Filistinli Olmak Suç Oldu; Cezası Ölüm
Filistin ve Filistinlilerle olan uzun süreli dayanışmam iyi bilinir. Bu konuda iki kitap ve sayısız makale yazdım; yıllardır kamuoyunda bu mesele hakkında konuştum. Bu süre zarfında sosyal medya aracılığıyla Filistin’deki birçok insanla bağlantı kurdum ve hiç yüz yüze tanışmadığım birkaç kişiyle dostluk geliştirdim.
Bu yazı, o kişilerden biri olan Mahmoud hakkında. Mahmoud, yirmili yaşlarının sonlarındaydı; evliydi ve üç küçük çocuğu vardı. Arapça dersi alırken onunla sık sık konuşuyorduk; İngilizce bilmiyordu, bu yüzden sınırlı ama giderek gelişen Arapça bilgimle ve zaman zaman Google Çeviri’nin yardımıyla birbirimizi oldukça iyi tanıdık. Futbol oynamayı çok severdi; ailesi dışında, hayatının anlamı oydu.
Yıllar içinde, 2023 Ekim’inden önce, Mahmoud’a zaman zaman yardım ettim. Bir keresinde internette bisikletini sattığını gördüm ve nedenini sordum. Kirasını ödeyemediğini söyledi. Bunun üzerine bisikletini ‘satın aldım’. İstediği 60 doları ona gönderdim ve bir gün Gazze’yi ziyaret ettiğimde o bisikleti kullanacağımı söyledim.
Soykırım başladıktan sonra ona daha fazla yardımda bulundum. Kendisine birkaç kez para gönderebildim; o da erken dönemde bir çadır, jeneratör ve şarj cihazı satın aldı. Ancak bunları yalnızca kısa bir süre elinde tutabildi; bir sonraki tahliye emri geldiğinde, o ve ailesi taşıyabildiklerini alıp nispeten güvenli bir yere kaçmak zorunda kaldılar, birçok temel ihtiyacı arkalarında bırakarak. Bu durum defalarca tekrarlandı; Mahmoud ve ailesi, yirmi ay içinde derme çatma çadırlarını en az yirmi kez terk etmek zorunda kaldı.
Kişisel kaynaklarım sınırlı olduğundan, ilkbaharda evimde bir piyano konseri düzenledim; konser, piyanist bir arkadaşım tarafından verildi. Oturma odam ve yemek odamda yirmi beş kişinin bir araya gelmesiyle Mahmoud ve birkaç aileye yardım edebilmemiz için yeterli miktarda bağış topladık. Bu tür ikinci bir konser de planlandı; bu kez 400 kişilik bir salonda, 26 Temmuz’da yapılacak. Mahmoud, bu konser sayesinde kendisine bir çadır alabilecek kadar para toplayabileceğimizi umuyordu.
Bu sabah, 19 Temmuz’da, Facebook’ta çok kısa bir mesaj aldım: “Mahmoud’u tanıyor musun? Öldü.” Hemen yanıt verdim, Mahmoud’un bir fotoğrafını göndererek bunun aynı kişi olup olmadığını sordum. Bir yanlışlık olduğunu umuyordum. Aynı anda Mahmoud’a da mesaj attım; mümkün olan en kısa sürede benimle iletişime geçmesini istedim.
Birkaç saat sonra, arkadaşımın bir ‘gıda dağıtım’ noktasında — yani İsrail ve ABD destekli bir ölüm tarlasında — öldürüldüğü kesinleşti. Bana bu haberi veren ortak arkadaşımız, kanlar içindeki bedeninin fotoğrafını görmek isteyip istemediğimi sordu. Elbette, bir gün görmek istiyorum. Ama bugün değil; bugün buna dayanacak gücüm yoktu.
Son 92 haftadır, yaşadığım yer olan Kitchener, Ontario’da her hafta bir Yas Yürüyüşü düzenleniyor. Soykırım başladığında bu yürüyüşler de başladı ve biz, Filistinli çocukların kaybı karşısındaki yasımızı ifade eden pankartlarla sessizce yürüyoruz. Bu süre boyunca çok azını kaçırdım. Ama bugün, yas daha derin, daha yoğun ve kişisel. Mahmoud elbette bir çocuk değildi ama onu şahsen tanıyordum; ailesini de tanıyordum. O sadece bir isim, yüzü olmayan, tanımadığım biri değildi — yıllar içinde bir kardeş gibi sevdiğim bir insandı.
Kendimi empati sahibi biri olarak görüyorum; tanımadığım insanların acılarına bile derinden üzülürüm. Ama Mahmoud’u tanıyordum. Onun kaybı karşısında içim yanıyor. Ama ben kimim ki? Bu soykırımda en az 60.000 Filistinli katledildi — bazı tahminler bu sayının çok daha yüksek olduğunu söylüyor — ve bu insanların her birinin, tıpkı benim gibi, onlar için yas tutan birçok yakını vardı. Mahmoud’un ailesi artık günde 30 kilometreye kadar yürüyerek yiyecek arayacak enerjiye ve güce sahip genç bir adamdan yoksun. Nasıl ayakta kalacaklarını hayal bile edemiyorum. Benim yasım benzersiz değil — ama artık, öncekinden çok daha kişisel bir şekilde yaşıyorum bu acıyı.
Mahmoud’u her zaman hatırlayacağım: Gücünü, cesaretini, direncini ve kararlılığını. Ona birden fazla kez, benim için bir ilham kaynağı ve örnek olduğunu söylemiştim. O gerçek bir şehit. Ve belki İslam’da ve Hristiyanlıkta bunun bir yüceliği vardır, ama bu, geride kalanların acısını hiçbir şekilde hafifletmez.
Bugünkü üzüntüm derin, ama beni ezip geçmesine izin vermeyeceğim; buna müsaade etmeyeceğim. Hâlâ gelecek haftaki konser için hazırlık yapmam, hâlâ cumartesi sabahları yürüyüşlere katılmam, hâlâ yazmam, konuşmam ve mümkün olan her yolla uluslararası hukuka uyulması, insan haklarına saygı gösterilmesi ve Filistin’in özgürlüğü için mücadele etmem gerekiyor. Yıllardır Filistin için sesimi yükseltiyorum çünkü bu doğru olan şey. Bunu orada tanıdığım insanlar için yaptım, hiç tanışmadıklarım için de yaptım. Ve şimdi bunu, sevgili dostum Mahmoud’un anısına da yapıyorum.
* Robert Fantina’nın son kitabı: Propaganda, Lies and False Flags: How the U.S. Justifies its Wars (Propaganda, Yalanlar ve Sahte Bayraklar: ABD Savaşlarını Nasıl Meşrulaştırıyor).