Dijital Egemenlik Pazarlık Konusu Olamaz

Avrupa Komisyonu’nun, Büyük Teknoloji şirketlerine karşı harekete geçmek için gerekli araçları, kamu desteğini ve yetkisi var. Bu yetkiyi kısa vadeli bir sükûnet uğruna feda etmek, pahalıya patlayacak bir hata olur.

Avrupa’nın yolları, limanları ya da elektrik şebekesinin yalnızca birkaç yabancı şirketin elinde olduğunu düşünmek bile haklı bir endişe yaratırdı. Ancak son 15 yıldır, ekonomimizin ve demokrasimizin belkemiği olan teknoloji altyapımız için tam da bunu yapmamıza göz yumduk.

Bugün, her gün kullandığımız sistemler — arama motorları, sosyal medya, reklamcılık ve tarayıcılar — sadece birkaç Amerikan devinin kontrolünde. Bunlar yalnızca çevrimiçi hizmetler değil; Avrupa ekonomisinin işlediği raylardır. Ve şu anda bu rayların sahibi biz değiliz.

Ancak Avrupa uyanmaya başlıyor. Bugün Brüksel’de, AB yetkililerinin “teknoloji egemenliği” ve “EuroStack” gibi moda tabirleri sıklıkla kullandığını duyabilirsiniz. Asıl acil soru şu: Birlik liderleri bu sözlerin arkasını eylemlerle getirecek mi — ve bizi hasta eden şeye yetecek kadar güçlü bir ilacı kullanma iradesine sahipler mi?

Şu ana kadar sinyaller karışık: Geçen hafta sızan bir ABD-AB ticaret görüşmesi notu, Avrupalı yetkililerin gümrük vergilerini düşürme umuduyla teknoloji düzenlemelerini yumuşatabileceğini gösterdi. Eğer bu doğruysa, bu stratejik ve siyasi açıdan ciddi bir hata olur. Yeni kamuoyu yoklamaları nedenini açıkça gösteriyor.

YouGov tarafından yakın zamanda yapılan bir ankete göre, Almanya, Fransa ve İspanya’daki büyük çoğunluk, ABD Başkanı Donald Trump’ı rahatsız etse bile AB’nin dijital yasalarını uygulamasını istiyor. Konuya dair görüş belirten Almanların yüzde 63’ü teknoloji düzenlemelerinin aslında fazla gevşek olduğunu söyledi. Dahası, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in kendi partisinin yüzde 74’ü, Büyük Teknolojiye karşı sert bir duruş sergilenmesini istiyor. Milyarder Elon Musk’ın aşırı sağcı hareketlerle flört etmesi ve Ukrayna’daki Starlink uydularını kesme tehditleri ise bu duyguyu daha da körükledi.

Elbette kimse kaçınılabilir bir kavga istemez. Ancak tarihin gösterdiği gibi, zorbalara tereddüt değil, güç saygı kazandırır.

Komisyon’daki bazı isimler, Trump’ı bir süreliğine yatıştırarak Avrupa ekonomisini sanayi politikalarıyla özgürleştirmeyi umuyor olabilir. Ve evet, birlik hem üye ülkeler içinde hem de kıta genelinde acilen inşa etmesi gereken yapılarla karşı karşıya. Ancak Avrupa, kritik teknoloji altyapısı üzerindeki kontrolü gerçekten geri almak istiyorsa, rahatsız edici bir gerçekle yüzleşmeliyiz: Büyük Teknoloji şirketleri o kadar uzun süredir dengeleri kendi lehine çevirmiş durumda ki, tek bir politika çözüm için yeterli olmayacaktır.

Avrupa’nın şu anda ihtiyaç duyduğu şey koordineli bir hamledir: parçala, uygula, inşa et.

İlk adım: parçala. Bu, kökleşmiş teknoloji tekellerini, Google’dan başlayarak ortadan kaldırmaya hazır olmak anlamına gelir. Google, zaman zaman X veya Meta gibi muadillerine kıyasla eleştirilerden kaçınsa da, aslında ekonomimiz ve toplumumuz üzerinde daha büyük bir etki yaratıyor olabilir.

Teknoloji devi Google, 2008 yılında reklam teknolojisi firması DoubleClick’i satın aldığından beri tarihin en güçlü dijital tekellerinden birini istikrarlı bir şekilde inşa etti ve bunun etkileri son derece yıkıcı oldu. Google’ın dijital reklam gelirindeki payı arttıkça, Avrupa medya sektöründeki işlerin yüzde 30’undan fazlası kaybedildi ve yerel habercilik zayıfladı; bunun yerini ise insanların güvenilir yerel bilgi kaynaklarından yoksun kaldığı “haber çölleri” aldı.

Bu olgunun farkına varılması, son dönemde Almanya’da önerilen dijital vergi tartışmalarına da yansıdı. Kültür ve Medya Komiseri Wolfram Weimer, Büyük Teknoloji şirketlerinin yıllardır sürdürdüğü “akıllı vergi kaçırma” uygulamalarını ve “tekel benzeri yapıları” sert şekilde eleştirdi.

Ancak mecazlara gerek yok: Google bir tekeldir. ABD’deki iki mahkeme, Google’ın arama ve reklam teknolojisi alanında tekelleştiğine hükmetti ve Brüksel’de benzer bir dava da yolda olabilir — gerçi resmi bir bölme kararı şimdilik ertelenmiş görünüyor. Bazı raporlar, düzenleyicilerin sadece yeni bir para cezası vermekle yetinebileceğini öne sürüyor, ancak bu piyasayı düzeltmeye yetmeyecektir. Google için para cezaları, onlarca milyar dolarlık bir sektörü tekelleştirmek karşılığında kesilen bir park cezası gibidir.

Bir sonraki adım: Uygulamak. Dijital Piyasalar Yasası (Digital Markets Act – DMA) sayesinde Avrupa’nın elinde, rakip teknoloji firmalarının büyüyüp gelişmesine yardımcı olabilecek araçlar zaten mevcut. Blokun girişimci dernekleri, Almanya’nın önde gelen teknoloji şirketleri — hatta efsanevi ABD’li teknoloji hızlandırıcısı Y Combinator bile — DMA’nın etkili şekilde uygulanması halinde yenilikçiler için en büyük umut olabileceğini vurguluyor. Ancak Apple’ın fahiş App Store vergisinden, Meta’nın Facebook kullanıcılarına gözetlenmemek için ödeme yapmalarını gerektiren “ödeme yap ya da kabul et” planına kadar, ABD’li tekeller yasayı tekrar tekrar hiçe saydı.

Buna karşılık, DMA’nın yalnızca 80 kişilik çekirdek ekibi bu ihlallere yetişmekte zorlanıyor. Bu da şaşırtıcı değil: Brüksel kentinde sadece park kurallarını denetlemekle görevli personel sayısı bunun iki katı. DMA, vaat ettiği ekonomik etkileri yalnızca daha fazla güçlendirilirse gerçekleştirebilir; Komisyon ise tekellerin daha fazla diyalogla geri adım atacağı yanılgısından vazgeçmelidir.

Son adım: İnşa etmek. Avrupa, bugünün teknoloji altyapısını geri almak için gereken yetenek ve bilgi birikimine fazlasıyla sahip. Sosyal medya ve arama alanlarında ortak hizmetler kurmaya yönelik projeler halihazırda yürütülüyor ve bu projeler, yakın zamanda yaratıcı Avrupalı şirketlerin çok daha düşük maliyetlerle ortaya çıkmasına olanak tanıyacak. Bu yeni altyapı sonsuza kadar kamu sübvansiyonlarına ihtiyaç duymayacaktır — ancak daha fazla yatırımdan kesinlikle fayda görecektir.

Bu yeni altyapının, teknoloji devlerinden sağlanacak kaynaklarla da desteklenerek güçlendirilmesi, yalnızca medyayı teknoloji tekellerinin kürek mahkûmu olmaktan kurtarmakla kalmaz; müşterilerine ve izleyicilerine ulaşmak için kontrol etmedikleri ve güvenmedikleri platformlara bağımlı olan dükkân sahiplerinden sanatçılara kadar herkese fayda sağlar.

Bu anı yakalamak için cesaret ve öngörü gösteren Avrupa liderleri, henüz kullanılmamış bir siyasi potansiyel kazanabilir. Avrupa Komisyonu’nun teknoloji sorumlusu Henna Virkkunen’in, AB teknoloji kurallarının pazarlık konusu yapılamayacağını belirten son açıklamaları umut verici; ancak bu açıklamaların eylemlerle desteklenmesi gerekiyor.

AB yasalarını uygulamak, tekellerin elde ettiği değerin adil bir payını geri almak, bu tekelleri parçalayarak piyasaları serbestleştirmek ve elde edilen gelirleri dijital altyapımıza yatırmak, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu ekonomik sıfırlama tam da bu olabilir.

 

*Robin Berjon, yönetişim konularında çalışan bir teknoloji uzmanıdır. The New York Times’ın eski veri yönetişimi başkan yardımcısı ve W3C yönetim kurulu eski başkan yardımcısıdır. Cori Crider, Future of Technology Institute ve Open Markets’ta kıdemli araştırmacı ve UCL Hukuk Fakültesi’nde fahri profesördür.

Kaynak: https://www.politico.eu/article/digital-sovereignty-us-brussels-belgium-trade-talks-tech/