağı önemli ayrıntılar nedeniyle Halil Paşa’nın hatıraları yeniden değerlendirilmelidir. Bu sayede Trablusgarp, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Türk Mücadele tarihleri daha ayrıntılı ve renkli olacaktır.

Giriş

Kişinin kendisini, tecrübelerini, müşahedelerini ve bildiği/hissettiği her şeyi yazdığı eserler hatırat olarak bilinmektedir1. Tarih araştırmalarında arşiv belgeleri, süreli yayınlar ve kitapların yanı sıra hatırat türünde eserlere de yer verilmektedir2. Hatıratın tarih araştırmalarındaki yeri ve önemi içeriğin dönemine, hatırat sahibinin tarihe tanıklığına göre değişiklik göstermektedir. Genel anlamda tarih anlatımının tamamlayıcısı olan hatırat türünden eserlerin aynı zamanda arşiv belgelerindeki tek düze ve renksiz ifadelerine renk ve yeni bakış açısı kazandırdığını söylemek mümkündür. Bu özellikleriyle dönemine ışık tutmasıyla öne çıkan hatırat türünde eserler vardır. Her ne kadar kıymetli bilgileri içerse de bu tür eserler bilimsel yöntemler gereği “tenkid” sürecinden geçirildikten sonra kullanılmalıdır3. Burada, “Nesnel Tarihçi” olgusu akla gelmektedir4. Geçmiş olayları gözlemlenme imkânına sahip olmayan tarihçiler, buna rağmen “devre vukûfiyet”leri sayesinde hatırat türündeki eserlerin tarih yazımındaki ağırlığını belirlemektedirler5. Tarih yazımında hatıratı kullanılacak kişinin, gündeme konu olan devrin içindeki konumu, tarafı; var olan güç dengesi, kişisel çekişmeler, kazançlar ve kayıplar gibi unsurların ayrı ayrı değerlendirilmesi ve hatıratta geçen her ifadenin analiz edilmesi gerekmektedir. Bu sayede dikkat ve hassasiyetle hazırlanmış hakikate en yakın tarih metni ortaya konulabilir. Bu çalışmanın gündemini teşkil eden Halil Paşa’nın hatıraları; siyasî, içtimaî, iktisadî, askerî tarafları barındırması hasebiyle yakın dönem Türk tarihi için önemlidir6.

Halil Paşa Kimdir?

Halil (Kut) Paşa, Enver Paşa’nın iki yaş küçük amcası olarak 1882 yılında İstanbul’da doğmuştur7. İstanbul-Fatih’te bulunan Taş Mektep’te başlayan tahsil hayatı, Beşiktaş Abbasağa ve Hamidiye mahalle mektepleriyle devam etmiştir. Bu okullardan sonra Beşiktaş Askerî Rüştiyesi ve Kuleli Askerî Lisesi’ni bitiren Halil Paşa, 1904 yılında mezun olacağı Harp Okulu’na gitmiştir. Harp Okulu’ndan mezuniyetin akabinde orduya “Mümtaz Yüzbaşı” olarak katılan Halil Paşa, 1907 yılında Kolağası (Ön Yüzbaşı), 1911’de Binbaşı, 1913 yılında Kaymakam (Yarbay), 1915 yılında Miralay (Albay), 1916’da Mirliva (Tuğgeneral), 1918 yılında Birinci Ferik (Orgeneral) rütbelerine terfi etmiştir8. Aynı süreçte Halil Paşa, Rumeli’de çeşitli görevler üstlenmiş; İstanbul’da Merkez Komutanlığı yapmıştır. Babıâli Baskını’ndan sonra Genelkurmay 3. Şube’de görev almış; çeşitli yerlerde tümen komutanlıkları yapan Halil Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra yine faal ve kritik görevler üstlenmiştir. Savaşın ardından orduyla ilişiği kesilen (1920) ve daha sonra emekli olan (1923) Halil Paşa, Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya savaşlarında görev almıştır. 20 Ağustos 1957 tarihinde vefat eden Halil Paşa, İstanbul Yahya Efendi Mezarlığı’nda medfûndur. Çok hareketli denilebilecek bir ömür süren; kritik ve etkin görevlerin başında bulunan Halil Paşa’dan İngiliz istihbarat belgelerinde şu şekilde bahsedilmektedir:

“Halil Bey: Enver Paşa’nın amcası ama ondan genç. 23 Ocak 1913’teki hükümet darbesinin müdahillerindendir. (…) Bir süreliğine İstanbul’un askeri yöneticiliğini yaptı. Sonrasında Aziz Ali El Mısrî’ye9 karşı entrikalarda büyük rol oynadı. Kafkasya’daki ordunun kumandanlığına atandı ve ordusu Mayıs 1915’te düşmana yenildi. Bu yenilgiden sonra 51. Tümen ile Mezopotamya’da göründü. Hırslı, acımasız ve telaşlı biri. Fransızca’yı iyi konuşur ve Almanca’yı biraz bilir. Düz saçlı ve mavi gözlü. Bir Alman’a ya da aristokrat bir İskandinavlıya çok benzer”10.

Halil Paşa’nın Hatıralarının Yayınlanması

Hatıraların yayınlanması, yazılmasından farklı bir süreçte gerçekleşmektedir. Hatıraların yazılması veya kaydettirilmesi yoluyla oluşan hatırat türü eserlerin yayınlanma sürecinde yayınlayanın müdahaleleri, tarihî hakikatleri zedeleyecek mahiyet alabilmektedir11. Bu bakımdan Halil Paşa’nın yayınlanan hatıralarına yönelik çeşitli görüşler ortaya atılmış, hatırat farklı yayınevlerinden kitap halinde basılmıştır.

1967 yılı Ekim ayından itibaren 81 gün boyunca, Halil Paşa’nın hatıratını Akşam Gazetesi’nde takdim ve dipnotlarla açıklamalar yaparak yayınlayan Şevket Süreyya Aydemir’in metninin de maddi hatalar barındırdığı iddia edilmektedir12. Şevket Süreyya Aydemir, Halil Paşa ile “Bakü Operasyonu” diye bilinen görevde Karabağ’da karşılaşmışlardır13. 1967 yılında ilk kez paylaşılan bu hatırat, yapılan değişiklerle 1972 yılında “Kitap tümü ile Halil Paşa’nın anlattıklarıdır…” ifadesiyle kitaplaştırılmıştır14. Ancak aynı yazara ait daha sonraki basımlarda bu ifadenin değiştirildiği görülmektedir: “…Bu kitap Halil Paşa’nın anıları ve benim yaptığım araştırmalar sonucunda ortaya çıkan belgelere dayanılarak ve bunlara bir üslup verilerek yazılmıştır…”15.

Halil Paşa’nın hatıratını yakın dönemde yeniden yayına hazırlayan Erhan Çifci’nin ifadesine göre, Halil Paşa’nın hatıratını dikte ettirdiği Dr. Necdet Özgelen, Şevket Süreyya Aydemir’in yayınladığı tefrikaların özgün anlatıma yakın olduğunu, ama 1972 yılında kitaplaştırılan ve daha sonra birçok defa basımı yapılan Taylan Sorgun’un yayına hazırladığı “Halil Paşa, İttihat ve Terakkî’den Cumhuriyet’e Bitmeyen Savaş” başlığını taşıyan hatıratın ise 1967 yılında yayınlanan serinin tahrif edilmiş ve genişletilmiş hali olduğunu vurgulamaktadır16. Yakın zamanda verdiği bir röportajda Dr. Necdet Özgelen, kitabın başlığında geçen “Bitmeyen Savaş” ifadesinin de kendilerince kararlaştırmış olduklarını ifade etmektedir17.

Kûtü’l-Amare Zaferi’nin 100. Yılı münasebetiyle Timaş yayınları “Hatırat Kitaplığı” serisinden çıkan “Kutü’l-Amare Kahramanı Halil Kut Paşa’nın Hatıraları” adlı eser, 1967 yılında tefrika halinde yayınlanan hatıratın gözden geçirilmiş ve kitaplaştırılmış halidir18.

2016 yılında Dr. Necdet Özgelen’in önsözü ile hazırlanan yeni bir baskı “Bitmeyen Savaşta Kut’ül Amâre, Halil Paşa’nın Hâtıratı” adıyla Akıl Fikir yayınlarından çıkmıştır.

Yayınlanan Hatıraların Tarihî Kıymeti

Halil Paşa’nın hatıralarında Osmanlı Devleti’nin son yıllarına dair emsali olmayan ayrıntılar vardır. İnisiyatifin, atılganlığın ve cesaretin birçok aksaklığı gidermesindeki rolü düşünüldüğünde, Halil Paşa’nın tarihteki yeri daha iyi anlaşılacaktır. Halil Paşa’nın bulunduğu ortamlarda farkını belli etmesi, karizmatik kişilik yapısındandır. Bu karizmatik yapıyı net olarak gördüğümüz hatıralarda henüz yeteri kadar üzerinde durulmamış bilgiler vardır. İttihad ve Terakki’nin teşekkülü, yönetime gelmesi, icraatına dair değerli bilgileri bu hatıralarda bulmak mümkündür. Özellikle Trablusgarp ve Balkan Savaşlarına gözlem ve tespitleri bu savaşların tarihlerine büyük katkı sağlamaktadır. Trablusgarp’a intikalin dahi çok zorlu olduğu zamanlarda Halil Paşa’nın atılgan ve samimi yaklaşımı sayesinde bu zorlukların aşıldığı görülmektedir. Bu samimi ve girişken yaklaşımıyla yabancı (Fransız) bir subayın desteğinin alındığı hatıratta zikredilmektedir. Halil Paşa’nın genç bir subayken başladığı gerilla-milis kuvvetlerinin teşkilatlandırılmasına yönelik çalışmaları Trablusgarp’ta da devam etmiştir19. Trablusgarp’ta savaşın devam ettiği tarihlerde Balkanlarda patlak veren yeni savaş, Halil Paşa’nın hayatındaki seyri değiştirmiş; bu defa yine Balkanlara dönmüştür. Trablusgarp’ta mücadele eden her kişi gibi Halil Paşa da, “yenilmediği için gururlu, ama netice alamadığı için hüzünlüdür”20.

Balkan Savaşları esnasında mücadelesini en açık olarak şekilde, “Maksadı mukaddesi millet istihsal olunmadıkça ölmek var dönmek yok”21 şeklinde ifade eden Halil Paşa millete hizmetini sürdürmeye devam etmiştir.

Halil Paşa’nın henüz Yarbay rütbesinde bulunduğu sırada Cihan Harbi patlak vermiş ve birkaç ay sonra harbe Osmanlı Devleti de iştirak etmiştir. Halil Paşa harbe iştirak tartışmalarına girmeden vatanseverce idarî görevlerden ziyade “aktif vazife” üstlenmek istemiştir22. Halil Paşa’nın yeğeni Enver Paşa’dan “aktif vazife” talebi, “Halil Bey Kuvve-i Seferiyesi” ismiyle anılacak ve kendisinin teşkil edeceği bir birliğin kurulması emriyle müspet cevaplanmıştır23.

Halil Paşa, Trablusgarp’un “takviyesi” için annesini, eşini, altı aylık oğlunu geride bıraktığı gibi24, yine cepheye koşmuştur. Halil Bey Kuvve-i Seferiyesi, İstanbul’un Anadolu yakasında tertip ve tanzim edildikten sonra hemen hareket etmiş; demiryolu ve karayolunun müsait hatlarıyla Urfa’ya varmıştır25. O sırada Şark cephesinde bulunan Enver Paşa’dan aldığı başka bir haberle birliğini güvendiği bir alay komutanına bırakarak Ulukışla’ya intikal eden Halil Paşa, burada Enver Paşa ve Bronsart Paşa ile görüşmüştür. Bu görüşmede Sarıkamış nedeniyle eriyen III. Ordu’nun takviyesi için evvelce Dağıstan’a sevk edilen birliğinin Erzurum cephesine naklinin uygun görüldüğünü öğrenmiştir. Halil Paşa’nın hatıralarında öne çıkan teşkilatçı kişilik yapısından olacak, Enver Paşa ondan İstanbul’a dönerek yeni bir “Kuvve-i Seferiye” kurmasını istemiştir26. Cihan Harbi öncesinde Doğu’daki asayiş olayları üzerine Tahsin (Uzer) Bey’in isteğiyle fırka (tümen) kumandanlığını bırakıp alay kumandanlığı gündeme gelince, “Memleketin selâmeti için” gerekirse bölük kumandanı olarak dahi o görevi yapacağını söyleyen Halil Paşa’nın tam bir vazife adamı olduğu bu örneklerde açıkça görülmektedir27.

İkinci olarak kurulan bu yeni birliğin birincisiyle aşağı yukarı aynı teşkilata (üç piyade alayı ile dağ topçu bataryaları, makineli tüfekler ve bir süvari bölüğü) sahip olduğu hatıratta zikredilmektedir. Evvelki ile aynı güzergâhı takip eden “Kuvve-i Seferiye”, bu defa İran’da Ruslara karşı çarpışmak için Urfa üzerinden Musul’a varmış, ilerleyerek Erbil, Revandiz istikametiyle Savuçbulak yöresinden İran’a girmiştir28. Ancak buradaki mücadelede Rus mevzilerine yapılan taarruzun başarı ile sonuçlanmaması ve aynı süreçte Van’ın işgale uğraması üzerine elde edilen İran toprakları terk edilmiş, birlik geri çekilmiştir29.

Bu iki birlikten birincisi bu yörede 51. Tümen adını almış; İran’dan gelen ikincisi ise 52. Tümen adıyla anılmıştır. Halil Paşa, ilave iki tümen ve bir alay ile “III. Ordu Sağ Cenah Grubu” ismiyle Kuzeydoğu Anadolu’da III. Ordu’nun sağ kanadının korunması görevini üstlenmiştir. Karşıdaki Rus birliklerin kumandanı, karargâhı hatıratta aktarılırken 1071 Malazgirt’e ve Anadolu’daki Türk-İslâm hâkimiyete dair bilgilere yer verilmektedir30. Buradaki görevi esnasında Halil Paşa’nın coğrafi dinamiklerin önemini vurgularken, emrindeki birliklerin mücadeleleri esnasındaki “dalgalanma” ve “boğazlaş”malardan söz etmektedir31. Şiddetli mücadelelerinin ilk zamanlarında başarılar kazanılmış olsa da takip eden günlerde bölgenin başkente uzaklığı; bölgede yolun, askerî ve sanayii “tesislerinin” yokluğu Türk birliklerinin yıpranma oranını artıran başlıca unsurlar olmuşlardır. Halil Paşa, aralıksız devam eden bu mücadele sebebiyle albay rütbesine terfi etmiştir. Bu cephedeki vaziyetin gittikçe karmaşık hale gelmesi üzerine 1915 Eylülünde iki tümeniyle birlikte Erzurum cephesine gelen Halil Paşa, bu yeni seferinde Rus taarruzunu karşılamıştır. Bu durum üzerine Enver Paşa’nın kendisine güvenini ve desteğini hatıratında açıkça dile getiren Halil Paşa, kuzeyde Rus taarruzu ile güneyde -Irak’ta- İngiliz taarruzunun aynı süreçte gerçekleşmesi üzerine, 9 Ekim 1915 tarihi itibariyle Irak’a intikal etmesi gerektiğine dair emir almıştır32.

Askerlikte hızlı olarak kabul edilebilecek bir yükselişle terfi alıp yüksek rütbelere erişen Halil Paşa’nın, Enver Paşa ile akraba olması vurgulana gelmiştir. Hâlbuki askerlik hayatında cepheden cepheye, vazifeden vazifeye koşan Halil Paşa, kanımızca aldığı her rütbeyi hak etmiştir. Enver Paşa ile akrabalıktan ziyade yakınlığı, daha çok dava birliğine dayanmaktadır.

33 yaşında bir albay olarak bu defa Irak’a vazife için koşan Halil Paşa, İngilizlerin Bağdat’a ulaşmasından önce Irak’a varmanın, yer şekilleri ile mevsimin olumsuz şartlarına rağmen harbin seyri bakımından önemini hatıralarında vurgulamaktadır33.

Bitlis ve Siirt üzerinden yapılan intikal esnasında Halil Paşa’nın apandisit nedeniyle rahatsızlandığı, sancılar içinde ölümle bir de bu şekilde karşı karşıya kaldığı hatıratında yer almaktadır34. Ancak bu rahatsızlık, vazifenin ifâsında onu engellememiştir. Yolların genel durumu göz önünde tutularak tarihî bir ilhamla Bağdat’a intikalde “binlerce yıl önce Asurilerin” kullandığı yöntem uygulanarak Dicle nehri üzerinden “kelek” tabir edilen sallarla Bağdat’a ulaşılmıştır35.

1915 yılının son aylarında Irak’a hasta halde ulaşan Halil Paşa’nın o sıralarda kendisi gibi albay rütbesine sahip fakat kıdemli, Nurettin Bey’in (Sakallı Nurettin Paşa) emrine girdiği bilinmektedir. Cavit Paşa (26 Ağustos 1914-20 Ocak 1915) ve Süleyman Askerî Bey’den (20 Ocak 1915-14 Nisan 1915) sonra Enver Paşa tarafından 23-24 Nisan’da Irak ve Havalisi Genel Komutanlığı’na atanan36 Albay Nurettin Bey, 19 Mayıs 1915’te Bağdat’a gelerek görevine başlamıştır37. Lakin hatırata göre, Irak’taki hâlihazırdaki vaziyetinin iyi olmadığı anlaşılmaktadır. Hastalığı nedeniyle ambulans gibi hazırlanan bir otomobille 1915 yılının Aralık ayında Nurettin Bey’i ziyaret ettikten sonra cepheyi inceleyen Halil Paşa, Irak’ın kuzeyine yönelmiş Osmanlı birliklerinin Selman-ı Pak’a kadar çekilmiş38 olduğunu hatıralarında dile getirmektedir. Bilindiği üzere 21-22 Kasım 1915’te İngilizler Selman-ı Pak’a taarruz düzenlemişler, takip eden gün 51. Tümenin kuzeyden yaptığı karşı taarruzla İngilizler ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. 3 Aralık 1915 tarihli Başkumandanlığa ve Goltz Paşa’ya gönderilen raporda Irak Kumandanı Nurettin Bey, ordunun Kûtü’l-Amare’ye kuzeyden 15, kuzeydoğudan 34 kilometre mesafede takipte olduğunu haber vermektedir. Aynı raporda Bağdat’a ulaşan 52. Tümeninin birliklerinin bölgeye çağrıldığı aktarılmaktadır39. Hatırlanacağı üzere 51. ve 52. Tümenler, Enver Paşa’nın emriyle Halil Paşa’nın kurduğu ikinci Kuvve-i Seferiyenin birlikleriydi. Halil Paşa’nın atılgan yapısının, Irak’ta da savaşın seyrinin değişmesinde etkili olduğu görülmektedir. Zira Halil Paşa’nın aksine cepheye temkinli yaklaşan Nurettin Bey’in bu yaklaşımının nedeninin selefi Süleyman Askerî Bey’in yaşadıklarını göz önünde bulundurması olduğu söylenebilir40.

Nurettin Bey’in ağır zayiatı düşünerek kuzeye çekilmeye devam etme fikrinden vazgeçiren kişinin Halil Paşa olduğu hatıratta geçmektedir41. Nurettin Bey’in bu çekilme eğilimindeki nedeninin “eski cephe birliklerinin maneviyatı”yla ilgili olduğu hatırattaki bilgilerden anlaşılmaktadır42. Nurettin Bey’e göre daha cesur hareket eden Halil Paşa, Nurettin Bey ile anlaşamayan Goltz Paşa tarafından bir alternatif olarak değerlendirilmiştir. Zaten Nurettin Bey ile Goltz Paşa arasında bir anlaşmazlığın varlığı tüm cepheye sirayet etmiş durumdadır43. Nurettin Bey’in dikkatli ve temkinli duruşu, Goltz Paşa tarafından tasvip edilmemektedir.

Irak’taki Türk birliklerinin Goltz Paşa’nın komutasında VI. Ordu adıyla birleştirilmesinin ardından, Halil Paşa, “Dicle Grubu Komutanı” yapılmıştır. Evvelce kıdemi dolayısıyla Nurettin Bey’in emrinde görev yapan Halil Paşa’nın yeni görevini, selefi Nurettin Bey’e helalleşerek haber verişini hatıratta bulmak mümkündür. Irak cephesinde birlikte hareket eden bu iki komutan, birbirinden razı bir şekilde halef-selef olarak komuta devrini gerçekleştirmişlerdir44.

Hatıratta muharebenin seyri, genel durumu kavrayışı sayesinde Halil Paşa ile Türk tarafının lehine dönmüştür. Halil Paşa’nın General Townshend’e 10 Mart günü teslim olma çağrısını hatıratından öğrenmekteyiz. 10 Ocak 1916 günü yapılan görev devrinden sonra İngilizlerin önceden giriştikleri faaliyetleri sürdürdükleri görülmüş; General Townshend birliklerini muhasaradan kurtarmaya çalışmıştır45. Bu süreçte karşılıklı yazışmalar yapılmış46, hatta Halil Paşa’ya 1 milyon İngiliz Lirası rüşvet teklif edilmiştir. Hatıratta bu rüşvet teklifi, tarihe atıfla 1711 yılında Rus Ordusu’nu Prut nehri kenarında amansız yakalayan Baltacı Mehmed Paşa’nın muhasarayı Rus Çariçesi Katerina ile görüşülmesinden sonra kaldırması olayı ile ilişkilendirilerek dile getirilmektedir47. Kişisel çıkarını devletin çıkarı önüne koymayan Halil Paşa’nın bu örnek davranışı herkesçe bilinmelidir. Tarih bilgisi ve bilincinin kişiye kattıklarından da bu vesile ile söz edilmelidir. Aynı zamanda bir komutanın emri altındaki her askerin kendisine bağlılığı dikkat edilmesi gereken başka bir husustur48. Halil Paşa, üstün hizmet ve fedakârlığından dolayı zaferin arifesinde henüz VI. Ordu Kumandanı Vekiliyken, 27 Nisan 1916 tarihinde “muharebe altın liyakat” madalyasıyla taltif edilmiştir49. Irak cephesinde kazanılan Kût Zaferi’yle muhasaradaki 5 general, 277 İngiliz subayı, 274 Hintli subay, 2592 İngiliz nefer, 6988 Hintli neferi ve 3400 “gayr-i muhârib” toplam “13300 küsûr”dan müteşekkil İngiliz birlikleri 29 Nisan 1916 günü teslim olmuşlardır.50 Halil Paşa’nın 29 Nisan günkü tebliğinin hatıralarda farklı varyasyonları vardır:

Orduma!

Arslanlar! Bu gün Türklere şeref, şan İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprakların güneşli havasında şehitlerimizin ruhu şad ve handan uçuşuyorlar. Hepinizin pak alınlarınızdan öperek, hepinizi tebrik ederim.

200 yıldan beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Allah’a hamd ve şükürler olsun. Allah’ın azametine bakınız ki, 1500 senelik İngiliz tarihine böyle bir vakayı ilk defa sizin süngülerinizle yazdırdı.

Ordum, gerek Kut karşısında gerekse Kut’u kurtarmak isteyenler karşısında 300’den fazla zabiti ile 10.000 erini şehit ve yaralı verdi. Fakat buna karşılık İngiliz ordusundan bugün, burada 5 general, 481 subay, 13.300 er esir aldı. Bunları kurtarmaya gelen İngiliz ordusunun ise bugüne kadar zayiatı 30.000 kişidir. Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı bu harpte birinci vaka Çanakkale’de, ikinci vaka da burada geçti.

Bu güne “Kut Bayramı” adını veriyorum.

Ordumun her ferdi her yıl bu günü kutlarken, şehit/erimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okunsun.

 

ORDUMA. Arslanlar.
1 – Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizi pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum,

2 – Bize ikiyüz senedenberi tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.

3 – Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini şehit vermiştir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve 13,300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.

4 – Şu iki farka bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.

5 – İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz.

6 – Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin parlak bir başlangıcıdır.

7 – Bugüne Kut Bayramı namını veriyorum.

Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız hayatı ulyatta, semevatta kızıl kanlarla pervaz ederken, gazilerimiz de atideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.

MİRLİVA HALİL Altıncı Ordu

Kumandanı 29.4.191652

 

“ORDUMA.

Emir: Kütülammare

29 Nisan 1916, Arslanlar;

1 – Bugün Türklere şeref ü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şad ü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum,

2 – Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allaha hamd ü şükür eylerim. Allahın azametine bakınız ki, bin beş yüz senelik İngiliz devletinin tarihine bu vak’ayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki seneden beri devam eden Cihan Harbi böyle parlak bir vak’a daha göstermedi.

3 – Ordum, gerek Küt karşısında ve gerekse Küt’ü kurtarmaya gelenler karşısında üç yüzü mütecaviz zabiti ve on bin neferini şehit ve mecruh olarak gaip etti. Fakat buna mukabil İngiliz Küt’ten beş general, 481 zabit ve 13,300 nefer esir alıyor. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz ordusuna da bugüne kadar otuz bin zayiat verdirerek…

4 – Şu iki yekûna bir nazar atfedince cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vak’ayı yazmak için kelime bulmakta müşkülâta uğrayacaktır.

5 – İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı bu harpte birinci vak’ayı Çanakkale’de, ikinci vak’ayı da burada görüyoruz.

6 – Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer, yeni tekemmül eylemekte olan vesait-i harbiyemiz karşısında mufavvakiyet-i âtiyemizin parlak bir başlangıcıdır.

7 – Bugüne ‘Küt Bayramı’ namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize ‘Yasin’ler, ‘Tebareke’ler, ‘Fatiha’lar okusunlar. Şühedamız hayat-i ulyatta, semevatta kızıl kanlarla pervaz ederken, gazilerimiz de âtideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.

Altıncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil53

 

Birinci Dünya Savaşında yalnız Irak’ta değil, hizmetinin beklendiği her noktada vazifesinin başında bulunan Halil Paşa, Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru Gence ve Bakü’ye yöneltilen Kafkas Harekâtında etkili roller üstlenmiştir.54 Bu harekâtla Gence ve Bakü’ye ulaşan Türk birlikleri, Mondros Mütarekesi gereğince buralardan çekilmek zorunda kalmıştır.55

Halil Paşa bu süreçte İstanbul’a gelmiş; fakat burada tutuklanarak Bekirağa Bölüğü’nde hapsedilmiştir.56 Eski askerlerinden birinden gelen haber üzerine kimliğini değiştirerek mahpusluktan kurtulan Halil Paşa, Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’nin önemli kişileriyle görüşmüştür.57 Bu görüşmelerden biri Mustafa Kemal Paşa ile yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesinin ardından Kafkasya’ya ve Rusya’ya giderek oradan Millî Mücadele’ye destek vermek konusunda ikna olmuştur. Moskova ve Batum’daki faaliyetleriyle bu desteği açıkça gösteren Halil Paşa’nın,58 Enver Paşa’nın Anadolu’ya gitmekten vazgeçmesinde etkilisi vardır. Hatıratta Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçmesinin Millî Mücadele içinde ayrılmalara sebebiyet vereceğinden, mücadelenin gücünü henüz toparladığı süreçte böyle bir parçalanmanın işgalciler karşısında dağılma ve ardından felaketin geleceğinden söz edilmektedir.59 Enver Paşa ile görüşen, onu teskin ve telkin eden Halil Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa arasında kaldığı hatıratta görülmektedir.60

Türk İstiklâl Harbi’nin zaferle sonuçlanması üzere, Halil Paşa’nın Gazi Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi hatıratta anlatılmaktadır. Yeniden vazife alabileceğini ifade eden Halil Paşa’ya “…düşündüğün gibi, hayatta serbest kalmaklığın daha muvafık olacaktır” denilmiştir. 61

Bu yeni durumla hayatının yaklaşık kırk yılını cepheden cepheye koşuşturarak millete hizmet adına fedakârlıklar yaparak geçirmiş olan Halil Paşa, vefatına kadar “son Osmanlı Paşası” olarak, “hatıralar yığını arasında âdeta türbedar” gibi köşesine çekilmiştir.62

Sonuç olarak, yakın dönem Türk Tarihi açısından tarihî süreçleri karşılaştırmalı olarak ele alma imkânı sağlayan hatıralardan biri olan Halil Paşa’nın hatıratı, tarihi olayların anlatımına renk katarak yeni bir bakış açısı getirmektedir. Hatıraların kullanımında yayınlanan nüshalarının titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Halil Paşa’nın yayınlanan hatıralarının bilimsel kıymeti tarihi olaylarla ortaya çıkmaktadır. İhtilaflı konuların; Trablusgarp, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele gibi dönemlerin daha iyi aydınlatılmasında Halil Paşa’nın hatıraları adeta kuvvetli bir ışıktır.

Ek 1: 10-15 Ekim günleri Şevket Süreyya Aydemir’in önsözüyle başlayan tefrikada, hatıralar 15 Ekim’den itibaren yayımlanmıştır.

 

Dipnotlar:

1 Yalçın 2015, s. 273.
2 Birinci 1998, s. 618.
3 Kütükoğlu 1998, s. 24.
4 Carr 2011, s. 228.
5 Yalçın 2015, s. 275; Kütükoğlu 1998, s. 2.
6 Dinç 1998, s. 1-3.
7 Aradaki farkı üç yaş olarak belirten kaynaklar vardır, Selçuk 1979, I, s. 384.

8 Dinç 1998, s.6; Biyografi 2009, III, s.194; Dinç 2016, s. 152.
9 Altıntı yapılan eserde sehven “Aziz Ali El Masri” olarak geçmektedir. 10 Özdemir 2008, s.51.
11 Birinci 1998, s. 619.
12 Çifci 2015, s. 10.
13 Akşam, 11 Ekim 1967, s. 4.
14 Sorgun 1972, s.5; Çifci 2015, s. 10-11.

15 Çifci 2015, s. 11.
16 Çifci 2015, s. 11.
17 Derin Tarih, Nisan 2016, 49, s. 115. 18 Çifci 2015, s. 11.

  1. 19  Dinç 1998, s. 28.
  2. 20  Dinç 1998, s.23; Dinç 2016, s. 155.
  3. 21  Sorgun 1972, s.53; Sorgun 1997, s. 53.
  4. 22  Çifci 2015, s. 137.
  5. 23  Dinç 1998, s.36; Çifci 2015, s.137.

24 Akşam, 9 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 102; Sorgun 1972, s. 53; Sorgun 1997, s. 83; Dinç 1998, s. 16.
25 Çifci 2015, s. 137; Selçuk, 1979, I, s. 102-114. 26 Akşam, 23 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 138.

27 Sorgun 1997, s.1 31.
28 Burada Halil Paşa’nın şöyle bir konuşma yapmıştır: “Asker! Bizi dünya yüzünden kaldırmak isteyen düşmanlarımız bütün sınırlarımızdan saldırdılar. Cezayir’den Süveyş’e, Kafkas dağlarından Erzurum’a, Viyana’dan Meriç’e kadar ülkemizi elimizden alanlar, son yurdumuza göz diktiler. Ana Türk yurdunu, Türkistan’ı esir ve birlikleri yok etmeye çalışan; Ural ve Volga boylarını Türk’e zindan yapan, güzel Kafkasları kana boyayan Moskof Erzurum’a hücum etti. Müslümanların Halifesi sıfatıyle bütün İslâmları, Türklerin Padişahı sıfatıyle bütün Türkleri korumak görevinde bulunan Halifemiz ve Padişahımız, düşmanlara harp ilan etti ve bütün dünya Müslümanlarına, silaha sarılarak başlarındaki devletlere isyan etmelerini emretti. Bize de İran’ı ve Kafkas’ı Ruslardan kurtarmak ödevini verdi. Savaş gidiyoruz. Halifenin ve Padişahın emrini yerine getirmeye gidiyoruz. Allah Milletimize ve Padişahımıza karşı bizim yüzümüzü kara çıkarmasın. Hepimiz yurdumuza ak yüzle dönelim veya Müslümanın ve askerin son rütbesi olan şehadet rütbesine erelim…” Selçuk, 1979, I, s. 130-131.

  1. 29  Akşam, 23 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 139.
  2. 30  Akşam, 24 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 140.
  3. 31  Akşam, 24 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 141.

32 Akşam, 24 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 141; Selçuk, 1979, I, s. 189.
33 Akşam, 24 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 142.
34 Akşam, 25 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 143; Selçuk, 1979, I, s. 195.
35 Akşam, 25 Kasım 1967, s. 4; Sorgun 1972, s. 152; Sorgun 1997, s. 152; Çifci 2015, s. 143.

  1. 36  Dinç 1998, s. 41-43; Şahin 2016, s. 293; Taş 2014, s. 18.
  2. 37  Taş 2014, s. 19.
  3. 38  Bu çekilme 120 kilometredir, Taş 2014, s. 27; Bu görüşmenin yapılıp yapılmadığını dair bilgiye elimizdeki arşiv kayıtlarında rastlayamadık. Ancak ileri harekâtın aynı dönemde gerçekleşmesi, Nurettin Bey’in karargâhını Beyt-i nevfel’den Beyt-i reşid’e taşıması, 7 Aralık günü Halil Paşa’nın 18. Kolordu karargâhında Kût’ül-Amare’nin 6 km kuzeydoğusunda (Beşare Kalesi yakınlarında) bulunması bu görüşmenin yapıldığı kanısını güçlendirmektedir. Askerî Tarih I, Ocak 2016, 137, s. 1 (Belge No: 1); Askerî Tarih II, Ocak 2016, 137, s. 5 (Belge No: 3); Askerî Tarih III, Ocak 2016, 137, s.19 (Belge No: 9); Ayrıca bkz. Askerî Tarih IV, Ocak 2016, 137, EK-3.

39 Askerî Tarih I, Ocak 2016, 137, s. 1 (Belge No: 1).
40 Akşam, 26 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 147-151; Taş 2014, s. 17.
41 Nurettin Bey’in daha faal ve etkin olduğunu ifade eden bir anlatım için bkz. Taş 2014, s. 42-43. 42 Akşam, 26 Kasım 1967, s.4; Çifci 2015, s. 148.
43 Taş 2014, s. 42.
44 Akşam, 28 Kasım 1967, s. 4; Çifci 2015, s. 151-152.

45.Hatıratta 10 Ocak olarak geçen bu tarih kaynaklarda farklılık göstermektedir. Örneğin; 12 Ocak, (Biyografi 2009, III, s. 194) ve 13 Ocak 1916 olarak geçmektedir (Arı, 1997, s. 197); Osmanlı askerlerinin “Kendi Gelen” diye adlandırdığı “Julnar” zırhlı gambotun Dicle’den yukarıya ilerlemesi muhasaradan kurtarma çabaları arasında sayılabilir. Askerî Tarih V, Ocak 2016, 137, s. 153 (Belge No: 53-7); Çifci 2015, s.155-160.

46.Örneğin; 26 Nisan 1916 tarihinde “düşmanla teslim ve tesellüm şerâiti kararlaştırmak için” ateşkes yapıldığı 18. Kolordu Kumandanı Halil Paşa imzasıyla rapor edilmiştir. Askerî Tarih VI, Ocak 2016, 137, s. 158 (Belge No: 56).
47.Akşam, 2 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s. 161-164; Başkumandanlığa yazılan 27 Nisan 1916 tarihli telgrafta, General Townshend ile Türk siperleri önünde yapılan görüşme aktarıldıktan sonra, “kırk iki top, bir milyon İngiliz lirası vererek” Hindistan’a gitme izin talebi dile getirilmiş, böylece rüşvet tekrarlanmıştır. Askerî Tarih VII, Ocak 2016, 137, s. 170 (Belge No: 57-6); Ertesi gün Halil Paşa’ya tebliğ edilen Başkumandanlık Vekili Paşa’nın cevabında, “İngilizlere siyâseten cemîle yapmak mecburiyyetinde olmadığımız gibi paraya da ihtiyâcımız yoktur” denilmektedir. Askerî Tarih VIII, Ocak 2016, 137, s. 173 (Belge No: 57-7).

48.Selçuk, 1979, I, s. 108.
49.Kûtü’l-Amâre Zaferi, s.124-125 (BOA, İ.DUİT, 150/60_1).

50.Askerî Tarih IX, Ocak 2016, 137, s. 198 (Belge No: 59-2).

51 Çifci 2015, s. 161-162.

52 Sorgun 1972, s. 189-190; Sorgun 1997, s. 189-190.

53 Selçuk, 1979, I, s. 250-252.

54 Akşam, 7 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.176.
55 Akşam, 10 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.185.
56 Akşam, 11 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.190.
57 Akşam, 13 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.194.
58 Dinç 1998, s.78-79.
59 Akşam, 19 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.214.
60 Akşam, 22 Aralık 1967, s.4; Akşam, 25 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.221-222, 232.
61 Akşam, 28 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.242; Hatıralar Sorgun’da “Ve Son” başlığı ile burada bitmektedir (Sorgun 1972, s.381; Sorgun 1997, s.381). 62 Akşam, 29 Aralık 1967, s.4; Çifci 2015, s.243.

 

Kaynaklar:

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 11 Ekim 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 23 Kasım 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 24 Kasım 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 25 Kasım 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 26 Kasım 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 28 Kasım 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 7 Aralık 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 10 Aralık 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 11 Aralık 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 13 Aralık 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 19 Aralık 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 22 Aralık 1967, s. 4.

Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 28 Aralık 1967, s. 4.
Şevket Süreyya Aydemir, “Son Osmanlı Paşası Halil Paşa’nın Hatıraları”, Akşam, 29 Aralık 1967, s. 4.

Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Genel Kurmay Basımevi, Ankara.
“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 1 (Belge No: 1). “Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 5 (Belge No: 3).

“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 19 (Belge No: 9).

Askerî Tarih IV Askerî Tarih V

Askerî Tarih VI Askerî Tarih VII Askerî Tarih VIII Askerî Tarih IX Birinci 1998 Biyografi 2009, III

Carr 2011 Çifci 2015 Derin Tarih

Dinç 1998 Dinç 2016

Kûtü’l-Amâre Zaferi Kütükoğlu 1998

“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), EK-3.
“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 153 (Belge No: 53- 7).

“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 158 (Belge No: 56).

“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 170 (Belge No: 57- 6).
“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 173 (Belge No: 57- 7)

“Kûtü’l-Amare Kuşatması ve Zaferi”, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 65, Sayı: 137, (Ocak 2016), s. 198 (Belge No: 59- 2).
Ali Birinci, “Hatırat Türünden Kaynakların Tarihi Araştırmalardaki Yeri ve Değeri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIV, Sayı: 41 (Temmuz 1998), s. 611-620.

Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, Cilt: III, (haz: Hülya Toker, Nurcan Aslan), Gnkur. Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara.

Edward Hallett Carr, Tarih Nedir?, İletişim Yayınları, 14. Baskı, İstanbul.
Erhan Çifci (haz.), Kutül’amare Kahramanı Halil Kut Paşa’nın Hatıraları, Timaş Yayınları, İstanbul.

“Halil Kut Paşa’nın Yakını Necdet Özgelen Soruyor: Çanakkale Bunca Zamandır Anılıyor da Kûtul-amâre’yi Niye Unuttuk”, Derin Tarih, Sayı: 49, (Nisan 2016), s. 112-118. Mehmet Emin Dinç, Halil (Kut) Paşa’nın Askerî ve Siyâsî Faaliyetleri, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim dalı, Basılmamış Doktora Tezi, İzmir.

Mehmet Emin Dinç, “Kutü’l Ammare Kahramanı Halil Paşa’nın Biyografisi ve Kişiliği”, Unutulan Zafer: Kutü’l Ammare, 100’üncü Yılında Yeniden Anlamak Sempozyum Bildirileri, İstanbul, s. 151-209.

Arşiv Belgelerine Göre Kûtü’l-Amâre Zaferi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2016.
Mübahat S. Kütükoğlu, Tarih Araştırmalarında Usul, Altıncı Baskı, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul.

Selçuk 1979 Sorgun 1972

Sorgun 1997 Şahin 2016

Taş 2014 Yalçın 2015

İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selâhattin’in Romanı, Birinci Kitap, Üçüncü Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul.
M. Taylan Sorgun, İttihat ve Terakkî’den Cumhuriyet’e: Bitmeyen Savaş -Kütûlamare Kahramanı Halil Paşa’nın Anıları-, 7 Gün Yayınları, İstanbul.

Taylan Sorgun, Halil Paşa, İttihat ve Terakkî’den Cumhuriyet’e: Bitmeyen Savaş, Kamer Yayınları, 2. Baskı, İstanbul.
Mustafa Şahin, “Kutü’l-Ammare’den Malta’ya: Irak Cephesi 6’ncı Türk Ordusu Komutanlarının (Halil Kut Paşa ve Ali İhsan Sabis Paşa) Tutuklanma ve Sürgün ile Cezalandırılmaları”, Unutulan Zafer: Kutü’l Ammare, 100’üncü Yılında Yeniden Anlamak Sempozyum Bildirileri, İstanbul, s. 291-353.

Necati Fahri Taş, Nurettin Paşa, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara. E. Semih Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin Kaynakları, 5. Baskı, Berikan Yayınevi, Ankara.