Amerika’da Çin Korkusu

Amerika düşmansız yapamıyor!

Amerikalı stratejistler ABD ve Çin arasındaki “büyük güç rekabeti”ni açıklamak için, 2400 yıl önce “Peloponnesos Savaşları Tarihi”ni yazan Atinalı General Thukydides’e başvuruyorlar. Thukydides “Peloponnesos Savaşları”nın asıl nedenini Atina’nın aşırı derecede güçlenmesinin Sparta’da uyandırdığı “korku” olarak açıklar. Batı’lı birçok tarihçiye göreyse “yükselen güç” ve “yerleşik güç” arasındaki sürtüşme eninde sonunda savaşı kaçınılmaz kılar.

Çin karşıtı şahinler Çin’in ekonomik-teknolojik büyümesini sürdürmesini ve askerî gücünü artırmasını ABD için “varoluşsal tehdit” olarak niteliyorlar. Buna göre ABD hem Çin’in yükselişine set çekmeli, hem de Çin karşısında ekonomik, askerî ve teknolojik üstünlüğünü korumalıdır. ABD için ‘Çin Korkusu’ sadece Çin tarafından yerinden edilmekle ilgili değil.  ‘Çin Korkusu’ ayrıca, ABD’de iç uyumu sağlamak için başvurulan bir argüman oldu.  Bu argüman ise,  Jül Sezar döneminde yaşayan Roma’lı siyaset adamı ve tarihçi Sallust’a dayandırılıyor.

“Roma” ve “Kartaca” arasındaki 118 yıl kadar süren savaşlar Milattan önce 146’da son buldu. Roma, Kartaca’yı yok ederek düşmanından kurtuldu. Sallust’a göre Kartaca’nın yıkımından sonra “düşman-korkusu”nun (Metus Hostilis) ortadan kaybolması “Roma Cumhuriyeti”nin çöküşünün başlangıcıydı. Korkulacak düşman olmadığında Romalılar bıçaklarını biribirilerine döndürdüler. İktidar hırsı ve şehveti Roma’nın ahlakî dokusunu bozdu. Yönetici sınıflar arasındaki çıkar kavgaları tüm kesimlere virüs gibi yayılarak Roma’nın iç huzuruna son verdi. “Düşman-korkusu”nun ayakta tuttuğu kamusal değerlerin çözülmesiyle Roma ahlakî krize girdi. Özel çıkarların kamusal yararın önüne geçmesi “topluluk ruhu”nu yok etti. İbn-i Halduncu bir kavramla ifade eder isek, Roma Cumhuriyeti’ni ayakta tutan “asabiye” çöktü.

Modern dönemlerdeyse düşman teoremi “Sallust teoremi” olarak klişeleştirildi. “Sallust teoremi” Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki “Soğuk Savaş”ın sona ermesiyle birlikte uluslararası ilişkiler üzerine yazılan metinlerde yeniden kullanıma sokuluyordu. Sovyetler Birliği’nin masadan kalkarak Soğuk Savaş oyununu bozması ABD’yi hem düşmansız bıraktı, hem de tek süper güç olarak kalmasını sağladı. Ancak Sallust’un ifade ettiği gibi sıkıntılı yıllarda özlemle beklenen ‘barış’, onu elde ettikten sonra çok daha ızdırap verici olmuştu.

‘Büyük Düşman’dan mahrum olmak ABD’yi de şaşkına çevirdi. Yazar John Updike,“Tavşan, Koş” romanında bir karakterine “Soğuk Savaş, sabahları kalkman için sana bir sebep verdi. Soğuk Savaş olmadan Amerikalı olmanın ne anlamı var” dedirtmişti. Soğuk Savaş’ın bittiği günlerdeyse Sovyet diplomatlarından Georgi Arbatov Amerikalı izleyicilere “Size korkunç bir şey yapacağız. Sizi bir düşmandan mahrum edeceğiz” diyordu. Mısırlı Rum şair Konstantinos Kavafis “Barbarları beklerken” başlıklı şiirinde “Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan? Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza” demişti. Kavafis’in dizeleri Soğuk Savaş’tan sonra büyük düşmandan mahrum kalan Amerikalıların ruh halini özetliyor.

ABD’nin Ortadoğu’daki sonu gelmez savaşları iç uyumu sağlamakta zayıf kaldı. Amerikalı tarihçi ve dış politika stratejisti Robert Kagan’a göre, büyük güç rekabetinin olmadığı bu dönem sadece bir geçiş anıydı. Yok etmek için dışarıya çıkıp ‘canavar’ arayan şahinler ‘Çin’de karar kıldılar. “Bu ülkenin ihtiyacı olan, iyi bir düşman”,  “Amerika’nın bir araya gelmek için en büyük umudu Çin. Karşı koyacak bir dış düşman olmadan, ulus kendine sırt çevirir” veya “Amerika’nın Düşmana İhtiyacı Var mı? “ başlıklı yazılar “düşman arayışları”nı yansıtıyordu.

Amerika ekonomik, etnik, siyasî ve kültürel olarak bölünmüş görünüyor. İki partili fikir birliği büyük ölçüde çözülmüş durumda. Yakın gelecekte bir “iç savaş”tan bile söz ediliyor. ‘Çin korkusu’ ABD’nin yapısal sorunlarından dikkatleri uzaklaştırmak için “günah keçisi” olarak da kullanılıyor. “Askeri Endüstriyel Kompleksi”nin çıkarlarıysa savunma bütçesinin artırılmasına bağlı. Artırım içinse ‘düşman’ın çok güçlü olduğuna Amerikalıların ikna edilmeleri gerekiyor.

ABD’de ‘Çin korkusu’, iki partinin üzerinde anlaştığı nadir konulardan biri. Bu yüzden ABD’nin içerde birliği ve iç uyumu sağlamak için en iyi umudu “Çin” gibi görünüyor. Sallustçu korku teoremiyse “Amerikan bunalımı”nın bir açıklaması olarak öne çıkıyor. Yani, düşman gibisi yok.