Çok Kutupluluğun Jeopolitiği: Avrupa’nın Güneydoğu Asya’da Varlığı

Çok Kutupluluğun Jeopolitiği: Avrupa’nın Güneydoğu Asya’da Azalan Önemine Nasıl Karşı Koyabiliriz?

Belki klişe bir ifade ama yine de doğru: Hint-Pasifik, hızla dünyanın jeopolitik ve ekonomik ağırlık merkezi haline geliyor. 2025 yılında Malezya, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) başkanlığını devralarak bölgesel dinamiklerin merkezine yerleşecek ve bölgenin birbirine rakip öncelikleri nasıl dengelediğine dair bir vaka çalışması sunacak. Kendi hedeflerini – BRICS+’ya katılma olasılığı da dahil olmak üzere – şekillendirirken, Myanmar/Burma’daki kargaşa ve Güney Çin Denizi’nde tırmanan gerilimler gibi süregelen bölgesel krizlerle de başa çıkmak zorunda kalacak.

Bu değişken dinamikler, Avrupa için bir uyarı niteliği taşımalıdır. Hint-Pasifik’teki ülkeler ittifaklarını aktif bir şekilde yeniden ayarlarken, bölge giderek daha fazla çok kutuplu hale geliyor. Ancak Avrupa, parçalanmış stratejiler ve yetersiz angajman nedeniyle geride kalma riskiyle karşı karşıya. Bu gerileme yalnızca bir algı meselesi değil. Avrupa’nın küresel krizlere, özellikle de Gazze’deki savaşa (1), verdiği zayıf tepki, onu güvenilir bir küresel aktör olarak zayıflatmıştır. Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar’ın keskin yorumu – “Avrupa, Avrupa’nın sorunlarının dünyanın sorunları olduğu, ancak dünyanın sorunlarının Avrupa’nın sorunları olmadığı zihniyetinden kurtulmalıdır” (2) – Hint-Pasifik genelinde giderek yaygınlaşan bir görüşü yansıtmaktadır.

Kayıtsızlık bir seçenek değildir. Avrupa’nın ekonomik ve güvenlik geleceği, kritik tedarik zincirlerine, kilit nakliye rotalarına ve Avrupa’nın yeşil dönüşümü için hayati kaynaklara (3) ev sahipliği yapan Hint-Pasifik’e derinden bağlıdır. Bölge, Avrupa’nın büyük ölçüde bağımlı olduğu sektörler olan yarı iletkenler, nadir toprak elementleri ve gelişmekte olan teknolojilerin üretiminde baskın konumdadır. Avrupa yaklaşımını yeniden kalibre edemezse, yalnızca nüfuzunu kaybetmekle kalmayacak, aynı zamanda inşa etmeye çalıştığı ekonomik dayanıklılığı ve stratejik özerkliği de tehlikeye atacaktır.

Bağlantısızlığın Yeniden Canlanışı

Günümüz Hint-Pasifik bölgesinin belirleyici özelliklerinden biri, bağlantısızlığın pasif bir duruş değil, aktif bir strateji olarak yeniden canlanmasıdır. Singapur ve Vietnam gibi ülkeler, tek bir güce aşırı bağımlılıktan kaçınmak için ortaklıklarını bilinçli bir şekilde çeşitlendiriyor. ASEAN ise, büyük güçlerin rekabet halindeki etkilerini yönlendirmek için merkezi konumunu kullanmaya devam ediyor.

Bu değişimin işaretleri her yerde görülüyor. Endonezya’nın kısa süre önce BRICS+’ya (4) katılması, Çin, ABD ve yükselen küresel oyuncular arasında dengeli bir pozisyon almak için bilinçli bir çabaya işaret ediyor ve kendisini belirli bir güce bağlanmak yerine dengeleyici bir aktör olarak konumlandırıyor. Öte yandan Hindistan, Rusya konusunda belirsiz (5) bir duruş sergileyerek, katı jeopolitik bloklara çekilmekten kaçınarak stratejik özerkliğini koruma arzusunu ortaya koyuyor. Aynı zamanda Tayland, Çin ile ilişkilerini derinleştirirken (6) bunu pragmatik ve işlemsel bir şekilde yürütüyor – Pekin’in stratejik yörüngesine tamamen girmeden ekonomik fırsatları değerlendiriyor.

Bu gelişmeler, bölgesel aktörlerin çok kutupluluğa kendi koşullarına göre nasıl uyum sağladıklarını ve sabit ittifaklar yerine esnekliği tercih ettiklerini gösteriyor.

AB, kendisini sıklıkla ABD ile Çin arasında bir ‘üçüncü yol’ olarak sunarken, bu çerçeveleme giderek bölgesel gerçeklerle uyumsuz hale geliyor. Hint-Pasifik devletleri ideolojik bir uyum arayışında değil; deniz güvenliğinden ekonomik dayanıklılığa kadar acil kaygılara dayalı, pratik ve sonuç odaklı bir angajman istiyorlar.

Avrupa’nın Stratejik Zorlukları

Avrupa’nın Hint-Pasifik’te azalan etkisi yalnızca dış baskıların bir sonucu değil, aynı zamanda kendi sınırlamalarının da bir yansımasıdır. Bu sınırlamaların başında, Hint-Pasifik ile tutarlı ve sürekli bir angajman eksikliği gelmektedir.

AB’nin Hint-Pasifik Stratejisi (7), doğru yönde atılmış önemli bir adım olmakla birlikte, en az beş Üye Devlet’in kendi bağımsız Hint-Pasifik stratejilerine sahip olması nedeniyle zayıflamıştır. AB’nin daha geniş yaklaşımıyla uyumlu olmakla birlikte, bu ulusal stratejiler dış ortaklar için kafa karışıklığı yaratabilecek farklı önceliklere işaret etmektedir. Örneğin Almanya’nın Çin ile olan ekonomik bağları (8), AB’nin genel çabalarını gölgede bırakırken, Fransa’nın Hindistan ile savunma ortaklıkları (9) büyük ölçüde AB çerçevesinin dışında faaliyet göstermektedir.

Bu ikili yaklaşımlar değerli olmakla birlikte, çoğu zaman Avrupa’nın kolektif etkisini zayıflatmakta ve dış aktörlerin iç bölünmelerden faydalanmasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin, Çin bunu ASEAN bağlamında ustalıkla yapmış (ve Avrupa’da da giderek artan bir şekilde yapmaktadır). Endonezya’nın kısa süre önce yaptığı ve münhasır ekonomik bölge (EEZ) topraklarını Çin’e bırakabileceğine dair kafa karıştırıcı açıklama (10), blok içindeki eski yaraları yeniden açmıştır. Avrupa için bu, önemli bir uyarı niteliğindedir. ASEAN’ınparçalanma ve sınırlı uygulama yetkisiyle mücadelesi, kurumsal uyumun temel bir güvence olduğunu hatırlatmaktadır.

AB’nin bürokratik karmaşıklığı da etkili bir şekilde yanıt verme kabiliyetini engellemektedir. AB, yeni girişimleri analiz etme, tasarlama ve başlatma konusunda başarılıdır, ancak zaman içinde bu taahhüt genellikle zayıflamaktadır. 2020 yılında, Asya ülkelerinde ve Asya ülkeleriyle angajmanı geliştirmek amacıyla Asya’da ve Asya ile Güvenlik İşbirliğinin Geliştirilmesi (ESIWA) (11) adlı ve 15 milyon avroyu aşan bütçeye sahip bir proje başlatılmıştır. Ancak 2024 sonunda projenin sona ermesinin ardından, oluşturulan tüm ‘dinamik stratejik ortaklıkların’ geleceğinin ne olacağı belirsizliğini korumaktadır (12). Gayriresmî raporlar, Hint-Pasifik’teki ortak ülkelerden gelen – sahil güvenlik veya siber güvenlik eğitimlerinin sürdürülmesi gibi – taleplerin bir sonraki duyuruya kadar askıya alınabileceğini göstermektedir.

Bu tür olaylar, Avrupa’nın güvenilmez bir aktör olduğu algısını (belki de haksız bir şekilde) pekiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda AB’nin bölgedeki ortaklarını hayal kırıklığına uğratıyor ve diğer güçlerin devreye girmesi için fırsatlar yaratıyor.

Ekonomik rekabet, Avrupa’nın ayak uydurmakta zorlandığı bir diğer cephedir. AB’nin 2023 Ekonomik Güvenlik Stratejisi (13), özellikle Çin’e olan bağımlılıkların ‘riskten arındırılmasını’ vurgulamaktadır. Ancak Avrupa, özellikle yarı iletkenler ve nadir toprak elementleri alanında Çin ithalatına büyük ölçüde bağımlı olmaya devam etmektedir. Çin devletine ait işletmeler, eski nesil yarı iletkenlerin üretimini hızla artırmaktadır (14) ve bu çipler daha düşük kalitede olsa da (15), üretim hacimleri Tayvan’ın üretimini geçerek Avrupa’nın tedarik zincirlerinde uzun vadeli kırılganlıklar yaratabilir.

(Veri: ISEAS, Güneydoğu Asya’nın Durumu: 2024 Anket Raporu, 2024)

Bu iç uyumsuzluk, aynı zamanda Çin’in Güney Çin Denizi’nde gri bölge taktiklerini yoğunlaştırdığı ve bölgesel yönetişimin kırılganlıklarını açığa çıkardığı bir dönemde yaşanmaktadır. Endişe verici bir örnek olarak, Çinli aktörlerin Filipinler’de stratejik olarak konumlandırılmış toprakları satın aldıklarını, bu bölgeleri yerel topluluklar için kullanılamaz hale getirerek onları korkuttuklarını ve aynı zamanda Çin’in toprak iddialarını sembolik olarak güçlendirdiklerini öne süren raporlar (16) gösterilebilir.

Avrupa için bu durum, kurumsal zayıflıkların beraberinde getirdiği kırılganlıkları vurgulamakta ve bölgenin yönetişim yapılarını yalnızca büyük çapta değil, yerel düzeyde de desteklemeye devam etmesi gerektiğini hatırlatmaktadır.

Güvenlik endişeleri, Avrupa’nın Hint-Pasifik bölgesiyle olan bağlantısının altını bir kez daha çizmektedir. Kuzey Kore birliklerinin Ukrayna’da konuşlandırılması (17), Hint-Pasifik ve Avrupa güvenlik alanlarının birbirinden ayrı olmadığını keskin bir şekilde hatırlatmaktadır. Ancak güçlü bir bölgesel liderliğin eksikliği, bu riskleri daha da artırmaktadır. Japonya (18) ve Güney Kore (19) siyasi olarak bölünmüş durumdayken, ASEAN, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki saldırgan tutumuna karşı birleşik bir yanıt oluşturmakta zorlanmaktadır (20).

Eğer Avrupa, bu güvenlik tehditlerinden kopuk olarak algılanmaya devam ederse, küresel düzenin yeniden şekillendiği bir dönemde kenara itilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

Önemini Yeniden Kazanmaya Yönelik Adımlar

Avrupa’nın küresel etkisini artırma arzusu ile bölgesel angajmanın pratik gereklilikleri arasındaki çelişkiler, stratejisinin tamamen elden geçirilmesi gerektiği anlamına gelmez. Bunun yerine, angajmanını daha hassas bir şekilde ayarlamalıdır.

Birincisi, tutarlılık esastır. Hint-Pasifik’te varlık göstermek, izlenen politikalar kadar önemlidir. Avrupa’nın bölgedeki kilit forumlara dengesiz katılımı, ilgisizlik algısını pekiştirmektedir. Kaçırılan fırsatlar – örneğin AB’nin Endonezya’daki başkanlık yemin törenine minimal düzeyde katılım göstermesi (21) – ‘yüz göstermenin’ kültürel açıdan büyük önem taşıdığı bir bölgede karışık sinyaller göndermektedir. Bu nedenle kamusal diplomasinin önceliklendirilmesi, AB’nin hem samimi hem de kararlı bir stratejik ortak olduğunu net bir şekilde ifade edebilmesi için kritik önemdedir.

İkincisi, uzun vadeli bağlılık kilit bir unsurdur. Ne yazık ki yeni girişimler başlatmak ve belirli bir süre sonra kendi kendini sürdürebilir hale gelmesini beklemek yeterli değildir. AB, uzun soluklu bir angajmana girmelidir. Sürdürülebilirliği en başından itibaren proje tasarımına dahil etmek çok önemlidir, ancak daha ılımlı bir ‘az-çoktur’ yaklaşımı da dikkate alınmalıdır. Örneğin, AB yüksek profilli ancak potansiyel olarak yüksek riskli girişimlere aşırı öncelik vermek yerine, yerel sahiplenmeyi teşvik eden ve hesap verebilirliği artıran sürdürülebilir kapasite geliştirme projelerine daha fazla odaklanabilir.

Üçüncüsü, Avrupa ‘Avrupa Takımı’ yaklaşımını daha etkili kullanmalıdır. Kaynakları, uzmanlığı ve ilişkileri bir araya getirerek Avrupa’nın kolektif etkisini artırmalıdır. Örneğin, Fransa’nın Hint-Pasifik’teki savunma ortaklıkları veya Almanya’nın bölgedeki kilit ekonomik bağları, daha geniş hedefleri tamamlayabilir. Bu yaklaşım yalnızca gereksiz tekrarları azaltıp sınırlı kaynaklar üzerindeki baskıyı hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda daha geniş bir paydaş yelpazesiyle etkileşim kurma fırsatı da sunar.

Dördüncüsü, gayri resmi işbirliği somut sonuçlar verebilir. ASEAN Savunma Bakanları Toplantısı (ADMM-Plus) gibi çerçevelere resmi olarak dahil olmak uzun vadeli bir hedef olmaya devam etmelidir, ancak bağları güçlendirmenin acil ve daha düşük profilli yolları da vardır. AB-ASEAN ilişkilerinin 2020’de stratejik ortaklık seviyesine yükseltilmesinden (22) bu yana, bu tür fırsatlar daha da artmıştır. Avrupa’nın savunma direnci geliştirme (23) ve toplumsal hazırlığı destekleme (24) konusundaki deneyimini çeşitli ülkeler arasında paylaşmak gibi sessiz ama etkili girişimler, yüksek profilli inceleme baskısı olmadan güven inşa edebilir ve somut sonuçlar sağlayabilir.

Son olarak, bürokratik süreçlerin sadeleştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Birçok Hint-Pasifik ortağı, özellikle ihale fırsatlarına erişirken AB’nin karmaşık kurumsal yapılarında yol bulmakta zorlanmaktadır. Net irtibat noktalarının oluşturulması ve prosedürlerin basitleştirilmesi, AB girişimlerini daha erişilebilir ve etkili hale getirecektir.

Sonuç

Hint-Pasifik, küresel düzeni yeniden şekillendiriyor ve Avrupa’nın bu yeni düzende sahip olduğu konum giderek daha kırılgan hale geliyor. Hayati ekonomik ve güvenlik çıkarları tehlikedeyken, Avrupa keskin bir seçimle karşı karşıya: bölgenin değişen gerçeklerine uyum sağlamak ya da ilgisizlik riskiyle karşı karşıya kalmak. Hint-Pasifik sadece uzak bir rekabet alanı değil; küresel ticaret, teknolojik yenilik ve güvenlik dinamikleri için kilit bir eksen. Avrupa, somut ve sürekli bir ortaklık taahhüdünde bulunarak pasif bir gözlemciden daha fazlası olduğunu göstermelidir. Bu kritik jeopolitik değişim anı, Avrupa ve Hint-Pasifik’in ilişkilerini daha ince ayarlarla güçlendirmeleri için bir fırsattır. Eylemsizliğin maliyeti yalnızca Avrupa için değil, küresel güç dengesi için de fazlasıyla yüksek olacaktır.

Referanslar

(1) Jacqué, P., ‘War in Gaza: The European Union’s diplomatic failure’, Le Monde, 5 June2024.

(2) Press Trust of India, ‘Europe has to grow out of mindset that its problems are world’sproblems, says S Jaishankar’, The Economic Times, 4 June 2022.

(3) Borrell, J., ‘The EU approach to the Indo-Pacific: Speech by High Representative/Vice-President Josep Borrell at the Centre for Strategic and International Studies (CSIS)’, European External Action Service, 3 June 2021.

(4) Jailani, A.K., ‘Indonesia’s entry into BRICS: Reshaping the global legal orderTheJakarta Post, 9 January 2025.

(5) Kugiel, P., ‘India’s ambivalent stance on Russia’s invasion of Ukraine’, The PolishInstitute of International Affairs, 3 March 2022.

(6) Sato, J. and Yaacob, R., ‘Is China replacing the US as Thailand’s main security partner?’, The Lowy Institute, 2 December 2023.

(7) EEAS Press Team, ‘EU-Indo Pacific Strategy’, 30 January 2024.

(8) Kratz, A. et al., ‘Don’t stop believin’: The inexorable rise of German FDI in China’, Rhodium Group, 31 October 2024.

(9) French Embassy in New Delhi, ‘India France Joint Statement on the State Visit of H.E. Mr. Emmanuel Macron, President of French Republic, to India (25 – 26 January 2024)’, 26 January 2024.

(10) Darmawan, A.R., ‘Has Indonesia fallen into China’s nine-dash line trap?’, The LowyInstitute, 12 November 2024.

(11)  European Commission, ‘Enhancing Security Cooperation in and with Asia’.

(12) ESIWA, ‘Terms of Reference’.

(13) European Commission, ‘An EU approach to enhance economic security’, 20 June 2023.

(14) Shilov, A., ‘Analysts warn China’s aggressive chip fab expansion could lead to futureprice war’, tom’s Hardware, 16 January 2024.

(15) Rühlig, T., ‘Curbing China’s legacy chip clout: Reevaluating EU strategy’,  Brief no. 21, European Union Institute for Security Studies, 13 December 2024.

(16) Victoria, V., ‘Four Chinese nationals arrested for acquiring assets in the Philippines usingillegally obtained government-issued IDs and birth certificates’, Taguig.Com, 2 April 2024.

(17) Ng, K., ‘What we know about North Korean troops fighting Russia’s war’, BBC News, 24 December 2024.

(18) Lewis, L., ‘Japan votes in closest election in years as LDP facesmajor headwind’’’, Financial Times, 27 October 2024.

(19) Davies, C. et al., ‘The historical traumas driving South Korea’s political turmoil’, Financial Times, 9 December 2024.

(20) Chap, C., ‘ASEAN remains divided over China’s assertiveness in South China Sea’, Voice of America, 12 September 2023.

(21) Paat, Y., ‘Regional leaders attend Prabowo’s presidential inauguration’, Jakarta Globe, 20 October 20224.

(22) European External Action Service, ‘EU-ASEAN Strategic Partnership’, 1 December2020.

(23) Andersson, JJ., ‘Delivering together: Targeted partnerships for a secure world’, Brief no. 7, EUISS, 23 May 2024.

(24) Niinistö, S., ‘Strengthening Europe’s civil and military preparedness and readiness: Report by Special Adviser Niinistö’, European Commission, 30 October 2024.

 

Kaynak: https://www.iss.europa.eu/publications/briefs/geopolitics-multipolarity-how-counter-europes-waning-relevance-southeast-asia