Gazze’nin Tarihi Hazinelerini İsrail’den Koruma Çabası
Gazze’nin geçmişini kurtarmak
İsrail bombaları Gazze Şehri’ndeki yüksek binaları birbiri ardına yıkarken, Gazze’nin en üst düzey arkeoloğu Fadıl el Otol’un uzun süredir korkuyla beklediği telefon geldi. İsrail ordusu, binlerce antik hazineye ev sahipliği yapan binaya saldırmak üzereydi.
Fadıl, ailesinin büyük kısmıyla birlikte yaşadığı İsviçre’den bağlandığında “Açıkçası, zor konuşuyorum, iki gündür uyku uyumadım” diyordu. “Çok kaygılıydım. Sanki bir füze her an kalbimi vuracak gibi hissettim.”
Uluslararası uzmanların bir gün daha tanıması için İsrail’e baskı yapmasından sonra, Fadıl ve ekipteki diğerleri, Filistinli gönüllüleri ve yardım çalışanlarını inanılmaz bir yetkinlikle uzaktan yönetti. Zamana karşı yarışta, altı kamyon dolusu eser taşındı. Aralarında hassas seramikler, mozaikler, yüzlerce yıllık iskeletler de vardı. Bombalarla yerle bir edilmiş kentin daha güvenli bir noktasına götürüldüler.

Bazı eserler daha önce İsrail’in yakında açtığı top ateşiyle ve binaya girilmesiyle zarar görmüştü. Fakat Fadıl eserlerle dolu kutuları ve envanterini dikkatli bir şekilde raflarda bırakmıştı.
Giriş katındaki depoda bulunan eserlerin %70’inin başarıyla çıkarıldığını tahmin ediyor. Aralarında birçok nadir eser de bulunuyor.


Fakat geride kalan tüm eserler, İsrail füzeleri 14 Eylül Pazar günü 13 katlı el Kavthar binasını yıktığında yok oldu. İsrail ordusu “Hamas terör altyapısını hedef aldıklarını” savundu.
İsrail ordusu daha sonra askerlerinin Gazze Şehri’nin merkezine doğru ilerlediklerini ve şehri tamamen işgal altına almak için başlattıkları saldırının ana aşamasına geçtiklerini duyurdu.
Fadıl son mesajında “Çok üzgünüm. Yüreğim parçalanıyor” diyordu. “Arkeolojik alanların, müzelerin, depoların bir gün yok edileceği aklımın ucundan bile geçmemişti.”
Gazze Şeridi’nin tarihi 5 bin yıldan fazla bir zamana dayanıyor. Antik dönemlerde Mısır, Suriye ve Mezopotamya arasındaki işlek ticaret yolunda, Akdeniz’deki önemli bir limandı. MÖ 332’de Büyük İskender Gazze’yi kuşattı. 1799’da Napolyon burada kaldı.
Bugün bildiğimiz küçük toprak parçası Kenanlar, Mısırlılar, antik Filistinliler olarak da bilinen Filistler, Asurlar, Persler, Yunanlar, Yahudi Haşmonayimler, Romalılar, Hıristiyanlar, Bizanslılar, Memlükler ve Osmanlılar gibi farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptı. Hepsi bölgede iz bıraktı.

İsrail bombaları Gazze Şehri’ndeki yüksek binaları birbiri ardına yıkarken, Gazze’nin en üst düzey arkeoloğu Fadıl el Otol’un uzun süredir korkuyla beklediği telefon geldi. İsrail ordusu, binlerce antik hazineye ev sahipliği yapan binaya saldırmak üzereydi.
Fadıl, ailesinin büyük kısmıyla birlikte yaşadığı İsviçre’den bağlandığında “Açıkçası, zor konuşuyorum, iki gündür uyku uyumadım” diyordu. “Çok kaygılıydım. Sanki bir füze her an kalbimi vuracak gibi hissettim.”
Uluslararası uzmanların bir gün daha tanıması için İsrail’e baskı yapmasından sonra, Fadıl ve ekipteki diğerleri, Filistinli gönüllüleri ve yardım çalışanlarını inanılmaz bir yetkinlikle uzaktan yönetti. Zamana karşı yarışta, altı kamyon dolusu eser taşındı. Aralarında hassas seramikler, mozaikler, yüzlerce yıllık iskeletler de vardı. Bombalarla yerle bir edilmiş kentin daha güvenli bir noktasına götürüldüler.

Fadıl, 1990’larda henüz 10’lu yaşlarındayken, yaklaşık 3000 yıl öncesine dayanan Anthedon’da kazı yapan Kudüs’teki Fransız İncil ve Arkeoloji Okulu’ndan bir ekibe eşlik etti.
Fransa’da eğitim aldıktan sonra, geçen yıl UNESCO Dünya Mirası listesine alınan, Gazze’nin merkezindeki büyük bir erken dönem manastırı olan Aziz Hilarion da dahil olmak üzere önemli kazılara liderlik etmek üzere memleketine döndü.

Fadıl “Orada çalışmayı çok seviyordum” diyor. “Gazze’nin zengin tarihini ve sosyal hoşgörüsünü yansıtıyor. Manastır 3. yüzyılda yapıldı ve 7. yüzyıla kadar gelişmeye devam etti. Emeviler döneminde Müslümanlar ve Hıristiyanlar burada birlikte yaşadı.”
Fadıl yıllarca, Gazze Şehri’nde Fransız okulunun yanındaki depoyu korudu. Yaklaşık 30 yıldır yapılan yerel kazılarda bulunan önemli eserler de aralarındaydı. Son dönemde Gazze’nin orta kesimlerindeki El Bureyj Kilisesi ve Gazze’deki en büyük Roma mezarlığı Ard el-Moharbin’de heyecan verici keşifler yapılmıştı.
Her şey 7 Ekim 2023’te Hamas İsrail’e saldırıp, 1200 dolayında kişiyi öldürdüğünde değişti. Hamas, 251 kişiyi rehin aldı. Bunların 48’inin hala Gazze’de ama sadece 20’sinin hala hayatta olduğu düşünülüyor.
İsrail buna karşılık büyük bir bombardıman ve karadan işgal başlattı. Gazze Sağlık Bakanlığına göre 65 bine yakın Filistinli öldü ve bölgede yoğun ve yaygın bir yıkım oldu.
UNESCO savaş sırasında, dini, tarihi ve kültürel öneme sahip 110 yere hasar verildiğini teyit etti.
Gazze Şehri’nin Eski Şehir alanında, Gazze Şeridi’nin en büyük ve eski camisi olan ve Ulu Cami olarak da bilinen Büyük Ömer Camii’nin sekiz köşeli minaresi hasar gördü. İsrail ordusu “bir tünel girişinin ve terör tünelinin” imha edildiğini açıkladı.


Yakınlardaki 700 yıllık Paşa Kasrı, Gazze’nin mücevherlerinden biri vuruldu ve buldozerlerle yıkıldı. Son yıllarda müze olarak kullanılıyordu. İçindeki binlerce esere ne olduğu bilinmiyor. İsrail ordusu, buranın vurulması konusunda herhangi bir bilgileri olmadığını açıkladı.
Ortaçağdan kalma altın pazarı Suk el Kissariya doğrudan isabet aldı. İsrail ordusu “askeri bir hedefin” vurulduğunu açıkladı. Restorasyondan geçirilen geleneksel Es-Sammara Hamamı yerle bir oldu.


Daha kuzeyde. Ard el Moharbin hasar aldı ve buldozerlerle yıkıldı. İsrail ordusu “Hamas’ın operasyonel amaçlarla kullandığı bir askeri tesisini vurduğunu” açıkladı.
Uzmanların Cebeliye’deki 5. yüzyıldan kalma Bizans kilisesini ziyaret etmesinin güvenli olduğu son seferde, müthiş mozaikleri korumak için yapılan sığınak üzerlerine çökmüştü.
Büyük kızı ve iki küçük torunu hala Gazze Şeridi’nde olan Fadıl “Gazze’deki durum çok zor. İnsanlar sadece yiyecek ve içecek bir şeyler arıyorlar” diyor.
Fakat Gazzelilerin tüm kayıplarına çok üzüldüğünü söylüyor. “Her gün arkadaşlardan, sıradan insanlardan, komşulardan üzüntülerini anlattıkları onlarca telefon alıyorumm. Çünkü bu tarihi eserlere çok bağlılar. Onlara savaş biter bitmez bu alanları ve eserleri restore edeceğimizi söylüyorum.”
Gazze’de arkeologluk yapmak hiç kolay olmadı. Birçok ülke tarafından “terör örgütü” olarak görülen Hamas, 2007’de kazandığı seçimlerin ardından bölgeyi güç kullanarak ele geçirdi. İsrail ve Mısır Hamas’ın eline silah ve para geçmemesi gerekçesiyle bölgeyi sıkı bir kuşatma altında tuttu.
Hamas, zaman zaman antik dönemden arkeolojik keşifleri kutladı. Fakat aynı zamanda arkeolojik alanlara evler ve askeri kamplar inşa etti. Bunlara Anthedon, nadir bulunan 4500 yıllık Bronz Çağı yerleşimi Tel es-Sakan ve Gazze Şehri’ndeki 6. yüzyıldan kalma sinagog da dahildi.

Çok az alan, hızla büyüyen bir nüfus ve yerle bir olmuş bir ekonomi nedeniyle tarih öncelikli değildi. Fadıl yerel arkeolojinin desteklenmesi için tüm yolları denedi ve Gazze Şehri’nden Fransız-Filistinli Cihad Ebu Hasan’dan destek aldı.
Cihad Fransız insani yardım kuruluşu Premiere Urgence İnternationale için çalışıyordu. İntikal adı veirilen bir program başlattı. Kazılarda ve turistik turlarda çalışmaları için genç Gazzeliler eğitiliyordu. Programa British Council ve Fransız Kalkınma Ajansı AFD de destek verdi.
Yeni üniversite mezunlarının %70’inden fazlasının işsiz olduğu bir dönemde, İntikal gerçekten büyük bir etki yarattı.
Cihad “Çok sayıda başvuru ve gönüllü iş yapmak için istek aldık. Toplumun kültür mirasının önemini görmeye başladığını, bu alanda bir şeyler yapabileceklerini hissettik” diyor.
Son günlerde İntikal ekibi ve Gazze Şehri arkeoloji deposundaki eserleri kurtarmak için Kutsal Aile Kilisesi’nden gönüllülerle birlikte çalıştı. Çaresiz Filistinliler ateş yakabilmek için deponun raflarını ve kutularını aldıktan sonra, 2024 başlarında İsrail ordusu depoya girdi. Bunların ardından depoya güvenlik görevlileri konuldu ve düzenli bir şekilde kontrol edildi.
Cihad Ebu Hasan, şu anda Gazze halkının başlıca önceliğinin sağ kalmak olduğunu söylüyor ama kültürel mirasın da savaş sonrası planlamanın önemli bir parçası olması gerektiğini vurguluyor. “Neredeyse sıfırdan yeniden başlamak zorundasınız, yeniden inşa etmek ve dünyaya Gazze’nin sadece şiddet ve umutsuzluk görüntülerinin geldiği bir yer olmadığını söylemelisiniz. Kültürümüz var, tarihimiz var, bu topraklarda halkımız var.”
Son iki yılda üst düzey uluslararası mahkemeler suçlamaları reddeden Hamas ve İsrail’e karşı savaş suçu iddialarıyla davalar açtı. Güney Afrika’nın İsrail’i soykırımla suçladığı Uluslararası Adalet Divanı’nda görülen davanın bir parçası da bir halkın kültürel mirasını yok etme suçlaması. İsrail ise davayı “tiksintiyle” reddettiğini söylüyor.
Filistinlilerin ve İsrail’in imzacısı olduğu 1954 Lahey Anlaşması’nın kültürel yapıları savaşın dehşetinden koruması gerekiyordu. Bu anıtların, arkeolojik alanların ve müzelerin hepsinin halkın tarihi olduğu, bir halkı bir yere bağlayan dini ve etnik yapıların kimliklerini oluşturduğu kabul edilmişti.
İsrail önemli tarihi yerlerin yok edilmesinden Hamas’ı sorumlu tutuyor. İsrail ordusu “Hamas kasten askeri varlıklarını yoğun sivil nüfuslu yerlere konuşlandırıyor. Hamas kültürel miras alanlarının yakınlarında ya da altında faaliyet gösterdi ve göstermeye devam ediyor” açıklaması yaptı.
“Operasyonel faaliyetlerimizin planlanmasında bu farkındalık önemli bir parça ve sivil altyapıya ve olaylara karışmayan sivillere yönelik kaybın minimize edilmesi için tüm çaba harcanıyor. Hassas yapılara potansiyel risk barındıran saldırılar zorlu ve çok katmanlı bir onay sürecinden geçiyor.”
Kaderin bir cilvesi sayesinde Gazze’nin geçmişinden kalma etkileyici hazineler korundu ve bir seçki şu anda Paris’teki Arap Dünyası Enstitüsü’nde sergileniyor ve bölgenin az bilinen tarihini, medeniyetlerin kavşağında dünyaya açık bir vaha olduğunu anlatmakta kullanılıyor.

Buradaki eserlerin birçoğu, uluslararası alanda tanınan Filistin Yönetimi’nin 20 yıl önce organize ettiği bir sergi için Cenevre Sanat ve Tarih Müzesine gönderilmişti. Serginin amacı Gazze’de yeni bir müze kurmaktı. Hamas yönetimi ele geçirdikten sonra eserler burada mahsur kaldı ve depoda saklandı.
Eserlerin birçoğu Gazzeli zengin iş insanı Cevdet Hudari tarafından bağışlandı. İstemeden de olsa savaşın ilk günlerinde Gazze’deki evini terk etti ve Kahire’deki bir kafede benimle görüştü.
İnşaat işiyle uğraştığı için elindeki eserlerin birçoğunun işçilerin şantiyelerde bulduklarından ve balıkçıların ağlarına takılanlardan oluştuğunu anlattı. Bunlara, şu anda Paris’te sergilenen Yunan tanrıçası Afrodit’in küçük bir heykeli de dahil.

Cevdet “Kazı işleri yapan herkesi tanıyorum. Dolayısıyla bir mermer ya da çömlek parçaları bulurlarsa, imha etmemelerini, korumalarını, bana vermeleri ve onlara harçlık vereceğimi söyleyerek ikna ettim” diyor. “Çömlek ve taş arıyorum diye bana biraz delirmişim gibi baktılar ama gün geçtikte bunların bizim tarihimiz olduğuna ikna ettim onları” diye ekliyor.
Gazze’deki herkes gibi Cevdet de savaşta kaybettiği sevdiklerinin yasını tutuyor. Fakat onlarca yıldır topladığı tarihi mücevherler, sikkeler, Filistin kostümleri ve eserlerinin kaybının acısını da yaşıyor. Bazı değerli eserleri banka kasalarına koydu ama birçoğu Gazze Şehri’ndeki müzede serglieniyordu.
İsrail güçleri geçen yıl bankayı, Cevdet’in evini ve müzeyi vurdu. İsrail ordusu Hamas’ın Şati Kampı Tugayı’ndan üst düzey bir isim burada kaldığı için vurulduğunu açıkladı.
Cevdet “Tüm yaşamımı adadığım şeylerin iki saat içinde yok edilmesi gerçeğiyle yüzleştim” diyor. Şirketinin Gazze’de kalan işçileri bazı eserleri kurtarmayı başarsa da, kendisine gönderilen bir video müzenin kötü bir şekilde yandığını gösteriyordu.
Cevdet yok edilen birçok eserin yerine konulamayacağını söylüyor. “Fabrikamı yok etseler büyük bir sorun değil. Yeniden makineler ithal eder yeniden inşa ederim. Fakat bir kez daha amforalar ve Gazze sikkeleri bulabilir miyim? Nasıl bulacağım? Sorun bu. Gazze’nin tarihini yeniden inşa etmek zor.”
Paris’te ise Gazze sergisini görmek isteyenlerin oluşturduğu uzun bir kuyruk var. Sergilenen bütün eserler tekerlekli arabaların üzerinde. Bu eserlerin başka birçok uluslararası sergiye ve en nihayetinde Gazze’ye geri gönderileceği umudunu temsil ediyor.

Bu arade Fadıl el Otol, Nisan ayından bu yana Cenevre’deki Sanat ve Tarih Müzesi için çalışıyor. Gazze’den yollanan ve hala orada tutulan 500 kadar eserin kataloglanması, araştırılması ve korunması görevini üstlendi. Kolleksiyona bakarken “üzüntü ve nostaljiyi” bir arada yaşadığını söylüyor.
“Fakat yine de bu arkeolojik eserlerin Gazze’de değil de burada olmasına şükrediyorum” diye de ekliyor. “Yoksa Allah korusun, öbürleri gibi yok olurlardı.”
Katkıda bulunanler: Alex Last ve Wael Hussein
Fotoğraflar
BBC, Reuters, Getty Images, AFP, Fadel al-Otol, PUI
kaynak:https://www.bbc.com/turkce/resources/idt-e26c7357-09f8-42af-81ae-42cbaf04b593