Göçmenler Ulusu Saldırı Altında

ABD’de ülke genelinde Göç İdaresi ve Gümrük Muhafaza (ICE) görevlileri; aileleri parçalıyor, topluluklara korku salıyor ve işyerlerini alt üst ediyor.

Mario Romero, yakın zamanda ICE tarafından tutuklananlar arasındaydı. Kızı Yurien Contreras, ICE görevlilerinin babasını çalıştığı Los Angeles’taki işyerine baskın düzenleyerek  “elleri, ayakları ve beli zincirlenmiş halde” götürdüklerini gördü. Bu baskında ayrıca 40’tan fazla göçmen işçi de tutuklandı.

Yurien Contreras The Guardian’a “Bu çok travmatik bir deneyimdi” dedi. Ancak “yaşadığımız şey, ailelerimizin maruz kalacağı insanlık dışı muamelenin sadece başlangıcıydı.”

Bu göçmen karşıtı gündemin mimarı, Trump’ın en büyük yardımcılarından, politikadan sorumlu Beyaz Saray Genel Sekreter Yardımcısı Stephen Miller, hiçbir yasal dayanağı olmadan keyfi bir kota belirleyerek ICE’dan Yurien’in babası ve diğer göçmen işçiler gibi günde 3.000 tutuklama yapmasını talep etti.

Bu kotayı karşılamak için, maskeli ve sivil kıyafetli ICE görevlileri; adliye binalarından, vatandaşlık için ayarlanan yasal görüşme randevularından, kiliselerden, mezuniyet törenlerinden, restoranlardan, mesken geliştirme işletmelerinden, çiftliklerden ve diğer işyerlerinden insanları kaçırmak için anayasaya aykırı ve şiddet içeren taktikler uyguluyorlar. İnsanları yakalama emri ya da makul şüphe olmadan tutukluyor, yasal süreci başlatma haklarını ihlal ediyor ve temel insan onurlarını çiğniyorlar.

ICE’ın ırksal fişleme yöntemini kullandığına dair kanıtlar giderek artıyor. İnsani Göçmen Hakları Koalisyon’un yöneticisi Angelica Salas, “ABD vatandaşı olan kişiler vatandaş olduklarını söylediklerinde onlara inanılmıyor ve belgeleri soruluyor” dedi. “Sadece Latin kökenli oldukları için.”

Chicago’da rahatsız edici bir vakada, ICE görevlileri Ocak ayı sonunda Jiffy Lube’tan (araç yağı değiştiren özel bir şirket) çıkan Julio Noriega’yı yakalayıp kelepçeledi ve zorla bir araca bindirdi. ICE, onun ABD vatandaşı olduğunu fark edene kadar onu 10 saat boyunca alıkoydu.

Başka bir olayda ise ICE görevlileri, ikisi de ABD vatandaşı olan ve biri 4. evre kanser tedavisi gören iki çocuğu, Nisan ayında annelerini Honduras’a sınır dışı ettikleri uçağa bindirdiler. Kanser hastası çocuk dört yaşındaydı ve ICE onu yanında ilaçları olmadan sınır dışı etti.

ICE’nin gittikçe yayılan özel hapishaneler ve ilçe hapishanelerinden oluşan geniş ağında insanlık dışı muamele devam ediyor.

ABD, büyük ölçüde kar amaçlı hapishane şirketleri olan GEO Group ve CoreCivic tarafından işletilen, dünyanın en büyük göçmen gözaltı sistemi için yılda 3 milyar dolardan fazla para harcıyor. Bu tesisler, kötü tıbbi bakım, tehlikeli bir şekilde kalabalıklaşma, adil yargılanma hakkı ihlalleri ve önlenebilir ölümlerle anılmaktadırlar.

Kalifornia’daki en büyük ICE gözaltı merkezi Adelanto, GEO Group tarafından işletiliyor ve şu anda Yurien’in babası Mario dahil olmak üzere Los Angeles baskınlarında tutuklanan onlarca kişi orada tutuluyor.

Hapishanenin karanlık, kirli bir geçmişi var. Los Angeles Times’ın haberine göre, yakın zamanda gözaltına alınanlar, battaniye ve yastık olmadan yerde uyumaya zorlandı ve 10 günden fazla süre boyunca kıyafet, iç çamaşırı değişimi yapılmadı ve kendilerine kurulanmak ve temizlenmek için havlu veya kâğıt havlu verilmedi.

Göçmenlere yönelik bu saldırılar gerçekten de “yasalara uymak” ile ilgili olsaydı, savaştan ve zulümden kaçan göçmenler, uzun zamandır uluslararası hukuk ve ABD yasalarınca güvence altına alınmış bir insan hakkı olan sığınma hakkını kullanabilirlerdi. Onların adil yargılanma haklarına saygı gösterilirdi.

Aslında, bu ülkedeki göçmenlerin büyük çoğunluğunun (ICE tarafından kaçırılanlar da dâhil) hiçbir suç geçmişi yok.  Araştırma kuruluşu TRAC’ın derlediği kurum verilerine göre, 15 Haziran itibarıyla ICE gözaltı merkezinde tutulan 56 bin 397 kişiden yüzde 71,7’sinin sabıka kaydı bulunmuyor.

Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar, kurumun 2003 yılında kurulmasından bu yana yaygın insan hakları ihlallerine olanak sağladı. ICE, sınırlı kamu denetimine sahip yarı polis gücü olarak işlev görüyor ve ABD’deki potansiyel herhangi birinin yetkisiz gözetimini yapmak için elektrik faturaları gibi özel veri kaynaklarını kullanıyor.

Mevcut sistem, vatandaşlık yolları gibi gerçek göç çözümleri aramak yerine, insanları hapse atıp sınır dışı etmeye yatırım yapmış durumda.  ICE ve ona bağlı gözaltı tesislerini de kapsayan bu sistemin finansmanı kesilmeli ve sistem dağıtılmalıdır.

ICE tarafından kaçırılan insanlar birer sayı değildir. Onlar birilerinin her şeyi, bütün dünyasıdır. Onlar toplumun değerli üyeleridir. Ve onlar hepimizin medeni haklarını savunmanın ön saflarında yer alıyorlar. Birlik olmalı ve ICE’ın topluluklarımızdan elini çekmesini talep etmeliyiz. Sonuçta biz bir göçmenler ulusuyuz.

 

*Farrah Hassen, Hukuk Doktoru (JD), Cal Poly Pomona’da (Kaliforniya Devlet Üniversitesi) Siyasal Bilgiler Bölümü’nde yardımcı doçenttir ve yazarlık, politika analistliği yapmaktadır.

 

Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/06/27/a-nation-of-immigrants-under-attack/

Tercüme: Ali Karakuş