Anlaşma var mı, yok mu? Alaska zirvesi belirsiz ipuçlarıyla sona erdi
Ne bir ateşkes sağlandı ne de Trump’ın tehdit ettiği yeni yaptırımlar uygulandı. Bunun bir “zafer” mi yoksa “yenilgi” mi olduğu ise kime sorduğunuza bağlı.
Başkan Donald Trump ile Başkan Putin arasında merakla beklenen görüşme beklenenden erken sona erdi. Ancak iki lider, sonrasında basının karşısına çıkarak dostane bir tavır sergiledi ve bir “anlaşma” konusunda ilerleme kaydedildiğini ima etti.
Buna karşın ne bir anlaşma ne de bir çerçeve anlaşma açıklandı. Görüşme sonrası basından soru alınmadı. Günün sonunda ateşkes sağlanmazsa Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayabileceğini daha önce dile getiren Trump, bu konudan hiç söz etmedi. Aksine, ikinci bir görüşme olasılığı gündeme geldi. Putin, bu görüşmenin Moskova’da yapılabileceğini dahi önerdi.
“Üzerinde anlaştığımız çok fazla, gerçekten çok fazla madde var; çoğunda uzlaştık diyebilirim, ama birkaç büyük başlıkta hâlâ tam olarak bir sonuca ulaşmış değiliz. Yine de bir miktar ilerleme sağladık. Dolayısıyla, anlaşma sağlanana kadar bir anlaşma yoktur,” dedi Trump; yaklaşık üç saat süren ve her iki liderin yanı sıra heyetlerden ikişer temsilcinin de katıldığı kapalı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada. (Rus tarafında Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve danışmanı Yuri Uşakov; ABD tarafında ise Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve özel temsilci Steve Witkoff yer aldı.)
“Birazdan NATO’yu arayacağım. Uygun gördüğüm çeşitli kişileri arayacağım ve elbette (Ukrayna) Cumhurbaşkanı (Volodymyr) Zelensky’yi de arayıp bugünkü görüşmeden bahsedeceğim. Nihayetinde karar onlara ait,” diye ekledi ve “bugün gerçekten bir ilerleme sağladık” ifadesini kullandı.
Putin ise, ABD ve Rusya arasındaki ortak tarihe (İkinci Dünya Savaşı) ve savaşı sona erdirme yönündeki ortak arzuya değinerek, iki ülke arasındaki ilişkiler “en düşük noktaya” geriledikten sonra Trump ile aralarında açık iletişim kanallarının oluştuğunu vurguladı. “Ülkelerimizin artık bu sayfayı kapatıp yeniden iş birliğine dönmesi çok önemli,” dedi. Hatta barış anlaşması sağlanmadan önce yapılması gerektiğini uzun süredir dile getirdiği adımları yeniden hatırlatırken, doğrudan “anlaşma” ifadesini de kullandı.
“Bu çatışmanın kalıcı ve uzun vadeli şekilde çözülebilmesi için, temel kök nedenlerinin ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyoruz; bunu defalarca dile getirdik. Rusya’nın tüm meşru endişelerinin dikkate alınması ve Avrupa’da, genel olarak dünyada adil bir güvenlik dengesinin yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Başkan Trump’ın bugün ifade ettiği gibi, doğal olarak Ukrayna’nın güvenliğinin de sağlanması gerektiği konusunda hemfikiriz. Elbette, bu konuda çalışmaya hazırız.”
“Birlikte ulaştığımız anlaşmanın, bizi bu hedefe daha da yaklaştırmasını ve Ukrayna’da barışa giden yolu açmasını umuyorum. Kiev’in ve Avrupa başkentlerinin bunu yapıcı bir şekilde değerlendireceğini ve sürece çomak sokmayacağını umuyoruz,” dedi. “Yeni başlayan bu ilerlemeyi torpillemek için kapalı kapılar ardında yapılacak gizli anlaşmalarla provokasyonlara girişmeyeceklerdir.”
Peki, bundan ne anlam çıkarmalı? Quincy Enstitüsü Büyük Strateji Programı Direktörü George Beebe, “Zirvenin kesin sonuçları henüz netlik kazanmasa da, Başkanlar Trump ve Putin’in bugün, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmeye ve ABD-Rusya ilişkilerini ciddi şekilde iyileştirmeye yönelik bir çerçeve anlaşmanın ana hatları üzerinde uzlaşıya varıldığına dair bazı işaretler verdiğini” söyledi. “Bir sonraki adım, bu çerçeve konusunda ABD, Ukrayna ve Avrupa arasında daha fazla istişare olacaktır.”
Herkes aynı fikirde değildi. Trump yönetiminin ilk döneminde Savunma Bakanlığı Ofisi’nin eski Rusya Direktörü Matt Dimmick, Al Jazeera’ya verdiği demeçte, Trump’ın tutumunun “sakin ve durgun” olduğunu, bunun da 3’e 3 yapılan görüşmenin sonucundan pek memnun olmadığını gösterdiğini belirtti. Her iki hükümetin ticaret temsilcilerinin de dâhil olacağı ve daha geniş bir grubun katılımıyla yapılması planlanan diğer bir toplantı ise hiç gerçekleşmedi.
“İkisinin de çıkıp kısa açıklamalar yapması, belirsiz ifadeler kullanması ve basına sunacak somut bir kazanım ortaya koyamamış olmaları, bence bu görüşmenin mahiyetini tamamen ortaya koyuyor,” dedi Dimmick ve Rusya’nın bunu kesinlikle bir “zafer” olarak sunacağını da sözlerine ekledi. “Rusların sadece oraya gelip kırmızı halı serilerek ağırlanmış olmaları bile, onların kazandığını gösteriyor — buna karşı çıkılacak bir taraf yok.”
Quincy Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacısı Mark Episkopos ise, bu görüşmede hiçbir ilerleme sağlanmadığı görüşüne katılmıyor.
X hesabından paylaşım yapan Episkopos, “Anlaşma yok” diyenlerin aksine, bugün Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek ve ABD-Rusya ilişkilerini ciddi biçimde iyileştirmek için bir çerçeve anlaşmanın ana hatlarına ulaşıldığına inanmak için geçerli nedenler olduğunu belirtti. “Geriye kalan, ABD ile Ukrayna/AB arasında ek üçlü istişarelerdir (triangülasyon).”
Quincy Enstitüsü’nün Avrasya Programı Direktörü Anatol Lieven ise, Trump yönetiminin bundan daha fazlasını elde etmesinin mümkün olabileceğini düşündü. “Savaşı sona erdirmek için barış görüşmeleri büyük bir ihtiyaç. Bu tür görüşmeler ise neredeyse her zaman uzun ve zorlu bir süreçtir ve bir yerden başlamak gerekir,” dedi.
“Ama Trump’ın, ‘şerpa’lar (ön görüşmeleri yürüten diplomatik temsilciler) önceden ayrıntılı bir anlaşmaya varmadan böyle bir zirve düzenlemesi bir hataydı. Normalde işler böyle yürümez, bunun da iyi bir sebebi vardır; çünkü bu durum, Trump’ın Putin’e Batı’nın diplomatik izolasyonundan çıkış fırsatı verdiği, ama karşılığında somut hiçbir şey elde etmediği izlenimini yaratıyor.”
Kaynak: https://responsiblestatecraft.org/alaska-summit-putin-trump/