Devlet Sansürüne Karşı Savaş

Büyük Teknoloji İçin Bir Bağımsızlık Bildirgesi Mi?

 

ABD, özel kuruluşların sahiplerinin istedikleri her şeyi sansürleyebildiği ya da istedikleri her şeyi yayımlayabildiği bir anarşist kapitalizme doğru ilerliyor.

Bu kez sansür baskısını ifşa eden, Google’ın sahibi olan mega şirket Alphabet oldu. Şirket, Twitter’ı satın aldığında “Twitter Files”ı başlatan Elon Musk’ın öncülük ettiği ve geçen yıl sansür baskısından şikâyet eden Mark Zuckerberg’in devam ettirdiği koroya katıldı. Daha kurumsal bir profile sahip olan şirket, bu bilgiyi avukatı Daniel Donovan aracılığıyla Kongre’ye iletti.

Böylece, kitle iletişimiyle bağlantılı üç Amerikan Büyük Teknoloji şirketinin, ABD’deki hükümet sansürüne karşı çıktıklarını görüyoruz: Elon Musk, X’in (Twitter’ın resmî adı) ve internet sağlayan özel bir uydu ağının sahibi; Zuckerberg, Facebook ve Instagram’ın sahibi; Alphabet ise Google’ın sahibi ki Google, internetteki hemen hemen her şeyin ya doğrudan sahibi ya da hâkimi konumunda: bir arama motoru olarak başlayan şirket, artık e-posta, web tarayıcısı, kamu kurumları tarafından kullanılan bir eğitim platformu, bulut dosya sistemleri, uydu haritaları, en popüler mobil işletim sistemi vb. hizmetleri de kapsıyor. Bu bağlamda önemli olan, Google’ın 2006 yılında satın aldığı YouTube’dur; artık yaşlılar tarafından bile televizyon ekranlarından izlenmekte ve TV kanallarıyla rekabet etmektedir.

Twitter Files’ın amiral gemisi başkanlık seçimleri sırasında siyasi konuların sansürlenmesiyse de, iddiaların pandemiyle ilgili görüşlerin sansürlenmesini de içerdiğini hatırlamakta fayda var: COVID, aşılar ve karantinalar. Bu sansür, Zuckerberg’in şikâyetinin konusuydu ve Alphabet’in yeni açıklamasının da konusu. Yeni bilgilere göre, Beyaz Saray, ilaç endüstrisi tarafından hızla üretilen sözde aşılara şüpheyle yaklaşan içeriklerin kaldırılması için baskı yapıyordu. Alphabet’in avukatının sözleri şöyle: “Beyaz Saray yetkilileri de dahil olmak üzere Biden Yönetimi’nden üst düzey yetkililer, Alphabet’e tekrar tekrar ve sürekli olarak ulaşarak, şirketin politikalarını ihlal etmeyen COVID-19 pandemisiyle ilgili belirli kullanıcı içerikleri konusunda şirkete baskı uyguladılar. Şirket, politikalarını bağımsız biçimde geliştirmeye ve uygulamaya devam ederken, Biden Yönetimi yetkilileri, şirketin politikalarını ihlal etmeyen kullanıcı içeriklerini kaldırması yönünde baskı yapmayı sürdürdüler.”

Bu, Alphabet’in ABD hükümetinden bağımsız olduğunu iddia etmesi gibi görünüyor. Sonuçta Alphabet’in kendi politikaları olduğunu (bu politikaları kendisi formüle edip uyguluyor) ve ABD hükümetinin de kendi politikaları olduğunu okuyoruz. Açıklama, herhangi bir yasadışılıkla ilgili bir anlaşmazlığı ortaya koymuyor; daha çok, hükümetin bir kamu acil durumu sırasında şirketin kendi kendini yönetmesini engellediği gerçeğine işaret ediyor.

Şimdilik hükümetin pandemiyi yönetirken yaptığı gariplikleri bir kenara bırakalım: Devletin bilgiye ilişkin bir kamu politikasına sahip olduğunu ve bu politikaların aynı konudaki özel şirket politikalarından öncelikli olduğunu varsaymak absürt değildir. Aslında, her devletin ifade özgürlüğüne ilişkin bir kamu politikası vardır. İkinci Anayasa Değişikliği’nin mevcut olduğu ABD’de bile, devlet çıkarlarını gözeten bir sansür tarihi söz konusudur. Örneğin, komünizmin propagandası uzun süre yasaklanmıştı. Siyasi yönü tamamen bir kenara bırakırsak, çok daha temel bir gerçeğe işaret edebiliriz: kendine saygısı olan her devlet, çocuk pornosu ve tecavüz pornografisinin yayılmasını yasaklamalıdır. Ancak, içerik konusunda pek seçici olmayan Pornhub gibi pornografi siteleri, kullanıcılarına yaş sınırlaması getirmemek için ifade özgürlüğüne sığınıyor. Diğer bir deyişle, ABD ciddi bir ülke değildir: Bir şirketin çok parası varsa, istediği her şeyi yapabilir.

YouTube ile Biden yönetimi arasındaki anlaşmazlık, her ikisinin de Pfizer’i övme konusunda hemfikir olması nedeniyle daha da dikkat çekicidir. 22 Temmuz 2021’de, Brezilya gazetesi Gazeta do Povo’da şunu yazmıştım: “YouTube’a ait, YouTube Brasil adında bir YouTube kanalı var. Ve YouTube artık, COVID-19 hakkında her şeyi, kendi seçtiği uzmanlardan öğrenmemi istiyor. Şimdi, siteyi her açtığımda, bana aşılar hakkında bilgi veren güvenilir kaynaklardan oluşan bir yığın video önerisiyle karşılaşıyorum. […] Bir video, başlığı nedeniyle beni hayrete düşürdü: ‘Hamile kadınlar ve lohusalar aşı olabilir mi?’ ‘Hayrete düştüm’ diyorum çünkü […] hiçbir ‘bilim iletişimcisi’, bu hızlı üretilen aşılar konusunda ihtiyatlı olunmasını önermedi. Yine de biraz ihtiyat bekliyordum; çünkü burada Brezilya’da, Anvisa [bizdeki FDA], hamile bir savcının ölümünden sonra (birinin ölmesi gerekiyordu ve bu kişi savcı kadar önemli biri olmalıydı), hamile kadınların AstraZeneca aşısıyla aşılanmamasını önermeye başladı. İnsanlar yine de hamile kadınlara aşı olmalarını söylemeye cesaret edebilir mi? Videoya tıklıyorum. Dr. Mariangela Simão, mavi saçlı bir kadına, laboratuvarların hamile kadınlar üzerinde aşıyı test etmediğini, ancak Pfizer’in yakın zamanda yaptığı bir çalışmada ‘aşının hamile kadınlarda güvenli ve etkili olduğunu gösterdiğini’ açıklıyor. Bu nedenle ve Brezilya Pfizer aşısıyla aşı yaptığı için, hamile kadınlar kesinlikle aşı olmalıdır. […] Pfizer’in hamile kadınlar üzerindeki çalışmalarını araştırdım ve bulduğum şey, Pfizer’in ABD’de hamile kadınlar üzerindeki ilk denemesine başladığını duyuran, 19 Şubat 2021 tarihli bir CBS haberiydi. CBS’ye göre, Pfizer bu denemenin Ocak 2023’te tamamlanmasını bekliyor. İşte bu, başkalarını sahte haber olmakla etiketleyen ve videoları kaldırmaya devam eden YouTube.”

Artık videoların Biden yönetiminin baskısıyla kaldırıldığını biliyoruz—başka bir deyişle, bu yönetim muhtemelen küresel çapta sansür uyguluyordu. “Aşı tereddüdünü” teşvik eden her türlü içeriği kaldırdığı için, bunun Büyük İlaç şirketlerini destekleyen bir sansür olduğu söylenebilir. Ancak, gerçek şu ki YouTube aktif biçimde Pfizer propagandası yayıyordu. Daha da kötüsü, yanlış propaganda. Peki, YouTube bunu bedavaya mı yaptı? YouTube’un ücretli ortaklıkları duyurduğunu hiç görmedik; platformdaki tüm reklamların, videolar sırasında çıkan kesintili reklamlardan ibaret olduğu ima ediliyor. Ya YouTube ücretli ortaklıkları kabul etmiyor ya da hiç şeffaf değil. İlki doğruysa, yatırım fonları ve bankalar da dahil olmak üzere en büyük hissedarlarının isteklerini yerine getiriyor olabilir.

Platformlar için içerik üreten kullanıcılar, o platformların müşterisidir. ABD hükümeti, YouTube, X, Facebook ve Instagram’a içerik silmelerini emrettiğinde, bu şirketlerin müşterilerini rahatsız ettiği için ticari işleyişlerine müdahale etmiş olur. Büyük Teknoloji şirketleri için en iyi senaryo, her iki tarafta da kazanmaktır: o anki hegemonik olguyu (örneğin Pfizer aşısı) tanıtmak ve açık sansürle müşteri kaybı yaşamamak için, gölge yasak yoluyla kandırılabilecek bir kullanıcı tabanı oluşturmaktır.

Bu son olaydan, ABD’nin daha fazla ifade özgürlüğüne doğru ilerlediği sonucunu çıkarmamalıyız. ABD aslında, özel kuruluşların sahiplerinin istedikleri her şeyi sansürleyebildiği veya istedikleri her şeyi yayımlayabildiği bir anarşist kapitalizme doğru ilerliyor. Bu işleyişin nasıl olduğunu şu anda, büyük ölçüde Siyonist fonlara bağımlı olan özel ABD üniversiteleri örneğinde görüyoruz.

Kaynak: https://strategic-culture.su/news/2025/10/10/war-on-state-censorship-a-declaration-of-independence-for-big-tech/