Altın Fiyatları Bize Ne Anlatıyor?

Özellikle son dönemde yaşanan sert geri dönüşün ardından, bu yıl altın fiyatlarındaki şaşırtıcı yükseliş hakkında oldukça çelişkili görüşlerim oldu.

Bir yandan, yaşanan bu düşüş, rallinin sonunun başlangıcı olursa şaşırmam. Diğer yandan, karşıt görüşte olanlara da katılıyorum: geri çekilme, piyasaların dünya para ve finans sistemindeki karmaşık ve köklü değişikliklere uyum sağlamasıyla altın fiyatının tarihi zirvelere ulaştığı güçlü bir trendde yalnızca kısa bir düzeltmeden ibaret.

Önce kötümserlerin (düşüş taraftarı) bakış açısını inceleyelim. Açıkça görülüyor ki, altının teknoloji hisselerinin yönlendirdiği NASDAQ’ı bile geride bırakarak yükselişin kendini beslediği bir şekilde hızlıca yükselmesi tipik bir balon davranışına işaret ediyor. “FOMO” (fırsatı kaçırma korkusu) devreye girdiğinde, önemsiz gelişmeler bile heyecanı artırabiliyor. O halde soru, bu gerekçelerin hakiki tetkiki aşıp aşamayacaklarıdır.

Tarihsel olarak, altın tutmanın (para getirisi olmamasına rağmen) temel gerekçesi, onun bir parasal çıpa ve enflasyona karşı korunma aracı olmasıydı. Uzun vadede bu mantıklı olabilir; ancak 2025’teki ani yükselişi açıklamıyor. Fiyat artışının büyük bir bölümünün ABD dolarının değerinin 2025 yılı içerisinde düşmesinden ve ABD enflasyon görünümü ile enflasyon beklentilerinin iyileşmesiyle ABD tahvil getirilerinin belirgin şekilde düşmesinden sonra gerçekleştiği göz önüne alındığında, bazı yorumcuların bunu bir balon olarak ilan etmesini anlayabiliyorum.

Şimdi de iyimserlerin (yükseliş taraftarı) tezine bakalım. Finans kariyerim boyunca altın konusunda iyimser (yükseliş taraftarı) olduğum birçok dönem hatırlıyorum. Bu dönemlerden biri; 1995-96 yıllarına, Goldman Sachs’ta baş döviz stratejisti olduğum döneme denk gelir. O zamanlar, ABD ve diğer büyük ekonomilerde artan kamu borçlarına dair endişeler giderek büyüyordu. Bunların para politikasıyla şişirilerek ortadan kaldırılma ihtimali de hesaba katıldığında, altına yönelmenin açıkça reel bir gerekçesi ortaya çıkıyordu.

İnancımı ifade etmek için bir alım opsiyonu satın aldığımı hatırlıyorum. Ancak birkaç ay sonra altın fiyatı neredeyse hiç hareket etmemişti ve zaman aşımı tamamen ortadan kalkmadan önce kayıplarımı sınırlamaya karar verdim.

Bir başka dönem, Goldman’ın varlık yönetimi bölümünün başkanı olduğum zamandı. Araştırmacılarımızı ve yatırımcılarımızı varlık dağılımı konusunda daha esnek düşünmeye, geleneksel ölçütlere ve tipik %65 hisse / %35 tahvil oranına fazla takılmamaya teşvik ettim. Meslektaşlarımdan biri olan James Wrisdale, dalgalı döviz kuru uygulanan piyasalarda daha geniş bir varlık grubunu dikkate alan ilginç, kısıtlanmamış toplam getiri modeli oluşturarak bu tavrıma destek verdi. İlginç bir şekilde, bu model “altın tutkunları” dışında kimsenin akla uygun bulmayacağı kadar yüksek bir temel altın payı öneriyordu.

Tahmin edileceği gibi, bu modeli tecrübeli yatırım uzmanlarımızla tartıştığımızda, çoğu bunun uygulanmasının son derece zor olacağını düşündü. Bu, güvenirlilik için fazlasıyla riskli ve alışılmadık bir durumdu. Bununla birlikte, finans ve yatırımın her zaman ilgi çekici bir öznel boyutu olmuştur ve bu bakış açısı, günümüz altın iyimserlerinin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olabilir.

Döviz piyasalarını analiz etme konusunda geçmişim olduğundan, geleneksel döviz rezervlerine sahip büyük ülkelerin (özellikle Çin ve Rusya) altına daha fazla yatırım yapma yönünde stratejik bir karar almalarının nedenini kesinlikle anlıyorum. BRICS grubundaki diğer büyük gelişmekte olan ekonomilere de aynı yönde teşvikte bulunmaları da şaşırtıcı değil. Dolar merkezli uluslararası para sistemine alternatif bir yapı kurma niyetlerini açıkça ortaya koydular.

Ancak altın fiyatlarındaki bu gelişmelere ilişkin daha sıradan bir açıklama da yapılabilirdi. Döviz piyasasıyla ilgili tecrübem bana, para birimlerinin genellikle reel faiz oranlarındaki göreceli hareketlere bağlı olarak döngüsel fiyat sapmaları gösterdiğini öğretti. Dolayısıyla ABD Merkez Bankası Fed’in gevşemeye gittiği ve enflasyon beklentilerinin çok düşmediği dönemde dolar zayıflar; Fed’in sıkılaşmaya gittiği dönemde ise dolar güçlenir. Aynı modelin yalnızca diğer büyük para birimleri için değil, altın fiyatı için de geçerli olduğu görülüyor. G7 ekonomilerinin reel faiz oranları genel olarak düşerken, altın bundan fayda sağlar.

Bugünkü bağlamda piyasalar, merkez bankalarının enflasyonda bir iyileşme olmamasına rağmen daha fazla gevşemeye gideceğine – veya en azından daha fazla sıkılaşmaya gitmeyeceğine – inanıyorsa, daha güçlü bir altın fiyatı; tarihsel örüntü deneyimiyle uyumludur.

Altın fiyatları konusunda kısa vadede, kötümserlerin mi yoksa iyimserlerin mi haklı çıkacağını, özellikle de önümüzdeki %5-10’luk hareketin yönü konusunda, ben de kimse gibi bilemem. Ama kesinlikle yakından izleyeceğim ve gördüklerim konusunda açık fikirli olacağım.

 

 Jim O’Neill, Birleşik Krallık Hazine eski bakanı ve Goldman Sachs Varlık Yönetimi’nin eski başkanıdır.

 

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/what-do-record-gold-prices-mean-by-jim-o-neill-2025-11