Ghassan Kanafani: Seçme Siyasi Yazılar

“Direniş, sahip olduğu çok sayıda anlam ve imge içinde, Ghassan Kanafani’yi yazmaya iten şeydir,” diye yazıyor Louis Brehony ve Tahrir Hamdi, Ghassan Kanafani: Seçme Siyasi Yazılar (Pluto Press, 2024) kitabının girişinde. Dünya, sömürgecilik altında bir halkın etnik temizliğe ve zorla yerinden edilmesine nasıl maruz kaldığını ve bunun bir sonucu olarak direnişin Filistin halkının hayatındaki vazgeçilmez rolünü bizzat deneyimlerken, kitabın yayımlanması için daha uygun bir zaman olamazdı.
Şubat 7, 2025
image_print

“Direniş, sahip olduğu çok sayıda anlam ve imge içinde, Ghassan Kanafani’yi yazmaya iten şeydir,” diye yazıyor Louis Brehony ve Tahrir Hamdi, Ghassan Kanafani: Seçme Siyasi Yazılar (Pluto Press, 2024) kitabının girişinde. Dünya, sömürgecilik altında bir halkın etnik temizliğe ve zorla yerinden edilmesine nasıl maruz kaldığını ve bunun bir sonucu olarak direnişin Filistin halkının hayatındaki vazgeçilmez rolünü bizzat deneyimlerken, kitabın yayımlanması için daha uygun bir zaman olamazdı.

Kanafani daha çok edebi eserleriyle tanınsa da, Arap Milliyetçi Hareketi (ANM) ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ile bağlantılı çalışmalar, analizler ve manifestolar içeren siyasi yazıları, bu çeviri antolojisinin odak noktasını oluşturuyor. Kendi kişisel anlatısından, ailesinin 1948 Nekbe’si sırasında yerinden edilmesinden ve mülteci kamplarındaki yaşama dair gözlemlerinden etkilenen Kanafani, özü Filistinlilerin kendi deneyimlerinden alınan, ilişkilendirilebilir bir yaklaşım arayışına girdi. Kitapta verilen örneklerden biri, Kanafani’nin öğretmenlik deneyiminden yola çıkarak eğitim sistemi içinde kişinin kökleriyle bağını güçlendirmenin önemini anlattığı bir röportajdan alıntıdır.

Kitap, Kanafani’nin yazılarını temalarına göre gruplandırırken, onun devrimci mücadeleye olan bağlılığının ve Marksist siyasi düşüncesinin evrimini de gözler önüne seriyor. Çevrilen tüm eserlerde, Kanafani’nin analizinin derinliği ve titizliği kadar, Filistin toplumunun devrim ve kurtuluşun başarılı olabilmesi için yapması gereken köklü değişikliklere dair farkındalığı da dikkat çekicidir.

Erken yaşamına dair düşüncelerinden, yazarlığa adım atışından ve kendi siyasallaşma sürecinden, Filistin’in sömürgecilik karşıtı direnişine dair ayrıntılı içgörülerine kadar Kanafani’nin yazıları, onun duyguya olduğu kadar mantığa da önem verdiğini gösteriyor. Bu antolojinin bir parçası olan bir röportajda, Kanafani’ye gerçekliği ezilen halkların perspektifinden görmesi soruluyor. “Benim kavramım ise bilimsel, analitik bir şekilde kristalize olmamıştı, [sadece ve sadece] duygusal bir durumun ifadesiydi,” diye yanıtlıyor.

ANM’den FHKC’ye kadar, Kanafani, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün aksine FHKC’nin kolay bir zafer vaat etmediğini sürekli olarak vurgulamaktadır. İsrail sömürgeciliğine karşı mücadelenin nihayetinde emperyalizme karşı da bir mücadele olduğunu akılda tutan Kanafani, hızlı sonuçlardan ziyade sürecin önemine dikkat çekmektedir.

Aynı şekilde, Kanafani 1948 Nakba’sını Filistinlilerin yerinden edilmesinin başlangıcı olarak değil, 1936 olarak değerlendirmektedir. Bu dönemde Filistinliler İngilizlere karşı ayaklanmış, Arap rejimleri ise çözüm için İngiliz Mandası’na yönelmiştir. Kanafani şöyle yazmaktadır: “Filistinlilerin davalarından soyutlanması, kasıtlı olsun ya da olmasın, topraklarının ellerinden alınmasının ardından ‘Filistinlinin mülksüzleştirilmesine’ yol açmıştır. Bu benzetme kasıtlıdır. Şöyle ki, toprak düzeyinde yaşananlar insanın başına gelmiştir.”

Ernesto Che Guevara’nın “yeni insan” kavramını yankılayan Kanafani’nin Filistin Devleti anlayışı, “yeni bir Filistinli insanın yaratılması” fikriyle bağlantılıydı. Ayrıca, Filistinlilerin birbirleriyle devrimden ziyade sürgün bağlamında nasıl ilişki kurduklarına dair bir farkındalık sergilemiştir. Filistin’in sömürgecilik karşıtı mücadelesindeki kritik dönemleri değerlendiren Kanafani, “Hem inşa hem de yıkım tohumlarını içinde barındıran bir yenilgi döneminin tehlikesi, neyin reddedilmesi ve neyin savunulması gerektiğinin doğru bir şekilde kavranmasını gerektirir,” diye belirtmektedir.

Tercüme edilen yazılar, Kanafani’nin bilimsel siyasi düşüncenin yanı sıra direnişin önemini haritalandırmak için nasıl büyük bir zaman harcadığını göstermektedir. Filistin’in sömürgecilik karşıtı mücadelesinin düşmanlarını tanımlamak ve anlamak: İsrail, Dünya Siyonist Hareketi, Dünya Emperyalizmi ve Feodalizm ile Kapitalizm tarafından temsil edilen Arap Gericiliği, Kanafani’nin daha büyük savaşı kavradığını göstermektedir. “Filistin’in kurtuluşu için verdiğimiz mücadelede öncelikle dünya emperyalizmiyle karşı karşıyayız.”

Kanafani’nin bir diğer endişesi de, Filistinlilerin hizipler ya da diaspora nedeniyle parçalanmasıydı. İsrail’in Siyonist ideolojisi, yerleşimcileri algılanan bir düşmana karşı birleştirirken, Filistin direnişi ise başta sömürgecilik ve diaspora olmak üzere çeşitli karmaşıklıklarla karşı karşıya kalmaktadır. Kanafani’yi meşgul eden bir diğer konu da, Filistinlilerin Filistin’i tek başlarına mı yoksa dışarıdan bir katılımla mı özgürleştirebilecekleriydi. Ancak ikinci konuda Kanafani, Filistin direnişinin Arap rejimleri tarafından istismar edilmemesi gerektiği konusunda kararlıydı.

Kanafani’nin eserlerini okumak, günümüz siyasetiyle ilgili bir alıştırma niteliğindedir. Suikastından iki yıl önce, Kanafani’ye tarih, siyaset, direniş ve dil konularında röportajlar yapılmıştı. Dil, özellikle dikkat çeken bir konuydu; çünkü Kanafani, Filistin’in sömürgecilik karşıtı anlatısını ve mücadelesini doğru bir şekilde aktarmak için röportajı yapan kişinin terminolojisini düzeltiyordu.

“Odada kılıç ve silah olmadığında da konuşabilirsiniz,” diyor röportajı yapan kişi.
“Hayır, ben hiçbir zaman bir sömürgeci dava ile ulusal kurtuluş hareketi arasında bir konuşma olduğunu görmedim,” diye yanıtlıyor Kanafani.

1967 sonrasında, Kanafani’nin 1948’den daha büyük bir felaket olarak tanımladığı bu dönemde, Filistin ulusal birliği bir gereklilik haline gelmişti ve Kanafani bunu güçlü bir şekilde savunuyordu. “Ulusal birlik gibi hayati bir mesele, gergin ve yoğun bir atmosferde zorla dayatılamayacağı gibi, baskı, suçlama ya da kuşatma yoluyla da sağlanamaz.” Onun bu sözleri, günümüzde Filistin ulusal birliği konusundaki mevcut çıkmazı yansıtırken, aynı zamanda Kanafani’nin FKÖ’ye dair önceki endişelerini de doğrulamaktadır. Ona göre, FKÖ, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı istikrarlı bir direniş yerine, hızlı bir zaferi teşvik ediyordu.

Kanafani’nin yazılarından pek çok ders çıkarılabilir; ancak kitabın sonlarına doğru yer alan şu düşüncesi, onun düşünce yapısının ve stratejisinin özünü özetlemektedir: “Silahlı eylem, Siyonist devleti ve onunla çatışan ya da ittifak kuran tüm emperyalist ve kapitalist çıkarları hedef almalıdır.” Filistin’i son soykırım noktasına kadar harap eden, barış inşası adı altında farklı biçimlerde teslimiyet değil, tutarlı bir strateji benimsenmelidir.
Kaynak: https://www.middleeastmonitor.com/20250206-ghassan-kanafani-selected-political-writings/

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.